Pazartesi Mayıs 20, 2024

Marabayı Ağlatacaksan,Ağayı İnciteceksin

Kim ki vesile olur o ilericidir.

İnsanlığın tarihinin varacağı nokta sınırların, bayrakların...... ortada kalkacağı tarihtir.

Ve bu tarihin ilerleyişi esnasında kimin ilerici kiminde gerici olarak anılacağı ne yazık ki tarihin bu ihtiyacına kimlerin cevap verdiğiyle alakalı olacaktır.

Bu memlekette devrimci olmak çok zor.

Helede ki biz proletarya köylüler için.

İlk önce insanoğlunun kimyasında / emperyalizmde / yüzyıllardır değişiklikler olmuştur dediğimizde daha hastaneye giderek insanın fiziğinde / iki kolu bir başı olmasında / her hangi bir değişiklik olmadığını görmeyenler başımıza doktor kesilmişler denilerek meslektaş ilan edildiklerimizce teori pratikte çıkar denilip meslektaşlıktan / yoldaşlıktan / dışlanırız.

Sonra ne kadar da:
 
Kültür / Rusya'daki, Çin'deki.. devrimin öznesi olan proletarya - Lenin, Mao / kültür devrimleriyle değil sahip olunan üretim ilişkisiyle / bizimde nispetten de olsa sahip olmadığımız milli burjuvazinin var olduğu üretim ilişkisi içerisinde ortaya çıktığı bizi yoldaşlıktan dışlayanlarca hani şu beraberinde milli burjuvazinin de olmadığı komprador üretim ilişkilerinin yarattığı metayla birey arasındaki yabancılaşmayı / düşmanlığı, kaçkınlığı.... / ifade eden alınteri değil baba malıdır,  maddi zenginliğimi artıran - koruyan  Avrupa'yı değil siyasi bilincimi artıran Nepal'i tercih ederim sözlerinin vücut bulduğu  insan halini açıkça yaşayanlar vardı ya..... ha işte onlarca da bu seferde fazla eleştiride çürütür denilerek halkın gözünde düşürülme çabaları içerisinde kendimizi buluruz.

Peki tüm bu dışlanmışlıklarımızın yok sayılmışlıklarımızın nedeni ne ?

Doğruyu söyleyemediğimizden mi ?

Veyahut da

Önderimiz İbrahim' dir, Mahir' dir... diyenlerin ulusal sorunun içerisindeki önderlik kavramını tartışırlarken önderliğin bireyle toplum arasındaki istençsiz / kaçınılmaz, bireyin kendini yetiştirmesiyle toplumca sözünün dinlenilmesi sonucu ortaya çıkan /  bir ilişki olduğunu, ulusal sorunun da pazar sorunu olduğunu, sorunun sistem içerisinde çözülmesi imkanı varsa da devrimcilerin de buna karşı gelmeyeceğini, ulusal sorun içerisindeki önderliğin de bu bilgilere / ulusal sorunun sistem içerisinde çözülmesi çabasına,  tarihin gidişatına, parti demokrasisine / hizmet edip etmediğine bakmayı unutup eleştiri sunmaları halinde bu bilgilerin suratlarına çarpı vereceğini bilmememizden mi kaynaklanıyor bu ötekileştirmeleri yaşamamız ?

Gelin en iyisi tüm bu aradığımız soruların cevabını da konumuzdan fazla uzaklaşmadan marabaların  peşlerine düştükleri ağaların hiç bir derde deva olmayan  tartışmalarına kapılarak bulmaya  çalışalım.

Tartışmaya giren ağalardan biri diğerini değişen özgün ve genel konjonktürü kavramamakla suçluyor.

Diğeri de değişti diyenin kendi dinamiğiyle gelişen kapitalizmler de örnek alarak yaptığı açıklamalara kapılıp kendisi de kendi dinamiğiyle gelişen kapitalizmler de örnekler alıp özgün ve genel konjonktürün değişmediğini ispatlamaya çalışıyor.

Gördüğünüz gibi ağalarınızın doğruya ulaşmada seçtikleri metotta sadece bu.

