Cumartesi Kasım 9, 2024

Avesta: Sakine arkadaş 3 gün sonra dağa gelecekti

ANF
Bu süreç ilerledikçe bu tür saldırılar hiç beklemediğimiz-Paris’te olduğu gibi-hiç hesaplanmayan yerlerden de gelebilir. Bu tür girişimlerin var olduğunu da biliyoruz.

Behdinan - Kürt Özgürlük Hareket’in efsane isimi Sakine Cansız’ın kırk yıllık mücadelesinin önemli bir bölümünü geçirdiği Kürdistan dağlarındayız. Medya Savunma Alanları’nda nereye giderseniz gidin Sakine Cansız’a ait izler bulur ve anılarla karşılarsınız. En çok da Sakine Cansız’a kusursuz saygınlık kazandıran mücadelesindeki baş eğmezliği konuşuluyor. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i, Paris katliamından sonra süren tartışmaları, AKP hükümeti ve çeşitli devletlerden yapılan açıklamaları, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile devlet yetkilileri arasında süren görüşmeleri, PKK Yürütme Komitesi Üyesi Sozdar Avesta’ya sordum. Sayın Avesta ilk defa önemli bir bilgiyi de bu röportajda açıkladı. Eğer katliam olmasaydı Sakine Cansız kısa sürede Kürdistan dağlarına geri dönecekti. 

Sakine Cansız partinizin kurucuları arasında yer alıyordu. İki mücadele arkadaşıyla birlikte katledildi. Bu sizi nasıl etkiledi?

Öncelikle Paris’te 9 Ocak 2013'te hunharca bir saldırı sonucu katledilen Sara yoldaşı (Sakine Cansız), Fidan Doğan, Leyla Şaylemez’i saygıyla anıyoruz. Büyük özgürlük iradeleri karşısında minnetle eğiliyorum. Sakine arkadaşın mücadeledeki yeri, pozisyonu 40 yılı aşkın bir emek, mücadele, direniş tarihi bizim açımızdan farklı bir anlam ifade etmektedir. Başta Kürt toplumu olmak üzere Kürt halkının dostları ciddi anlamda bir sarsıntıyı yaşadılar. 

O BİR EFSANEYDİ

-Efsane bir isim mi?

Tabii ki, Sakine arkadaş Kürt özgürlük mücadelesinde bir efsaneydi. Birçoğumuz açıkça belirtmek gerekirse daha bu mücadeleyi tanımadan önce Sakine Cansız yoldaşın direnişini, onun mücadele içindeki duruşu, iradeli tavırları özellikle de Diyarbakır cezaevindeki direnişi bütün bir Kürt toplumunu etkilediği gibi en başta da biz kadınları etkilemişti. Bizim açımızdan bir gün Sakine arkadaşla yaşamak, görmek ona dokunmak bir mucize gibiydi. Sakine arkadaşın 40 yıllık pratiği temposunda, moralinde, dik başlılığından, iradeli duruşundan hiç bir şey kaybetmedi. Sürekli sakine yoldaş bu mücadelede bütün bir toplumu kendi güzel yüreğinde barındırabiliyordu. Çocukla çocuk, kadınla kadın yaşlı ile yaşlıydı. Bütün inançlara aynı mesafede durabiliyordu. Gerilla yoldaşlarını, zindandaki yoldaşları, yurtdışındaki yoldaşlarına yakın olduğu kadar dışımızdaki sosyalist demokratik çevrelere de yakındı. 

-Sakine Cansız’ı hedef yapan bütün bu saydıklarınız mıydı?

Bana göre saydıklarım en başta gelmektedir. Bu komployu planlayanlar bu hedefi belirlerken bir anlamda bunun nasıl bir sonuç yaratacağını hesaplamışlardır. En azından çok ciddi bir acı yaşatmak istediler. Büyük bir darbe vurmak istediler. 

KADIN HAREKETİMİZİN ÖNDERİYDİ

-Partinizin kurucularından biri değil mi?

Evet, PKK’nin kurucu üyeleri içinde yer alan iki kadından biri. Kadın özgürlük hareketimiz Sakine yoldaşın çizgisinde gelişen bir harekettir. Hepimiz onun ardıllarıyız. Yaşarken de bu mücadelenin öncü kadrosu, kadın hareketimizin bir önderiydi. Barış sürecinde, kadın özgürlük hareketinin Kürt toplumu üzerindeki etkisini kırabilmek için en başta kadını etkisizleştirmek istediler.

-Paris katliamı ile kadınlara, hareketinize, Sayın Öcalan’a ve Kürt halkına bir mesaj verilmek istendi yorumları yapılıyor. 

