Cumartesi Mayıs 11, 2024

Mayıs’(lar)ımızın anlatıp,hatırlattıkları

“Ego contra mundum”[2]

Erdoğan’ın, “Biz bu ülkede hiçbir gerilimin kaynağı değiliz… Berkin Elvan’ın anmasını yapıyorlar... Her ölüm hadisesinde bir tören mi düzenleyeceğiz. Ölmüştür geçmiştir... 

Bütün bu araçların üzerine bu teröristler camları kırmaya çalışıyorlar. Polis eli kolu bağlı mı kalacak, bir şey yapmayacak mı? Nasıl sabrediyorlar anlayamıyorum. Hiçbir medya yaralanan polislerin durumu ne olacak demiyor…”[3]  diye haykırdığı zor ve zorlu günlerden geçerken; acı çekiyoruz.

Evet acı çektiğimiz doğrudur! Ancak acılarımızı öfkeye, öfkemizi eyleme, eylemimizi de gelecek umuduna tahvil etmede usta olduğumuzu bilmeyen yoktur.

Zalimlere teslim olmayan, zulmün önünde diz çökmeyen bir mücadele geleneğinden gelenler için Hasan Hüseyin Kormazgil’in, “kanadık toprak olduk/ çekildik bayrak olduk/ döküldük yaprak olduk/ geldik bugüne/ /ekmeği bol eyledik/ acıyı bal eyledik/ sıratı yol eyledik/ geldik bugüne” dizelerini haykırmamak ne mümkün…

Roboskî’leri, Soma’ları yaşadı(tıldı)ğımız bugünün ötelerinde 1915 Soykırımı, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi ve daha niceleri vardır…

Öyle bir coğrafyada yaş(atıl)ıyoruz ki, nerdeyse tüm zamanlarda katliamlar, soykırımlar, baskılarla, yedi düvel dört iklimde yüz yüze bırakıldığımız acılar ve anılarla yoğruluyor, yeniden yaratılıyoruz…

Evet, zulüm ve baskı, katmerli ve dizginsiz! Çünkü karşısında onu hiçe sayarak direnenler var. Yılmıyor, sinmiyor, susmuyorlar… Bu hâl tam tamına; Pablo Neruda’nın “Biz halkız her gün yeniden doğarız ölümlerde” veya Edip Cansever’in, “Ölü mü denir onlara” dizeleriyle betimlediği ölümsüzlüktür.

Onların zulme meydan okuyan, teslim alınamayan ölümsüzlüğü bir savaş ve zafer narasıyken; baharın isyancılığının da kanıtıdır…

Onat Kutlar da, “Bahar isyancıdır” derdi…

* * * * *

Evet Mayıs, aşk ve isyanın, direniş ve öfkenin ayıdır. Tam da bunun için “mayıs ayların gülüdür/ taze bir çiçek dalıdır/ içerim ateş doludur / mayıs’ta gönlüm delidir,” demişti Sabahattin Ali…

Sonuna kadar haklıdır ozan…

Mayıs denilince… 1 Mayıs 1977’de Taksim’de alınan 34 canımızı; 1989’da katledilen Mehmet Akif Dalcı’yı; 1990’da kurşunlanarak felç edilen Gülay Beceren’i; 1996’da Kadıköy’deki mitingde polisin açtığı ateşle öldürülen Dursun Odabaşı, Yalçın Levent ve Hasan Albayrak’ı ya da 2007’den 2014’e uzanan 1 Mayıs’(lar)ımızı nasıl unuturuz? 

Mayıs denilince… 4 Mayıs 1937 tarihli Dersim Soykırımı Kararı ile 1937’den 1938’e (ve elbette sonrasına) katledilenler, hizmetçi veya evlatlık verilen çocuklar, sürgüne gönderilen ve nihayet boyun eğmeyen Seyit Rıza ile yoldaşları dimdik duruyor karşımızda...

Ve 6 Mayıs 1972: THKO’lu Deniz, Yusuf, Hüseyin…

İdam sehpasında Deniz Gezmiş’in, “Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Kardeşliği! Yaşasın İşçiler, Köylüler! Kahrolsun emperyalizm!” 

Yusuf Aslan’ın, “Bizler halkımızın hizmetindeyiz, sizler Amerika’nın! Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!” 

Hüseyin İnan’ın, “Yaşasın İşçiler, Köylüler ve Yaşasın Devrimciler! Kahrolsun Faşizm!” haykırışları…

1915’de Beyazıt’ta asılan Ermeni sosyalist Paramaz ve 19 yoldaşının izinden yürüyen ve 13 Mayıs 1980’de Karakoçan’da ölümsüzleşen Armenek Bakırcıyan (Orhan Bakır)… 

17 Mayıs 1982’de Diyarbakır zindanında zulme ve ihanete karşı bedenlerini ateşe veren Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Üner, Mahmut Zengin yani “Dörtler”…

Sonra 18 Mayıs 1977’de kontrgerilla tarafından katledilen Karadeniz’in asi çocuğu Haki Karer…

