Cumartesi Nisan 27, 2024

Yeni Hınzır Paşalara Geçit Yok!

Bir kez daha asimilasyon ve Hınzır paşalar konusunda hem Alevi toplumuna, hem de Alevi örgüt yöneticilerine seslenmeyi, Aleviliğe yönelik asimilasyon operasyonunun bizzat devlet eliyle güçlü bir şekilde devam ettirilmesinden ötürü bir gereklilik olarak hissediyorum.   

Tarih: 26 Kasım 2012 - Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü’nde Muharrem nedeniyle iftar yemeği verdi. Masanın etrafında kendisine Alevi örgüt yöneticisiyim diyen, ama asıl görevleri Alevilerin ve Aleviliğin asimilasyonuna hizmet olan kimi bireylerin yanında olan biri daha vardı. O kişi Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel’den başkası değildi.

 

O tarihte Cumhurbaşkanın, Başbakanın, Diyanet İşleri Başkanının ve hükümetin Aleviliğin asimilasyonundaki baş aktörler olduğunu, bu aktörlerin düzenlediği bir iftara (ki, Alevi inancında iftar yoktur) katılmanın haram sofrasına oturmak ve asimilasyona hizmet olduğunu söylemiştim. Üstelik yönetimdeki yönetici arkadaşlarını hiçe sayarak katılan ABF Genel Başkanı Özel’in kapladığı makamı hak etmediğini, derhal istifa etmesi gerektiğini, eğer istifa etmiyorsa bu durumda da mevcut ABF Yönetim Kurulu üyelerinin istifa ederek, bu fiili işgale son vermelerini ve Federasyonu olağanüstü kongreye götürmeleri gerektiğini söylemiştim.

 

Ama ne yeni Hınzır Paşalığa soyunan Selahattin Özel onurlu davranıp istifa etmeyi seçti, ne de Özel’i bu yemeğe katıldığı için eleştiren ABF Yönetim Kurulunun kimi üyeleri. Onlar da oturdukları koltukları yitirmemek için “istifa” etmeyi seçmediler, yani ne yazık ki, kendilerinden beklenen duruşu sergileyemediler. 

 

İstifa etmeyip, ABF’yi kongreye götürmeyenler Özel’in başkanlığa devam etmesini sağladılar da, ne oldu? Selahattin Özel, o günden sonra ABF’nin kimi eylemlerine, basın açıklamalarına, toplantı ve etkinliklerine katılmadı. Geçtiğimiz 3 Kasım’da Kadıköy’de yüzbinlerin katıldığı “İnkârcılığa, Asimilasyona Karşı Eşit Yurttaşlık ve İnanç Özgürlüğü İstiyoruz” mitingine de katılmadı ve asimilasyonculara hizmet etmeye devam etti. Çünkü Özel, çoktan beridir safını belli etmişti. “Cami-Cemevi” projesini onaylayıp, “Cemevleri terör yuvasıdır” diyen zıhniyetle aynı masaya oturdu.

 

Tarih: 11 Kasım 2013 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, muharrem ayı dolayısıyla bir iftar yemeği daha verdi. Geçtiğimiz yıl iftar yemeğine katılan kişiler eksiksiz bu davete de katıldılar. Ve çok doğal olarak ABF Genel Başkanı Selahattin Özel de masadaki yerini aldı ve devletin kendi Alevisini yaratma, Aleviliği İslamlaştırma ve Müslümanlaştıma projesinde gönüllü görev almaya devam etti.

 

Ve şimdi tarih: 12 Kasım 2013 - Aşağıda isimlerini vereceğim Alevi Bektaşi Federasyonuna (ABF) bağlı tüm kurumların (*) yöneticilerine ve ABF ile birlikte hareket eden dost ve kardeş kurumların yöneticilerine ve de halen ABF yönetiminde olan tüm yönetici arkadaşlara sesleniyorum:

 

Selahattin ÖZEL asimilasyona hizmet etmeye, gönüllü yeni Hınzır Paşa olmaya devam ediyor. Asimilasyonun baş aktörlerinden Abdullah Gül'ün sofrasına çeşitli tepkilere rağmen, utanmadan, sıkılmadan, diğer bazı ihanetçilerle birlikte katılıyor. Bir parça onuru olan bir kişi olsaydı zaten çoktan istifa ederdi. Anlaşılıyor ki, S.Özel asimilasyon hizmetini sürdürmek için istifa etmeyecektir.

 

Bu durumda yapılması gereken şey çok açık ve basittir. Mevcut yönetici arkadaşlar, Selahattin Özel’in ABF Başkanlık koltuğunda kalıp hepinizi, Alevi toplumunu hiçe saymasına göz yummamak, Yönetim Kurulu ve diğer kurullardan istifa edip, ABF’yi olağanüstü kongreye götürmektir.