KATLİAMDA BİRDEN FAZLA MESAJ VAR 

Bu katliamla özellikle Sakine arkadaşın hedeflenmesi kendi içerisinde birçok mesajı barındırmaktadır. Birinci ve en temel mesaj önderliğimizin kadın özgürlük çizgisine bir darbedir. Önemli bir dönemde hem önderliğimizin elini zayıflatmak, hem Özgür Kadın Hareketi’nin gözünü korkutmak, hem de PKK kurucularını hedeflerken en başta gelen isimlerden birisi de heval Sakine’ydi. Bu katliamla Kürt özgürlük hareketine kendi cephelerinde ciddi bir mesaj vermek istediler 

-Paris katliamı ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Sayın Öcalan bunu ikinci Dersim Soykırımı olarak açıkladı. Görüşmelerin olduğu dönemde bu katliamın yapılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Önder Apo bu katliamı ikinci bir Dersim soykırımı olarak tanımladı. Gerçekten Dersim’de direnen bir halk vardı. Direnen bir ulusun adeta son halkasıydı. Dersim’deki kırılma Kürdistan’daki atmış yetmiş yıllık PKK’nin çıkışına kadar ki bir kırılmaya neden oldu. Kürt halkı sindirildi. Asimile edildi. Beyaz katliamdan geçirildi. Bu biçimiyle Sakine arkadaş şahsında güncellenmek isteniyor. Kürtlere ikinci Dersim Soykırımı yaşatmak isteniyor. Şu deniliyor, siz direnirseniz, yok olursunuz, böyle katledilirsiniz. Bir durum değerlendirmesi yaptığımızda daha çok ç özüm değil de bize dönük bir tasfiyeyi planlamadır. Tasfiye konseptleri devrededir. Bu tasfiye konseptlerine uluslar arası desteği ve meşruiyeti kazandırmak istiyorlar. Niye görüşüyorsunuz, niye sizin ülkenizdedir. Eğer siz bize teslime etmezseniz, sizin ülkenizde vururuz, biraz da onlara bir mesajdır. İyi görmek lazım. Gidip Paris’te üç Kürt kadınını infaz etmek o kadar kolay değildir. Biraz da uluslar arası istihbarat güçlerinin çok planlı bilinçli hedeflediği Türk gladyosunun, yeşil ergenekonla ortaklaşa bir operasyonu.

ABD, AB’den açıklamalar geldi...

Evet, AB, ABD Kürt halkının dostlarından belli açıklamalar geldi. Açıklamaların çoğu iki noktada toplanıyor. Bir fotoğrafta ortaya çıkıyor. Bu fotoğrafa baktığımızda böylesi bir katliam ayaküstü planlanan bir katliam değil. 

HEDEFİ CEMAAT VE YEŞİL ERGENEKON BELİRLEMİŞTİ

Nasıl? Elinizde bir bilgi var mı?

Aylar öncesinde başta Yeşil Ergenekon çevreleri, Cemaat çevreleri bazı yandaş medyada bazı yazılar yayınladılar. ‘PKK’in ilk kadrolarında 20 kişiyi tasfiye ederseniz, çoluk çocuğu öldürmeye gerek yoktur’ deyip, aslında hedef belirlenmişti. Her alanda, başta dağ alanında partimizin yürütme erkini hedefe koyan, yurt dışında bu işin öncülüğünü yapan, bu mücadeleye ölümüne bağlı olan, taviz vermeyen isimleri gündemlerine aldılar. Ortadoğu bölgede bazı isimleri hedefe koyduklarını biliyoruz. Bizde bazı bilgileri alabiliyorduk. Bundan dolayı son 2 yıldır hareketimizin merkezi hedef konumundadır. Bunun üzerine çok çeşitli hava saldırıları geliştirdiler. Çeşitli gruplar gönderdiler. Katliamlar yapmak istediler. Bir Roboski katliamı. Kendilerince bu katliam HPG’nin karargâh komutanına yapılmış bir saldırı biçiminde değerlendiriyorlar. Basına düşen bilgiler bunlardı. Yeni bir planlama değildir. Zamanlaması, bu döneme denk getirilmesi farklı bir önem arz etmektedir. 

BU İŞİN İÇİNDE AKP VAR

-Çelik ve Erdoğan’ın 'iç infazdır' açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Aslında planlamanın içerisinde şüpheler çok daha fazla Türk devletinin ve de Türk Gladyosunu göstermektedir. Hem bu açıklamalarla birlikte hem de bu sürece baktığımızda en fazla da bu süreci istemeyenler bu katliamı gerçekleştirmişlerdir. Mevcut durumda arkasında kimler var, nereye kadar gidecek, henüz çok ciddi bir veri elde yoktur. Yapılan değerlendirmeler açıklamalar Türk devletinin AKP hükümetinin bunun dışında olamayacağını bizlere acı bir biçimde göstermektedir. Deney ve tecrübelere dayandığımızda da bunu görmekteyiz. Çünkü özellikle her bir katliam planlandığında bunun alt yapısı önceden oluşturulmaktadır. Medya üzeri bu yapılmaktadır. 

