Cumartesi Kasım 9, 2024

Çok serbest bir meslek: Hırsızlık

Kaypakkaya-Partizan
Başımıza geldiğinde çok üzülürüz, başkasının yaşadığı olaylara karşı da hep bir fikrimiz vardır. Ama polisin bile bazen çaresiz kaldığı, aldığımız tedbirlere rağmen engel olunamayan bir suçtur hırsızlık.
 

Çocukluğumuzda belki çoğumuzun karıştığı bir 'suç’ olan hırsızlığın tam tanımı hiçbir zaman yapılamamıştır. Bahçeden erik çalmakla banka soymak aynı derece hırsızlık mıdır? İhtiyaca yönelik hırsızlık suç mudur? Baklava çalan çocuklar hapse mi atılmalıdır? Oldukça çetrefilli bir konu olan hırsızlık suçu tarihin en eski ve önlenmesi en zor mesleklerindendir. Geçen haftalarda basına düşen bir haberi okuyanca gülmekle şaşırmak arasında bir duyguya kapıldım. “İstanbul Emniyeti’nin en kritik operasyonlarına imza atan birimlerinin bulunduğu Vatan Caddesi’ndeki yerleşkesinde güvenlik zafiyeti... Sahte plakalı kamyonetle gelen kişiler “Malzeme alacağız” dedi, depoya girdi, hırsızlık yapıp kaçtı.”  Böyle bir ‘cesaret’i sergileyen hırsızların, evlere girmelerine de şaşırmamak lazım. Bütün haberlerde, yazılarda hırsızlık ve hırsızlar adına gıyabında şeyler yazılıp çizildi. Küçük yaşlarından beri hırsızlık yapan, birçok suça karışan, cezaevinde uzun süre kalan ve sonra bu işlere tövbe etmiş, bir dönemin efsanesi 'Pire' kardeşimizle hırsızlık üzerine sohbet ettik.

 

»Merhaba Pire kardeşim. Geçmiş olsun, uzun zaman oldu.

Eyvallah, geçti, devlet babanın tokatını çok sert yedik artık akılladık.

 

»Pire sen kaç yaşında ve nasıl başladın hırsızlığa?

Yürümeye başladığımdan beri çalıyorum be abim (kahkaha atıyor). Yani kaç yaşında başladığımı hatırlamıyorum ama çok küçüktüm. O zaman bizim mahallede efsane cepciler vardı, her yerde onların hikâyeleri anlatılırdı. Misal Şefik (Şarlo) Abi vardı ben onun yanında başladım.

 

»Sen de cepcilik yapıyor muydun?

Tabii ya! Şarlo'nun en iyi öğrencisi bendim, hatta bir gün kafası dumanlı geldi, beni omuzlarına alıp “Benim yerimi bu pire gibi çocuk alacak” diye bağırdı. Ondan sonra Pire olarak kaldı adımız. İyi cepciydim ama kot pantolonun yaygınlaşmasıyla cepcilikten emekli olduk.

 

»Kot pantolonla ne alakası var ?

Şimdi kot pantolonun kesimi kumaş pantolana göre çok dar olduğundan, cebe girdiğinde adam ayıkıyor. Çok zorlaşıyordu. Yakalanmayı göze almıyorsan bırakıyorsun cepçiliği.

 

»Cepcilikten sonra kariyerini hangi alanda ilerletmeye başladın?

Bir süre araba teybi yokladım ama onun da piyasası düştükten sonra evlere girmeye başladım.

 

»Girdiğiniz evde nelere dikkat ediyorsunuz? Önünüze gelen eve girer misiniz?

Öncelikle evin boş olması tercih edilir. Boş olup olmadığını anlamak için binalara yoklama çekilir. Birinci katlara girmek pek tercih edilmez, çünkü hırsız girer korkusuyla güvenlik önlemleri abartıdır. Ama çok üst katlara girmekte akıl kârı değildir. Orta katlar en münasip yerlerdir. Ben gece girmeyi tercih etmezdim çünkü karanlığın oluşturduğu küçük avantaj herhangi bir aksilikte büyük bir dezavantaja dönüşüyor. En güzel saatler sabaha karşıdır.

 

»En çok korkulan şey evin içinde bir hırsızla karşılaşmaktır. Böyle bir durumda ne yapmamız gerekiyor?

Bu durumda korkacak olan ev sahibinden çok hırsızdır. Yüksek sesle bağırması bile aklını başından alabilir. Ama son dönemde haplanarak ya da alkol alarak eve girenler varmış. Bu tam bir şerefsizliktir. Bizim kimseye zarar vermek gibi bir amacımız yok ki.

 

»Eve girme amacınız nedir o zaman?

