Cuma Mayıs 3, 2024

TKP/ML’ye bağlı komiteler ve Komsomol’dan “hizip” tartışmasına karşı ortak açıklama:

Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi “Kamuoyuna Zorunlu Açıklama” başlığıyla ortak bir açıklama yayınladı. Elimize e-posta yoluyla ulaşan açıklamanın; geçtiğimiz günlerde “İşçi Köylü Kurtuluşu” adlı bir sitede, TKP/ML MK imzası kullanılarak yapılan “hizip” konulu açıklamaya dair yapıldığı belirtiliyor.

Açıklama yapan komiteler ve GB, Yapılan bu açıklamaya ilişkin söylenecek oldukça fazla şeyin olduğu bir gerçektir. Ancak biz, partimiz içinde boy veren ve bu açıklamayı kaleme alanların aksine partimizin birliğini gerçekleştirme çabamızın hala son bulmamasından dolayı kamuoyunda açık bir tartışmaya daha fazla girmeyeceğiz. Sadece birkaç noktaya açıklık getirmek ve kamuoyunu bilgilendirmekle yetineceğiz” dediler

“Süreç kendisini hazırlamayanları ve yenilemeyenleri affetmemektedir”

Açıklamada şunlara değiniliyor: “Ocak 2017 tarihinde ‘İşçi Köylü Kurtuluşu adlı bir sitede ‘Partimiz TKP/ML’ye gönül vermiş Türk-Kürt ve çeşitli milliyetlerden işçi sınıfı ve emekçi halkımıza, partimizin üye ve militanlarına’ başlığıyla ‘İLAN EDİYORUZ: ‘GYDK’ İMZALI AÇIKLAMALAR, ÖRGÜTLENEN FAALİYETLER PARTİMİZDE YEŞERMİŞ YURT DIŞI MERKEZLİ HİZİBİN ÇALIŞMALARIDIR. PARTİMİZ TKP/ML DİSİPLİNİ, PARTİ İŞLEYİŞİ VE HUKUKUNUN DIŞINDADIR. YANİ BU OLUŞUM PARTİ DIŞI KALMIŞ BİR HİZİP ÇALIŞMASIDIR. PARTİMİZLE ARTIK İLGİSİ KALMAMIŞTIR. YAPACAĞI HİÇ BİR FAALİYET PARTİMİZİ BAĞLAMAMAKTADIR’ şeklinde TKP/ML-MK imzalı bir açıklama yayınlandı.

Partimiz TKP/ML’nin halihazırda devrim yapma iddiasında olduğu topraklarda, o toprakları da kapsayan Ortadoğu coğrafyasında ve tüm dünyada emperyalist-kapitalist sistemin krizinin derinleştiği, ezilen ve sömürülen halk kitleleriyle düzen arasındaki çelişkilerin giderek keskinleştiği, Türkiye Kürdistanı’nda Kürt ulusunun faşist Kemalist diktatörlüğe karşı can kan pahasına verdiği mücadele koşullarında, yani tam da bir komünist partiden beklentilerin ve görevlerin daha somut ve elverişli hale geldiği bir süreçte, bir kez daha Partimizin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklama yapmak zorunlu hale gelmiştir. Bu noktada ‘bir kez daha’ ve ‘zorunluluk’ kavramları özel bir vurgu içermektedir.

Dünya üzerinde emperyalist-kapitalist sistemin yaşadığı ekonomik ve siyasi krizlerin yol açtığı, halk kitlelerinin ayağa dikilmesiyle karşılık bulan isyan silsilesinin ülkemizde vücut bulan hali karşısında ideolojik-politik tıkanıklık yaşadığımız ortadadır. Partimizin yaşadığı kaos tam olarak yaşadığımız bu tıkanıklık ile kitle hareketlerinin itici kasırgası ve egemenlerin buna karşı toptan imhaya varan yöntemlerle diz çöktürmeyi hedeflediği saldırı dalgası arasında kalma durumundan ileri gelmektedir. Süreç ve halk kitleleri; bu tıkanıklığı aşma adına yoğunlaşmayanları, çözüm üretme mekanizmalarını işletmeyenleri, itici kasırga ve saldırı dalgası karşısında kendisini bu sürece hazırlamayanları ve yenilemeyenleri affetmemektedir!”