Sonra 41 yıl önce 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır’da “Ser verip sır vermeden” 3.5 ay direniş destanı yazıp, “Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiçbir yerde gizlemeyiz. Ancak örgütsel faaliyetlerimizi örgüt içinde bizimle beraber çalışan arkadaşlarımızı ve örgüt içinde olmayıp da bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız. Ben buraya kadar anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna yaptım ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü

neticeyi göze alarak ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım. Bir gün sizin elinizden kurtulursam yine aynı şekilde çalışacağım,” diye haykırarak hepimize, herkese yol gösteren ve babasına bir torba içinde teslim edilen kızıl gülümüz İbrahim Kaypakkaya…

Çorumlu yoksul Ali Kaypakkaya’nın oğlu İbrahim, ‘Diyarbakır Zindanı’nda parça parça edilerek öldürülmüştü. Ayakları kesilmiş, kafası, kolları kesilmiş bir et yığını olarak, dönemin paşası Şükrü Olcay tarafından babasına teslim edilmişti. Ali Kaypakkaya, 430 liraya bir tabut yaptırtmış, 70 liraya da kefen almıştı.

“Ordan bi hamal tuttum, o adam öylece baktı. Ondan sonra ‘Ne bu’ dedi. ‘Öğrenciydi’ dedim. ‘Burada işkencede öldürdüler, Çorum’a götürecem’ dedim. Diyarbakırlı hamal ağlamaya başladı, ‘Ben almayayım o 5 lirayı, helal olsun’ dedi. Ağladı, yürüdü gitti.”

‘Kırmızı Gül Buz İçinde’ belgeselinde, Muzaffer Oruçoğlu da şöyle anlatıyor: “Hamallara karşı çok derin bir sevgisi vardı. Parti kadroları içinde en çok hamalları seviyordu. Diyordu ki bu adam bu kadar çalışıyor ama bu çalıştığını bakışlarıyla, sözleriyle, davranışlarıyla hiç açığa vurmuyor. Bu korkunç bir şey. Bu, peygamberlik gibi bir şey.”

TKP-ML Genel Sekreteri İbrahim Kaypakkaya, yoksulların gönlündeki gülistanda “ser verip sır vermeyen yiğit” olarak yatmakta. 24 yıllık ömrüne 5000 sayfalık teorik üretimi sığdırıp, Kemalizm ile hesaplaşmayı ilk göze alanlardan olması yanında, gitmediği köy, katılmadığı direniş de kalmamıştı… 

Ve 31 Mayıs 1972’de devletin teslim ol çağrısına “Asıl siz olun” yanıtını veren ODTÜ’lü Hoca’mız Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan yani Nurhak’taki THKO’lu isyan ateşleri…

Sonra 2013’ün 31 Mayıs’ında başlayıp bütün bir Haziran’(ımız)ı kucaklayan Gezi/ Haziran isyanı ile yitirdiğimiz Abdullah’ı(mızı)n, Mehmet’i(mizi)n, Ethem’i(mizi)n, Medeni’(mizi)n, Ali İsmail’i(mizi)n, Ahmet’i(mizi)n, Hasan Ferit’i(mizi)n, Berkin Elvan’ı(mızı)n ve Mehmet İstif’i(mizi)n yani sekiz kardeşimizin/ canımız ile 22 Mayıs 2014’de, İstanbul’da polis kurşunuyla katledilen Uğur Kurt’un dökülen kanları…

* * * * *

Yeri geldi anımsatayım: Max Weber’e göre, “Fizikî şiddetin meşru kullanımı tekelinde bulunduran organdır devlet”!

Söz konusu organ, Hobbes’un Leviathan’ında cisimleşir. Leviathan egemenin canavarı, terör aygıtıdır. Tıpkı coğrafyamızda olduğu üzere… 

Mesela Okmeydanı’nda lise öğrencilerinin “Berkin’in katliam emrini verenler Soma’da işçileri diri diri gömenlerdir” sloganıyla düzenlediği boykot eylemine saldıran polislerin, Cemevi’nin bulunduğu yöne silahla ateş ederek Uğur Kurt’u boynundan vurduğu gibi…

Egemenin canavarı, terör aygıtı Leviathan, Cemevine cenaze ziyaretine gelen belediye çalışanı taşeron işçi Uğur Kurt’un katledendir. 

Şüphe yok ki saldırının failleri Gezi/ Haziran İsyanı’nın katillerini kahraman ilan eden Roboskî’nin ve Soma’nın faillerdir.

Tam da bunun için Nâzım ustanın işaret ettiği gibi “Ve zafer/ artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar/ tırnakla sökülüp/ koparılacaktır...”

Mayıs’ımız bunu öğretir hepimiz…

Çünkü Mayıs’ımız, Spartaküs’ten, Şeyh Bedreddin’e, Pir Sultan’dan Alişer ve Zarife’ye, Mustafa Suphi’lerden Seyit Rıza’ya, Deniz’den, Mahir’e, Mazlum’dan İbrahim’e, Madımak’tan Roboskî ve Soma’daki ölümsüzlere tarihimiz, bizi geleceğe taşıyan, yolumuzu açan kutup yıldızımızdır…

Onlar bize isyan etmeyi, başkaldırıyı miras bıraktılar.

Onlar bize devriminin rotasını gösterdiler. 

Onlar bize Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i idamdan kurtarmak için, Kızıldere eylemini gerçekleştirmeleri ya da İbrahim ile yoldaşlarının Nurhak’ta Sinan Cemgil’leri ihbar eden muhtarı cezalandırmalarıyla siper yoldaşlığının ne demek olduğunu öğrettiler…

Onlar bize devrimci dayanışmanın, sahiplenmenin en güzel örnekleri gösterdiler. 

