Salı Mayıs 14, 2024

TKP/ML YDK:Faşist diktatörlük değil direnen Kürt ulusu kazanacak!

Emperyalizm çağı aynı zamanda savaşlar çağıdır. Emperyalist sistemin kendi öznel saldırganlığı kadar yarattığı zeminde savaşa gebedir. Emperyalizmin siyasal, ekonomik ve ideolojik sistemi savaş koşullarını sürekli, zorunlu ve istikrarlı bir biçime büründürür. Onun parçası olan hiçbir sistem bu koşullardan azade değildir. Her türlü toplumsal çelişkinin aldığı biçim ve boyut savaş koşullarına hızla evrilebilir, ki genelde de evrilir. Bugün dünyada yoğunlaşmış politikanın yani savaş koşullarının odak noktası Ortadoğu bölgesidir. Tam bir toplumsal karmaşa, var olandan memnuniyetsizlik-kabul etmeme ve bunun doğurduğu bir savaş iklimi söz konusudur. Bu mezhepsel ve ulusal çelişkilerle şekillenen bir mücadeleyi ve savaşı doğurmaktadır.

Türkiye’de bu şiddet ve savaş ikliminin tam ortasında, göbeğindedir. Özellikle Ortadoğu’da ki gelişmelerle iç içe geçmiş Kürt meselesi politik çelişkinin merkezindedir. Şiddet ve savaşla gerçekleşen bir toplumsal mücadeledir Kürt meselesi. Türk hakim sınıflarının verili Ortadoğu politikasının merkezine oturtarak ele aldığı, Suriye ve Irak’taki gelişmelerle birlikte şekillendirdiği bir Kürt politikası vardır. Faşist diktatörlük Ortadoğu’daki gelişmelerin ve Kürt ulusal mücadelesinin uzun erimli savaşımından sonra geleneksel inkar, imha, asimilasyon ve yok sayma politikasını gevşetmeye mahkum olmuştur. Çözüm süreci adı altında uzlaşma ve barış diyerek başlattığı süreci hiç ara vermeksizin Kürt ulusuna karşı faşist baskı, imha, yok etme yöntemleriyle eş güdümlü yürütmüştür.

Barış derken; Kürt siyasetçileri tutuklamış hapse atmış, uzlaşma derken; Kürt köylüleri uçaklarıyla bombalamış, kardeşleşelim derken; “kadında olsa çocukta olsa gereği yapılmış”tır! Faşist diktatörlük her türlü hile, aldatma, demagoji yöntemini yenilemiş ancak vazgeçmediği tek bir şey olmuştur, oda Kürtleri katletmek ve sindirmeye çalışmak. Evet uzlaşma-barış dediği “çözüm süreci” boyunca bundan asla vazgeçmemiştir.

7 Haziran seçimleri sonrası ise; seçimlerin yarattığı sonuç, Suriye’de Rojava’nın kazanımlarının genişlemesi, faşist diktatörlüğün ABD ve AB emperyalistleriyle Ortadoğu politikasında kullanılmaya daha açık taahhütlerle aldığı “taze” destek gibi unsurlar birleşince Kürt ulusal hareketine ve Kürt ulusuna karşı yeni bir askeri saldırganlık süreci başlatılmıştır.

“Kamu düzenini” sağlama ve “terörle mücadele” adı altında hayasız ve tırmandırılarak sürdürülen bir saldırganlık yaşanmaktadır. Bugün gelinen noktada Türkiye Kürdistanı’nda şehirler kuşatılmış, sıkı yönetim sıradan hale getirilmiş, kadın-çocuk demeden tüm yurtsever Kürt halkı tankın-topun-namlunun hedefine konmuştur. Cizre, Sur, Silopi, Dargeçit başta olmak üzere Kürt şehirleri ağır silahlarla harabeye çevrilmektedir. Faşist diktatörlük her türlü savaş aygıtıyla, yargısıyla, medyasıyla topyekûn bir saldırı halindedir. Bu topyekûnlük hali tüm gerici kliklerin tam bir uyumu ile yaşama geçmektedir. Söz konusu Kürtler olduğunda her türlü boğazlaşmaları bir kenara bırakıp güçlerini birleştirmekten geri durmamaktadırlar.