ÜÇ GÜN SONRA DAĞA GİDECEKTİ

-Erdoğan’ın açıklaması oldu. 5 Kasım 2012 tarihinde sakine cansızı Fransa’dan istedik, ama vermediler açıklaması oldu. Bu manidar bir açıklama değil mi?

Şüphesiz. Aslında bununla biraz da yakayı ele verdiler. Katliamın basına düşmesiyle birkaç saat geçmeden AKP partisinin sözcüsü Hüseyin Çelik in açıklamaları oldu. Ardından Afrika gezisinden dönen başbakan Erdoğan’ın açıklamaları oldu. Açıklamalar benzerdi. Bir iç infaz deyip aslında hedef şaşırtmak istediler.

Bu şu demektir. Aslında iki aydır sakine yoldaşımız adım izlenmektedir. Nereye gidiyor, ne yapıyor. Sakine arkadaş. Aslında iki üç gün sonra ülkede olması gerekiyordu. 

-Kürdistan dağlarına mı gelecekti?

Kürdistan dağlarına dönecekti. Kendisi belli bir çalışma, kısa dönemli bir çalışma için o alana geçmişti. Belli işlemlerini tamamlayıp bu alana dönecekti. Büyük ihtimalle bunu biliyorlardı. 

İŞLEMLERİNİ YAPMAK İÇİN FRANSA’DAYDI

-Bu sizi kuşkulandırıyor mu? Bu bilgiyi ilk siz açıklıyorsunuz...

Sakine arkadaşın alana dönmesi gerekiyordu. Kendisi işlemlerini yapmak için Fransa’daydı ve serbest dolaşıyordu. Siyasi bir şahsiyetti. Fransa hükümeti aslında en fazla da Sakine yoldaşımızı koruması gerekiyordu. Zaten Türkiye peşinde. Paris’in en işlek caddelerinde, Kürdistan enformasyon bürosunda bilinmeyen kişiler girdi ve böyle bir katliam gerçekleştirdi. Çok da inandırıcı değildir. 

-Farklı bir bilgi var mı? Kısa süreli büroya uğradığı söz ediliyor. Bir valizden söz ediliyor. Kamuoyunun bilmediği farklı bir bilgi var mı?

Katliamın önceden planlandığını düşünüyoruz. Katliamın Türk devletinin, uluslar arası güçlerin, komplocu güçlerin parmağı olmadan, desteği olmadan, Fransa’da böyle bir katliamı işlenmesi mümkün değildir. Katliamın işlendiği ilk günde ABD yapmış olduğu açıklamada Sakine Cansız Avrupa dan iki kişiden birisiydi deyip aslında hedefin ne kadar somut ve net olarak belirlendiğini de ortaya koymaktadır. Bunların tek tek analiz edilmesi gerekiyor. Bizim açımızdan cinayetin arkasında o kadar karanlık değildir. Şu dur diye parmak basamıyorsak biraz daha hukuki bir süreç istiyor. Hiç kimsenin süreci etkilememesi gerekmektedir. Eğer ABD, Fransa demokrasisi varsa, eğer Avrupa’da hukuktan bahsediliyorsa, Fransa böylesi bir cinayetin altında kalmak istemiyorsa bunu net bir biçimde açığa kavuşturması gerekiyor. 

-Avrupa hukuku içinde bir sınav!

AB, 200 yıldır Kürdistan halkına karşı çok kirli ve çok karanlık bir sicile sahiptir. Nasıl böylesi bir sicile sahiptir. AB en başta 1985 ten bu yana adeta NATO’nun beşinci maddesi dediğimiz maddeyi esas alarak Kürdistan özgürlük hareketini hedefine koymuştur. Sürekli hareketimizi kriminalize etmek, terörist listesine koyarak, hareketimizin uluslar arası alandaki dolaşımı, desteğini engellemeye çalışmışlardır. AB bu güne kadar onlarca arkadaşımızı tutuklayıp cezaevlerine atmışlardır. 

-Sayın Öcalan da Avrupa’ya çıktı...

Önderliğimiz barış süreci için Avrupa’ya çıktı. Avrupa’da 98 böylesi bir zemin vardı. Bundan 15 yıl önce, 15 yıldan bu yana birkaç bin insan yaşamını yitirdi, şehit düştü. AB bu mücadelenin başarıya gitmesi Kürt sorunun çözümün istiyor mu istemiyor mu? Bu çok net bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu güne kadar ortaya çıkan durum aslında çok da sorunun çözümünde yana bir tavır ve bir çaba içerisinde olmadığı ortaya çıkıyor. 

