Cuma Nisan 26, 2024

Sizin Olsun Perinçekçi Maoizminiz

Kovulmak .

Kaç kişiye aynı şeyi yaptınız .

Kartalyalıların yaşamamı istediği utancı yaşamayacam .

Kaçınılmazsa tanını çıkaracaksın .

Her onurlu insan gibi .

- De...  diyemeyecekseniz.

Beybiyi kötü eden nedenler .

Pratiğimiz teorimiz .

-E... inandığımız kadardır .

Maktul mini etkiliydi ve tek başına dışarı  çıkmıştı .

Herkesin bir partili olduğu memlekette .

Hiç kimsede Geziden tutun Cerattepe kadar hiç bir yerde tuttuğu  partinin flamasıyla sokağa çıkmazken .

İş tartışmaya gelince de  dergi satışı, kahve, büro toplantılarıyla örgütlü bir kitleselleşme anlayışının profesyonel devrimci örgütlenme anlayışı olmadığı gazozunu da insan her defasında  içmez ki kardeşim.

Birazda bilinçli olmak lazım .

Kaç  felsefeci, sosyolog, psikolog .... da  toplumun çoğunluğu örgütsüzken örgütlü gibi üretmesini / sağlıklı görenleri de / sağlıklı görür .

Sağlıklı görenlerinde güzel  türkçeleriyle üretiklerini .

Yeni demokratik halk devriminin proletarya köylü diktatörlüğünü inşa edeceğini ....  Sosyo ekonomik yapıdaki değişikliğinde ağanın patron olduğunu .

Ee.. Halde böyle olunca ..... 

Bizim Maktul .

Cahil, çıtır...  okurda ister.... 

Bir duram, avuç içi kadar  mini etekliyim, tek başıma da dışarı çıkmayam , imla kuralını, iktisadı, pratiği, kolektif bilinci…ışığı .. bir bulam hele der mi ?

Öyle bir şeycik yok ki diye .

Filin odaya giremeyeceğine dahil bir kurar .

İnsan nasıl yazıyorsa ....

Öyle de yaşıyordur değil mi ?

Nasıl yazıyordunuz ?

Perinçeğin terk ettiği ama sizlerinde bir türlü olupta terk etmediği perinçekçi maoistliğiniz ... 

Yeni demokratik halk devrimi, proletarya köylü diktatörlüğünü inşa edecek .

Mao çinin özgül koşulları nedeniyle yeni demokratik halk devriminin, proletarya köylü diktatörlüğünü değil, demokratik halk diktatörlüğünü inşa edeceğini, çini komünizme de demokratik halk diktatörlüğünün taşıyacağını söyler .

Bunda anlaşılamayacak bir şey yok ki ?

Proletarya köylü sınıfı harici diğer sınıfların devrimci niteliği olduğunu herkes bilir .

Yaşanılan sosyo ekonomik yapınında sınıfların devrimci niteliğinin derecesini belirlediğini de .

Ara sınıflarında daha çok kapitalizmin ilkel halinde bulunduğunu da .

Yaparsınız sınıfların ve sosyo ekonomik yapının...  tahlilini olur biter . 

Neyse falınız çıkar o haliniz .

Ha ... baştan söyleyim proletarya köylüsünüz diyede devrimci çıkacağınıza dahil bir kayde de yok .

Çindeki sınıflar şanslıydı . Benim içtiğim fincanı kapatmışlardı .

Çinin özgün koşulları  nedeniyle de  Maonun demokratik halk diktatörlüğü proletarya köylü diktatörlüğüydü .

Buna rağmen... siz kalkar da... diğer sınıfların devrimci niteliğini ret edecek  şekilde, yeni demokratik halk devrimi proletarya köylü diktatörlüğünü inşa edecektir derseniz....  demek ki ...  bir stalinist olan ben değil de  maoist olan siz...birincisi..  maonun sınıf analizinde ikincisi demokratik halk diktatörlüğünde ve üçüncüsüde stalininde demokratik halk devrimlerini ret etmediğinde,  reeldeki siyasi ve ekonomik  olumsuzlukları eleştirmesinde hiç bir şey anlamışsınız demektir .

Ve ayrıyeten de ülkemizin sosyo ekonomik yapısındaki değişikliği de telaffuz edecek şekilde olan ağa patron/ maraba da işçi olmuştur sözü de yine  biz söyleşenlere perinçekten miras kalmıştır .

Ağa, patron / maraba da işçi olmuştur sözündeki hemi bir değişimi ifade eden hemi de etmeyen sözde tarihsel materyalizme terstir .

Böyle kabaca düşünüp her şeyi de böyle yüzeysel açıklayıp işin içinde sıyrılma kolaylığı göstereceksek gelin en iyisi o köylüyümüş, bu proletaryayımış, şu marabaymış....   sözlerini terk ederek  hepimiz çağdaş köleleriz deyip işin içinde çıkalım .

En güzeli de vallah bu. Bizi ilkel de göstermiyor. Hepimiz Çağdaş Köleleriz .  

Hani, artı değer, para, burjuva, kapitalizm....  denilen bir şey vardı ya..... Ha … işte onlar.  Ağa, patron / maraba, mülkiyetli köylü arasındaki farkı belirleyen onlar . 

Ağanın şalvarını çıkarıp takım elbise giymesi değil .

Aralarındaki üretim ilişkisi farklığı .

Üretim ilişkisi değiştikten sonra .

Ne patron, ağa nede işçide, köylüdür artık . 

Halde böyle olunca  her ikisinden / işçiyle köylü arasında / birinin diğerine göre artması ülkemizde devrimin mütevatının değiştiğini  değil  / değişkenliğimizin nedenini / emperyalizmin hegemonyasının ülkemizde daha da arttığını bize gösterir .

Marksın ve leninin : sömürgecilik ve  özelleştirme konularına yaklaşımları da özelleştirmeler ve sömürgecilik toplumda daha gerici bir üretimi ilişkisini ortaya çıkardığında bu üretim ilişkilerinin toplumu sosyalizme yaklaştırmadığına yöneliktir .

 Hangi birimizde marksın hindistana yaklaşımının da böyle olmadığını söyleyebilir . 

43809

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

Sayfalar