Cumartesi Mayıs 11, 2024

Rasmussen'in bağımsız Kürdistan' zırvası

NATO eski genel sekreteri Rasmussen, dün Milliyet gazetesinde çıkan bir röpotajında bağımsız Kürdistan'a taraftar olmadığını söylemiş. Ah ne büyük bir kayıp; çok üzüldük! Tımarhaneden firar etmiş bir deli çıkıp, "Danimarka bağımsız devlet olmasın," derse, acaba Rasmussen efendi ne hisseder? Bu sözü bir deli söylediği için insan güler geçer. Ama dünya siyasetinde rol oynamış biri söylese en güçlü sinirler bile gerilir. Herhalde böyle birini götürüp tımarhaneye kapatırlar

 Acaba Kürdistan'la ilgili soru Danimarka için sorulsaydı ne cevap verirdi Rasmussen efendi? "Danimarka'nın bağımsızlığına karşıyım,"der miydi? Demezdi. Soruyu komik bulur, cevap verme gereği bile duymazdı. Çünkü adam bencil bir ulusçu, burnu havada bir şizofren, ırkçı ve şoven…

O pespaye düşüncelerini pazara sürülen meta gibi parayla satan bu adama sormamak olmaz: Danimarka bağımsız da Kürdistan neden bağımsız olmasın? Rasmussen'in buna verecek bir cevabı var mıdır acaba?

Değil bir ulus, bir birey bile nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayabilmelidir. İnsan olan onun iradesine saygılı olur. İnsan değil de başka bir şeyse zaten söylenecek bir şey yoktur. Onu layık olduğu yere kapatmak gerekiyor.

Kürtler binlerce yıllık tarihi olan bir ulustur. Adı kimsenin icadı olmayan kadim Kürdistan coğrafyasında Türk, Arap, Süryani, Ezidi, Ermeni, Zaza, Kürt ve Türk Aleviler ve diğer halklarla birlikte yaşarlar. Böyle olduğu içindir ki, Kürdistan sadece Kürtlerin değil, bu coğrafyada yaşayan bütün bu halkların ortak ülkesidir. Nasıl ki, Fırat'ın batısı olan Türkiye sadece Türklerin değil, orada yaşayan  Kürtlerin, Çerkeslerin, Arapların, Romanların, Ermenilerin, Kürt ve Türk Alevilerin ve diğer tüm halkların ülkesiyse…

Kürtler şartlara göre diğer kardeş halklarla birlikte ister federe devlet, ister bağımsız bir devlet kurarlar, buu onların bileceği bir şeydir. Bundan Rasmussen'e ne?

        KÜRTLERİN DEVLET KURMA HAKKI


Nasıl ki her ulus devlet olma hakkına sahipse, Kürtlerin de devlet kurma hakkı vardır. Dilerim ki, insanlık bu cefalı yolculuğu bir an önce tamamlar da, dikenli tellerle kuşatılmış devletlerden kurtulup dil, din, ırk ayrımı olmayan mutlu bir dünya ailesine dönüşür. Ne yazık ki bu hayal şimdilik uzak bir düş…

Bugün dünyada üç yüz, beş yüz bin nüfuslu devletler varken, 40 milyon oldukları tahmin edilen Kürtlerin bir devletinin olmayışı hangi vicdana sığar? İnsanlık bu utancı nasıl taşır sinesinde?

Kürtlerin tarih boyunca doğru dürüst bir devletleri olmamıştır. Devlet kurma girişimleri ise hep kanla bastırılmıştır. Mahabat Halk Cumhuriyeti gibi 11 aylık mini bir devletçik bile Kürtlere çok görülmüş, sömürgeci İran Şahlığı tarafından önderleri Çarçıra meydanında idam edilerek dağıtılmıştır.

Devleti, bayrağı, kimliği ve dili yasaklı bir halkın bu ulusal hakları talep etmesi, bunlara özlem duyması ve sömürge statüsünden çıkmak istemesi neden yadırganır ve çok görülür anlamak mümkün değildir! İnsan olmak, kendin için istediğin bir şeyi başkaları için de istemek değil midir? Danimarkalılar, Türkler veya başka halklar Kürtlerle aynı durumda olsalardı devlet olmak istemeyecekler miydi?

Kürdistan'da kurulacak bir devlet ister federe, ister bağımsız olsun, orada yaşayan tüm halkları, yani tüm Kürdistan halklarını temsil edecekse…

Kürt milliyetçiliğini değil, Kürdistan'da yaşayan tüm emekçi halkların enternasyonal birliğini ve iktidarını esas alacaksa…

Diğer tüm ülkelerde olduğu gibi başa geçtikten sonra gericileşip diktatörleşen milliyetçi yağmacıların sopası değil, orada yaşayan emekçi halkların yönettiği demokratik bir devlet olacaksa…

Ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri oligarkların değil, üreten emekçilerin mülkiyetine geçecekse,

Emperyalizmin ve yerel gericiliğin bağrında bir gedik açarak, ezilen dünya ve Türkiye halklarının kurtuluşuna ve özgürleşmelerine katkıda bulunacaksa…

Böyle devrimci bir devlet mazlum dünya halkları adına selamlanmaz mı? Böyle bir devlet ancak uluslararası gericilik ile bölgesel gericiliğin korkulu rüyası olabilir. Açıktır ki, bundan diktatörler değil Kürdistan ve Türkiye halkları ile mazlum dünya halkları kârlı çıkar. Kürdistan'ın sömürge statüsünde tutulmasının nedeni sömürgeci diktatörlerin rant ve militarist kaygılarıdır. Ayaklarının altındaki halılardan birinin çekilmesinden ve kendilerine kan taşıyan damarlardan birinin kesilmesinden korkuyorlar. Rasmussen'in zırvalamasının nedeni de budur.
alinakmahmut@hotmail.com

77987

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

Sayfalar