
Bir acayip Karadeniz ve Trabzonspor
Trabzon’da Mustafa Suphi ve yoldaşlarını katleden kara saplı bıçak yine ortaya çıktı. Bu sefer Mustafa Kemal ve Kayıkçı kahyası yan yanaydı.
Akyazı’ya denizi doldurarak stat yapacakmış devletimiz. Karadeniz sahilini yok eden, derelerimizi kurutan, rant uğruna yaylaları yollarla delik deşik edecek yüce devletimiz, Trabzon’un nefes alınabilecek koyunu dolduracak.
Almanya’dan abimiz gelmedi; şampiyonluk sevincimizin çalınmasına göz yuman, TFF eliyle adaletin tecelli etmesini engelleyen modern Mustafa Kemal geldi ama camiamızın korucularında tatlı bir telaş: Yeni stadın isminin ne olacağı tartışılıyor.
Korucu dedimse koruyucu sanmayın. Korudukları değer falan kalmadı nerdeyse. Paraya karşı emeğin savaşını vermiş, ”Amerika’nın burnunun dibinde Cuba’yı kurmaktan daha zorunu başarmış Trabzonspor” değil şimdiki. Kulübün en önemli figürlerinden biri kazım Koyuncu’nun doğum gününü bile kutlamak istemeyen bir TS yönetimi ve üç maymunu oynayan kanaat önderlerimiz. Olsa olsa her köy yakılışında, her faili meçhulde parmağı olan, halkının korucusu olamayan koruculardan olurlar.
Karadeniz’de amansız bir yarış var sanki;
Karadenizin bir yanında; TC’nin tetikçileri, şaklabanları, yalakaları, korucuları… ve onların kirletmeye çalıştığı Trabzonspor…
Diğer yanında direnen Karadeniz; Zehra ve Canan Kulaksız kardeşleri, Suphi’si, Metin Hoca’sı, Terzi Fikri’si, Haki Karer’i, Kemal Pir’i, Mahir’i, Cihan’ı, Sinan’ı, Fatih’i, Kazım’ı..
Ve bu direnişlerden bir parçayı Trabzonspor’da bulan son romantikler.
Korucular her zamanki gibi ”para, para, para ” der, iyi bir sponsorluk anlaşmasıyla isim hakkı satılır, çanta çanta para gelir. Çanta dedimse, İstanbul’dan Eskişehir’e giden çantalar değil, onla karışmasın…
”Endüstriyel futbola kurban gitmeyelim, yine Hüseyin Avni Aker olsun” diyen uzun eğri burunlu romantiklerimizin, burunları çok da uzun değil ama artırıyorum efendiler, yeni stadımızın ismi Hüseyin Avni Aker olmasın, Şenol Güneş de olmasın, hele hele Kazım Koyuncu hiç olmasın. Boğazına kadar boka batmak üzere olan kulübe tüy dikecek, doğa katili stadın ismi seçilirken ülkemizin katillerinden esinlenilmeli. Mehmet Ağar olur, Muhsin Yazıcıoğlu olur, Veli Küçük olur, Sedat Peker de olur.
Bizim mahallenin sosyalistleri de, Hitler bıyıklı Şükrü Saraçoğlu’nun stadında mutluluğu tavan yapan Fenerbahçe solcumsularına benzer mi bilinmez ama Karadeniz’in bağrına saplanacak o kara saplı bıçak yarasına bir katilin ismi gerek.
Aziz Yıldırım’dan Mandela, Ali Koç’tan Che çıkartmaya çalışan, Bordo maviyi faşizm rengi olarak adlandırmaya çalışan, kendine solcularımız da bizim korucularla birlikte şöyle bir geri dursun…
Ahdımız olsun
”Karadeniz! Duysun bunu derinliklerin: O ateşli göğüsleri delen hançerin, kabzasını alacağız biz elimize.”
Hamsi Kılçığı