“Yaşananlar karşısında kitlelerin umudunun kırılmasının üzeri örtülmeye çalışılıyor”

Dolayısıyla yoğunlaşmanın, daha fazla birleşmenin, sisteme karşı çıkan tüm güçlerle daha fazla ortak hareket etmenin önemine sürekli vurgu yaparken, aksine bir pratikle Partimiz yine geçmişte benzer süreçlerde olduğu gibi bir kez daha bölünme, tasfiye edilme, darbelenme açıklamasıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, en başta açık bir şekilde tarihimizi diyalektik bir tarih okumasına ve değerlendirmesine tabi tutmayışımızın, dolayısıyla da kendi tarihimizden dersler çıkarmayışımızın ve bu noktadaki dogmatizmimizin bir sonucudur” diyen komiteler ve GB açıklamasını şöyle sürdürüyor:

“Yine daha önce de tecrübe edildiği gibi bu açıklamayı yapanlar, Partinin hukukuna, tüzüğüne işleyişine yönelik darbe ve bu darbeye karşı tavır alanlara yönelik tasfiye operasyonunun üzerini ‘tasfiyecilik, Menşevizm, kuyrukçuluk, hizipçilik, komploculuk, ayrılıkçı, bozguncu, legalist, parlamentarist, barışçıl, sınıf uzlaşmacı, reformist, sivil toplumcu, ekonomist, otonomucu, muhtariyetçi, ilkesiz, popülist, eklektik, dar grupçu, alancı, şehir küçük burjuvazisinin sağ kanadı vs.’ çoktan seçmeli, onlarca sözde ideolojik, politik, örgütsel ithamlarla kapatmak istemektedir. Ne kadar çok kavram kullanılırsa o kadar gerçekçi olunacağına olan inanç ise açıklamayı okuyanların zekasıyla alay edercesine MLM olarak savunulmaktadır. Üstüne üstlük yine daha önceki tecrübelerde olduğu gibi Parti kitlesi ve kamuoyu ‘programcılar ve anti-programcılar’ olarak karşı karşıya getirilip aldatılarak, programcılık adına dogmatizmin, ilkeler adına statükoculuğun propagandası yapılmaktadır.

Halbuki sorunların ayyuka çıktığı sürecin başından itibaren parti tüzüğünü ayaklar altına alan, tüzüğün ‘olağanüstü koşullarda uygulanmayabileceğini’ dahi propaganda ederek egemenlerin OHAL keyfiyetini partiye uyarlama çabasında olan bir yaklaşım sergilenmekte, inisiyatif alanlarındaki tüm komiteler işlevsiz hale getirilerek, faaliyet alanları kolektivizmden uzak adeta ‘başkanlık sistemi’ ile yönetilmek istenmekte ve bu yöntem bir bütün partimize dayatılmaktadır.

Yine yaşananlar ‘bölünme değil arınma’ söylemiyle tarif edilmeye çalışılarak Partinin güç kaybetmesinin, kitlelerin umudunun kırılmasının üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. Ki bunun devamında gelecek olan açıklama, ‘ideolojik, politik ve örgütsel olarak arındık, şimdi daha güçlü şekilde iktidara yüründüğü’ şeklinde olacaktır. Bu ve benzeri açıklamaları yapanların/yapacakların Avrupa’dan ahkam kesmelerinin de ayrıca düşündürücü olduğu bir gerçektir.

Ancak sistem, işçi sınıfı ve tüm diğer ezilenlerin, Kürtlerin, kadınların, gençlerin, LGBTİ’lerin vd. kesimlerin yaşamı ve geleceği üzerine karabasan gibi çökmüşken, bu ajitatif, fakat boş sözlerin bir kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır. Halk kitlelerinin artık bu tür anti-bilimsel, gerçek dışı sözlere itibar etmediğini göremeyenlerin sonraki adımı ise Partinin tüzüğünü, hukukunu savunanlara yönelik şiddete varacak söylem ve pratiklerdir; ki bunun adımları bu süreç içerisinde çeşitli şekillerde atılmaya çalışılmıştır. Gayri-meşru bir şekilde de olsa adını kullandıkları ve ayrıca seslendikleri ‘Partimize emek veren çilekeş halkımız ve onun çizgisini omuzlayan yoldaşlarımız’ın emek verdikleri, çizgisini omuzladıkları örgütün isminin TKP/ML olduğunu unutanlar, Parti kitlesinin ve yoldaşlarımızın ‘ideolojik, politik, örgütsel’ arınma adı altında Partinin parçalanmasına artık tahammülünün ve itibarının kalmadığının, şiddet vb. tehditler konusunda ise hiçbir zaman taviz vermediğinin farkında dahi değillerdir.”

“Partimizin birliğini gerçekleştirme çabamız hala son bulmadı”

Yapılan bu açıklamaya ilişkin söylenecek oldukça fazla şeyin olduğu bir gerçektir. Ancak biz, partimiz içinde boy veren ve bu açıklamayı kaleme alanların aksine partimizin birliğini gerçekleştirme çabamızın hala son bulmamasından dolayı kamuoyunda açık bir tartışmaya daha fazla girmeyeceğiz. Sadece birkaç noktaya açıklık getirmek ve kamuoyunu bilgilendirmekle yetineceğiz” şeklinde açıklamasını sürdüren Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi; üç konu başlığına ilişkin şu bilgileri vererek açıklamasını sonlandırdı:

“1) Partimizin illegal yayın organı İşçi Köylü Kurtuluşu’nun internette bir site açılarak yayın hayatına devam etmesine ilişkin partimizin bir kararı yoktur. Ocak 2017 tarihi itibariyle internette yayınlanan ‘İşçi Köylü Kurtuluşu’ partimizi bağlamamaktadır. Bu site resmi değildir. Dolayısıyla buradan yayınlanan imzalı açıklamalar da kurumumuza ait değildir ve partimizi bağlamamaktadır.

2) Partimizde ‘yeşermiş yurt dışı merkezli’ bir ‘hizip’ çalışması yoktur. GYDK, partimizin resmi bir organıdır ve dönemin MK’sınca da onaylanan bir komitedir. Açıklama sahiplerinin ilk olarak dedikodu ve hedef göstererek alanları karşı karşıya getiren ve düşmanlaştıran bir yaklaşım izlenmesinin ardından özellikle ‘yurtdışı’ vurgulu bir ‘hizip’ açıklaması yapması çok açıktır ki yurtdışı alanına yönelik bir yargı yaratma amacı taşımaktadır. Hatırlatmalıyız ki, manipülasyonlarla devrim mücadelesi verilmez.

3) Eylül 2016 tarihi itibariyle MK içinde yaşanan istifa nedeniyle parti tüzüğümüzün ilgili maddesince MK iradesini yitirdiği için hiç kimsenin MK adına hareket etme ve MK imzasını kullanma yetkisi kalmamıştır. Dolayısıyla bu tarihten itibaren MK adıyla yapılan açıklamalar, atılan adımlar/alınan kararlar geçerli değildir!” 

 

(TKP/ML) Ortadoğu Bölge Komitesi,

Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB)

(TKP/ML) Kadın Komitesi

(TKP/ML) Enternasyonal Büro

Geçici Yurt Dışı Komitesi (TKP/ML- GYDK)

 … Komitesi

46738

Bir ulusun başına gelen Büyük Felaket, Bir coğrafyanın tanıklık ettiği, unutulamayacak bir yıkım…

Üzerinden yüzyıl geçmiş olmasına sadece bir yıl kaldı, o Büyük Felaket’in, o acımasız talanın ve o amansız soykırımın.Dillerin lal olduğu, kulakların tıkandığı, gözlerin kapatıldığı zamanlar hiç eksik olmadı bu yüzyıl boyunca. Ama hiçbir şeyin gücü yetmedi, bir ulusun acısını dindirmeye, soykırımla çoraklaştırılmış bir coğrafyanın kaderini değiştirmeye.
İşte, bugün vicdanlarda bir kez daha mahkum ediliyor, bir kez daha lanetleniyor, bir ulusun maruz bırakıldığı o acımasız yıkım ve kırım.

Bu acı hepimizin acısıdır !

  

 20.yüz yıl , İnsanoğlu'nun  soykırımlara tanık oldukları en karanlık dönemlerdir.

TMLGB'den 24 Nisan açıklaması!

"Tükenmeyen Gücümüz Partimizdir Öncümüz!

Türk, Kürt ulusları ve azınlık milliyetlerden, çeşitli mezhep ve inançlardan; ezilen cins ve kimliklerden işçi sınıfının, emekçi yığınların, köylülerin, halk gençliğinin; karanlığa mahkum edilmek istenen ve aşağılan, yok sayılan, hor görülen yığınların kızıl sancağı partimiz 42 yaşında.