-Bu durumda ne istiyorsunuz?

Fransa biran evvel, zaman yaymadan, hiçbir kaygı ve endişeye girmeden,ekonomik çıkarları gözetmeden bu konuda net bir biçimde açığa çıkarmalıdır. 

-Son yıllarda Fransa’da çok sayıda Kürt siyasetçiler tutuklandı. Bu tutuklamalar böyle bir saldırıya zemin mi sundu?

Fidan Doğan yoldaşımız Avrupa’da doğmuş büyümüş, Kürdistan özgürlük hareketine katılmış, kendisini burada var etmiş bir yoldaşımız, o alanda Kürdistan halkının sesi olmaya çalışmış. Tanınan bir diplomat. Kürdistan halkının meşru mücadelesini, Türk devletin Kürdistan’da yapmış olduğu katliamları, çirkin politikaları biraz da deşifre etmeye çalıştığı için aslında hedef haline getirilmiştir. Bunda da arkadaşımız şehit düşmüş. Türk başbakanı Fransız devlet başkanına şunu söylüyor, sen neyi görüştün. Kendileri her gün, her yerle görüşürler, bütün bir Avrupa birliğini, ABD’yi bölgedeki bağlı çevrelerin desteğini arkasına alıp Kürdistan özgürlük hareketini hem terörize etmek, hem öncülerini tutuklamak, hem devlete teslim etmek, zindanlara atmak bunu da bir meşruiyet elde etmek için yaptılar. Örneğin birkaç ay öncesinde Fransa da adem uzun KNK konsey üyesi var. Adem Uzun bütün Avrupa ülkeleri çok iyi biliyor. Görüşmelere katıldı. Devletin çok iyi bildiği bir isim. Fransa da bir komplo sonucu içerdedir. Böylesi bir tuzakla Adem Uzun eğer o dönem Fransa bu oyunu açığa çıkarsaydı bu gün bu katliamda olmazdı. 

KATLİAM ENTGRE STTRATEJİNİN BİR PARÇASIDIR

-Paris katliamı görüşmelerle ilişkilendiriliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu katliam bu sürecin bir parçasıdır. Bu Türk devletinin AKP hükümetinin siyasetinin bir parçasıdır. ‘Entegre strateji’ politikasının sürdürülmesidir. Şunu açık bir biçimde kendileri hiç gizli tutmaya gerek duymadan ortaya koyuyorlar. ‘Biz terörle mücadele edeceğiz, liderlerine yöneleceğiz, hava saldırıları yapacağız, tutuklamaları gerçekleştireceğiz, görüşmeleri de sürdüreceğiz’. Diyorlar. Demek ki katliam bunun bir parçasıdır. 

Zayıflatmak mı istiyorlar sizi?

Şüphesiz. Güçlü gelişkin bir PKK ile masaya oturmak istemezler. Türk devleti ve AKP hükümetinin bir çözüm projesi yoktur.. Bu güne kadar önderliğimizle sadece bir görüşmenin olduğunu biliyoruz. Basına yansıdığı kadar, sayın Ahmet Türk’ün TV programlarında yaptığı bazı açıklamalar var. Bundan ötesi müzakerinin başladığını sorunun çözümüne ilişkin bir projenin var olduğunu, bu konuda protokollere ilişkin bir bilgi yoktur. 

AMAÇLARI TASFİYEDİR 

-Son tartışmalara baktığımızda Kürt sorununu şu temel argümanlar üzerinde kuracağız açıklaması yok. Hava saldırıları var. Size yönelik silah bıraktırma çabası var. Bu Kürt sorununu çözer mi?

Amaç PKK’yi tasfiye etmektir. Çözümün kendisi tasfiye çözümü. Çözüm denilen konsept aslında PKK’yi çözme ve tasfiye etmektir. Kürdistan halkının gözünü korkutmaktır. Kendi çizgilerine çekmektir. Deyim yerindeyse diz çöktürmektir. İlla diz çökeceksiniz ya da ben sizlere yaşama hakkı tanımayacağım. Bunu meşrulaştırmakta istiyorlar. Görüşmeler vardır deyip özellikle de yandaş medyayı da bu konuda ciddi bir biçimde hazırlamış durumdadırlar. Sanki kendileri bu sürece kendilerin hazırlamışlar, sürece gelemeyen PKK’dir. PKK yi bu konuma getirmek istiyorlar. Bir yandan katliam gerçekleştirerek, hava saldırıları vs bu konuda geri adım atacağını düşünüyorlardır herhalde, fakat 40 yıllık mücadelemizde net bir biçimde ortaya çıkmıştır. Paris katliamını konuşuyoruz, Sakine yoldaşımızın iradesini direncini kararlılığını coşkusunu heyecanını Sakine arkadaşımız öyle güllük gülistanlık bir ortamdan buraya gelmedi. Bütün dünya kamuoyu Sakine arkadaşımızın 40 yılık serüvenini tartışıyor. Mücadelede nasıl direndi. Nasıl bu günlere geldi. 

