Pazartesi Mayıs 20, 2024

Şehitlerimizin bütünselliği ve kültürel inşamız üzerine

İnançla bezenip bilinçle yoğrulup ve kavganın şartlarını kavganın içerisinde tanımlamanın, ölümün ufkunda ölümü yenenlerin ve geleceğin her adımına ışık saçacak şekilde tarihsel misyonu yerine getirmenin adı olarak şehitlerimiz bugüne dair olan ne varsa onun analizi ve sentezidir. Onların tarihsel deneyimleri içinde olayların hiçbir hükmü yoktur. Zira tarih olaylarla tanımlanamayacak kadar gerçek ve inatçıdır. Olgudan beslenir ve kendini olgular içinde bilince, sınıf mücadelesinin silahına dönüştürür.

Bu tarihin şekillenişinde rol alan, ona kanıyla can suyu olan şehitlerimizin ölümsüzlüğü bizlere onur kavgamıza miras, inancımıza güç, bilincimize can suyu olmuştur. Onların yarattığı her değer kelamdan öte, vakadan arı birer görevdir ve olaylar içerisindeki duruşları ilkelerimizdir. Bilinir ki tarihte üstlendiğimiz her misyon bir tarih yaratır ki şehitlerimiz de bu misyonun en sahici ve en sarih ve en bilinçli pratikleri ile tarihimizi onurlandırmıştır.

12’ler çelik bir partinin suyudur

24-28 Kasım 2016’da Dersim Aliboğazı’nda TC devletinin tem teşkilat operasyonel güçlerine Dersim dağlarının geçilmezliğini, TİKKO gerillalarının zulme karşı öfkesini haykıran 12 kızıl karanfil, sınıflar mücadelesi tarihini onurlandırmış ve bugüne dair olan ne varsa takınılması gereken tavrı göstermiştir. Yetiş, Hasan, Umut, Samet, Esrin, Hatayî, Gamze, Ersin Murat Alican, Serkan ve Doğuş, sınıf mücadelesinin engin denizinde düşmana korku, halka umut olmanın bilinciyle yeniden filizlenmek üzere halkımızın bağrına gömüldüler. Onların ödediği ve ödettiği bedeller bugünü aydınlatırken, aynı zamanda bir kültürün kendisini üretmesi ve örgütlemesine de vesile olmaktadır. Teori ve pratiğin bu bütünlüklü şahsiyetleri sınıf mücadelesi sürdükçe ölümsüzlük simgesi ile taçlandırdıkları proletarya partisini muştulanan gün için kanları ile çelikleştirdiler.

12’ler sınıf mücadelesi kültürüdür

Sınıf mücadelesi içinde ödediğimiz her bedel bizlere aslında değişim ve gelişim halinde olan her şeyin analizini gerektirmektedir. Bu analiz, sınıf mücadelesinin biliminin ön şartıdır. Sanattan, bilime kadar olan her şey bu analizin sonucunda gelişim gösterir. Bu gelişim genel açıdan proletarya partisinin halk kitleleri içinde filizlenen kültürünü inşa eder. Dolayısıyla rehberliğine soyunduğumuz kavga mevcut toplumsal pratik içinde edindiğimiz deneyim, bizlerin kültürel inşasını Marksist bir biçimde inşa eder. Bu açıdan “Marksistler, insanın toplumsal pratiğinin, dış dünya üzerine olan bilgisinin doğruluğunun tek ölçütü olduğu düşüncesindedir. Gerçekte de insan bilgisinin doğruluğu, toplumsal pratikte (maddi üretim sürecinde, sınıf savaşımında, bilimsel deneylerde) beklenilen sonuca ulaşırsa anlaşılır. İnsan, işinde başarıya ulaşmak, yani beklenilen sonuca varmak istiyorsa, düşüncesinin, kendisini çevreleyen nesnel dünyanın yasalarına aynen uyumu sağlaması gerekir. Bunlar birbirine uymazsa, pratikte başarıya ulaşamayacaktır. Başarıya ulaşamayınca, bundan ders alacak, nesnel dünyanın yasalarına uyacak biçimde düşüncelerini değiştirecek ve böylece başarısızlığı başarı haline getirecektir.” (Mao Zedung, Teori ve Pratik, Sol Yayınları, s. 11)

Bu bilimsel serüven açık biçimi ile bilimin gelişim koordinatlarıdır. Bu süreci örgütleyenler ise tarihsel süreci inşa etmenin içinde aynı zamanda bir kültürel süreci de ortaya koyar. Marksistler açısından kültür yaratılmak istenen sınırsız ve sınıfsız dünyanın sosyal bilincidir. Bu sosyal bilinç, bugün proletarya partisi içinde filize duruyorsa, bu mevcut kadrolarının mülkiyet ilişkilerinden arınmış pratik ve kültürlerinden ileri gelmektedir. Kuşkusuz bu durum soyut bir betimlemedir. Bunu somutlaştıracak olan ise bu kültürün nüfuz ettiği bedenin sosyal pratiği ve yarattığı değerlerdir. 12’ler şahsında şehitlerimiz bu somutluğun adıdır. Rojava’da ölümsüzleşen proletarya partisinin önemli tarihsel şahsiyetlerinden biri olan General Martager’in yaşamı bunun en yalın ifadesidir.