Ancak zulmün olduğu yerde direnişte kaçınılmazdır. Kürt halkının yiğit kadınları ve erkekleri, gençleri ve yaşlıları faşizmin tankına-topuna karşı en iyi bildiği şeyi; direnmeyi ve boyun eğmemeyi tercih ediyor. Saldırının şiddeti büyüklüğünde direnişi örgütlüyor. Korku, sindirme, boyun eğdirmeye karşı varlığıyla, taşıyla, sopasıyla, silahıyla ve eline geçen her şeyle meşru bir direniş sergiliyor. Güçlü olanın haklı olmadığını, haksız olanın kazanmasının kural olmadığını dişiyle tırnağıyla ispatlıyor.

Faşist diktatörlük bu kavgayı kazanamayacak. Çünkü tarihin seyri artık Kürt ulusunun haklarının gasp edilemeyeceği bir evrede seyrediyor. Kürt ulusunun bu ölümüne ve haklı direnişinin beslendiği kaynak, bu tarihsel haksızlığın son sınırına dayanmış olmasındandır. Bunun önünde ne faşist diktatörlüğün tankı, topu ve her türlü savaş makinesi durabilir, ne emperyalizmin gericilikle kurguladığı oyun planları. Direnişin parlaklığı bugün hendeklerin arkasında yüzünü göstermektedir. Faşist diktatörlüğün yıktığı her hendek Kürt ulusal bilincinde örülen yeni bir direniş mevzisi olacaktır. Toprağa düşen her Kürt bedeni haklılığın zaferini müjdeleyen bir diriliş olacaktır.

Faşist diktatörlük kazanamayacak. Kürt ulusuyla ve onun görkemli direnişiyle kaynaşmak, onun içinde ve yanında yerini tereddütsüz almak, mücadelesine destek sunmak tarihsel bir sorumluluktur. Alanlarda, sokaklarda ve mücadelenin olduğu her yerde faşist diktatörlüğün T.Kürdistanı’ndaki baskı yok etme ve imhasına karşı mücadele içinde olmak devrimci bir görevdir. Direnişi büyütmek direnenlerin yanında olmak, nerde ve nasıl olursak olalım onu desteklemek omuzlarımıza binmiş bir görevdir.  Bu görevi yerine getirmek için dayanışmaya, mücadeleye ve meydanlara!

 

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!

Selam Olsun Cizre, Sur, Dargeçit, Silopi’deki Direniş Barikatlarına!

Selam Olsun Kürt Halkının Yiğit Kadın ve Erkeklerine!

Şehit Namırın!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğindeki TİKKO,TMLGB!”

 

ARALIK 2015

 

TKP/ML-YURT DIŞI KOMİTESİ   

44677

Doğa ve Çevre Sorununa Proletaryanın Yaklaşımı

İnsan doğanın ayrılmaz bir parçası olduğu için doğadaki her olumsuz gelişme insanı da doğrudan etkiler. Bu anlamıyla çevre sorunu, bir insanlık sorunudur. İnsana değer vermeyen bir sistemin doğaya değer vermesi de beklenemez.

Fransa'da Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya Anması Gerçekleştirildi!

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 41. Yılında “Mutlaktır Ülkemizde Devrim, Bir İşaret Fişeğidir Kaypakkaya” şiarıyla gerçekleştirilen gece etkinliklerinin sonuncusu, Fransa’nın Metz şehrinde gerçekleştirildi. Yaklaşık 30 yıldır devrimci etkinliklerin nadiren yapıldığı bölgede, böylesi bir etkinliğin yapılıyor olması kitleler açısından oldukça önemliydi. 500’ün üzerinde kitlenin katıldığı etkinlik, saat 14’te, 13 Mayıs’ta gerçekleşen Soma maden işçileri katliamı için hazırlanan sinevizyon gösterimiyle başladı.

Volkan Yaraşır: İbrahim Kaypakkaya, ihtilalin yolu, ihtilalin ruhu ve ihtilalin manifestosudur.

İbrahim Kaypakkaya’nın idelojik- teorik mimarisi tarihsel olarak; Anadolu ve Mezopotamya halklarının isyan ve komünalite geleneğine, yerel olarak; 1960 sonrası, Türkiye’deki zengin sınıf mücadelesine, Uluslararası boyutta; 1968 küresel isyan hareketine, kültür devrimine ve ulusal kurtuluş savaşlarına dayanmaktadır.

Devrimci hareket açısından 1970′lerin başı bir momentumu ifade eder. 1971 devrimcileri, uçurumun kenarında yürümenin cüret ve cesaretini simgeler. Aynı zamanda ’71 pratiği, sistem dışı ve açık bir devlet karşıtı olmanın pratiğidir.

Bu kan denizinde boğulacaksınız!