TEK MUHATAP ÖNDERLİĞİMİZDİR

-Sizin daha önceki açıklamalardan görüşmelerle ilgili tek muhatap Kürt halk önderidir. Halen o noktada mısınız?

Hareket olarak aynı noktadayız. Bizimi açımızda hem muhatabımız hem barışın bölgeye gelmesi kürdistan ve türkiye de deyim yerindeyse bir sulhun gerçekleştirilmesi için tek adresimizi muhatabımız barış için önder apo’dur. Tartışmasız bir şeydir. Bu konuda önder apo’nun bunu gerçekleştirebilmesi için koşullarının bir an evvel düzeltilmesi lazım. Koşullar düzeltilsin deyince paris katliamındaki çarpıtmalarda olduğu gibi bunda da çok fazla spekülasyon yapılmaktadır. Bbaşbakan Erdoğan düzeltilsin denildiğinde, yatağı var, TV verildi, adeta özel bakım yapılıyor demekle, daha ne istiyorsunuz diyor. Erdoğan’a şunu demek lazım; yatak mı almasaydı?

TV ZATEN BİR HAK 

-İmralı sistemi ne kadar hukuki, insani, ne kadar ulusalar arası kurallara uygun? 

Zaten TV verilmesi gerekiyor. İlk günden verilmesi gerekiyor. Bende Avrupa cezaevlerinde kaldım. PKK den yargılandım. Her tutuklunun hücresinde bir TV vardır. Esas kendi hukukunda bile olan haklarını gasp ederek işkence yaparak, izolasyonu daraltarak, adeta ölüm çukuruna atarak, zehirleyerek bu konuda irade kırılmaya çalışıldı. Baktı ki bu da olmuyor bu sefer önderliğimizin istememesine rağmen zorla götürüp adeta TV veriyoruz, barışı müzakere yapıyorum diyor.

ÖNDERLİĞİMİZİN HAREKETİYLE GÖRÜŞME KOŞULLARI SAĞLANMALI

İyilikmiş gibi göstermeye çalışıyor... 

Bu bir koşul düzeltmesi değildir. Bu anlama gelmiyor. Önderliğimizin herşeyden önce kendi hareketiyle rahat bir biçimde bir diyaloğu geliştirmesi gerekir. Önderliğimiz kendi hareketiyle bir diyalog geliştirmeden görüşmelerin mesafe kaydetmesi mümkün değildir.

HER ZAMAN GEÇERLİ BİR NOKTADIR

-Sayın Öcalan daha önceki açıklamalarında barışla ilgili herkes ciddi olmalı demişti...

Bu nokta sürekli geçerli olacak bir noktadır. Barış biraz ciddi bir meseledir. Barışta ciddi olmayanlar barışı getiremezler. Ciddi, bilinçli, derinlikli, dürüst ve samimi olmak gerekiyor. Bu temelde şuana kadar hükümetin attığı adımlar söylemleri, yaptığı eylemleriyle böylesi bir ciddiyetten yoksundur. Bundan dolayı da önder Apo’nun hem kendi hareketiyle demokrat çevrelerle aydın çevrelerle basınla daha rahat görüşebilmesi için bu koşulların yaratılması gerekir. Müzakereler böyle olur. Hiçbir şey olmamış gibi yokmuş gibi silahlar bırakılsın sınırların dışına çıkarılsın, kim nereye gidiyor. Bu silahlar niçin ele alındı?

EN SON KONUŞULMASI GEREKEN EN BAŞTA KONUŞULMAMALI

-Sayın Duran Kalkan bizden silah bırakmamızı isteyenler Kürt toplumuna ne yapmayı düşünüyorlar diye sormuştu. Yanıtı Paris’ten geldi demişti...

Ciddi bir biçimde bir süreç ilerlerse konuşulacak çok şey var. Silahlar hiç konuşulmaz demiyoruz. Ama silahların nasıl olacağı silahlı gücün pozisyonu ne olacağı en son aşamada konuşulması gereken bir durumdur. Ondan önce yapılması gereken çok şey vardır. Kalkıp en sonunda konuşulması gereken, çözümün ön görmesi gereken bir konuyu en başa oturtun mu aslında sorunu çözümsüzlüğe itmektir. Atın önüne arabayı koymaktır. 

99’DA GÜÇLERİMİZİ ÇEKTİK

Dünya örnekleri var... 

Erdoğan’ı söylemek istediğini biz 99 denemiş bir hareketiz. 99 tüm güçlerimiz sınırların dışına çekildi. 2004 e kadar altı yıllık bir zaman süreci var. Hiçbir adım atılmadı. Kaç kez ateşkesler ilan edildi. Barış grupları gönderildi. Bu konuda çok ciddi bir deneyim ve pratik tecrübe sahibi bir hareketiz. Silah bırakıp gitsinler demek kendisini bir biçimde ele vermektir. Zaten bunu kabul etmeyecekler, sürecin altında kendisi, ben istedim , ben adım attım. Barıştan yana olmayan Kürt özgürlük hareketidir. Duran Kalkan arkadaşımızın söylediği çok net ve önemli bir örnek. 

Sizin için Avustralya’ya gitsinler deniliyor...

PKK yönetiminin oraya gideceğini kim söylemiş. Kim bunu planlamış, kiminle bunu müzakere ediyorlar?

Demek ki sizin adınıza karar vermişler...

Birileri kendini bizim yerimize koymuş. Birileri kendi devletiyle bunu yapıyorlar. Spekülatif bilgilerdir. Süreci geliştirmek istememektir. Süreci oyalamadır. Tekrardan önümüzdeki döneme farklı bir biçimde kendi lehlerine çevirmek istemedir. Biz hareket olarak bu sorunda ciddiyiz. Önderliğimiz bu konuda çok ciddi bir çaba ve yoğunlaşma içerisindedir. 15 yıldır İmralı cezaevinde tek hücrede büyük bir yoğunlaşma ortaya koydu. İradi duruş sergiledi. Bu süreci esas olarak nasıl gelişebilir, bu süreç nasıl daha ilerleme kaydedebilir. Önderliğimiz bu konuda soruna hakim böylesi bir iradeye sahiptir. Devletin bu iradeyi görmesi lazım. Gayri ciddi söylemlerden kaçınması gerekiyor. Birileri kendisini hareketin yerine koyup adeta kafa bulandıran ortamı sis bombası atıyor ortaya. Bazıları bundan faydalanmak istiyorlar. Bundan vazgeçmek gerekiyor. 

-Özgürlük Hareketi ile ilgili medya da yapılan tartışmalar var. Fal bakar gibi sizin geleceğinize bakıyorlar. PKK'den çok söz ediyorlar. Bilinen medya, hükümet, Gülen yanlısı, merkez medyadan söz ediyoruz. Ne dersiniz?

Hareketimize dönük yıllardır bu yönlü hareketimizin içine bir oynama var. Hareketimizi dağıtma, hareketimizi adeta birkaç PKK var, PKK şahini var, güvercini var. Deyip aslında, şunu dediler bir iç infaz, Türk egemen güçleri özellikle de iktidar için gerçekten kendi o karanlık zihniyetlerini hakim kılabilmek için her türlü komplo katliamlarda gözlerini kırpmadan yapabilirler. Kendileri böyle olduğu için herkesi kendi gibi görüyor. Kendi pencerelerinden buraya bakıyor. Zannediyorlar ki herkes öyledir. AKP hükümeti kendi iktidarı için devletleşti. Bütün bir devleti kendi denetimine aldı. PKK’yi de kendisi gibi yorumluyor. PKK 40 mücadele tarihinde pratiği ortada. PKK bir bütün APO’cu harekettir. Kadınıyla gençliğiyle yaşlısıyla çoluk çocuğuyla hareketiyle özgürlük hareketi önder APO nun çizgisine kilitlenmiş bir harekettir. Bunun dışına çıkan PKK’li değildir. 

-Sakine Cansız PKK kurucuları arasında yer alan bir isimdi. Diyarbakır direnişinde sembol olan bir isimdi. Yaşarken çok az insana nasip olur, yaşarken efsane olan bir isimden söz ediyoruz. Dünyanın birçok yerinde Kürtler, bir anda yüz binler ayağa kalktı. Hareket olarak bunu nasıl yorumluyorsunuz, bu kadar bekliyor muydunuz?