Bilimsellikten anladıkları da:

Marks' ın ip uçlarına ulaştığı emperyalizmin barbar ülkelerdeki devrimlerin öznesi olan sınıfların ortaya çıkmasını hızlandıracağına dahil sonuçlarında anladıkları da Marks' ın, Avrupa' da devrim beklentisi yerine gelişmemiş ülkelerde devrimin gerçekleştiği

Ne dahiler değil mi ?

Bu dahilerin başka bir şekilde bu günlerde talinin yaşadığı sosyo ekonomik yapıya göre mücadele tarzı ortaya koyması esasın örgütlenmesine yönelik bir fayda sağlamıyorsa siyasi anlamı yoktur diye yazamaması gibi...

Yarın da, obür gün..... de

Metaların serbest dolaşım ihtiyacının birbirine yaklaştırdığı sosyo ekonomik kategoriler içerisinde halkların daha ortak mücadele tarzı ortaya koyma ihtiyacı hissetmesi karşısında anladıkları halkların  / tarihin / ihtiyacı karşısında tali hale gelen sınıfsal davranışların bile halkların ihtiyacını karşılamaya yönelik bir fayda sağlamıyorsa siyasi bir anlamı olmadığını anlamadıkları veyahut da enternasyonalizmsiz ulusal sınırlar içerisinde kalarak mücadele etmelerinin halkların hissettiklerine hizmet etmemesi diye bir şey olamayacağını söylemeyecekleri de ne malum değil mi ?

Kim bilebilir.

Kendilerinden başka.

Peki ağalarınızın söylediği sözler, davranışlar bir tesadüf mü ?

Elbetteki hayır.

Her sınıfın davranışı / teorisi / o sınıfın ihtiyaçları içerisinde çıkar

Ve

Bir sınıfın / veyahut da belirli -bir toplumsal kesimin / küçük burjuva kimliğini açığa veren de yaşadıkları üretim ilişkilerini / tarihlerini / nasıl değerlendirdikleridir de.

Böyle baktığımızda ağalarınız da gördüğümüz de

1 ) Yaşadıkları üretim ilişkilerinin tarihin ihtiyaç duyduğu üretim ilişkileri olmadığı, şanlı bir tarihe sahip oldukları,

2 ) Ve de tarihin ihtiyaç duyduğu üretim ilişkisinin ortaya çıkardığı sorunları da genelde emperyalizmin özelden de komprador hale gelmelerinin ortaya çıkardığı sorunlar olarak görmedikleridir.

Ağalarınızın şanlı tarihi

TC' de olmasa da Osmanlı da kapitalist sınıfların ortaya çıkışlarını Osmanlı'nın yenileşme süreçlerinin yoğun çabasının sonucu olduğunu yazar.

Halbuki nasıl ki TC' nin şeker, demir çelik...... fabrikalarını inşa etmiş olması TC' nin sömürgeleştirilmiş ülke olmasının özelliğini yitirtirmiyorsa aynı şekilde Osmanlı' nın da fabrikalar inşa etmiş olması da Osmanlı' nın sömürgeleştirilmiş bir ülke olması mütavatını da asla değiştirmez.

Ayrıyeten de

Maoistler:

Sömürgeciliğin sosyo ekonomik yapısında ortaya çıkan sınıflar kendi dinamiğiyle gelişen kapitalist ülkelerdeki sınıflardan farklı karakterler, davranışlar,üretim ilişkileri... kazanır ,

Leninistler de:

Feodal sömürgecilikle emperyalist sömürgeciliğin halkların haklarını gasp etme mütavatlarında her hangi bir şey değişmedi,

Devrimci proletarya köylüler de:

Burjuvazilerin her türlü araçları ele geçirilmesi gerekir söyleminin içerisinde burjuvazinin araçlarından biri olan devlet sadece kast edilmedi....

Derken,

Ağalarınızın;  kendi yaşantılarının, emperyalizmin, tarihin... ortaya çıkardığı sorunları görmeden yaşamalarına da en güzel cevabı vermişlerdir.