Reformist, parlamentarist yöntemlerin fetişleştirilmesine başkaldıran Onlar, yeni bir çığır açıp, düzene karşı kararlılıkla, doğrudan savaşmanın yolunu gösterdiler bize… 

Bu tabloda İbrahim Kayapaka’nın i-) Kemalizm’den köklü bir kopuş ve resmî ideolojinin reddi; ii) Kürt meselesinin devrimci enternasyonalist analizi bağlamında büyük bir önemi vardır.

İbrahim Kaypakkaya Kürtlere ve Alevîlere yönelik katliamlar ile Ermeni Soykırımı konusunda çok önemli tespitlerin altına imzasını attı… Coğrafyamızda, devrimci praksisiyle Marksizm’in kök salmasına katkıda bulundu…

* * * * *

Elbette bugün devrimcilere, radikal sosyalistlere düşen görev, Kal Marx’ın “Var olan her şeyin amansızca eleştirisi” düşüncesinde hareketle 1970’lere takılıp kalmak değildir. Mahir’leri, Deniz’leri, İbrahim’leri doğru anlamak ve anlatmaktır.

Onları doğru anlamak ve anlatmak; postmodern vazgeçişlerin boş (ve parlak) laflarına aldırmayıp; Marksizmin inşa hâlindeki bir tarih, 11. Tezci devrimci bir praksis olduğunu asla unutmamak/ unutturmamaktır…

Hayır! Lübnanlı sanatçı Rabih Mroué’nın, “Tamam bu rejimi devireceğiz ama alternatif ne?”;[4] Mahir Ali’nin, “Kapitalizmin birçok insan için yarattığı hasar ortada. Kapitalizmin yerini neyin -ne zaman ve nasıl- alacağı sorusu ise hâlâ çözülmedi”;[5] Halil Berktay’ın, “Tarihin yargıları hep değişiyor, hayat revizyonizmi kaçınılmaz kılıyor,”[6] türünden septik ve agnostik hezeyanlarına prim veremeyiz…

Sürdürülemez kapitalizmin burjuva devleti yıkılmayı sonuna kadar hak ederken; yeni bir dünyanın karşılığı da sosyalizmdir…

Biliyorum biri kalkıp da “Nasıl bir sosyalizm?” diyebilir…

Yanıtım çok açık: Paris Komünü’nünden 1917 Ekim’ine uzanan deneyimlerin ateşiyle yoğrulmuş Marksist bir sosyalizmden bahsediyorum…

Sadece bununla da sınırlı değil; bu tarihsel deneyimi zenginleştiren Rojava’ya kadar her şeyi de eklemeliyim…

Belki içinizden deyince birisi de çıkıp F. Engels’in, “Biçimi içeriğe kurban ettik, Marx ve ben, genç yazarların sıklıkla ekonomik boyutu olduğundan fazla abartmasının sorumluluğunu paylaşıyoruz. Biz ekonomik boyutun önemini yadsıyan karşıtlarımızın tersine, vurguyu onun üzerinde tutmak zorunda kaldık,” sözünü hatırlatarak, “ekonomizm” ve “ekonomist indirgemecilik” türündeki eleştirilerin altını çizecek!

“Karl Marx’a yönelik ‘ekonomizm’ ve ‘ekonomist indirgemecilik’ türü eleştiriler bilinmektedir. Kapital’in okunması, bir de bu eleştiriler nedeniyle gereklidir. ‘Kapital’i okuyan biri, dikkatini dağıtmazsa ve bu tür eleştirilerin peşin hükümlülüğüne kapılmazsa, dilden dile dolaşan bu eleştirilerin hiçbir temeli ve değeri olmadığını kolaylıkla kavrayabilecektir. 

Örneğin, kendi döneminde Asya toplumlarındaki durağanlığı değerlendiren ve bu durağanlığı ‘toplumun temel iktisadi unsurlarının yapısının, siyaset bulutlarının yarattığı fırtınalardan etkilenmemesine’, bağlayan biri nasıl ‘ekonomist indirgemeci’ olabilir?

‘Zor, yeni bir topluma gebe olan her eski toplumun ebesidir. Zor, başlı başına bir iktisadi güçtür’,[7] der Marx…”[8]

Ve ekler ‘Feuerbach Üzerine Tezler’nin 11.’sinde: “Filozoflar şimdiye kadar dünyayı sadece yorumladılar, oysa asıl yapılması gereken onu değiştirmektir…” 

Bununla da sınırlı kalmaz: “İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yapar…”[9] 

“Bütün üretim aletleri içinde en büyük üretici güç devrimci sınıfın kendisidir”… [10] 

“Felsefi bir bakışla konuya yöneldiğimizde görmekteyiz ki, üretim ilişkilerine tekabül eden bilim, sanat, felsefe, devlet gibi kurumlar aynı zamanda üretim güçlerinin de bir parçası olmaktadırlar. Çalışanların, köylülerin, kitlelerin, işçi sınıfının, aydınların, komünistlerin varlığı ve gelişmişlik düzeyi de üretici güçlerin birer uzantısıdır. İşte bu kitlelerin gücüdür…”[11]

