Çarşamba Mayıs 15, 2024

TKP/ML Ortadoğu Bölge Komitesi

24 Nisan insanlık tarihinin yaşadığı en büyük trajedidir!

Ermeni Soykırımı’nı unutmadık, unutturmayacağız!

24 Nisan 2015 yılı, mazlum Ermeni halkının acı ve yıkımlarla dolu yaşadığı büyük trajedinin yüzüncü yılıdır. İnsanlık tarihine Jenosid (soykırım) olarak geçen bu insanlık suçu, aynı zamanda TC faşizminin barbarlığının da lanetlenmesi ve yargılanması gereken bir tarihtir.

Binlerce yıllık uygarlığı biriktirip yaratan emekçi, yaratıcı, zanaatkar bir halkın kanla, zorbalıkla kendi topraklarından koparılıp sürgün yollarında, dipsiz uçurumlarda, susuz çöllerde acımasızca katledildiği bir tarihtir. Yüzyılın bu utanç dolu tarihi “uygar” dünyanın gözleri önünde yaşandı. Soykırım suçu Alman emperyalistlerinin onay ve rızasıyla işlendi. Bu utanç dolu zulüm tarihinin planlayıcısı, uygulayıcısı olan İttihat ve Terakki Partisi aynı zamanda faşist Kemalist iktidarın doğup, büyüdüğü, beslendiği ilk Türkçü-Turancı partidir. Onun ilk örgütlenme çekirdeğidir. Dolayısıyla faşist TC devleti Ermeni Soykırımı’ndan kendisini muaf tutamaz. “Yeni” Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri Ermeni halkının sayısız canı ve kanı üzerinde inşa edildi.

TC faşizmi kan ve gözyaşı üzerine kurduğu ulus-devletini Ermeni Soykırımı ile sonlandırıp sınırlandırmadı. Aynı tarihlerde Asuri (Süryani), Keldani, Rum halkı da tıpkı Ermeni halkı gibi büyük bir acıyı yaşadı. Devamında Kürt halkı Ağrı, Koçgiri, Dersim’de sayısız katliamlara uğratıldı. TC devleti tarihi boyunca katliamlarına hiç ara vermeden sayısız katliam suçları işlemeye devam etti. TC devleti bütün katliamların planlayıcısı ve uygulayıcısı bir suç örgütüdür. Bir soykırım ve katliamlar devletidir. Türk egemenleri olan komprador burjuvazisinin ve toprak ağalarının sermayesi kanlıdır. Yüz binlerce Ermeni kadın ve çocuğun katliamı üzerine kuruludur.

Ermeni, Asuri, Keldani, Rum Soykırımı, Kürt katliam suçlarını sayısız kez işleyen faşist TC Devleti aynı zamanda aldatma ve kandırma üzerine kurduğu sahte özgürlük ve demokrasi politikalarıyla tanınması ve yargılanması gereken ikiyüzlü bir devlettir. Tarihin her sayfasında ve adımında katliam ve işkence suçu işlemekten bir an olsun geri durmayan bu devlet entrika, yalan, darbe, hile ve iğrenç komplolarıyla da işlediği suçları gerçekleştirdiği katliam ve soykırımları gizlemeye saklamaya inkar etmesiyle de ünlüdür. Uygarlığa ve insanlığa ait hiçbir değere ve mirasa sahip olmayan katliam ve insanlık suçu işlemekten başka övünülecek hiçbir şeyi olmayan TC devleti geçmişte ve bugün yaptıklarının hesabını vermekten kurtulamayacaktır. Sivas, Çorum, Maraş, Roboski, Lice, Soma, Cizre katliamlarının hesabını vermekten kurtulamayacaktır.

Suç ve ikiyüzlülük dosyası oldukça kabarık olan faşist TC devleti ancak özgürlük ve demokrasi düşmanı ülkeler ve yönetimler tarafından örnek alınmakta model olmaktadır. Gerici, feodal faşist devletler ve yönetimler tarafından sahiplenilmektedir. Bugün TC devletinin en büyük destekçisi ve sahibi ABD emperyalistleridir. En büyük suç ortakları dün Alman emperyalistleriydi. Bugün ise ABD emperyalistleridir. Ermeni Soykırımı suçunu kabul etmekten kaçınan, Kürt katliamlarının hesabını vermekten uzak duran TC devleti ikiyüzlü politikası daha fazla sürdüremez. Bugün Kürt halkını, Alevi inancından emekçileri sahte açılım ve çözüm politikalarıyla oyalamaya çalışanlar, aynı şekilde Ermeni Soykırımı suçunu da işlemediğine dair olmadık yalan ve düzmece tarih senaryoları yazmaktadırlar. Ancak nafile! Suç ve katliam örgütü olan TC devleti mazlum ve masum halkların adalet ve vicdan arayışlarında yargılanarak hak ettiği cezayı alacaktır!

Hiçbir inkar ve öne sürülmeye çalışılan sahte suçsuzluk senaryoları, hiçbir ikiyüzlülük dolu yalanlar ne Ermeni Soykırımı’nın ne Asuri, Rum, Keldani katliamlarının ne de Kürt, Alevi katliamlarının gerçekliğini örtbas edebilir. Toprak ve su kadar gerçek olan taşlara, kayalara, uçurumlara derin izler bırakarak anıları bugüne kadar silinmeyecek kadar taze olan soykırımın hesabını faşist TC devleti verecektir. TC devleti tarih önünde ve ezilen dünya halklarının vicdanında soykırımcı, katliamcı, suç örgütü olma suçundan yargılanmaktan kurtulamayacaktır!

Ermeni Soykırımı’nı unutmadık, unutturmayacağız!

Kahrolsun soykırımcı, katliamcı faşist TC devleti!

TKP/ML Ortadoğu Bölge Komitesi

 

50253

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Proletarya Partisi

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sayfalar