Hareket olarak özellikle de kadın özgürlük çizgimizin toplumsal düzeyde çok ciddi bir etkisini olduğunun farkındayız. Mevcut durumda hareketimizi farklı kılan hareketimizin özgürlük tutkusunu onun özgürlüğe demokrasiye barışa geleceğe ve yeni bir yaşam arayışı, yaşam ütopyasına denk düşen özgür kadın hareketimizin çalışması ve geldiği düzey önemlidir. Sakine arkadaşımızın bu konudaki payı çok belirleyicidir. Sakine arkadaş her alanda çalışma yürüten bir arkadaştır. Sakine arkadaş PKK içerisinde hiçbir zaman bir insana çabuk çabuk kızmazdı. Ona daralmazdı, ona sırtını dönmezdi. Herkesle bir diyalogu vardı. Aydınlarla, gazetecilerle, sanatçılarla, dışımızdaki bir diyalogu vardı. Sakine arkadaşımızın bir Kürdistan kadını olduğu kadar bir enternasyonal kadındı aynı zamanda. Sakine arkadaş bir alevi inancına sahip olduğu kadar bir Ezidi kitlesiyle de bütünleşebiliyordu. Gerçek İslam çizgisinde yurtsever demokratik İslami çevrelerle de bütünleşebiliyordu. Sakine arkadaşımızın özellikle bir bütün özgürlük çizgimizin şu anda geldiği bir noktadaydı. Fotoğrafı Paris’te izlediğimizde o görüntüleri gördüğümüzde onu tanıyan yoldaşları olarak sıkı sık kendimizi şu soruyu sorduk. Aslında sakine arkadaş yaşarken de buydu. Kendisi hiç kimsenin doğru dürüst bir çalışma yürütmesine bile gerek duyulmadan yüz binler ayağa kalktı. Latin Amerika’nın tüm kadın örgütleri, gençlik örgütleri açıklamalarda bulundu kampanyalar başlattı. AB bu güne kadar bütün olumsuzluklarına rağmen Sakine, Rojbin, Leyla yoldaşların katliamı sonrasında kınama düzeyinde, parlamento başkanı konseyde açıklamalar yaptı. Türkiye sol hareketinde. En çok da sakine arkadaşın Türkiyeli devrimciler üzerinde etkisi vardı. Çünkü kemallerle, hakilerle yaşayan bir yoldaştı. Hakilerin Kemallerin çizgisi tüm Kürdistan mücadelesinin kardeşçe ortakça bir yaşamı hedefleyen bir çizgidir. Bunu en iyi yaşayan, kendisinde somutlaştıran, yaşamına yansıtan sakine arkadaştı. Böylesi bir Sahiplenme açıkçası arkadaşımızı tanıdığımızdan dolayı beklediğimiz bir noktaydı. Silahsız üç arkadaşımız Avrupa gibi bir yerde ve kalleşçe katledilmeleri bütün dünyayı ayağa kaldırdı. Bütün kürtleri ayağa kaldırdı. Bundan sonra bunun devam ettirilmesi lazım. 

-Ulusal direniş haftası ilan ettiniz...