O hâlde “Emek bütün zenginliğin ve bütün kültürün kaynağıdır, işe yararlı emek, ancak toplum içinde ve toplum tarafından meydana getirildiği için, emeğin geliri, tümüyle, eşit hakla, toplumun bütün üyelerine aittir,”[12] uyarısı eşliğinde, “Gelişmelerin belli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri hâline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar. İktisadî temeldeki değişme, kocaman bir üst yapıyı büyük ya da az bir hızla altüst eder,”[13] diyen Marx ve Marksizm “eleştirileri” konusunda dikkatli olmak gerek…

Bu bağlamda; “Ütopik tasarımlarla Marksizm’in hiçbir ilgisi yok. Kendisini gerçek toplumsal güçlerin yerine ikame eden kutsal, dokunulmaz, eleştirilmez bir teori de değil. Marksizm, deneyimlerin toplamı demek,”[14] türünde amprisist pencereden kavranması da mümkün değildir…

Marksizm için insan, nihai kertede iradî bir varlıktır. Çünkü insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği, iradesidir.

İnsan; eleştirel bilinci ve eylemiyle doğru orantılı olarak varolur. Eleştirel bilincin yüzü her zaman eyleme yöneliktir. Çünkü yüzü eyleme dönük eleştirel bilinç, “olan”ın, “olması gereken”e yönelik değiştirilmesidir. Ve insan iradesi, “olan”ı, her zaman “olması gereken”e göre değiştirerek dünyayı değiştirir. 

Marksizm, bu bağlamda sınıf mücadelesinin özeti ve aşılarak sınıfsız-sömürüsüz bir dünyaya ulaşılma mücadelesidir… 

Bu çerçevede Marksizmi demokrasiye eşitlemek, onu kendisi olmaktan çıkarıp, başka bir şeye tahvil etmeye kalkışmaktır…

* * * * *

Ücretli kölelik gündemde olduğu sürece -tabii ki geliştirilebilir, geliştirilmelidir ama- Marksizm asla aşılamayacaktır. Yani bu demektir ki, mesela sosyalizm yerine ne “radikal demokrasi” ne de “demokratik özerklik” formülleri ikame edilemeyecektir.

Bugünlerde sıkça telaffuz edilen “radikal demokrasi” denince akla ilk gelen, “fikir babası”, Arjantinli Ernesto Laclau’dur… 

O “Sol siyasetin dünya genelinde nasıl bir politik çizgi geliştirmesinin mümkün olacağına, solun ‘nasıl kazanacağına’ odaklı düşüncesi ile… ‘egemen olana nasıl bir karşı alternatif geliştirilir’ sorusuna yanıt arıyordu; bu arayış da onun düşünce dünyasını şekillendiren başlıca çekim alanı idi. ‘Cevabı’ ararken de, önce Marksizm, sonra da, Marksizm’i aşmayı hedefleyen, kendi oluşturduğu ‘radikal demokrasi’ ideolojik çerçevesinden siyasete bakıyordu.”[15]

Altını çizelim, “radikal demokrasi”, tarif edenin de işaret ettiği üzere Marksizm dışı bir kategoridir; Marksizme içerilmesiyse mümkün değildir…

Tabii ki bir de şu var: “Sosyalizm”in tanımı bellidir, devrimci bir kalkışmayla, üretim araçlarının mülkiyet ve denetiminin üreticilerin, emekçilerin, sınıfın eline geçmesi.

Peki “radikal” demokrasi nedir? Bir demokrasi ne zaman “radikal” olur? Hangi tür demokrasi daha “radikal” sayılabilecektir?

Bir başka deyişle, sürdürülemez kapitalizmin mevcut “hâl”ini sosyalist olmayan seçeneklerle “aşmaya kalkışma” girişimleri, muğlak mugalataların ötesinde bir “Nasıl” yanıtını vermeyecektir…

* * * * *

Tam da bu noktada Abdullah Öcalan tarafından bahsedilen, “zihniyet devrimi”ni[16] anlatan Zeki Bayhan, yeni bir paradigmanın oluşumunun kaynaklarını incelerken; sosyalist bir toplum hayalinden vazgeçmediklerini özellikle vurgulayıp, “Görece, Marksizm’den bağımsız bir dünya görüşüne, Abdullah Öcalan’ın görüşlerine giriş anlamında, Sosyalist bir ideal üzerinde düşünce/ tartışma yürütmektir,”[17] derken; “… ‘Demokratik özerklik’, uygarlık krizine Mezopotamya’dan yapılan bir devrimci müdahale. Ne 1789 devriminin ne de Ekim devriminin grameriyle anlaşılabilir” vurgusuyla ekler Cengiz Baysoy:

“Halk adına konuşan değil, halkı konuşturan toplumsal demokrasi, siyasal bir paradigmadır. Bu bağlamda Kürt siyasal hareketi, politik paradigma olarak ‘iktidar’ ve ‘devlet’e ihtiyaç duymamakta; dolayısıyla temsiliyet ve devlet üzerinden politik bağımsızlık hattı değil, toplumsal demokrasi, toplumsal özgürlük ve toplumsal bağımsızlık üzerinden bir politik hat izlemekte. Demokratik özerklik, siyasal bağımsızlığı temsili alanda değil, toplumsal demokraside kuran ve toplumsal özneleri doğrudan konuşturarak farkları özgürleştiren çokluğun politik gücüdür. 

