Cumartesi Haziran 1, 2024

TKP-ML TMLGB MK: TİKKO 1. Konferansı, Halk Savaşı’nı Yükseltme Çağrısıdır

Halk gençliğinin komünist örgütü olarak ordumuz TİKKO’nun gerçekleştirmiş olduğu 1. Askeri Konferansı gençliğin militan coşkunluğuyla selamlıyor, Halk Savaşı’nı yükseltmek için bütün sorumluluklarımızın üzerine korkusuzca gideceğimizin sözünü yineliyoruz.

Halk ordusu TİKKO’nun gerçekleştirmiş olduğu askeri konferans, TKP-ML’nin Halk Savaşı’nı yükseltmesi noktasında şehitlerimize, binlerce yoldaşımızın eşsiz emeğiyle yaratılan değerlere ve yarım asırlık mirasa layık bir savaş örgütü olma noktasında önemli bir eksikliği ortadan kaldırmıştır. Partimiz TKP-ML kurulduğu andan itibaren savaşa kilitlenmiş, Halk Savaşı geliştirilmeksizin kalıcı hiçbir zaferin elde edilemeyeceğinin bilinciyle hareket etmiştir. Nitekim onlarca yılın savaş deneyim ve tecrübesi, yüzlerce yoldaşımızın kanı pahasına Partimizin hanesine yazılmıştır. Fakat, şehit yoldaşlarımızın kanlarıyla süzülen bu deneyim ve tecrübe, net bir askeri politikaya, Partimizin bütününe sirayet eden örgütsel bir şekle-bütünlüğe dönüştürülememiştir.

Partimizin 50’inci savaş yılında, gerçekleştirilmiş olan TİKKO 1. Askeri Konferansı, Partimizin yarım asırdır, Filistin’den Lübnan’a, Karadeniz’den Rojava’ya, T. Kürdistanı dağlarından şehirlere birçok noktadaki savaş birikimini askeri çizgimizde nitel bir sıçramaya dönüştürebilmek için atılan en önemli adımlardan biridir. Halk Savaşı stratejimizin başarıya ulaşması; Partimizin savaşa dair hatalı görüşlerden arındırılması, askeri çizgimizin netleştirilmesi ve bütün örgütlülüklerimiz tarafından bu çizginin hayata geçirilmesiyle mümkündür. Ordumuzun gerçekleştirmiş olduğu 1. Konferans bu görevleri yerine getirebilmemiz için Parti siyasetimizi şüphesiz berraklaştıracaktır.

1. Askeri Konferansımız, Halk Savaşı’nın yükseltilmesi noktasında -halk gençliğinin savaştaki özgün rolü itibariyle başta Komsomol olmak üzere- Parti bütünümüze önemli görevler yüklemektedir. 1. Askeri Konferans’ımız, birçok tartışmamızın sonucudur fakat aynı zamanda eyleme geçişimizin de yeni bir başlangıcıdır. Marksist-Leninist-Maoist görüş, bir çalışmanın başarı veya başarısızlığını kağıda yazılanlar üzerinden değil eylemle, pratikle ve en önemlisi de halkın geliştirilen politikalara verdiği yanıtla ölçer. Bu açıdan konferansımızın başarısı da esas olarak konferansımız sonucunda açığa çıkanları doğru bir şekilde hayata geçirebilmemiz ve en nihayetinde halkın savaş içerisinde örgütlenmesini sağlayabilmemiz tarafından tayin edilecektir. Bu da Partimizin bütün örgütlülüklerinin sorumluluğundadır.

Askeri konferansımızın TMLGB açısından yüklediği sorumluluğun somutlandığı yer, savaşa göre şekillenmek meselesinde kendini göstermektedir. Askeri Konferansımız savaşa göre şekillenme meselesine bugün açısından savaşın içerisinde aktif rol alan “bilinçli insan” kavramıyla yoğunlaşmaktadır. TMLGB kadroları açısından “bilinçli insan” demek, savaşın bizden nasıl bir örgüt ve kişilik şekillenişi istediğinin bilincinde olmak demektir. Bu bilinç ise eksikliklerin üzerine korkusuzca gitmek demek, savaş gücümüzün bugünkü ve gelecekteki hamlelerine bu hamlelerin başarısı için yanıt olmak demek ve bu hamlelerin içerisinde yer almak demektir. Savaşın bugünkü ve yarınki istediği neyse onu merkeze alarak örgütlenmek demektir. Gençlik örgütümüz, bugüne kadar bu görevini yerine ikirciksiz getirmiştir ve Partimizin 1. Kongresi sonrası gerçekleştirilen 1. Askeri Konferans’ın ardından daha doğru ve daha eksiksiz bir şekilde yerine getirecektir.

