Perşembe Mayıs 30, 2024

Soma Roboski'dir

Soma işçi katliamı bir defa daha gösterdi ki, bu düzenin Tanrısı paradır. Söz konusu olan paraysa, insan hayatının bir sinek kadar bile değeri yoktur. Düzenin kanunlarına göre para; onur, şeref ve haysiyet gibi insani vasıflardan kat kat üstündür. Bu düzenden beslenen vampirler para için her türlü rezilliği mubah görmektedirler. "Tek vatan, tek millet, tek bayrak," diye diye halkı tavuk gibi yolmakta, devlet imkânlarını kullanarak halkın cebinden parmak ısırtan zenginliklere sahip olmaktadırlar.

 İşte bu vampirler hırsızlıktan vakit bulamamış olacaklar ki, yüzlerce işçiye mezar olan Soma maden ocağında can güvenliği için tedbir almamış ve aldırmamışlardır.   

Başbakan Tayyip Erdoğan televizyonların karşısına geçip katliamcı holdingi cüretkârca savundu ve işçi kıyımını olağan bulduğunu söyledi. Bu holdingin İstanbul Maslak'ta yaptırdığı söylenen 56 katlı gökdelenindeki bir daire fiyatının 8 trilyon lira olduğu düşünülürse, Tayyip Erdoğan'ın bu holding sahibini savunmasında şaşılacak bir şey yoktur. Asıl işçileri savunmuş olsaydı garip olurdu. Önceki yıllarda da Balıkesir'de, "Şehit cenazeleri görmek istemiyoruz,"diyen insanlara, "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir,"demişti. E ne de olsa askerlikte veya maden ocağında ölen oğlu Bilal değildi. Bilal'in işi ot balyaları halinde istiflenen dolar deryasını idare etmekti.             

Hatırlarsınız, Roboski katliamında da aynı şeyi yapmıştı. Savaş uçakları 34 Kürdü bombalayıp katledince acılı Roboskililere küfredercesine Genelkurmay'ı kutlamıştı.

Soma işçi katliamının gösterdiği önemli bir şey de, ezilenlerin kaderinin bir olduğudur. Can kıyıcılar ırk ve din ayrımı yapmazlar. Örneği göz önündedir: Dün Roboski'de Kürt kıyımı yapan mekanizma, bugün Soma'da Türk emekçi kıyımını gerçekleştirdi.

Her iki katliamın failleri de tartışma kaldırmayacak şekilde ortadadır. Roboski'nin bir numaralı failleri Başbakan ve Genelkurmay Başkanıdır. Katliam onların onayı ile yapılmıştı. Soma katliamı da maden ocağında tedbir aldırmayan hükümetin ve onun başındaki başbakanın sorumluluğunda gerçekleşti.    

Siyasetçiler-özellikle Kürt siyaseti yapan zatlar- Roboski katliamının bir numara failleri belli değilmiş gibi hâlâ, "Failler bulunsun!"diyorlar. Bu tuhaf açıklamalar doğal olarak başbakan ve genel kurmay başkanının sorumluluğunu görmezden gelmek demektir. Oysa Roboski katliamından sonra başbakan, hükümet ve genelkurmay başkanı bir gün dahi yerlerinde oturmamalıydılar. Sivil bir seferberlik başlatılmalı ve bu diktatörlük siyaset mezarlığına yollanmalıydı. Ama bu yapılmadı; Roboski katliamı ve katliamda ölenlerin acısı siyasetçilerin nutuklarına meze olmakla kaldı.

Bolivya, Küba ve Venezüella  maden işçilerinin Soma işçileri için başlattıkları bir günlük grev ve ilan ettikleri üç günlük yas tüm dünya ezilenleri ve bizler için sarsıcı derslerle doludur. Herkes göz yaşartan bu dayanışmadan kendi payına düşen dersi almalıdır.

Bir defa daha tekrarlarsak, Soma Roboski'dır; Soma'nın katili Roboski'de olduğu gibi hükümettir. 

Soma'da sadece maden işçileri değil insanlığımız da öldürülmüştür. Tayyip Erdoğan'ın o maden işçisine attığı tokat da aslında hepimizin suratında patlamıştır.   

Roboski, Gezi ve Soma toplu katliamlarının  üstünü panzerler ve bombalarla kapatmaya çalışan ve katrilyonluk kamu hırsızlıklarından sabıkalı olan bu diktatörlük kapsamlı sivil bir mücadele ile istifa ettirilmelidir.         

Devletin azgın saldırılarına hedef olan birbirinden kopuk gösterilerin istenen etkiyi yaratamadığını tecrübeyle biliyoruz. Mücadele merkezileştirilmelidir. Düzen muhalifi partiler ve kurumlar bu konuda tarihi bir sorumluluk altındadırlar. Bir araya gelip ortak bir yönetim belirlemeli ve genel bir seferberlik kararı almalıdırlar. Tüm mazlumlar olarak dil, din, mezhep ayrımı yapmadan hepimiz o ortak yönetimin arkasında hızla organize olmalı ve yürüteceğimiz çok yönlü sivil bir mücadeleyle bu diktatörlükten kurtulmalıyız. Yönetimi halk üstlenmelidir.

16 Mayıs 2014

alinakmahmut@hotmail.com

93869

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

Sayfalar