Modernist sol açısından politik mücadele alanı, sistemin yarattığı kriz alanıdır. Kapitalizm kriz üretir. Dolayısıyla kapitalizmin krizi beklenmeli ya da krizli alanlara müdahale edilmelidir. Bu paradigma bitti. Asıl olan, devrimci hareketin, sistemi krize sokmasıdır. Demokratik özerklik siyaseti, krizi bekleyen değil, sistemi sürekli krize sokan ve politik mücadele alanını kendisi belirleyen ve talep siyasetini red eden kurucu bir devrim siyasetidir.”[18]

Baysoy’un işaret ettikleri, yeni şeyler değildir. Marksizmin mücadele tarihinde bunların binlerce örneği vardır. Ancak bunların hiçbiri ne “radikal demokrasi” ne de “demokratik özerklik” olarak formüle edilmezler…

Aksine “Tek yol devrim” diyen sosyalist bir yıkıcılığın yaratıcılığıyla izah edilir.

* * * * *

33 Kurşun’dan Roboskî’ye uzanan ne idüğü belli burjuva devletten kurtulmanın veya bağımsız birleşik Kürdistan’ın ya da Sosyalist Anadolu’nun yolu ne “radikal demokrasi” ne de “demokratik özerklik”ten geçer…

Aksine Serhildanların, Gezi/ Haziran Ayaklanmalarının “Edi Bese/ Yeter Artık” haykırışlarını yükselten devrimci mücadelelerle mümkündür…

Yo hayır; ne “radikal demokrasi”nin ne de “demokratik özerklik”in mümkün olmadığından söz etmiyorum; sadece bunların devrimci Marksist öneriler olmadığından, bizi sürdürülemez kapitalizmin zulmünden kurtaramayacağını vurguluyorum!

Yeri gelmişken, ‘Özgür Gündem’ gazetesine röportajında Terry Eagleton’un şu uyarılarını aktarayım: “Eğer sömürgecilik küreselin bir parçasıysa, bu sistemden kurtuluş için bu minvalde mücadele etmeniz gerekir…

Anti-kolonyal eleştiriyi kapitalizm eleştirisinden ayrı düşünmemek lazım… James O’Connolly dedi ki ‘Eğer böyle yapmazsanız burjuva iktidarını tekrar başa getirmiş olursunuz’… 

Şunu açıklamak gerekir; kolonyalizm küresel kapitalizmin bir parçası. İlk önce ulusal mücadeleyi bu bağlamda ele almalı. Ulusal mücadelelerin en genel sıkıntısı, sömürgeciden kurtuluşun ötesini görmekte sıkıntı yaşamaları. Bu Türkiye olur ya da İngiltere vs. Ama eğer sömürgecilik küreselin bir parçasıysa, sizin de bu sistemden kurtuluş için bu minvalde mücadele etmeniz gerekir, aksi hâlde eski devletin yerine bir yenisi kurulmuş olur. O’Connolly dedi ki ‘Biz İngiliz sömürgecilerini kovacağız da yerine İrlandalı sömürgecileri mi alacağız’...”[19]

* * * * *

XXI. yüzyıl isyanları, “devrim vakti”nin delaletidir; devrimci işaretlerdir; devrimci sosyalist politika için yeni olanaklar sunmaktadır. Bu çerçevede devrim fikrinin giderek güncelleştiği, her şeyin mümkün hâle geldiği bir zamana, “devrim(ler) vakti”ne ilerlenmekteyken; diyeceklerimi tamamlıyorum!

Tupac Shakur’un, “Savaşlar için paraları var ama fakirleri doyuramıyorlar” ya da bir Fransız atasözü “Paranın kral olduğu yerde, ahlâk kraliçe olamaz;” diye betimlediği…

Veya “Ve onların (işçilerin-y.n) mülksüzleştirilmesinin öyküsü, insanlık tarihine kandan ve ateşten harflerle yazılmıştır,”[20] notunu düşen Karl Marx’ın Halkın Gazetesi’nin yıldönümündeki konuşmasında; “Bir yanda, insanlık tarihinin hiçbir devresinde akıllardan bile geçmeyen endüstriyel ve bilimsel güçler hayata geçirilmiş. Öte yanda, Roma İmparatorluğunun son anlarının dehşetini kat be kat aşan çürüme belirtileri var. Yaşadığımız günlerde, her şey kendi karşıtına gebe görünüyor. İnsan emeğini azaltmak ve verimlileştirmek gibi harika bir güç bahşedilmiş olan makinelere aç açına sahip oluyor, onlar için çalışıp duruyoruz. Yepyeni servet kaynakları, meşum bir büyüye ihtiyaç doğuran kaynaklara dönüşüveriyor. Sanatın zaferleri kişiliğin yitirilmesi, insan öteki insanlara ya da kendi lanetine köle oluyor. Bilimin saf ışığı bile, etrafı cehaletin karanlığıyla kaplanmadıkça parlayamaz gibi görünüyor,” diye tarif ettiği yerküre’de ilk anımsanması gereken Bob Marley’in, “Ayağa kalk, dik dur,/ hakların için karşı dur./ Ayakta dur, dik dur,/ mücadeleyi bırakma,” sözleridir…

Emma Goldman’ın, “Pek çok insan hayata bakar, ama onu yaşamaz. Onların gördükleri hayatın kendisi değil, sadece gölgesidir,” saptamasıyla betimlenen kapitalist yabancılaşmanın orta yerinde “Kendi başlarına karar vermekten aciz, ne kendilerini ne eylemlerini nesneleştirebilen, kendi koydukları hedefleri olmayan, anlam veremedikleri bir dünyaya ‘gömülü’ yaşayan, ağır basan bir şimdi de var oldukları için bir ‘yarın’ı bir ‘bugün’ü olmayan hayvanların tarihleri yoktur,”[21] der Paulo Freire…

Oysa bizim isyancı, başkaldıran, “Tek yol hâlâ devrim” diye haykıran bir tarihimiz var…

Yolumuz Mayıs’(lar)ımızın anlatıp, hatırlattıkları üzere Onların yani dövüşerek düşen ölümsüzlerin yoludur…

 

3-25 Mayıs 2014, Ankara.

 

N O T L A R

[1] 3 Mayıs 2014 tarihinde Avusturya’nın Viyana kentinde düzenlenen “İbrahim Kayapakaya’yı Anma” etkinliğinde yapılan konuşma… 17 Mayıs 2014 tarihinde Lauda (Almanya) Alevi Kültür Merkezi’nin düzenlediği “Zalimlere Teslim Olmayacağız” başlıklı devrim şehitlerini anma etkinliğinde yapılan konuşma… İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 41 yıl dönümünde 25 Mayıs 2014 tarihinde Diyarbakır’da düzenlenen panelde yapılan konuşma… Newroz, Yıl:8,No:252, 3 Haziran 2014…

[2] “Tüm dünyaya karşı tek başına duruş”

[3] “İşte Erdoğan’ın Konuşmasından Satır Başları”,  23 Mayıs 2014, cumhuriyet.com.tr

[4] Pınar Öğünç, “Tamam Bu Rejimi Devireceğiz Ama Alternatif Ne?”, Radikal, 6 Nisan 2014, s.26-27

[5] Mahir Ali, “1917: Reform mu Devrim mi?”, Khaleej Times, 7 Kasım 2012.

[6] Halil Berktay, “Hayat, Tarih ve Revizyonizm Korkusu”, Taraf, 9 Mart 2013, s.12.

[7] Karl Marx, Kapital (İkinci Cilt), Çev: Mehmet Selik, Yordam Kitap., 2012, s. 347-719.

[8] Metin Çulhaoğlu, “Okursak Ne Öğreniriz?”, Cumhuriyet Kitap, No:1196, 17 Ocak 2013, s.14.

[9] K. Marx, Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire, Çev: Tanıl Bora, İletişim Yay., 2010, s.30.

[10] K. Marx, Felsefenin Sefaleti, Çev. Ahmet Kardam, Sol Yay., 1999, s.172.

[11] K. Marx-F. Engels, Siyaset ve Felsefe, Tektaş Ağaoğlu, Öncü Kitabevi, 1978, s.15.

[12] K. Marx-F. Engels, Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, Giriş, Çev: Barışta Erdost, Sol Yay., 2002.

[13] Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkıya Önsöz, Çev: Sevim Belli, K. Marx- F. Engels Seçme Parçalar içinde, Sol Yay., 1976, s.19.

[14] Şenol Karakaş, “Marksizm: Yaşayan Bir Gelenek”, Taraf, 16 Nisan 2014, s.13.

[15] Sezin Öney, “Laclau’dan Dersler”, Taraf, 17 Nisan 2014, s.2.

[16] “Marksist teori, derinleştirip-pratikleştirilmeli… Özgür ruhlar yaratılmalı…” (Erol Dündar, Marksizm ve Sosyalizm Üzerine Eleştirel Notlar: Nasıl Bir Sosyalizm İçin, Belge Yay., 2011.)

[17] Zeki Bayhan, “Başka Bir Dünya Var! Demokratik, Ekolojik, Cinsiyet Özgürlükçü Paradigma, Belge Yay., 2011.

[18] Cengiz Baysoy, “Modernizmin Krizine Devrimci Müdahale”, Radikal İki, 9 Ekim 2011, s.9.

[19] Oktay Altekin-Nuhat Muğurtay, “Terry Eagleton: Sömürgeciden Kurtuluşun Ötesini Görmek”, Gündem, 19 Nisan 2014, s.10.

[20] Karl Marx, Kapital, Cilt:1, Çev: Alaattin Bilgi, Sol Yay., 2011.

[21] Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi, çev: Dilek Hattatoğlu, 9’uncu baskı, Ayrıntı Yay., 2013, s.75.