 Karşılık gözetmeksizin sınıf mücadelesini merkezine koyarak sınıf mücadelesinin stratejik hedefini yaşamında örgütleyerek ve bunun dışında olan her şeyi teferruat ve küçük burjuva eğilimler olarak mahkûm edenler varsa onlar da şehitlerdir. Mülksüz, diyarsız bir yaşamın kültürel inşası onların omuzlarında yükselir, onların yaşamlarında simgeleşir, onların bilincinde örgütlenir, onların namlusunda sloganlaşır ve onların sosyal pratiğindeki deneyimler ile gelişir ve onların ölümsüzlüğü ile onurlandırılır.

Son yıllarda devrimci hareket içinde ortaya çıkan bir dizi sorun ancak Marksist bilim ile tanımlanabilir, bilimsel sosyalizmin deneyimleri ile çözümlenebilir ve şehitlerimizin tarihsel misyonunda üstlendikleri inanç ve irade ile aşılabilir. Bunu kuşanmak, olgunun analizi demektir. Bu açıdan 12’ler şahsında 12 bedende somutlanan her ayrı özellik, olgusal bir şekilde ele alınmalı. Kültüründen iradesine, inancından azmine, bilincinden tasarrufuna kadar her tür etmenin somutlandığı bir şehitler kervanının; 12’lerin izini sürmek her türlü saldırıya karşı proletarya partisini korumaktır.

Kültür meselesine yaklaşımız ve şehitlerimizin gösterdiği

Kültür meselesini ele alışımızda genellikle sık karşılaştığımız açıklama, kültürün bir üst yapı kurumu olduğudur. Kültür meselesini sadece bu şekilde ele almak kültürü sadece sanatla bütünleştirme sorunu açığa çıkartır. Dolayısıyla böyle bir yaklaşım, kültürün gelişiminin sürekliliğinin inkâr edilmesi ve sınıfsal niteliğin abartılmasıyla sonuçlanıyor. Bu açıdan Kültürü sadece “bir üstyapı unsuru” olarak kabul, etmek, sol sapma yaklaşımların çıkış noktaları haline dönüşmüş durumdadır.

Bunun dışında ise bir başka eğilim de günlük kültürel sorunlar Marksizm’i mekanik bir biçimde birleştirmek üzerinedir. Bu yaklaşımların toplamı kültürel bir inşa sağlayamadığı gibi içerde yürütülen sınıf mücadelesinde de proletaryayı muzaffer edemez. Temel sorun, kültürün bütünselliği sorunu gözden kaçırmaktan ileri gelmektedir. Kültürün bütünselliği, öğelerinin bu bütünsellik içindeki konumlan ve birbirleriyle ilişkisi demektir. Yani parça- bütün ilişkisi, zıtların birliği ve mücadelesi, maddî üretimin sürekliliği gibi temel sorunların incelenmesi demektir. Bunlar gerçekleştirilmeden sağlıklı sonuçlar almak imkansızdır.

Kültür sorunu insanın varlığını, etkinlik alanının bütününü içine alan bir sorundur. Kültür sorunu, insanın yarattığı her şeyin, maddi-manevi her değerin bütünselliğinin sorunudur. Marks kültürü belirli bir toplumsal yapı ve doğa ve insanlar arasındaki ilişki olarak tanımlıyor: “Maddî üretimin belirli bir biçimi, ilkin belirli bir toplumsal yapıya ve ikinci olarak doğa ve insanlar arasında belirli bir ilişkiye yol açar. Devlet yapısı ve halkın zihniyeti bu iki etkenle ve dolayısıyla kültürlerinin karakteriyle belirlenir.” (Karl Marks, Artı Değer Teorileri, 1. Kitap, Sol Yayınları, s. 261, 1998)

Dolayısıyla kültür meselesi bütünlüklü olarak ele alınırken onu üretici etmenlerin de örgütlenmesi gerekmektedir. Bu tespiti devrimci hareket içinde örgütleyecek olursak burada hayata geçirdiğimiz pratik hareketin kültürel yapısını oluşturur. Bugün özellikle içinden geçtiğimiz süreçte ortaya çıkan kültür Marksizm’i ekonomizme ya da politikaya indirgeyen dogmatik bir görüştür. Marksizm anlayışlarında ideolojik düzeyden öteye geçememişlerdir. Ancak şu unutulmamalıdır ki “ideoloji nesnel bir toplumsal gerçekliktir. Bununla beraber ideolojinin teorik etkileri bilimsel bilgiyi engeller veya tehdit eder.” ( L. Althusser, Marks İçin, İthaki Yayınları, s. 12)

Bu tehdide karşı ideolojk ve bilimsel çalışmanın önemi gün gibi ortadadır.  Bu gerekliliğin yerine getirilmesi, egemen ideolojinin her türlü saldırısına karşı dikkat kesilme ve dogmatik görüşlerden uzaklaşmış kadrosal çalışmalarla mümkündür. Kuşkusuz bu kadrosal çalışma konusunda Mao Zedung her zaman olduğu gibi yığınları işaret etmektedir.

İşte bu yığınların içinde mücadele ve bunun Marksist örgütlenmesi kuşkusuz kültürel inşamızı sağlayacaktır. Şehitlerimiz bu pratiğinin adıdır. Onların ortaya pratikleri, duruşları ve yaşamları öğrenilirken aynı zamanda bir kültürün inşa edildiği de bilince çıkarılmalıdır. 12’ler şahsında devrim ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşen her yoldaşı esas olarak bu kültürün tuğlalarıdır ve bütündür. 

43931

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar