Pazar Kasım 10, 2024

Kerbela Sürüyor—Ergin Doğru

Kaypakkaya-partizan
ötekileştirilen,ezilen ve yok sayılanları savunacak ya da Kemalist barbarlığın safında Muaviye politikalarını izlemeyi sürdürecek.O zamanda tüm Alevi canlara Hz Ali’nin sözünü hatırlatmak gerekiyor ”zulme karşı susmayın,sonra şerefinizden de olursunuz”

 

Aleviler için kutsal olan yas oruçlarını tutarken, Kerbela’yı doğru anlamak ve değerlendirmek herkes açısından zorunludur. Kerbela’da yaşanan zulmü, sadece bir yas olarak görür ve değerlendirirsek en büyük haksızlığı Kerbela’da şehit düşen canlarımıza yaparız.

Kerbela’da Muaviye tarafından katledilen Hz Hüseyin ve 72 özge canımızı anlamak, onların yasını tutmak, öncelikle onların direnişini anlamaktan geçiyor. Matem orucunu kutsal kılan ve aradan geçen yüzyıllara rağmen halen saygı ile anılmasını, yasının tutulmasını sağlayan kutsal direnişleridir.

Hz Hüseyin, Muaviye ve Yezid’e boyun eğip, biat etmiş olsaydı  belki de yine katledilecekti ve tarihte sadece katledilen Ehli Beyt olarak anılacaktı. Oysa bugün Hz Hüseyin ve Kerbela denince akla gelen Muaviye ve Yezid’e karşı bir avuç insanın boyun eğmezliği ve direnişi gelmektedir. Kerbela’yı kutsal kılan ve bugünlere getiren Hz Hüseyin’in biat etmeyen, onuru için ölümü göze alan yüce direnişidir.

Kerbela’yı, Hz Hüseyin’in zalimlere karşı yürüttüğü bu kahramanca direnişten soyutlayarak, salt bir mateme indirmek en başta Hz Hüseyin’e haksızlıktır.

Zalimlerin zulmü Kerbela’da kalmadı, dünyanın dört bir yanında Yezitler Kerbela’ları sürdürdü. Dersim 37- 38 Cumhuriyet Kerbela’sı değil midir? 700 yıl önce Kerbela’da 72 özge canımızı yitirirken, Dersim’de 70 bin canımızı kefensiz toprağa vermedik mi? Kerbela’da Hz Hüseyin’in onurlu direnişini hatırlarken ve yolunu sürdürürken Dersim soykırımında katledilen Resik Hüseyin’i unutmak mümkün müdür? Unutursak geçmişimize özümüze ihanet etmiş Hz Hüseyin’in ruhunu incitmiş olmaz mıyız?

Kerbela’yı direniş boyutuyla doğru anlamak lazım ki günümüzün Muaviye’lerini ve Yezitler’ini doğru tanıyabilelim. Bugün  de bölgemiz Kerbela’dan farklı değildir. Yezitler hiç bitmemiş, Mazlumlara karşı Kerbela’lar dünyanın dört bir yanında sürdürülüyor.

Türkiye’de Yezit zihniyeti hiç değişmedi. Yezit’in zulüm politikalarının şekli değişse de sürüyor. Aleviler inkar ve asimilasyon politikalarından kurtulmuş değil. Ermeniler, Rumlar özgürce inançlarını yaşayamıyor. Ezidiler, Süryaniler hala topraklarına dönebilmiş değil. Kürtler dilini, kimliğini özgürce yaşayamıyor, emekçiler sömürülüyor, zindanlarda tutsaklara zulüm politikaları uygulanmaya devam ediyor. Ötekileştilenlerin, ezilenlerin ve yok sayılanların sayısı hiç mi hiç azalmıyor. Şimdi bu tabloya baktığınızda o gün Muaviye ve Yezit zihniyetinin gerçekleştirdiği zulüm politikaları ve zihniyetten farkı nedir.

Rojava’da Kürtlerin özgürlüğü için yürüttüğü mücadele karşısında El Kaideci, Nusracı çetelerin yaşattığı barbarlığı Yezit’ten farklı görebilir miyiz?

Günümüz yezitlerinin Alevilere, Kürtlere ve tüm ezilenlere reva gördüğü Kerbela’dır. O zaman yapılması gerekende Hüseyni bir duruş sahibi olmaktır. Dağlarda, ovalarda Hz Hüseyin’in izinde yürüyen Yezitler’e aman dilemeyip, özgürlük çığlıklarını her gün büyütenler günümüzün Hüseyinler’idir. Yeni Kerbela’ların yaşanmaması için zalimlerin zulüm politikalarına karşı direnen Hüseyini duruş sahipleri Yezitler’in en büyük korkusu olmayı sürdürüyor.

Bugün Kerbala’nın yasını tutan Hz Hüseyin ve 72 özge can için acı çeken ,onları saygıyla yad eden Aleviler yaşanan gerçeklikleri görmelidir.Kimin Muaviye zihniyetinde ve yandaşı kimin Hüseyni  duruşu temsil ettiğine Aleviler bakmalı ve safını belirlemelidir.Ya Hüseyni bir duruşla mazlumların yanında ötekileştirilen,ezilen ve yok sayılanları  savunacak ya da Kemalist barbarlığın safında Muaviye politikalarını izlemeyi sürdürecek.O zamanda tüm Alevi canlara Hz Ali’nin sözünü hatırlatmak gerekiyor ”zulme karşı susmayın,sonra şerefinizden de olursunuz”

1748