94730

Temel Demirer

Hakkında

Objektifiz ama tarafsız değiliz. Tarafsız olmak korkaklıktır. Çünkü insan doğru ve yanlış arasında tarafsız olamaz.BiyografiKendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm...
Ne yazacağımı kestiremedim...
Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım...
“İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil,” diyen(lerden);
dünyaya aşağıdan bakan(lardan);
kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan);
yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan);
ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden);
John Maxwell’in, “İnsanlar, onları ne kadar umursadığımızı bilmedikçe, ne kadar bildiğimizi umursamazlar...”; Bertolt Brecht’in, “Yenilgilerimiz, rezalete karşı savaşa katılanlarımızın yeterince kalabalık olmadığından başka bir anlama gelmez”; V. İ. Lenin’in, “Silah kullanmasını öğrenmeyen, silah elde etmeye çalışmayan bir ezilen sınıf, ancak köle muamelesi görmeye layıktır,” sözlerine müthiş değer veren(lerden);
sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden);
bir afet-i devrana aşık olan(lardan);
hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan);
ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim...
54 tevellütlüyüm... Kemal’den olma Necla’dan doğmayım... Çorum ili Kale mahallesi nüfusuna kayıtlıyım...
Okur yazarım...
Ve nihayet hâlen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım...
11.01.2004 14:32:09, Ankara.

TÜRKİYE’DE YAYINLANAN KİTAPLARIM

* GÖZ GÖRMEZ BİLİNÇ GÖRÜR, Hazırlayan: Mehmet Özer, Nota Bene Yay., 2012, 152 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ORTADOĞU: YALANCI BAHAR, Derleyen: Babür Pınar-Recai Ulutaş, Nitelik Kitap, 2012, 448 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2011, 434 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* BEYOND GLOBALIZATION – WORLD LEARNING/ INTERNATIONAL HONORS PROGRAM TURKEY READER 2011/12, Derleyenler: Yücel Demirer - Sibel Özbudun, 2011, 476 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif), (“Geopolitics of Turkey in the US-EU-Mideast Triangle”- Temel Demirer)


* EMPERYALİZM VE ULUSAL SORUN, Derleyen: Babür Pınar-Muzaffer İlhan Erdost, Nitelik Kitap, 2011, 335 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSMAİL BEŞİKÇİ, Derleyenler: Barış Ünlü-Ozan Değer, İletişim Yay., 2011, 589 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SESİNİ YİTİREN ŞEHİR SİVAS, Editör: Mehmet Özer, Çankaya Belediyesi Yay., Temmuz 2011, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2010, 659 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ, KAPİTALİZM, İSYAN, Ütopya Yay., 2010, 559 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ VE HAYAT YAZILARI: BİR TAŞ DA SİZ ATIN, Ütopya Yay., 2010, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ASLOLAN DEVRİMİN GÜNDEMİDİR, Kaldıraç Yay., 2010, 784 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TEKEL DİRENİŞİ DERSLERİ 2010-SENDİKALARIMIZI GERİ ALACAĞIZ, Kaldıraç Yay., 2010, 206 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA: İSYAN HEP VARDI!, Sibel Özbudun (der.), Kaldıraç Yay., Ocak 2010, 661 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KUŞATMAYI YARMAK: EĞİTİM, BİLİM VE AYDINLAR, Kaldıraç Yayınevi, Ekim 2009, 392 sayfa, Temel Demirer-Sibel Özbudun.


* ALMANAK-2008 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2009, 608 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* HAK(SIZLIK), HUKUK(SUZLUK) MU? “SUÇUMUZ İNSAN OLMAK”!, (Sibel Özbudun’un önsözüyle), Kardelen Yay., Nisan 2009, 365 sayfa, Temel Demirer.


* HRANT’IN KATİL(LER)İ… (Sait Çetinoğlu’nun önsözüyle), Pêrî Yayınları, Şubat 2009, 336 sayfa, Temel Demirer.


* LİBERALİZM/MUHAFAZAKÂRLIK KISKACINDA KADIN, Kaldıraç Yayınevi, Şubat 2009, 237 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2007 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2008, 456 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “HAYIR, EVET’TEN ÖNCE GELİR”! HUKUK(SUZLUK) YAZILARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 496 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “SÖYLENECEK YALAN KALMADI” İNSAN HAK(SIZLIK)LARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 510 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DA İSYANIN TARİHİ, Hazırlayan: Sibel Özbudun, Ütopya Yay., 2008, 549 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESEL KAPİTALİZMİ MEŞRULAŞTIRAN SÖYLEMLER, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 67, Maki Yay., 2008, 218 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA VE..., Ütopya Yay., 2008, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* ALMANAK-2006 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2007, 654 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MİLLİYETÇİLİK, YURTSEVERLİK VE SOL, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 65, Maki Yay., 2007, 212 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DAKİ GELİŞMELER, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara-2007, 34 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME, KADIN VE ‘YENİ’-ATAERKİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 228 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İMPARATORUN SOYTARISI EGEMEN MEDYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2005 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2006, 439 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “DERİN” MİLLİYETÇİLİĞİN SİYASAL İKTİSADI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAFYA NARKOEKONOMİ VE SUSURLUK / ŞEMDİNLİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 379 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ VE “ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK YALANI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 444 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM ÜNİVERSİTE YÖK VE AYDIN(LAR), Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 543 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KIYAMETE ÇEYREK KALA! EKOLOJİ YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 501 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYAYI ISITAN LATİN ATEŞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2006, 302 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA YERLİLERİ: TEK BİR HAYIR, YÜZLERCE EVET, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-2006, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KAVRAM SÖZLÜĞÜ-SÖYLEM VE GERÇEK (1), Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2005, 709 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2004 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2005, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA BAŞKALDIRIYOR, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 416 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ELVEDA NİSYAN, MERHABA İSYAN, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 558 sayfa, Temel Demirer.


* KÜRESEL İNTİFADA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer.


* “YENİ DÜZEN(SİZLİK)”DEN BAŞKALDIRIYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ ROMA: TERÖRİST ABD-IV. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE İMPARATORLUK: “YENİ EKONOMİ”DEN ÖNLEYİCİ SAVAŞA...-III. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 382 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞMENİN TİRANLIĞI: NE, NİÇİN, NASIL?-II. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ MUHAFAZAKÂRLIK YOĞUNLAŞIRKEN KÜRESEL VAHŞET-I. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ABD SALDIRGANLIĞI: IRAK VE ÖTESİ-III. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU-II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOVBOYUN SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU-I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 346 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SAKLANMAYA ÇALIŞILAN BİR MEŞALE: İBRAHİM KAYPAKKAYA, Umut Yayıncılık, İstanbul-2003, 232 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSYANIN ADI: FİLİSTİN-İNTİFADA KAZANACAK!, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 479 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* XXI. YÜZYILLA GELENLER: SÖYLENCELER VE GERÇEK, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 447 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİST MÜCADELE ETİĞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2001, 336 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖRİZM, SALDIRGANLIK, SAVAŞ) II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖR KAVRAMI VE GERÇEĞİ) I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 364 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AMERİKA: RÜYA MI, KÂBUS MU? YANKEE İMPARATORLUĞU, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* KÜRESELLEŞMENİN EKOLOJİK SONUÇLARI, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 190 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EKOLOJİ POLİTİK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 136 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ ve SOSYALİSTLER: AKINTIYA KARŞI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* GERİCİLİK KÜRESELLEŞİRKEN FAŞİZM!.. YENİDEN Mİ?.., Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 299 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KADIN YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 170 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MARKSİZM VE EKOLOJİ, Öteki Yayınevi, Ankara-2000, 481 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (AVRUPA ASYA ve ORTADOĞU), Cilt:2, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (ABD EMPERYALİZMİ ve LATİN AMERİKA), Cilt:1, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 284 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM: NE İÇİN? ÜNİVERSİTE: NASIL? YÖK: NEREYE?, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 264 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* NEO-LİBERAL SALDIRI KRİZ ve İNSANLIK, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 494 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “YDD” KISKACINDA ÇEVRE ve KENT, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 473 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CHE FİDEL KÜBA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 135 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 112 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MEDYA ELEŞTİRİSİ ya da HERMES’İ SORGULAMAK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 176 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYANIN BALKONUNDAKİ İSYANCILAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, ikinci baskı, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP: İMKÂNLAR ve SORU(N)LAR, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 576 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAYALARIN DÖNÜŞÜ, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1998, 311 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* POSTMODERN MÜDAHALE ve BAŞKALDIRI İMKÂNI (BRECHT “BİTTİ” FUTBOL “VERELİM”!), Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 528 sayfa, Temel Demirer.


* SOKAKTA ve DUVARDA 1968, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 207 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* VE KİRLENDİ DÜNYA..., Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOKAK’TAKİNE NOTLAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 456 sayfa, Temel Demirer.


* ÖDP’YE KENAR NOTLARI, İnsancıl Yayınları, İstanbul-1997, 88 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOYUNLAR KURTLAR KÖPEKLER (YENİ DÜNYA DÜZENSİZLİĞİ EMPERYALİZM ve UMUT), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1997, 160 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KARA PARA KİRLİ SAVAŞ (TÜRKİYE’DE MAFYA ve DEVLET), Özgür Üniversite Yayınları, 171 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSPANYA’DAKİ II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN “YDD”YE KARŞI TEZLER - II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN EKOLOJİK KIYAMET TEZLERİ, Özgür Üniversite Yayınları, 56 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜNYA DÜZENİ AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE, Dev. Maden-Sen Yayınları, 64 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CANAVARLAŞAN MEDYA, 1996-İstanbul, Yorum Yayınevi, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜZENİ ya da DÜZENSİZLİĞİ, 1996-İstanbul, Pelikan Yayınları, 304 sayfa, Temel Demirer.


* SOLAN FOTOĞRAFLARDA BİTEN VE BAŞLAYAN, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 248 sayfa, Temel Demirer.


* GERİCİLİK DÖNEMİNDE DÜNYA ve TÜRKİYE, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 190 sayfa, Temel Demirer.


* DİSK’İN “ÖREN TEZLERİ” ve SOSYALİST TAVIR, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 189 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TOPLUMSAL DİNAMİKLER ve ÖRGÜTLENME EKSENLERİ, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZM “YENİ DÜNYA DÜZENİ” TÜRKİYE, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 192 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZMİN SORUNLARI ÜZERİNE AÇILIM TARTIŞMALARI, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 256 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YOL BALADI, 1988-Ankara, Ekin Yayınları, 61 sayfa, Temel Demirer.
* T.B.“K”.P PROGRAM TASLAĞININ ELEŞTİREL ANALİZİ, 1988-İstanbul, Sorun Yayınları, 86 sayfa, Temel Demirer.

İletişim:

temeldemirer@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

http://www.facebook.com/TemelDemirer

https://twitter.com/temeldemirer

Son Haberler

Sayfalar

Temel Demirer

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Sayfalar