 

Altını kalın çizgilerle çizerek belirtmeliyim ki, bugüne kadar olduğu gibi bu günden sonra da istifa etmeyip koltuklarında oturanlar da asimilasyona suç ortaklığı yapacaklardır. Ve tarih bu yaşananları tüm gerçekliğiyle yazacak ve sorumlular Alevi toplumuna ve gelecek kuşaklara karşı suç işlemeye devam etmiş olacaklardır.

 

Yaşadığımız süreçte zaten nerdeyse “yol’u kaybolmak üzere, erkânı unutulan, mürşit ocakları tanınmayan, geçmişle ilgili belleğinde sorunlar olan Aleviliği asimile edip ortadan kaldırmak isteyenler var.  Tam da bu noktada benliğimize kavuşmamızı, hafızamızı tazelememizi, yitirdiklerimizi tekrar bulmamızı istemeyen birçok odak var ki, onlar Aleviliğin bugünkü fotoğrafını çekip bu görüntüyü Aleviliğin kendisi imiş gibi kitlelere kabul ettirmeye İslamiyet ve Müslümanlık içinde eritmeye çalışıyorlar.

 

Sayın ABF yönetim kurulundaki canlar, arkadaşlar, değerli yöneticilerimiz!

Hınzır Paşaların Aleviliği ortadan kaldırmak isteyenlere koltuk değneği olmasına daha ne kadar müsaade edeceksiniz?  

Bu suça ortak olursanız sizler de bu suça ortak olmuş olacaksınız!  

 

Alevi ocaklarını,  Alevi köklerini,  Aleviliğin kendisini Arap çöllerine taşımak isteyenlere ‘dur’ demek için ABF’yi hemen bugün olağanüstü kongreye götürmenizi talep ediyoruz!

 

Size yakışan Hınzır Paşaların suçlarına ortak olmak değil, bu kepazeliğe derhal son vermektir.

 

Seyit Rıza idam sehpasına yürürken yapılanları “Evladı Kerbelayık, Behatayık, Ayıptır, Zulümdur, Günahtır” sözleriyle haykırıyordu.

 

Seyit Rıza’yı idam edilişinin 76.yılında bir kez daha saygıyla anarken, ben Alevi toplumu adına sizlere seslenmek istiyor ve diyorum ki: Zaman yitirmeksizin, bu kepazeliğe bir son verin, ayıptır, günahtır.  Selahattin Özel gibi ihanetçilerin ayıbına ortak olmamak, bu durumu düzeltmek için “Derhal İstifa Edin” ve “ABF'yi Olağanüstü Kongreye” götürün.

 

Hızır Yardımcınız Olsun !

 

Erdal YILDIRIM

12 Kasım 2013

 

Not 1:  ABF’ye bağlı Alevi Kurumları

 

·       Alevi Kültür Dernekleri  (102 şubeli)

·       Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (61 şubeli)

·       Ankara Cem Kültür Evleri Yaptırma Derneği

·       Seyit Garip Musa Sultan Kültür Derneği

·       Bozüyük HBV Kültür Sosyal Dayanışma Derneği,

·       Yalıncak Sultan Kültür Tanıtma Yaşatma Türbe Onarma Derneği

·       Hacı Bektaş Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Taşdelen - İstanbul)

·       Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği

·       Kayseri Hacı Bektaş Derneği

·       Kayseri Alevi Kültür Merkezi Derneği

·       Alevi Bektaşi Kültür Tanıtma Derneği (Narlıdere)

·       Çamşığı Hüseyin Abdal Derneği (Sivas)

·       Kütahya HBV Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği

·       Atakent Cemevi Kültür Merkezi Yapma ve Yaşatma Derneği

·       Topçu Baba Anma Yaşatma Kültür ve Sanat Derneği

·       Piri Baba Kültür Dayanışma Derneği

·       Hüseyin Gazi Derneği

·       Torbalı Anadolu Alevileri Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği

·       Torbalı Alevi Bektaşi Kültür Dayanışma Yardımlaşma Derneği

·       İzmir Alevi yol Derneği

·       Güvenç Abdal Araştırma Eğitim Kültür ve Tanıtma Derneği

·       Kestel HBV Kültür Tanıtma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği

·       Adaköy HBV Kültür Tanıtma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği

·       İzmir Balçova Alevi Bektaşi Derneği

·       Didim Alevi Bektaşi Kültür Merkezi ve Cemevi

·       Çorum Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi

·       Erenler Kültür ve Dayanışma Derneği (Kahramanmaraş)

·       Antalya Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği

·       Boğaziçi Alevi Kültür Derneği

·       Kıbrıs Pir Sultan Abdal Kültür Derneği

·       Firuzköy HBV Kültür Tanıtma Derneği

·       Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği

·       Çankaya Cemevleri Yaptırma Derneği

·       Abdallar Derneği

·       Anadolu Erenleri Araştırma Yrd. Ve Dayanışma Derneği (İstanbul)

96982

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

Sayfalar