Görev ve Yaşam (Pusula)
Devrimci mücadelenin çok yönlü ve çok çeşitli, zorlu ve onurlu görevleri başarılı bir şekilde yerine getirilmeden ilerleme ve gelişme mümkün olmaz. Bu görevler mücadelenin tam ortasında ve merkezinde faaliyetçiler olarak bizlerin yaşamının devrimcileşmesi vardır.
Yoldaşlarımızı ve kitleleri toplumsal her konu ve her sorun hakkında doğru bilgilendirmek, analitik tarzda düşündürtmek, devrimci tavır almalarını sağlamak, örgütlemek, harekete geçirmek temel bir görevdir. Doğruyla yanlış, haklıyla haksız, devrimci olanla olmayan arasında doğru ve zamanında ayrım yapabilmek ancak sağlam bir dünya görüşüne ve proleter sınıf bilincine sahip olunarak sağlanır.
Kitleleri ve yoldaşları egemen sınıfların düşüncelerinin etkisinden kurtarmak için devrimci bir yaşam sürdürmek gerekir. Zorlu bir görev sağlam bir bilinç, örgütlü bir yaşam ve disiplinli bir çalışmayla başarılır. Devrimci görevden bahsedildiği yerde, devrimci bir yaşamdan, sıkı ve disiplinli bir çalışmadan bahsediliyor demektir. İkisi arasında kopmaz bağlar vardır.
Yoldaşları, kendimizi ve kitleleri eğitmek, bilinçlendirip örgütlemek sağlam ve devrimci düşüncelere sahip olmalarını sağlamak, stratejik bir görevdir. Bu görev sınırlı bir zaman dilimine sıkıştırılamaz. Bu zorlu ve onurlu görevi yerine getirirken proleter devrimcilerin yaşamı çok önemli bir yerde durmaktadır. Eğer yaşam devrimci görevleri yerine getirmek için örgütlenip, düzenlenmemişse, buna uygun bir şekilde eğitilip disipline edilmemişse devrimci görevleri yerine getirmek için konumlandırılmamışsa görevlerin başarılı şekilde yerine getirilmesi beklenemez.
Görevlerin nasıl hangi şekilde yapılacağı hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir ancak yerine getirilmesi için güçlü bir irade ve disipline sahip olmak gerekir. Düzensiz, dağınık yaşayan, günübirlik ve anlık hareket eden, disiplinsiz, gevşek çalışan, plansız ve programsız yürüyen bir faaliyetçi, devrimci görevleri yerine getiremez.
Zorlu ve riskli görevler, örnek bir yaşam, disiplinli ve planlı bir çalışmayla başarılır. Zaten en büyük sorun ve sıkıntı, devrimci yaşamın görev ve sorumluluklarının yerine getirilmesine göre örgütlenememesi, planlı ve disiplinli çalışmanın ortaya çıkarılması için düzenlenememesidir.
Devrimci örgütlenmeye başlandığında içinden çıkıp gelinen sınıfın düşünsel ve yaşamsal izlerinden, dağınık, düzensiz, plansız çalışma alışkanlıklarından hemen kurtulmak mümkün olmuyor. Kolektife katılarak bir anda burjuva ve küçük burjuva lekelerden kurtulamayız. Bir çalışma, bir tartışma, bir çatışma ve kısa süreli sistemsiz bir eğitimle bu hastalıklardan kurtulmak da mümkün değildir. Uzun süreli bilinçli ve örgütlü bir çalışma ve mücadeleyle bu hastalıklardan kurtulabiliriz ancak.
En zorlu, en sancılı ve en can acıtıcı mücadele militanın kendi içinde başlatıp yürüttüğü iç mücadeledir. Bu mücadele proleter bilimden, devrimci örgütten, gerilla savaşından bağımsız ve ondan kopuk ele alınıp sürdürüldüğünde başarısızlık kaçınılmaz olur.
