Cuma Nisan 26, 2024

TKP/ML-GYDK;NEWROZ ATEŞİNİ SANDIKLARA TAŞIYARAK AKP'Yİ HAYIR OYLARIMIZLA YAKALIM!

NEWROZ PİROZ BE

Newroz başkaldırı ve özgürlük bayramıdır. Demirci Kawa'nın Asur Hükümdarı zalim Dehag'a karşı başlattığı isyan 2600 yıldır ezilen mazlum halklara yol göstermeye devam ediyor. Bir Kürt olan Demirci Kawa'nın 21 Mart günü tüm insanlığa armağan ettiği bu direniş geleneği, tarihin serüveni içinde sadece Kürtlerin sahiplendiği bir direniş olmaktan çıkarak, tüm Ortadoğu halklarının sahiplendiği bir güne dönüşmüştür.

İnsanlığın ezen ve ezilenler olarak ayrıştığı günden bu yana, ezenlerin amaç ve hedefleri hiçbir zaman değişmemiştir. Kölecilik döneminde köle sahipleri, feodalizmde feodal ağalar, kapitalist-emperyalist sistemde patronlar değişen sitemlerin yeni sahipleri olarak isim değiştirseler de, ezenlerin tek amacı kendi iktidarlarını korumak olmuştur. Bunun için ezmekten, katletmekten geri durmamışlardır.

Kürtler var olduklarından bu yana hep ezildiler, yok sayılıp katledildiler. Lozan'da paramparça edilen Kürdistan toprakları baskıcı ve inkarcı dört devlet; Irak, İran, Suriye ve Türkiye arasında paylaştırılarak bölündü. Türk hakim sınıfları, yarattıkları yeni ulus devletlerinde kendi dışındaki hiçbir ulusa ve ulusal azınlığa yaşam hakkı tanımadı. Türkiye Kürdistanı'nın Türk hakim sınıflarına bırakılmasından hemen sonra, Kütleri bekleyen baskı ve zulüm çok geçmeden uygulamaya kondu. 1925'teki ilk Kürt isyanının kanla bastırılmasıyla Kürtlerin bitirildiğini ve bir daha bir isyanın olmayacağını sanan Türk hakim sınıfları, ard arda başlayan isyanlarla yanıldıklarını kısa sürede anladılar. Faşist Kemalist diktatörlük Kürtler için özel kanunlar çıkartarak isyanları bastırmak istediyse de, Zilan, Koçgiri, Dersim isyanları Kürtlerin baş eğmeyeceklerini defalarca kanıtladı.

1984 yılında birkez daha ve yeniden başlayan Kürt özgürlük mücadelesi, döneminin en ileri isyanı olarak tarihteki yerini aldı. Bu özgürlük mücadelesi karşısında Türk hakim sınıfları oldukça zorlandırlar. Kısa sürede bastıracaklarını sandıkları bu özgürlük mücadelesiyle 33 yıldır baş edemeyen faşist diktatörlük, dönem dönem 'barış, müzakere' vb diyerek, Kürt Özgürlük Hareketiyle masaya oturduysa da, bunların sadece Türk devletinin güç ve zaman kazanmaya yönelik manevralar kısa sürede ortaya çıktı.

AKP, 14 yıllık hükümeti döneminde sürekli olarak bu sahte manevralara başvurdu. Oyalamanın da bir sınırının olduğu şartlarda, daha fazla ileri gidemeyeceğini anladığı her koşulda Kürtlere saldırdı. 1990'lardaki Çiller hükümetinin tüm kirli savaş silahlarını devralan AKP, Erdoğan'ın ağzından 'çocuk da olsa, kadın da olsa, yaşlı da olsa güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacaktır' diyerek gerçek amacını ve hedefini açık olarak belirtmiş oldu. 2016 yılı Kürt ulusuna uygulanan en kanlı katliam tarihlerinden biri oldu. Evlerin bodrum katlarında 10'ar 20'şer insanların toplu olarak yakıldığına, kurşunlandığına, yaralıların ölüme terk edildiğine, ölü bedenlerin zırhlı araçların arkasından sürüklendiğine, sağ olarak ele geçen gerillaların infaz edildiklerine defalarca tanık olundu.

AKP, tüm bu baskıcı ve katliamcı uygulamalarla Kürt Özgürlük Hareketini yok edemeyeceğini biliyor. Kendi ömrünü uzatmak için yeni saldırı planları yapmaktadır. Yanına aldığı faşist ve ırkçı MHP'yle birlikte, mevcut yasalarda değişiklikler yaparak, katliam ve baskılar için daha güçlü yasal zemin oluşturarak sadırılarını tırmandırmak istiyor. AKP'nin 18 maddede yaptığı değişiklikle toplumun önüne koyduğu 'yeni anayasa' 'referandumun'dan çıkacak evet'le nefes alamak istiyor. Başkanlık sistemi denilen devletin yeniden reorganizesini içeren bu değişim, aynı zamanda Türk komprador burjuvazisinin ve toprak ağalarının da bir istemidir. Burjuvazi, yeni Başkanlık sistemiyle devletin daha da baskıcı bir düzeye çekilerek, ulusal ve sınıfsal mücadelenin rahatça bastırılabileceğini düşünmektedir.

AKP, hükümete geldiği 2002 yılından bu yana devletin yeniden organize edilmesi için sürekli çalıştı. AKP, bunu yürürlüğe koymanın en iyi fırsatı olarak da 15 Temmuz 2016 tarihini seçti. Darbe Girişimi sonrası bunu ''Allahın bir lütfu'' olarak gören AKP'nin, apar topar 'Başkanlık Sistemini' gündeme getirmesi boşuna değildir.

'Anayasa referandumuna' güçlü bir HAYIR'la karşı konmuştur. AKP, bu güçlü karşı koyuştan korkmaktadır. Bunun için Hayır kampanyası yürüten tüm muhalif güçlere saldırmaktadır. HDP Eş Başkanları başta olmak üzere 11 Milletvekilinin yanı sıra, binlerce HDP yönetici ve çalışanı boşuna tutuklanmamıştır. Aynı saldırılar HAYIR kampanyası yürüten tüm devrimci ve ilerici güçlere karşı da devam ediyor.

Yeni bir Newroz'u kutladığımız bu günde, Newroz'un ateşini sandıklara taşıyarak AKP'yi Hayır oylarımızla yakalım. Newroz'un ruhu ve direnişi tüm ezilenlerden, Kürtlerden, işçilerden, kadınlardan, gençlerden bunu bekliyor. Bunu tüm devrimci, ilerici ve yurtsever güçlerle yapacak güçteyiz. Gücümüzü 16 Nisan'da AKP'ye göstereceğiz!

YAŞASIN NEWROZ!

NEWROZ PİROZ BE!

YAŞASIN ULUSLARIN KENDİ KADERLERİNİ TAYİN HAKKI!

KAHROLSUN EMPERYALİZM, FAŞİZM VE HER TÜRDEN GERİCİLİK!

MART 2017

TKP/ML-GYDK

46615

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

Sayfalar