Çarşamba Mayıs 22, 2024

Zilan ( Nubar OZANYAN )

Özgürlüğe dair yapılan ve söylenen her şeyin tarihin bir parçası olduğu zorlu bir süreçten geçiyoruz. Her özgürlük savaşçısının yaşamı ve savaşımı, tarihin önemli bir parçasıdır. Heval Zilan, 30 Haziran 1996 tarihinde Dersim'de soykırımcı-Kemalist devlet güçlerine yönelik fedai eylemi ile tarih yazdı. Özgürlüğe ve ideallerine son derece tutkun, yaşama ve halkına sevdalı bir militanın nasıl tarihsel bir rol oynayabileceğini öğretti bizlere.

Zilan arkadaşın feda eyleminin hem nedenleri hem de sonuçları itibarıyla değerlendirilmesi ve çıkarılması gereken dersler olduğunu bilmeliyiz. Kürt ulusal özgürlük mücadele tarihinde kadınların direnişi ve savaşımı, Kürdistan sınırlarını aşan bir yerde durmaktadır. Özgürlüğünü arayan ezilen tüm kadınlara ilham kaynağı olmaktadır.  

Özgürlük uğruna her ölümsüzlük eylemi “yapılamaz”ı yapan, “başarılamaz”ı başaran, “anlaşılması” zor olana açıklık getirendir. Yaşama yeni bir anlam kazandıran sevgi ve tutkuya yeni bir sorumluluk yükleyendir.   

Ölüm orucunda santim santim direnerek ölümsüzleşmek... Düşman gücünün orta yerinde bedenini ateş topuna çevirerek ölümsüzleşmek... Pimi çekilmiş bir halk bombası olarak ölümsüzleşmek... Zilanlaşma eylemi hangi biçimde tanımlanırsa tanımlansın, insanın en değerli varlığının yaşamdan daha değerli bir amaç için ortaya konması olarak görülmelidir. Sıradan bir aklın ve iradenin işi olmadığını anlamak gerekir. Sıradan bir yaşam, küçük bir düşünce ve basit bir aşk Zilan'ın eylemini tanımlayamaz.   

Yaşama, topluma, aşka ve sevgiye yeni bir anlam yükleyen ve bunu en değerli varlığıyla şekillendirmeye çalışan Zilan heval, köleliğe karşı savaşımda bedenini siper edip yıldızlaştı. O aynı zamanda önderliğine tutkuyla bağlıydı, ona yönelik imha ve inkara, komplo ve tasfiyeye karşı bir barikattı. Zilan yalnız bir özgürlük komutanı olmadı aynı zamanda baş ucumuzda sonsuza dek saklayacağımız sevgi ve aşkın en ölümsüz tablosu oldu.   

Tarihte bazı direniş ve eylemler vardır ki; ana damga vuracak güçtedirler. Tıkanan yolun açılması, yürünecek yönün belirlenmesidirler. Karışıklığa, karmaşıklığa, netsizliğe, belirsizliğe ve umutsuzluğa verilen en güçlü yanıttırlar. Özgürlüğe ileri düzeyde katılım, kadın iradesinin en ileri çizgide temsili ve resmidirler.

Zilan’ın direnişini sadece faşizme ve ataerkiye karşı özgür kadın duruşu olarak da anlamamak gerekir. O, aynı zamanda emperyalist-kapitalist güçlere karşı özgür bir kadının direngen duruşudur. Faşizmi besleyen-destekleyen-büyüten her türden gericiliğe karşı örgütlenen güçlü bir kadın eylemdir.     

Zilan hevalin eylemi, özel mülkiyet dünyasına en değerli silahla, en ileri bilinçle saldırıdır. Anı doğru okuyup, geleceği iyi gördüğü için en kapsamlı düşman saldırısına en kapsamlı direniş eylemiyle yanıt vermiş, çözüm ve çıkış çizgisi olmuştur. O, köleliğin egemen kılınmak istendiği çorak topraklarda çakan bir kıvılcım oldu. Ve o kıvılcımla tutuşan ateşte yeni insan bir kez daha yaratıldı. Özgür duyguların nasıl tanımlanması gerektiği ortaya çıktı. Zilan, eylemiyle her türlü bencillik ve bireyciliği tutuşturdu. 

Heval Zilan (Zeynep Kınacı), en uygun an ve zamanda, en örgütlü ve planlı saldırıyı örgütledi. Bir taburun yapabileceği eylemi tek başına yapma iradesi ve kararlılığını ortaya koydu. Yüksek düzeyde emek ve disiplini birleştirip, tutku ve zaferi yüreğinde bütünleştirdi. Heval Zilan’ın eylemi etkin bir gerilla tarzıdır. Düşmanın kendisini en güçlü ve en korunaklı gördüğü yerde etkili bir vuruşla çökertmedir. Cesur ve soğukkanlı duruşun ismidir.   

Zilan özgür bir yaşam sevgisidir. Onu feda eylemine götüren de bu yaşam sevgisiydi. Heval Zilan'ın aşkı özgürlüktür. En değerli varlığını, devrime-özgürlüğe-önderliğine adayan bir komutan olarak o, kendisine ait değerli olan başka şeyler olsa onları da vereceğini şu sözlerle belirtiyor; “Keşke canımızdan başka vereceğimiz şeylerimiz olsaydı.” 

2086

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sayfalar