Yaşadığı, çalıştığı iş-okul-fabrika-atölye-ev-büroda, faaliyet yürüttüğü alanda yakınındakilere, çevresindekilere örnek olamayanlar, emekçilerin güvenini kazanamayanlar, onları etkileme, değiştirme, dönüştürüp devrimcileştirme sürecine sokamaz. Yaşamdaki devrimci duruşla, yürütülen sıkı çalışmayla savunulan davanın, kurmak istenilen demokratik devrimci toplumun, yaratılmak istenen yeni insanı olunabilir. Kitleler içinde çekim gücü olunabilinir. Bunun için sözünün sahibi, çalışkan ve dürüst olmak gibi devrimci karaktere sahip olmak gerekir. Verdiği sözü yerine getirmek için fedakarca çalışmak, zamanını verimli ve üretken şekilde değerlendirmek, yapılması gereken görevleri aksatmadan, ertelemeden zamanında ve en iyi şekilde yapmak her süreç ve dönemde yerine getirilmesi gereken görevlerdir.
Devrimci görüşlere sahip olmak kadar devrimci bir yaşama sahip olmak da önemli bir yerde durmaktadır. Bir militanı anlamak, tanımak, değerlendirmek için onun yaşamına bakmak gerekir. Nasıl yaşıyor? Nasıl çalışıyor? Görevler yaklaşımı nasıl? Bir emekçi gibi mi yaşıyor ve çalışıyor? Bir gününü, yaşamına ait anları nasıl değerlendiriyor? Ne üretiyor? Ne kadar üretiyor? Çevresindekilere ne kadar örnek ve nasıl bir model oluyor? Sözlerine ne kadar güveniliyor? Sürece ve geleceğe ilişkin plan ve projeler oluşturabiliyor mu? Sorunların çözümü için ne kadar yoğunlaşıyor?
Bulunduğu ortamda yoldaşlarını ne kadar geliştiriyor, devrimcileştirip birleştiriyor? Düzenli-sürekli politik çalışma yürütüyor mu? Yoksa canı isteyince, ihtiyaç duyunca mı çalışma yürütüyor? Ne kadar okuyor? Kendisini hangi konularda ne kadar geliştiriyor? Yoldaşlarını politik çalışmalar yürütmeleri için ne kadar harekete geçiriyor, nasıl bir çaba ortaya koyuyor? Hata ve eksikliklerini ne kadar kabul ediyor, ne kadar dürüst ve samimi bir şekilde özeleştiri veriyor? Kendini ne kadar geliştirip yeniliyor? Zorlu ve riskli görevlere ne kadar kendisini hazırlıyor? Sorular çoğaltılabilir.
Sorun ve sıkıntı yaşandığında öncelikle kendimizi sorgulamalı ve düzelme ve devrimcileşmeyi öncelikle kendimizden başlatmalıyız. Kendisini düzeltip devrimcileştiremeyen, başkalarını düzeltip devrimcileştiremez. Başkalarını devrimcileştirme çalışması yürütmeyen de kendisini devrimcileştirme ihtiyacı hissedemez. Bunun zorunluluğunu öncelikle kendisinden başlatabilenler başarıyı kucaklayabilir.
Bugün, devrimci görevlerin başında yaşamın devrimcileştirilmesi gelmektedir. Yaşamını, son nefesine kadar sürekli, düzenli ve disiplinli bir şekilde örgütleyenler, devrimcileştirenler devrimci iddia ve iradeyi ölümsüzleştirebilir. Bu görev, bilinçli ve gönüllü şekilde yerine getirildiğinde sisteme ait tüm karanlıklar parçalanır, aydınlık ve gelecek yakınlaşır. Bu görev ciddi bir iç mücadele ve çatışmayla ve ille de kolektifle birlikte sürdürüldüğünde başarılır. Militan “ben yeterliyim, gelişmeye ihtiyacım yok” deme lüksüne sahip değildir. Nasıl ki hareket sonsuz ve sınırsız ise devrimci gelişim ihtiyacı da sonsuz ve sınırsızdır.
Özgür Gelecek