Pazartesi Nisan 29, 2024

Partizan: “12 acının hesabını düşmandan soracak, 12 yarayı mücadeleyle saracak, 12 fidanı devrim toprağında filizlendireceğiz”

“Baharlar yağdır ey hayat

Dinsin yıldızların matemi

Denizlere dökülsün ırmaklar.

Baharlar yağdır ey hayat

Yitirsin dilini hüzün

Tahammüle dursun şafaklar.

Zümrüd-ü Anka soyundandır çocukların

Güzelleştiren bakışında iradenin

Mümkünü yok

Sarılacaktır yaralar.”

Tarihten geliyor ve geleceğe gidiyoruz. Kavgamızın her evresini direniş ve bilinç ile taçlandıran halk savaşçılarının inançları ile günü yarıyor, geleceği müjdeliyoruz. Ölümsüzlüklerini kavgamıza miras eden şehitleri, kavgamızın bükülmez mızrak uçlarında yaşatmanın inancıyla bedel ödemeye ve ödetmeye devam ediyoruz. 24-28 Kasım tarihleri arasında faşist Türk ordusu tarafından Dersim Aliboğazı’nda gerçekleştirilen operasyon, halk savaşçılarının destanlaşan direnişi ile karşılanmış, TKP/ML TİKKO’ya bağlı gerillaların faşizme karşı direniş manifestosu bir kez daha Dersim dağlarının doruklarına kanla yazılmıştı. Bu çatışmanın ardından 12 halk savaşçısı tohum olup toprağa düştü.

24-28 Kasım 2016 tarihleri arasında süren operasyon sırasında halk ordusu gerillalarının günler süren direnişi karşısında bedel ödeyen faşist ordu güçleri bugünler boyunca bölgeyi hem karadan hem de havadan ablukaya almış ve bombalamıştı. Daha sonra da operasyonlarını sürdürmüş, son olarak geçtiğimiz haftalarda 7 HPG gerillasının şehit düştüğü operasyonlarla devam etmiştir.

Ancak 22 senedir giremediği ve bugün cehenneme döndürüp Pirus Zaferiyle avunduğu Aliboğazı Vadisi’ni Aliboğazı yapan, vadinin koynunda taşıdığı gerillanın bitmek tükenmek bilmeyen savaşı, direnişi ve yenilgilerine rağmen ayağa dikilmeyi bilen inadıdır! Bu direniş, bu inat, bu savaş; işçi sınıfı ve emekçilerin kanı ve alınteri ile beslenen sömürücü sisteme ve faşizme karşı halkın kurtuluşunu devrim umuduna bağlayanların haklılığından geliyor! Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’dan devralınan baş eğmez ve diz çökmez isyankarlıktan geliyor. Anıt taşına dahi tahammül edilemeyen Armenak Bakır’ın TC devletine saldığı korkudan; Ermeni, Rum, Ezidî, Kürt… ulus ve azınlıklarına dönük uygulanan soykırım, katliam ve asimilasyonun yarattığı acı ve öfkeden geliyor. Kadın ve LGTİ’lere uygulanan cinsel sömürü ve tahakkümün yarattığı isyandan geliyor, besleniyor.

Bu isyan, bu öfke Zilan (Esrin Güngör), Özlem (Hatayî Balcı), Ekin (Gamze Gülkaya), Aşkın (Hasan Karakoç), Hakan (Ersin Erel), Tuncay (Murat Mut), Orhan (Alican Bulut), Bakış (Samet Tosun), Ahmet (Yetiş Yalnız), Munzur (Serkan Lamba), Cem (Umut Polat), Ferdi (Doğuş Doğan) olup kanlarıyla besliyor Aliboğazı Vadisi’ni… Ancak unutulmasın ki yiğitlerimizin kanıyla beslenen hiçbir toprak ne yengi de ne yenilgide düşmana gün yüzü göstermez, göstermeyecek! Aksine onlar şimdi sınıflar mücadelesinin yıkılmaz burçlarına direniş bayrağı olarak dikildi ve ardıllarına öfke ve isyan olarak pay edildi bile! 

 

“12’ler bir manifestodur”

Onlar faşist TC’nin her alandaki saldırılarına karşı patlayan öfke; her türlü katliama karşı direniş çağrısı; isyanın ateşi, bozkırın kıvılcımı, öfkenin bilinci ve İbrahim Kaypakkaya’nın direniş suretleridir.

Şimdi öfkemizi daha fazla yüreğimizde taşıyacak, bilincimizle yoğuracak ve doruklara olan sevdamızı daha fazla haykıracağız. Onların cesaretini ve inancını kendimize nişan edecek, onların bayraklarını teslim alacağız.

12’ler bir manifestodur.

Sınıf savaşımının, ezilenlerin isyanının ve mücadelesinin manifestosudur.

Şimdi bizlere düşen genç bedenlerini bu savaşta siper edenlerin manifestosunu sürdürmek ve onların bayraklarını daha yukarı, en yukarı taşımaktır. 12 acının hesabını düşmandan sormak, 12 yarayı mücadeleyle sarmak, 12 fidanı devrim toprağında filizlendirmektir. Kuşkusuzdur ki bu görev de yerine getirilecektir!

 

Halk Ordusu gerillaları ölümsüzdür!

Devrim ve komünizm şehitleri ölümsüzdür!

Şehîd Namirin!

PARTİZAN

9 Mayıs 2017

40791

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Sayfalar