Kadın hareketi olarak bir arada olan arkadaşlar olarak tartışma yürüttük. Şuna baktık. Biz sakine arkadaşımızı en iyi bir biçimde nasıl sahipleneceğiz. Eğer sen normal şekilde yaklaşırsan aslında yas ilan etmen lazım. Örneğin üç günlük ulusal yas. Tartıştık. Ama sakine arkadaşın kişiliği buna denk düşmez. Sessizlik, ağlama, moral bozucu yaklaşımlar H. Sakine, Rojbin, H. Leyla’nın kişiliklerine mücadele tarzlarına dönemin ruhuna terstir. Bu dönemde katletmeleri böylesi bir eylemi bizim böylesi bir pratiğe girmemizi frenledi. Biz bir haftalık ulusal direnişi geliştirme ve mücadeleyi yükseltme haftası. Niye çünkü bir hafta boyunca kadınlar en önde. Gençlik. Kadınlar kendi önderlerine sahip çıkarak, Sakine Yoldaşa, Rojbin yoldaşa diplomata sahip çıkarak. Leyla yoldaşımız gençliğimizin sembol. Avrupa’dan katılan Kürdistan dağlarına gelen, tekrardan oraya dönüp onlarca gençliği bu saflara katan bir yoldaşımızdı. Üç kuşak diyebiliriz buna..bir sara arkadaşımızı, bir kuşak bu mücadelemizin beyni, yüreği, çizgisi ruhuydu. Sara yoldaş. Bir de orta kuşak dediğimiz Rojbin yoldaş. Rojbin yoldaş 99 komplo sonrası saflara katılması, bu temelde çizgiyle bütünleşmesi, giderek halkının gözü kulağı olabilmiştir. Leyla yoldaşımız en genç, en temiz, yaşamın baharında bu mücadeleye daha fazla öncülük etmek istediği bir dönemde katledilmeleri herkesi derinden etkiledi. Halkımızı, hareketimizi sarstı. Ama biz şunu da görmüşüz. Önder Apo’nun mücadele tarzını biliyoruz. Her bir şahadet büyük bir hamleye dönüştürülmüş. İlk şehidimiz olan Haki Karer yoldaş PKK‘nin ilanına götürmüştür. PKK ruhu yaşam felsefesi, duruşu, cesareti emeği olabilmiştir. PKK kendisini bu çizgide var etmiştir. Kürdistan özgürlük çizgisinde Beritan yoldaşımız ihanete karşı uluslar arası komplonun ilk nüvelerin ortaya atıldığı 92 de bundan 21 yıl önce kendisini uçurumlardan atarak, ihanete teslim olmayarak, önderliğimiz Kürdistan kadın özgürlük ordusu ilan ettiği ve bu temelde özgür kadın ordusu yarattı. Zilan yoldaşımızın şahsında Kürdistan kadın partisini oluşturdu. Sema arkadaşımız kadın kurtuluş ideolojisinin mayası oldu. Biz Sara, Rojbin, Leyla arkadaşımızın şahsında kadın hareketi olarak Kürdistan özgürlük hareketi olarak bunu büyük bir hamleye dönüştüreceğiz. Çıkışa dönüştüreceğiz. Acımız çok büyük. Yüreğimiz çok ağırdı. Çok fazla acı çektirdiler. Biz acıları büyük güce dönüştürmesini bilen hareketiz. Biz acılarla geri adım atmayan bir hareketiz. Her zaman o acılarımızı güce dönüştürerek gelişmeyi kaydeden ve mesafe alan bir hareketiz. Sara arkadaşın bu kadar bizi sarsması aslında görev ve sorumluluklarımızın ne kadar büyük olduğunu bize hatırlattı. Bir anlamda işin ciddiyetini, işin bu noktadan itibaren ne kadar daha fazla sıkı ele almamız gerektiğini, bir amaç etrafında tekrar kenetlenmemiz gerektiğini bize bir kez daha bu katliam göstermiştir. Bundan dolayı kadın hareketi ilk açıklamasında biz mücadelemizi on kat daha büyüteceğiz. Sadece bir haftayla sınırlı olmayacak. Kürdistan’ın tüm parçalarında yurt dışında uluslar arası arenada oluşan bu zemini daha da güçlü bir örgütlemeye dönüştürerek, bu yoldaşlarımızın anısına, en büyük özlemleri hayalleri olan Kürdistancı özgürleştirmek, önder apo ile kucaklaşmak. Net bir biçimde kendi içimizde bunun sözünü veriyoruz sara arkadaşımızı, Rojbin, Leyla arkadaşımızı tek hayalleri olan Kürdistan halkını önderliğimizle buluşturacağız. Bu onların hayaliydi. 

SALDIRILAR HİÇ HESAPLANMAYAN YERLERDEN DE GELEBİLİR

Zafer gerekçeniz mi olacak?

Bizim zafer gerekçemiz budur. Bu ortaya çıkan noktayla garantilemiş durumdayız. 

Size yönelik bu tür suikastlar bitmiş değil. İş giderek başka bir noktaya gider gibi görüyor. Benzer saldırılar bekliyor musunuz?

Bu süreç ilerledikçe bu tür saldırılar hiç beklemediğimiz-Paris’te olduğu gibi-hiç hesaplanmayan yerlerden de gelebilir. Bu tür girişimlerin var olduğunu da biliyoruz. Bu konuda çeşitli alanlarda ve biçimlerde zaman zaman denedikleri yöntemlerdir. Bunun önüne geçebilmek içinde süreci ciddi bir titizlikle götürmek lazım. Her şeyden önce karşı tarafın bu kirli amaçlarında vazgeçmesi gerekir. 

PKK SAKLANAN BİR HAREKET DEĞİL, MÜCADELE EDENDİR

-Mücadele arkadaşlarınıza bu konuyla ilgili bir uyarınız var mı?

Yoldaşlarımızı büyük bir acı yaşayarak Sara arkadaşımızın şahsında bunu yaşadılar. Her alan bundan sonra da bunun önüne geçebilmek bizim açımızdan kendilerini bir yere kapatarak güvenlik alınmaz. PKK’nin güvenlik anlayışı farklıdır. PKK bir toplumsal harekettir. PKK bir ulusal harekettir, mücadelesini geliştirdikçe ancak can güvenliğini de garantiye alabilir. PKK’liler mücadele için vardırlar. Bu günler için vardırlar kendilerini koruyarak gizleyerek PKK’lilik olamaz. PKK nin önder Apo’dan , Sara yoldaşlardan, Rojbinlerden, Leylalardan öğrendiklerimiz bunlardır. Bundan sonra da her alanda mücadeleyi yükseltmeye daha fazla yönelmemiz lazım. Örgütlülüğü derinleştirmemiz, kendimizi büyüterek beşe ona katlayarak bu katliamların önüne geçebiliriz. 

2004