Cumartesi Mayıs 25, 2024

Yine cezaevi yolu göründü

 

Türkiye'de devlet eliyle işkence yapmak ve insan öldürmek suç değil, işkencecileri ve devlet katliamlarını lanetlemek suçtur.

Birkaç yıl önce Tahsin Orman adlı Digor'lu bir kişi eşiyle kavga etmiş, bu nedenle Kars emniyetince gözaltına alınmıştı. Yakınları benden avukat olarak yardım isteyince Kars adliyesine gitmiş, gördüğüm içler acısı manzara karşısında dehşete kapılmıştım. Şahsın yüzü gözü yara bere  içindeydi, tanınmaz hale gelmişti, giysileri kurumuş kanlarla kaplıydı. O an insanlığımdan utandım. "Bu canavarlıktır, hayvanca bir uygulamadır,"dedim. Eğer o gün o korkunç tablo karşısında susmuş olsam, hayat boyu hep suçluluk duyacak ve kendimden utanacaktım.

 Vay, bunu demez olsaydım! Orada bulunan polisler hemen tutanak tutup savcıya götürmüşler. Savcı işkence gören şahsı doktora gönderip işkenceciler hakkında soruşturma açacakken, polislerin hem şikayetçi, hem de şahit oldukları tutanağı işleme koyup hakkımda polislere hakaret etmekten Kars Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açtı.

Ağır Ceza Mahkemesi elini çabuk tutarak bana, "suç işlemeye eğilimli olduğumu," ileri sürüp üst sınırdan 14 ay 17 gün hapis cezası verdi. Kararı temyiz ettik, Yargıtay cezayı onayladı. Bu durumda polis kimin hakkında tutanak tuttuysa şahide, ispata gerek kalmadan cezaevini boylayacak! Polis devletinden de ancak bu beklenebilir. AKP demokrasisi işte böyle bir şeydir. Susmak ve kölece boyun eğmek…  

Ancak AKP ve devleti yönetenler yanılıyorlar. Mezar taşlarımız bile onları rahat bırakmayacak.

Evet, bana böylece tekrar cezaevi yolu göründü. Devletin bu restini şerefle kabul ediyorum. İstesem bu düzenin nimetlerinden yararlanıp güllük gülistanlık bir hayat sürdürebilir, bu yaşta cezaevine girmeyebilirdim. Ama o zaman da insanlıktan çıkmış olurdum.

Böylece dokuzuncu kez cezaevine girmiş olacağım. Devlet beni cezaevine atmaktan yorulmadı, ben de cezaevine girmekten yorulmadım. Yorulmayacağım. Şimdilik bu böyle sürüp gidecek.

Diktatörlüğün hüküm sürdüğü Türkiye'de cezaevleri demokrasi ve özgürlükler için nöbet tutulan yerlerdir.

Yakınlarım bana,"Artık yeter, bu yaşta cezaevine girmek ayıptır,"diyorlar. Ben de, "BU Diktatörlükte cezaevine girmemek ayıptır,"diyorum.

Mutlu ve özgür yarınlar bizi bekliyor. Ümidimizi yitirmeyeceğiz. Adaletsizliğin ve zulmün tek zerresi kalıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz.

 Tekrar hoşça kalın. Sevgilerimle 9/9/2017

 Mahmut Alınak

 

87034

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

Sayfalar