Cuma Nisan 26, 2024

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı Ortadoğu halklarının Newroz’unu selamladı. Rojava Komutanlığı “İçinde bulunduğumuz tarihsel süreç bizden büyük sorumluluklar beklemektedir. Bu anlamda Kawa’nın Ortadoğu’ya yaydığı özgürlük ateşini harlandırmak en temel görevimiz olmalıdır” dedi.

“Kawa’nın tutuşturduğu özgürlük ateşini direnişle harlayalım!”

Açıklamada “Direnişin özgürlüğün sembolüdür NEWROZ… Ezilen mazlum halkların zalimlere başkaldırısıdır NEWROZ… Aydınlığın karanlığı parçalamasıdır NEWROZ… Yeni bir gün yeni bir yaşamdır NEWROZ… Yeni bir dünya yaratma iradesidir NEWROZ...

Ezilen mazlum halklar her tarihi dönemde zalimlere, zorbalara karşı görkemli direnişler sergileyerek özgürlüklerini elde etmişlerdir. 21 Mart’ta zalim Dehak’a karşı Kawa’nın tutuşturduğu özgürlük ateşi ezilen mazlum Kürt halkının mücadele tarihinde direnişin sembolü olmuştur” denildi.

“Dün Dehak’ın zorbalığını bugün faşist TC devleti sürdürmektedir”

Rojava Komutanlığı açıklamasını “Emperyalist-kapitalist sistem ve yerel işbirlikçileri mazlum dünya halklarına azgınca sömürü ve baskı uygulamaktadır. Bugün Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda faşist TC devletinin temsilcisi AKP Türk-Kürt ve diğer azınlık milliyetlere baskı ve zulüm uygulamaktadır.

Kürt halkını inkar, imha ve yok etmeye yönelik her türlü kirli savaş yöntemlerine başvurmaktadır. Gözaltılar tutuklamalarla Xeraba Bave köyündeki gibi katliamlarla biat ettirme siyaseti gütmektedir. Dün Dehak’ın zorbalığını bugün faşist TC devleti sürdürmektedir. Bu zorbalığa karşı Cizre, Sur, Nusaybin... halkı görkemli direnişlerle zorbalığın üzerine inen yumruk oldu.

Mehmetler, Pakizeler, Seveler ve Çiyagerler...” şeklinde sürdürdü.

“Tarihsel süreç bizden büyük sorumluluklar beklemektedir”

Açıklama şu şekilde sonlanıyor:

“Aynı zihniyetin temsilcisi barbar DAİŞ çeteleri Rojava’da Kürt halkını yok etmeye çalıştı. DAİŞ’in barbarlığına karşı Rojava halkının örgütlü direnişi yeni bir yaşam yarattı. Kawa’nın tutuşturduğu ateş Rojava’da harlandı.

Keza aynı şekilde kan emiciler Şengal’de emellerine ulaşamadılar. Şengal halkı Kawa’nın bilinciyle zalimlerin beyinlerinde patlayan öfke oldular.

İçinde bulunduğumuz tarihsel süreç bizden büyük sorumluluklar beklemektedir. Bu anlamda Kawa’nın Ortadoğu’ya yaydığı özgürlük ateşini harlandırmak en temel görevimiz olmalıdır. Örgütlü mücadelemizle sokaklarda, dağlarda, fabrikalarda, barikatlarda, zindanlarda… Kawa’nın örsüyle hayır’ımızı, itirazımızı egemenlerin beyninde patlatmak ve onun karşısında yeni bir özgür yaşamı kurmak en temel görevimizdir.

Bu görev bilinciyle tüm Kürt ve Ortadoğu halklarının Newroz Bayramı’nı kutluyoruz.

Bijî Newroz bijî Berxwedan!

Yaşasın ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı!

Kahrolsun emperyalizm, faşizm ve her türden gericilik!

Yaşasın halk savaşı!”

45879

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

Sayfalar