Cumartesi Nisan 27, 2024

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Sorunun özü, başlıkta da ifade edildiği gibi; insan soyunun, tarihin bir kesitinde üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezen-ezilen cins olarak sınıfsal bir ayrışıma uğramasıyla, anaerkil sistemden, erkek egemen sisteme geçilerek, cinsler arası eşit haklar ilkesinin ortadan kaldırılarak, kadının köleleştirilmiş olmasıdır. Ve böylece o kesitten itibaren toplumun başlıca çelişmelerinden birisi de ezen-ezilen cins çelişmesi olagelmiştir.

Ataerkilizm, kendisi de bir sistem olmakla birlikte, ancak kendi başına yalıtık bir şey olmayıp, sürecin egemen özel mülkiyet sistemlerine entegre olarak varlığını sürdürür. Nasıl ki geçmişte köleci ve feodal sisteme içkindiyse; bugün de kapitalist sisteme içkindir.

Bunun özel anlamı şudur: Ataerkilizme karşı mücadele, kaçınılmaz olarak, mevcut sınıflı topluma karşı mücadeleyle (ki, henüz sınıf çelişkilerinin ve de mücadelelerinin sürdüğü sosyalist toplumların ilk ve orta evrelerinde de) ortaklaşmak zorundadır. Çünkü nihai çözümünü ancak ki onu var eden ve her seferinde yeni biçimler altında yeniden-yeniden üretip geliştiren üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet sisteminin (hukuku, kültürü, örf ve adetleriyle) tümden ortadan kaldırılıp, tarihin çöplüğüne atılmasıyla bulabilecek karakterde bir sorundur bu.

Sorunun özünün ve nihai çözümünün böyle olması, ona karşı yani sırf ataerkilizme karşı mücadeleyi güncel ve anın mücadelesi olmaktan çıkarmaz. Geçmiş dönem yanılgılarımızın aksine (ki bu yanılgılar, sınıfsal perspektif dışı, tepkisel bir yığın anlayış ve yaklaşımların ortaya çıkmasının da zeminlerinden olmuştu.) bu çelişme asgari çözümünü rahatlıkla mevcut toplumsal realiteler içinde de bulabilir karakterde bir sorundur. Çünkü sorun nihayetinde bir demokrasi sorunudur. Demokrasi mücadelesinin bazı unsurları özgülünde (örneğin ezen-ezilen cins, ulus ve inanç sorunları gibi) mevcut sistemler içerisinde de geliştirilebilir ve çok esaslı kazanımlar elde edilebilir bir boyuta sahiptir.

İnsanları şekillendiren ana unsur toplumsal sistemdir. Yani o sistemin egemen ideolojisi ve kültürüdür. Okullarından, ailelerinden, kışlalarından tutun da üretim birimlerine kadar her yerde kadınıyla erkeğiyle her birey o egemen değer yargılarınca şekillendirilir. Yani doğuştan ya da doğasal olarak değildir insanlarda ki kötülükler. "Kötü" veya "iyi" olanı belirleyen ve bireylere ta bebeklikten aşılayan erk, mevcut atarekil/ kapitalist sistemin doğrudan kendisidir. (Ve ama şu da bir gerçek ki; bunun bilincine varan bireyler, kesinlikle hem kendilerini bu kötünün dışına çıkarabilir ve hem de kendilerinden olan yeni nesil insanları alternatif kültürle yetiştirebilir. Ateist yapabileceği gibi, kadın ve erkeğin tam hak sahibi ve kendi bedenleri üzerinde tasarruf hakkına sahip özgür bireyler olarak da yetiştirebilirler) 

Sorun sistem sorunudur derken; anlamamız gereken işte tamda budur bir boyutuyla. Çünkü sistem bir kez egemen hale geldimiydi, kadını da erkeği de o sistemin birer uygulayıcısı yapar ve böylece her iki cinsi de değişen oran ve karakterlerde o sistemin mağduru/ kurbanı haline sokar. Çünkü sistem her iki cinsin biati ve kabullenmesi üzerinden meşruiyetini oluşturur ancak ki. Sınıf ve özellikle de cins bilinci edinememiş kadınların ataerkil değerleri nasıl 'normal'/ 'doğal' ve de 'tanrısal buyruk' algısıyla kabullendiği, uyduğu ve uygulayıcısı olduğu, kendisinden türeyen erkeği nasıl ‘efendi’ kadını da nasıl 'köle' olarak yetiştirdiği hepimizin malumu. 

İşte bu yüzden ataerkilizm kadının da (elbette baskın olarak kadının) erkeğin de ortak düşmanıdır. İşte bu yüzden ataerkilizme karşı mücadele, sınıf ve cins bilinci edinmiş kadın ve erkeğin ortak mücadelesiyle ancak ki alt edilebilir diyoruz. Yani bu bir keyfiyet değil; çelişmenin doğasının dayattığı bir zorunluluktur.

Bu biraz da şuna benziyor: Ezen-ezilen ulus sorununda Marksistler ezen ve ezilen ulus halkının ortaklaşa mücadelesinin başarı sağlayabileceğini söylerken; hevaller bunu şovenizmle itham edip şiddetle karşı çıkarlardı. Sonra hayat onlara da doğru yolu gösterdi ve nihayet bugünkü yaklaşım ve tutumlarına evrilebildiler.

Ama sınıf bilinci edinmiş kadın arkadaşların böylesi dar deneyci bir tecrübeyi yaşamaları gerekmiyor sanırım. Çünkü ellerinde Diyalektik- materyalizm kılavuzu var nede olsa, değil mi?

O halde anlamı ne ezen-ezilen cins çelişmesinin çözümü mücadelesinin öznesini sadece kadınlar olarak belirlemenin ve safları sadece kadınlardan oluşturmanın? 

Anlamı ve gereği ne Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamasını topal ördek yapmanın? Yani neden bu sisteme karşı cins ayrımı yapmadan birleşilebilecek tüm dinamiklerle birleşmek hedeflenmiyor da birleşik cephe darlaştırılarak marjinalize edilmek isteniyor? Kime ve neye hizmettir bu?

 

1543

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Halil Gündoğan

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar