Pazartesi Mayıs 20, 2024

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Son zamanlarda Yeşiller, SPD, CDU/CSU, FDP ve AfD'den burjuva politikacılar, Türkiye'nin faşist cumhurbaşkanı Erdoğan'ı manipüle edilmiş yeniden seçilmesinden dolayı kutladılar ya da bunun için timsah gözyaşları döktüler. Aynı zamanda Alman yargısı da Türkiye'deki faşist diktatörlüğe karşı mücadele edenleri bastırmak için onun kirli işlerini yapıyor.

Dün, TKP/ML'ye karşı açılan "Münih Komünist Davası "nda savunma avukatlarına, Federal Yüksek Mahkeme'nin (BGH) Türkiyeli komünist ve özgürlük savaşçılarına verilen uzun hapis cezalarına karşı yapılan temyiz başvurusunu reddeden kararı tebliğ edildi (AZ: 3 StR 68/22).

 

2020 yılında Münih Yüksek Bölge Mahkemesi on Türkiyeli devrimciyi iki yıl dokuz ay ile altı yıl altı ay arasında değişen hapis cezalarına mahkum etmişti. Sanıkların hiçbiri Almanya'da şiddet eylemleri veya cezai suçlarla suçlanmamıştı.

 

MLPD basın sözcüsü Peter Weispfenning konuyla ilgili olarak şunları söyledi: "MLPD, diğerlerinin yanı sıra Müslüm Elma'nın bir yıl üç ay, Erhan Aktürk'ün bir yıl ve Deniz Pektaş'ın bir yıl sekiz ay süreyle yeniden cezaevine girecek olmasını protesto etmektedir. BGH tarafından itirazın reddedilmesinin komünist dünya görüşünü kriminalize ettiği gerçeğine itiraz ediyoruz. Tüm ciddiyetimizle, hükümlüler yasal olarak 'komünist bir toplumu' savunmakla suçlanmaktadır. İnsanların ve doğanın sömürülmediği ve baskı altında tutulmadığı, sınıfsız bir toplumu savunmak ancak sıkı anti-komünistler tarafından kınanabilir!"

 

Eleştirel bir şekilde soruyor: "Mahkemenin bu kararı, Almanya'da bilimsel sosyalizmin ve Marksizm-Leninizmin daha genel bir kriminalizasyonunu hazırlamayı mı amaçlıyor? Bu, anti-komünizmi aşırıya götürür ve hiçbir komünist tarafından kabul edilemeyeceği gibi, hiçbir demokrat ya da eleştirel kişi tarafından da kabul edilemez."

 

Peter Weispfenning: "Demokratik kamuoyunun uyanıklığı ve devlet baskısına, hükümetin sağcı gelişimine ve Almanya'daki devlet aygıtının faşistleşmesine yönelik eleştirilerin arttırılması önemlidir. Özellikle insanlığın varlığının küresel çevre felaketi ve yaklaşan nükleer bir üçüncü dünya savaşı tarafından tehdit edildiği günümüzde, kriz içindeki kapitalist sosyal sisteme karşı sosyal alternatifler üzerine geniş bir kamuoyu tartışması yapılmalıdır. Bu anlamda MLPD, gerçek, bilimsel sosyalizm için ve anti-komünizmin çarpıtmalarına karşı bir kampanya başlatmaktadır."

Bu nedenle yetkin tartışma ortakları sağlamaktan mutluluk duyarız.
 

 

Protesto eylemleri için çağrı

17 Haziran 2016 tarihinde, 1980'lerin sonlarından bu yana Almanya'da görülen en büyük devlet koruma davası Münih Yüksek Bölge Mahkemesi Devlet Koruma Senatosu'nda başladı. Sanıklar, yurtdışında sözde bir "terör örgütüne" üye olmakla suçlanan Türkiye/Kuzey Kürdistan'dan 10 komünistti. Duruşmalar sırasında sanıklar, kanıtlamak bir yana, herhangi bir somut suçla bile itham edilemediler. Mesele sadece devrimci tutumları ve örgütlülükleridir! Sanıkların yılmaz kararlılığı ve protestolar nedeniyle tutuklamalara 2020 yılında ara verilmek zorunda kalındı.

MLPD bu cezaları ve yeni tutuklamaları kararlılıkla protesto ediyor!

    Mahkumiyeti kabul etmeyeceğiz!
    BGH kararı geri çekilsin! Tüm sanıklar için derhal beraat!
    §129a + b kaldırılsın ve "zulmetme yetkisine" son verilsin!
    Alman hükümetinin Erdoğan rejimi ile işbirliğini durdurun!
    Anti-komünizme fırsat vermeyin!



 


 

 

1732

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

Sayfalar