Pazar Mayıs 19, 2024

ÖCALAN, DEMİRTAŞ VE DÜZEN SİYASETÇİLİĞİ

 Selahattin Demirtaş'ın Vatan gazetesinde bugün çıkan röportajında, "Cumhurbaşkanı olursanız İmralı adasına gidip Öcalan'la görüşecek misiniz?" sorusuna verdiği cevap beni alıp yıllar öncesine  götürdü.

            Mesut Yılmaz sıradan bir insanken Turgut Özal onu milletvekili yaptı. Özal cumhurbaşkanı olunca Mesut Yılmaz  Semra Özal'ın açık desteği ile başbakanlık koltuğuna oturdu. Yaptığı ilk şey Özal'a savaş açmak oldu. O günleri şimdiymiş gibi hatırlıyorum; Özal Çankaya köşküne adeta hapsolmuştu. Öfkeli ve kırgındı ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Kahrından öldü.

            Kemal Derviş Dünya bankasında çalışan sıradan bir bürokrattı. Bülent Ecevit onu getirip bakanlık koltuğuna oturttu. Kemal Derviş bir anda siyasetin parlayan yıldızı oldu. Oysa daha düne kadar kimse onu tanımıyordu. Peki o ne yaptı? Bülent Ecevit'in partisini paramparça etti.

            Ahmet Necdet Sezer emekliliğini bekleyen bir yargıçtı. Bülent Ecevit'in kendisine açtığı bir telefonla kaderi değişti, cumhurbaşkanı oldu. Bülent Ecevit olmasa elinde poşetlerle duraklarda otobüs bekleyen sıradan bir insan olarak yaşamını sürdürecekti. Yüzünde tebessümün zerresine bile izin vermeyen o içten pazarlıklı adam ne yaptı peki? Bülent Ecevit'in suratına anayasa kitapçığını fırlattı. Ecevit toplantıdan çıkıp basına açıklama yaptığında ağlamaklıydı, sesi titriyordu.

            Ya Tayyip Erdoğan?

            Necmettin Erbakan olmasa şimdi belki ya bir kahvehane işletiyordu ya da bir bakkaldı. Necmettin Erbakan onu İstanbul'a belediye başkanı yaptı. İstanbul'un yakıcı su sorunu önceki yönetim tarafından başlatılan proje ile çözümlenince hizmete susamış halk için bir ümit haline geldi.

            Necmettin Erbakan'ın dizinin dibinden ayrılmayan ve ellerini huşu içinde öpen o Erdoğan ilk fırsatta, "Gömlek değiştirdim, "diyerek kendi velinimetini sırtından hançerledi. Erbakan uğradığı ihanetin acısıyla öldü.

            Osmanlı'dan günümüze kadar gelen bu vefasızlıklar ve ihanetler saymakla bitmez.

            Geçenlerde bir MHP milletvekilinin, "HDP' yi düzenle uyumlu hale getirdi,  " diyerek övgüler dizdiği Selahattin Demirtaş, Vatan gazetesinde çıkan o soruya, "Seçildiğimde Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak herhalde Öcalan'ı ziyaret etmem, "diye cevap vermiş.

            Selahattin Demirtaş'ın bu sözlerini okuyunca midem bulandı. Bu kokuşmuş  siyasetteki vefasızlık iğrendirdi beni.

            Herkes biliyor ki Selahattin Demirtaş Abdullah Öcalan'ın onayı ile milletvekili oldu. Öcalan istemese ne milletvekili oldurdu, ne de genel başkan…

            Ve o şimdi Mesut Yılmaz, Kemal Derviş, Ahmet Necdet Sezer ve Tayyip Erdoğan gibi yediği ekmeğe ihanet ediyor. Öcalan dışarıda olsa bu yazıyı yazmayacaktım. 'Kendi meselelerini kendileri çözsünler,' diyecektim. Beni vuran ve acıtan vefasızlıktır.

            Görünen o ki, Selahattin Demirtaş kendisini Cumhurbaşkanlığı havasına fena halde kaptırmış. Tam bir düzen siyasetçisi olmuş. Egemenlere yaranmaya çalışıyor. Halkın temiz duygularını kullanarak her şeyle, her değerle fütursuzca oynuyor. Çiğnemediği ilke yok. Daha dün, "Öcalan'ın heykelini dikeceğiz," diyen diyen adamın haline bakın! Düzen insanı işte böyle maskaraya çevirir. Demirel ne demişti? "Dün dündür, bugün bugündür."

            Düzen siyasetçiliği işte böyledir: İlke yok; kıvraklık var, takiye var.

            Aşağı yukarı 20 yıl önceydi, Cem Boyner'e, "PKK ile görüşür müsünüz?" diye sorulmuştu. YDH' nin genel başkanı olan Boyner, "Gençlerin ölmemesi için gerektiğinde şeytanla da görüşürüm," demişti. Bu sözler Boyner'in siyasi yaşamının sonu olmuştu.

            Şimdi Kürtlerin arkasından sel gibi aktığı Selahattin Demirtaş, 20 yıl önceki Cem Boyner kadar tutarlı ve dürüst değildir.

            Düzen siyasetçiliğinden işte bu nedenle koptum. Bir ilişkide vefa yoksa orada insanlık ölmüştür. İğrenmemek elde değil.

alinakmahmut@hotmail.com

91019

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Sayfalar