Halk gençliği açısından 1. Askeri Konferans’ımız, sömürüsüz bir toplum yaratana kadar savaşın, direnişin, mücadelenin içerisinde aktif ve halkın tarafında yer almaya çağrıdır. Biz istesek de istemesek de halk gençliği istese de istemese de gençlik, halka karşı yürütülen savaşın içerisindedir! Enes Kara bu savaşın içerisinde kendi yaşamına son verdi, Abdulgaffar Dayan faşist devletin katliam politikaları sonucu katledildi, mülteci gençler ırkçı politikaların sonucunu canlarıyla ödüyor.

Faşist devlet, bir avuç asalağın hakimiyeti sürsün diye halk gençliğine karşı var gücüyle bir savaş sürdürüyor. Bu nedenle halk gençliği zaten var olan bu savaşın içerisinde kendi özgürlüğü için edilgenlik durumuna son vermeli ve haklı savaşımızın bir parçası olmalıdır. TİKKO, savaşın bütün katılımcıları için, halk gençliği için, Halk Savaşı’nda aktif rol alabilmek için savaşın yolunu düzlemektedir. Bize düşen ise bu çağrıya, devrim mücadelesine yakışır bir şekilde yanıt olabilmektir.

Ordumuzun 1. Konferansı, mevcut sistemin dayattıklarına, yoksulluğa, geleceksizliğe, birey merkezli ve bencil gençlik yaratma politikalarının karşısında kendi istek ve taleplerimiz için, halk için mücadele etme zorunluluğuna ilişkin bir mesajdır.

Askeri Konferans’ımızın, en net mesajlarından biri de ataerki ve heteroseksizmi askeri politikalarımızın ve savaş gücümüzün hedefine alması noktasında olmuştur. Bilinmektedir ki askeri-ordu örgütlenmelerinde izlenilen-geliştirilen kadın ve lubunya politikaları olması gereken noktada değildir. Sistem tarafından en çok sömürülen ve sömürücü sistemin kendini kadın ve lubunyaları birkaç kere daha ezmesiyle var ettiğinin biliniyor olmasına rağmen istenilen düzeyde değildir… Bu açıdan TİKKO 1. Konferansı kadınların kadınlara yönelik her türlü saldırıya karşı, lubunyaların lubunyalara dönük her türlü saldırıya karşı silahlanmasının, komutanlaşmasının, ordulaşmasının önünü daha fazla açmıştır. Bu yönü vesileyle Konferansı yeniden kutlarız.

Tüm bu yönleri itibariyle TİKKO 1. Askeri Konferansı, içerisinde örgütlendiği öznel ve nesnel dönem itibariyle, dokunduğu ve temas ettiği konuları itibariyle halkın her kesiminin, devrimden çıkarı olan herkesin kurtuluşu için daha fazla sahipleneceği bir askeri konferans olmuştur. Bu da bize her zamankinden daha fazla güç vermektedir, bizi her zamankinden daha fazla zafere kilitlemektedir, tarihsel rolümüzü yerine getirmek zorunda olduğumuzu her zamankinden daha fazla bilincimize kazımaktadır.

TMLGB olarak TİKKO 1. Askeri Konferansımızı selamlar ve kutlarken yeniden belirtmek isteriz ki, 50’inci yılımızda, yüzlerce şehidimizin inancı önünde yineleriz ki Demokratik Halk Devrimi için savaşmak bizden daha fazla adanma, daha fazla bilinç, doğruları büyütürken eksikliklerin üzerine daha korkusuzca gitmeyi istemektedir.

Komsomol olarak savaşın bizden istediklerine, 1. Askeri Konferansımızın somut görevlerine yanıt olunacaktır.

Şan Olsun TİKKO Konferansımıza!

Yol Göstericimiz, İlham ve Güç Kaynağımızdır Partimiz!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, TİKKO, KKB ve TMLGB!

TKP-ML TMLGB MK

2 Şubat 2022

3182

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

Sayfalar