Pazar Mayıs 12, 2024

Nubar yoldaş devrettiğin bayrak eninde sonunda göndere çekilecektir..

Sınıf çelişkileri ve ürettiği tüm baskı ve zulümler beraberinde mücadeleyi ve başkaldırıyı kaçınılmaz kılmıştır. Tarihsel materyalizmin bu nesnel olgusu günümüz tarihinde geçerliliğini devam ettirmektedir. Sömürüyü, zulmü, baskı ve katliamları vareden maddi koşullar yok olana kadar sömüren-sömürülen, ezen-ezilen arasındaki çelişki ve mücadele de varolacaktır.

Bu mücadele belki devamlı aynı minvalde seyretmemiştir… İnişler-çıkışlar göstermiştir… Hatta mücadelenin öznel gücünü oluşturan örgütlenme devamlı oluşturulamamıştır… Ama nesnel gerçekliğe tekabül eden sömürü, baskı ve tahakküm devamlı varolmuştur.

Bu materyalist gerçeklik bizim ülkemizde de kendisini devamlı kılan bir olgudur…

Bunun sonucu mücadeleler verilmiş ve yeri geldiğinde örgütlenmelere gidilmiştir. Baskının ve zulmün tahakkümüne secde edilmemiştir. Ve verilen mücadele uğruna devrim şehitleri verilmiştir. Bu şehitler, uğruna mücadele ettikleri bu kavganın eninde sonunda zafere ulaşacağına inanarak tereddütsüz saflarında yer almışlardır.

Nubar Ozanyan Yoldaş da bu inançla bu minvalde yer almıştır. Savaştığı topraklarda Rojava Halkına yapılan saldırıya karşı verilen görkemli mücadeleye aktif olarak katılmıştır.

Emperyalistlerin ve TC, İsrail, Sudi Arabistan, Ürdün vd. gerici devletlerin desteğiyle Rojava’ya saldıran DAİŞ, El Kaide, El Nusra, ÖSO, El Aksa gibi islami-gerici taşeron örgütlerin saldırısına karşı verilen haklı mücadele içerisinde yer almıştır.

Nubar Yoldaş Enternasyonalizmle

Donanmış Bir Yoldaştı…

Rojava’da verilen haklı ve meşru mücadele giderek uluslararası alanda dünya kamuoyunun sempatisini ve desteğini kazanan bir direnişti. Kürtlerin başını çektiği bu savaşa Araplar, Süryaniler, Türkmenler, Ermeniler ve başka milliyetler de katılmıştır. Bu savaş İslami çetelerin saldırısına karşı verilen bir savaş olduğu gibi; bölge halklarını birbiriyle birleştiren, birbiriyle kaynaştıran, tarihsel olarak bölge halklarında oluşturulan gerici önyargıları yıkan bir savaştır. Dolayısıyla PYD önderliğinde YPG-YPJ tarafından yürütülen bu savaş aynı zamanda halklar arasında böylesi misyon oynayan bir direniştir.

Bunun sonucu uluslararası alanda kitleler nezdinde desteklenen Rojava Direnişine dünyanın birçok ülkesinden aktif katılımlar olmuştur.

Nubar Ozanyan da enternasyonalizmle donanmış bir yoldaştı… Onda oluşan enternasyonalizm sınıf bilinçli proletaryanın karakterine tekabül ederdi. O nedenle sınıf çelişkileri ve sınıfsal baskılarla beraber tüm baskılara ve tahakkümlere karşı tavır alan bir kişiliğe sahipti.

Bundan dolayı Rojava’da verilen mücadele içerisinde bu ideolojik-politik yapısı nedeniyle aktif olarak yerini alır… Üstlendiği Enternasyonal Tabur’un Komutanlığı’nı layıkıyla yerine getirir. Bir taraftan askeri vasıflarıyla yüzlerce savaşçı eğitir. Diğer taraftan aktif olarak savaşta yer alır. O komünist bir eğitmen ve askeri bir komutandı. Bu vasıflarla -özellikle Serekani, Kobani, Rakka gibi bölgelerde- çetelere karşı verilen savaşa aktif olarak katılır.

Sonuçta şehit düşer, ama, verilen haklı ve meşru bir savaşta bir komünist olarak Rojava tarihinin belleğine yazılır…

Nubar Yoldaş Rojava’ya

Öncü Müfreze Saflarında Katılır

Rojava’da verilen savaşa Yoldaş Nubar Ozanyan onyıllardır saflarında yer aldığı hareketin temsilcisi olarak katılır. Kendisini temsil ettiği öznel gücün ideolojik-politik doktriniyle donatmıştır. Rojava’daki saflarda O doktrinin komutasında yerini alır.

Dolayısıyla Nubar Yoldaş partiye ve örgütlenmeye inanmıştır. Verilen mücadeleye öncü bir müfrezenin kaçınılmaz önderliğini savunmuş ve devamlı o bilinçle hareket etmiştir.

Daha genç yaşlarda o hareketle tanışır ve o mevzide yer alır. Her geçen dönem kendisini daha geliştirir. Kendisini geliştirdikçe o hareketin içinde giderek daha aktif olarak yer alır. Türkiye topraklarıyla birlikte, Filistin, Karabağ, Kürdistan ve Rojava topraklarında aktif olarak yer alır.

Bu aktif mücadelesine kumanda eden bir çizgi, bir program, bir stratejik-taktik hat vardır. Nubar Yoldaş sosyal pratiğini en ileri doktrinle birleştirmiş ve devamlı o minvalde hareket etmiştir. Yoldaşın tüm mücadele tarihine diyalektik-materyalizmin bu yöntemi damgasını vurmuştur…

Yoldaş Rojava saflarında verilen mücadeleye bu perspektifle katılmıştır. Bu perspektifle, Kürt Ulusal Hareketi’nin önderliğinde verilen mücadele saflarında yer alır. Ve şehitlik mertebesine ulaşır…

Belki bedenen aramızdan ayrılır, ama, yoldaşlarının, devrimcilerin ve -başta Rojava olmak üzere- ileri halk katmanlarının dağarcığında yer edinir.

Bu vesileyle bir kez daha Nubar Ozanyan Yoldaşı selamlıyor ve mücadelesini rehber ediniyoruz!

-Yoldaş Nubar Ozanyan Ölümsüzdür! 

33892

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

Sayfalar