 

Soma ölüm ocağı ; ՍՈՄԱ`Ն ՄԱՀՎԱՆ ՕՋԱԽ Է ,

Soma maden ocağı katliamı,Türkiye'nin aynı zamanada dünyanın en büyük maden ocağı faciası olarak şimdiden tarihe geçti.Soma İşçi Katliamı olarak da anılacak,hafızalardan kolay kolay silinmeyecek bu vahşet,işçi ölümlerinin en büyük olma özelliği ile de işçi sınıfı mücadele tarihinde yerini koruyacaktır.

TKP ML-TİKKO’dan açıklama

TKP ML –TİKKO, Şubat 2011’de kış üstlenme kamplarının çökmesi sonucu yaşamını yitiren 5 gerillanın naaşlarının Dersim’in Hozat ilçesi Pazar Köyü Kurudere Mezrasına bağlı Fıtılo bölgesinde defnedildiğini bildirdi.

TKP ML - TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı, 2011 yılında yaşamını yitiren 5 gerillaya ilişkin açıklamada bulundu.

Açıklamada, 2 Şubat 2011 tarihinde kış üstlenme kampının çökmesi sonucu yaşamını yitiren Sefagül Keskin, Nuşen Aslan,Gülizar Özkan, Fatma Acar ve Derya Aras adlı gerillaların naaşlarının Fıtılo Bölgesinde defnedildiği duyuruldu.

Basel ve Londra'da kitlesel ve çoşkulu Kaypakkaya anması!

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 41. Yılında İsviçre’nin Basel şehrinde kitlesel ve çoşkulu bir geceyle anıldı.

„Mutlaktır Ülkemizde Devrim, Bir İşaret Fişegidir Kaypakkaya!“ sloğanıyla Avrupanın 5 ülkesinde organize edilen anma etkinliğinin biride, 18 Mayıs 2014 tarihinde 1000 yakın bir kitle ile İsviçre’de gerçekleştirildi.

Wupertal'da kitlesel Kaypakkaya anması

17 MAYIS 2014 TARİHİNDE ALMANYA’NIN WUPERTAL ŞEHRİNDE KİTLESEL BİR KATILIMLA GEÇEKLEŞTİRİLEN GECEDE KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA ANILDI.

Leyla Erbil:"Seni anlatabilmek seni"...

“Gerçek değer,gelmesi boşluk dolduran değil,gitmesi boşluk yaratandır.”[1]

 

“Yaralı doğar bütün insanlar, anlaşılmak, sevilmek, sevecenlik dilenir ömrünce...” 

“Ben sadece sesli düşünüyorum, yani yazarak…”

“Ben yazarların neyi nasıl kotardıklarını çok düşünürüm, cümleyi neden kurduklarını, neye özendiklerini, neyi yinelediklerini ve ‘kendi’ kıldıklarını,” diyen O; ‘Tuhaf Bir Kadın’ın yazarıydı; 82 yaşında hayata veda etti.

Edebiyatın saygın yazarlarındandı; öncü romancılığıyla edebiyat dünyasını derinden etkileyen Leylâ Erbil’i 29 Temmuz 2013’de yitirdik.

Yazarlar da Dedikodu Yapar

Neyse falın çıksın halin.

Duymak istediklerinizi söyleyip alkış almasını da bilirdim.

Demek gelmeseler de sormasalar da bu şehirliler sizin şehirliler.

O köprünün altında çok sular aktı.

 

Ben anlatayım da siz dinleyin kitleselleşemediği halde kitleselleşme teorisiyle hareket eden şehirlilerin savruldukları halleri.

Kuş bakışı teori.

Her zaman uçan şehirli olmak isterdim.

Gökyüzünde uçmak.

Dünyanın geotliği nedeniyle yazarların bi türlü düz kağıda aktaramadığı köyleri, kasabaları, şehirleri, ülkeleri... görmek isterdim.

TKP/ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı

Elimize e-mail yoluyla ulaşan  imzalı açıklamaya göre;

TİKKO gerillaları 14 Mart tarihinde Dersim-Çemişgezek İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne roketatarlı saldırı düzenlenmiştir. Haber değeri taşıdığı için paylaştığımız açıklamada “Gerilla güçlerimiz tarafından düzenlenen bu saldırı, Gezi ile başlayan isyan sırasında başından vurularak hastaneye kaldırılan ve dokuz ay boyunca yoğun bakımda kaldıktan sonra 11 Mart tarihinde ölümsüzleşen Berkin Elvan'ın katledilmesine misilleme olarak gerçekleştirilmiştir” deniliyor.

Sayfalar