Ben her gece işe çıkan biri değildim zaten, işin aslı biz Romen vatandaşız. Kimse bize iş vermiyordu, bir ortamda hırsızlık olsa sorgulamadan suçu zaten bize atarlardı. İş yok, ekmek yok, ev kira cepte fatura, napcan? Mecbur çalıyordum. Ama o zaman öyle düşünüyorsun, şimdiki aklım olsa yapmazdım.

 

»Bu işin kendi içinde kuralları var mı? Mesela bir eve girdiğinde asla almam dediğin şeyler var mıydı?

Hırsızlık çok serbest bir meslek olduğundan içindeki kuralları sen koyarsın. Ben girdiğim evde yalnız yaşayan biri varsa evi yoklamadan hemen çıkardım. Ve asla bir çocuğa ait şeyler almadım. Altın çocuk künyesi, kolyesi olsa bile almadım. Daha çok çabuk okutulabilir, kolay taşınabilir şeylere yöneliyordum. Bir de yoksulun, garibanın evine girmişsem hemen çıkarım.

 

»Peki senin evine hiç hırsız girdi mi ?

Eski mahallede belki 10 sefer! Yeni yetişen çocuklar benim evde mi talim yapıyor nedir? Ama ben ayıklanan malların nerede okutulduğunu (satıldığını) biliyordum, gidip geri alıyordum. Cezaevinden çıktıktan sonra o mahalleden taşınıp buraya geldiğimden kimse beni tanımaz ben kimseye bulaşmadan yaşayıp gidiyorum.

 

»Kapkaç hakkında ne düşünüyorsun ?

(Cümleye çok esaslı ve uzun bir küfürle başlıyor) Bana kalırsa asıl hırsızlık kapkaç olayıdır. Hiçbir inceliği anlamı yok, yolda yürüyen insanı öldürmeyi bile göze alarak soyuyorsun. Allahtan, o suçu gasp’a soktular da artık eskisi kadar çok yok. Hırsızlık incelikli veya anlamlı demiyorum. Bizim cezamız 4 tokatsa onlara 40 tokat atılmalı diyorum.

 

»Pire unutamadığın bir hırsızlık hikâyen var mı?

Bir gün otobüsle Avcılar'a gidiyordum. Otobüste bir hırsızlık olayı olmuş, adamın cebine girip cüzdanını almışlar. Kadınlar erkekler yıkıyor otobüsün içini! Ben yapmadım ama kendimin ne olduğunu biliyorum ya bir mahcupluk var üzerimde. Sonra otobüste kimin yaptığını anladım, gençten bir çocukcağız çalmış. O kargaşanın arasında çocuk anlamadan aldım cebindeki cüzdanı, ortalıkta bağırıp duran adamın karısının çantasına attım. Neyse sonra çantada bulundu cüzdan. Herkes onlara yüklenmeye başladı, otobüsü durdurup attılar ikisini de. İlk cebe giren çocuk şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu “Nasıl oldu bu?” der gibisinden.

 

»Peki hırsızlara karşı ne önlem alabiliriz? Ve bu hırsızlık nasıl son bulur?

Öncelikle hırsızın açamayacağı kapı yoktur yalanını unutun. Kapınız gerçekten sağlam olmalı. 3 tarafından 14 kilit sistemiyle çalışan çelik kapılar bizim değil ama sizin tercihiniz olmalı. Vazo içlerine, çekmecelerdeki çorapların içine, halının ve yatağın altına para ve ziynet eşyaları koymaktan vazgeçin. Binanızda oturan komşularınızın hepsini mutlaka tanıyın. (Çoğu eve, ben bu binada oturuyorum diye girerdim). Mümkünse alarm sistemi taktırın. Hırsızlığın son bulması için ise, işsizliğin ve ırkçılığın son bulması gerekir. Karnı aç biri çalmaya mecbur kalır. İnsanlar ekmeğini emeğini paylaşırsa birileri o ekmeği çalmaya utanır. Allahıma şükürler olsun ki tövbe edebildim, hapiste tanıştığım biri beni işe aldı ve şimdi çalışıp karnımı doyuruyorum. Bu haldeyken neden çalayım ki? Eğer bu halde çalıyorsam işte o zaman hapse girmeliyim ve hiç çıkmamalıyım. Önce bizi değil büyük hırsızlık yapıp her gün televizyonlarda boy gösterenleri cezalandırsınlar bizim gibi küçük hırsızlar korkup yapmaz zaten.

 

»Teşekkür ederim bu değerli fikirleri bizimle paylaştığın için Pire.

Bende size teşekkür ederim. Ayık olun ayıklamasınlar, siz önceden önleminizi alın.

 Önder Abay onderabay603@gmail.com @onderabay
4560