Ekonomik gelişme Güney Kürdistan

Günümüzün alternatifsiz global kapitalizm koşullarında ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını ve bu farkları yaratan dinamikleri belirleyen şey nedir?

UKRAYNA’DA YAŞANAN İKTİDAR KRİZİ VE KIRIM ÖZERK BÖLGESİ’NİN RUSYA TARAFINDAN İŞGALİ BİZLERE NE ANLATIYOR!

Emperyalist güçler arasındaki rekabet ve hakimiyet dalaşı, bir asırı aşkın bir zamandır devam etmektedir.Yaşadığımız yüzyıl, katliam, zulüm ve sürgün yüzyılı olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nda otuz milyona yakın insan katledilmiştir. Başta kadınlar ve çoçuklar üzere, milyonlarca  insan yerinden yurdundan edilmiş, zoraki göçe ve sürgüne maruz kalmıştır. Bu insanların mallarına, mülklerine büyük bir  açgözlülükle el konulmuş, hakları gasp edilmiştir.

Her Yerde Fişleniyoruz!

Ülkemizdeki kurumların tümünde, yani hükümet, belediye ve kamu kuruluşlarının hepsinde Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, diğer tüm farklı inançsal, etnik kimlikler ve farklı tercihlere sahip kesimler fişleniyor, baskı altına alınıyor ve asimilasyona tabi tutuluyor. 

AVM,ler diğerleri ve kent haklari …[*]

“Ben buyum dersin arkadaş Ceketim sol omzumda.”[1]

 

“Kayseri’de bir otelde kalıyordum, civarda yapacak ne var diye sorunca ‘AVM’ye gidin’ dediler. Böyle olması doğal, insanların eline kredi kartını veriyorsun, başka bir hobisi yok. Çocukları evde patırtı kopartıyor. Ne yapacak? Tiyatroya değil AVM’ye gidecek tabii.”

Ya da,

SEVAN’IN tashih ettigi yanlislar manzumesi[1]

“Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yöneltilmiş bir tehdittir.”[2]

Kelimenin geniş ve dar anlamında Sevan soykırım mağdurudur.

Kolay mı? 1915 soykırımından kurtulanlardan Sevan, “arazisinde kaçak yapı inşa ettiği gerekçesi”yle(!), 2015’e yani 100’e bir kala enterne edilen bir Ermeni’dir…

Bundan ötürü, Max Weber’in tanımıyla “fiziki şiddet tekelini” elinde tutan devletin mağduru olan ve demir parmaklıklar ardına kapatılan Sevan ile -kimi görüşlerine ve davranışlarına kesinlikle katılmasam da- dayanışma içindeyim…[3] 

ABD "Arka Bahçesi"nde Gül İstemez

Venezuela  Dersleri:

"Tarihte kalmış bir savaştan notlar ve dersler"*

1973'de Amerikan askerleri Vietnam'dan çekilirken, New York Times gazetesinin hükümete yakın yazarlarından Sulzberger şunları yazıyordu:" Birleşik Devletler savaşın kaybeden tarafı olarak görünüyor. Tarih kitapları bunu böyle yazmak zorunda… Biz savaşı Mekong Vadisi'nde (Vietnam'da) değil, Mississippi Vadisi'nde (Amerika'da) kaybettik. Birbiri ardından gelen Amerikan yönetimleri, ülke içindeki halktan asla kitlesel destek görmedi."

Tatava yapma, bas geç

Gündemle ilgili yazmak bana göre değil.

Aklım sırrım almıyor.

Delirecem.

Seçimler 30 Martta.

31 Mart ve ardında bazıları seçimlerde uğradığı hezeyanla  ... 

Seçimlere, örgütlenmeye .... yönelik iflah olmayan proletarya köylünün haline karşı kolektiflere sokağın, mücadelenin ve kavganın yıkıcı gücünü ( Bolşevikliği ) tavsiye ediyor. 

Kimileri de, Yetmez ama evetçilerin gezideki adı: Tatava yapma, bas geçciler, diyi veriyor.

Ve daha nice şeyler.

Ya kardeşim: Durun, hele.

Sizler  ne yazdığınızın farkında mısın ?

Sayfalar