Bize geriye kalan da:

Marabayı ağlayacaksan ağayı inciteceksin demekten başka bir şey değildir.

74102

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Ergün Aslan

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Kavganın ve Mücadelenin Ozanı; Yetiş Yalnız…

İbrahim Kaypakkaya, ilgilenenler tarafından bugüne kadar birçok özelliği ile tanındı, bilindi. En yaygın bilinirliği‚ “ser verip sır vermemesidir” sanırız. Doğrudur, Kaypakkaya işkencede direndi. Onun düşmana karşı direnişi inadından veya acıya dayanıklı olmasından kaynaklanmıyordu elbette… Bunu nereden mi biliyoruz? Dönemin en azgın faşist uygulamaların yapıldığı Amed Zindanı’nda yapmış olduğu siyasi savunmadan. Kemalist faşist diktatörlüğe karşı, onun elinde tutsakken dahi örgütsel ilişkilerini deşifre etmeden, uğruna mücadele ettiği komünizm düşüncesini savunmasından biliyoruz.

“Ermenilerin hepsi ASALA olsun” (Nubar Ozanyan)

Yaklaşık 45 gündür Artsakh, vicdansız ve eşitsiz bir kuşatma altında. Artsakh halkı buz kesen soğukta direniyor. Dünya sağır ve suskun.

30. Ölümsüzlük Yılında MANUEL DEMİR/ՄԱՆՈՒԵԼ ՏԷՄԻՐ Yaşıyor! Partizanlar yaşıyor! (1)

Manuel Demir’i 30. ölümsüzlük yılında saygıyla anıyoruz. Bu vesileyle Ermeni Fedailer adıyla başlattıkları ve hayatlarını Ermeni halkının davasına adadıkları, bugün ise Partizan hareketine dönüşerek devam eden mücadelede sayısız Ermeni devrimciler Hrantlar, Hayrabetler, Armenaklar, Yalımyanlar, Ozanyanlar ve Manueller’i de anıyor ve aradan yüz yıl geçmiş olsa da bu mücadelenin devam edeceğini belirtiyoruz.

TKP-ML OPK Üyesi Ünal Orhan: Yeni Yılda Umudu ve Özgürlüğü Güçlendirmeliyiz, Güçlendireceğiz!”

Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Ortadoğu Parti Komitesi (TKP-ML OPK) üyesi Ünal Oral ile yapılan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?

Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

Zorunlu Açıklama!

Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.

Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.

Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)

Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.

„Holodomor „ Yalanı Üzerine

Başta Avrupa emperyalist burjuvazisi olmak üzere, bütün gerici devletler, emperyalist Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı ve işgalini bahane ederek, tüm SSCB kazanınlarını, anıtlarını yok etmenin yanında, yeni yeni kararlarla, Stalin önderliğindeki SSCB'ni ve sosyalizmi karalamak için her türlü yalana baş vurmaya hız verdiler. Burjuvazinin, sosyalizm ve onu anımsatan herşeye düşmanlığı, kapitalizm ayakta kaldığı sğrece devam edecektir. Bu nedenle, burjuvazinin bütün yalanlarını açığa çıkarmakta devrimci mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-2 Kemalizm Sol Değildir!

AKP-MHP faşist ittifakı süresince siyasal İslamcılığın karşısına da alternatif olarak Kemalist ideoloji çıkarılıyor. Kendine “sol” diyenlerin siyasal İslamcılığın alternatifi olarak Kemalizm’i yeğlemeleri kabul edilebilir bir siyasi tutum değildir.

Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han Ve Süleyman Cihan!

Dün, Sansaryan Han’a ilişkin bir haber okudum gazetelerde: “92 yıl sonra Sansaryan Han için tarihi karar.” başlığı altında, özetle, şunlar aktarılmaktaydı: 

 

Ermeni fakir çocukların eğitim masraflarının karşılanması amacıyla vakfedilen ancak 1930 yılında devlet tarafından el konulan ve uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla 92 yıl sonra Ermeni vakfına geri verilecek.”[1]

 

Sayfalar