Salı Mayıs 14, 2024

Yalancı Emzik

  

Galibi devlet ve onun partileri, mağlubu ise halk olan bir seçim koşusu daha bitti. Halk kendisine demokrasi diye yutturulan bu seçimle-farkında olmadan- bir defa daha kendi boyunduruğunu seçme özgürlüğünü kullanmış oldu! Gözler şimdi de koalisyon çalışmalarına çevrildi. Oysaki meclisteki partilerden hangisi hükümeti kurarsa kursun, ufukta halk için hiçbir ümit ışığı yok. Bu sömürgeci düzen ve onun kırbacı olan devlet, asırlar boyu emekçi halklara ne reva görmüşse bundan sonra da aynısını yapacaktır.  Dünyayı binlerce yıl önce yağmalamak için "VATAN"diye parsellere bölen ve bu parsellerin tepesine birer paçavra-bayrak diken tarihteki egemenlerin bildik, "Yalancı Emzik ve Kırbaç Siyaseti" değişmeden sürecektir.

Geride kalan son dört yılda halkın ümitleri, özlemleri, insanca yaşama ve özgürlük talepleri parlamentodaki devlet partilerince nasıl sömürülüp talan edildiyse… Halk yeni bir anayasa ve çözüm süreci emziğiyle nasıl oyalayıp kandırıldıysa… Bundan sonra da ambalajı yine milliyetçilik, özgürlük, eşitlik, din kardeşliği, vatan, bayrak, yeni anayasa, özerklik ve çözüm süreci gibi kulağa hoş gelen yalanlarla bezenen yeni emziklerle oyalanmaya çalışılacaktır.

HESAPSORULMAYACAK                                                                                 

Kürtlere ve diğer mazlum halklara ulusal hakları yine verilmeyecek. Roboski ve Gezi katliamının hesabı Tayyip Erdoğan ve Necdet Özel'den yine sorulmayacak. Uğur Kaymaz, Ceylan Onkol, Ali İsmail Korkmaz gibi devletçe katledilen  binlerce çocuk, genç ve yaşlı insanın dosyaları raflarda yine sararmaya devam edecek. Cezaevlerinde çürüyen insanların durumlarında yine bir değişiklik olmayacak.  Çocuklar cezaevlerinde yine tecavüze uğrayacak. Tomalar yine iş başında olacak, alanlar yine kana bulanacak. Bu kapitalist düzenin erkeklere tutsak ettiği kadınlar yine şiddet görecek, yine öldürülecek. Devletteki parmak ısırtan hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvetler yine yapanların yanına kâr kalacak. Yoksullar yine ezilecek. İşsizler yine işsiz kalacak, hayat pahallığı yine can yakacak.

DEVLETE VE DÜZENE GÜVENCE VERDİLER                                                                                     

Halkın durumu bu kadar vahim olduğu halde parti liderleri seçimden önce çıktıkları televizyon programlarında devleti ve bayrağı selamlayarak, "Kaos yaratmayacağız,"diye devlete ve düzene güvence verdiler. Düzenin içine düştüğü krizlerin esaret altındaki halklar için altın fırsatlar doğurduğunu bile bile yaptılar bunu. Hangi sağlıklı doğum sancısız olmuş ki, hak ve özgürlükler de devlet ve düzen krize girmeden elde edilmiş olsun? Ancak onlar yine de, "Aman hükümet krizi çıkmasın,"diye çırpınıyorlar! Böylece düzene ve devlete koltuk değneği olma sözünü yerine getirmiş oluyorlar!

Futbol takımı tutar gibi gözü kara bir şekilde bir partiyi destekleyenlere söylenecek bir şey yok. Dünya bir araya gelse onları zincirlerinden kurtaramaz.

Sözlerim sizleredir. "Ben bu ülkenin zenginliklerinden pay sahibi olmak istiyorum; insanca yaşamak ve yeniden şekillendireceğim kendi demokratik devletimi yönetmek istiyorum," diye düşünen sizlere… Gözümüzü Ankara'daki devlet partilerine değil kendi devrimimize çevirelim. Çünkü özgür geleceğimiz tilkileri bile dehşete düşürecek o burjuva siyaset labirentlerinde değil devrimin apaydınlık ışığındadır. 

SÜRÜ OLMAK YADA ŞEREFLİ BİR HAYAT SÜRMEK                                  

Şimdi yeni bir yol ayrımındayız: Ya bir sürü gibi bu devlet partilerinin arkasında esarete, yoksulluğa ve prangalı bir yaşama sürükleneceğiz; ya da özgür, mutlu, zengin ve şerefli bir hayat için devrime yürüyeceğiz. Devrim düşmanı güçlerin akla hayale sığmaz karanlık plânlarla bizi sabote edeceklerini bir an bile olsun aklımızdan çıkarmadan, bir dağın yüksek zirvesine kan ter içinde tırmanır gibi sabır ve kararlılıkla devrim kalesini inşa etmeye girişmeliyiz. Devrime giden yolda atacağımız her adım ve ortaya koyacağımız her düşünce, o özgürlük kalesine koyulmuş bir tuğla olacaktır.

ON ÇILGIN İNSAN ARAYIŞI                                                                               

Bu timsahlar düzeninin yıkılması için herkes bir toplu iğne ucu kadar bile olsa kendi çapında birşeyler yapmalı. Seçimden önce yaptığım "Özgürlük yürüyüşü için on çılgın insan arıyorum" başlıklı çağrımın gayesi işte buydu. Birlikte devrim kalesine bir tuğla koymak… O çağrıda siyasetçileri devlet ve mülkiyet meselelerine değinmemekle eleştirerek, "Bunlar karabataklara benziyor," demiştim. O karabataklar ki, avlarını yakalayabilmek için şekil değiştirip onlar gibi görünür ve onlar gibi davranırlar.

On çılgın insan çağrımı şimdi bir defa daha tekrarlıyorum. Gelin ağzımıza verilen o yalancı emziği çöpe atalım ve Özgürlük Yürüyüşünü başlatarak devrim kalesine bir tuğla koyalım. Elbette bir gün gelecek alınterimizle oluşmuş minik dereler birleşecek ve düzenin tüm bentlerini yıkan bir özgürlük deryasına dönüşecek. Çocuklarımıza ve sevdiklerimize vereceğimiz en değerli armağan da o olacak.

alinakmahmut@hotmail.com

     
71306

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Mahmut Alınak

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Sayfalar