Kiyida kalan bir yazinin notu -Tahir Canan
Sermaye ve dinin ne kadar iççice geçmiş olduğunu görmek için Balıkesir’de yaşanan durumdan bakmakta yarar var. Diyanet İşleri Başkanlığıyla Bir İşadamı kolları sıvamışlar 1253 Öğrencinin Beş vakit Camide Namaz kılmaları için ortaklaşmışlar. Neden? Çünkü din insanın soru sormasını engelliyor. İtaati, görev haline getiriyor. O nedenle işadamının dinsel faaliyetleri desteklemesi işadamının ekonomik, politik çıkarıyla bütünleşiyor. Sorgulamayan toplum hak aramasını bilmeyen bir topluma dönüşüyor. Toplumun din ekonomik politik hak kayıpları da sermayenin kar hanesine kazanç olarak geçiyor. Din bezirgânı bir anlamda bu girişiminden memnuniyetini göstermekle kalmamış tutuklu Avukatlara yapılan yardımı öne çıkararak bir bakıma avukatların cellatlığa ne kadar yatkın oldukların da göstermişler. Bir meslek örgütünün meslektaşlarına zor günlerinde yardım etmesinden doğal ne var? Bu bile suç gibi ele alınıyorsa orada oturup düşünmek gerekir! Sermayenin ahlaksızlığının bir ayağında her zaman basındaki yardakçılar yalakalar yürütmüşler. 12 Eylül darbelisinin hazırlanmasına, darbenin yapımında ve darbecilerin iktidarlaşmasında her zaman basın’ önemli’ görevler üslenmiştir. Halada bu görevlerini yerine getirtmeye devam ediyorlar. Önemli işler yaptıklarını sanarak topluma karşı suç işlemeye devam ediyorlar. Onun için de bir meslek örgütünün çeşitli gerekçelerle tutuklanmış üyelerine yardım etmesini suç nevi gibi göstermeye uğraşıyorlar. Meslek örgütü meslektaşlarıyla yardımlaşma, dayanışma için de olmayacakta kiminle yardımlaşma ve dayanışma yapacak, sahi barolar kimle dayanışma içinde olacak? Örgütleri kendi üyelerine yardım etmeyecekse kime yardım edecekler? Kendi meslektaşlarıyla buluşamayan meslek örgütü meslek örgütü olabilir mi? Tatbiki olamaz. İktidar yandaşı çevreler ve iktidar örgütlü toplum istemediği için her örgütü kesime karşı saldırgan tutum almakta ısrar etmekte.
Bu zati muhteremler gazetecilik yapma yerine açıkça cellatlık yapmayı gazetecilik saymaktalar. Yazıklar olsun bunlara verilen emeğe! Yazıklar olsun bunları gazeteci kabul eden biz insanlara! Bunlar yalan üfürüyor bizde o yalanların arkasından konuşuyoruz. Birçoğumuzda yalanları gerçek kabul ederek bunların sözlerine inanıyoruz. Oysa bunlar halkın geri yanını kendileri için kazanca çeviriyorlar. O geriliği de savaşın malzemesi haline getiriyorlar. Camilerde yalan mekanizması çalıştırmak istekleri karşılık bulmadığında, cami imamlarını, müezzinlerini sürgüne göndertmek, göndermeden geri kalmadılar. Ama Suriye’de çıkardıkları iç savaşa, dinci tugaylar oluşturmakta asli görevleri oldu. Yığınla fakir fukara çocuğu Arap çöllerde kedi sınıf kardeşlerini öldürdü ya da onlar kendilerini öldürdüler. Sahi bu savaş kimin savaşı? Savaş çığırtkanı bu dindarlar Kime hizmet etmekteler. El Kaide ve benzeri örgütler sözde Amerika’ya karşı savaşmaktalar! Gerçekte ise Amerika’nın Orta Doğuda hizmetkârıdırlar. Bu iyice görülmeli. Yani Amerika ajanı olarak çalışmaktalar. Onların din maskesini kaldırdığında geriye sadece ajanlıkları kalır.
Görüldüğü gibi adamlar bir yandan savaş örgütlüyorlar diğer yandan da halkın aydınlanmasının önüne geçmek için dini politikalarına malzeme haline getirerek, insanları, sorgusuz sualsiz itaat kültürüne yöneltiyorlar, toplumu din ekseninde yeniden şekillendirmelerindeki gaye toplumu din üzerinden yöneterek suç bataklığına itmektir. Bu zevatlar çocuklarımızı çok sevdikleri için dini eğitim vermiyor. Çocuklarımızı rahat yönetmek için dinde din deyip duruyorlar. Edilgen, kaderci insan istiyorlar. “Kul hakkını yemenin kötülüğünü” anlatarak kendileri “kul” dedikleri insanların hakkını yemekle de kalmıyorlar kendileri için insanları ölüme gönderiyorlar. İşte toplumun dine yönelmesi, dini eğitim alması iktidarlarını sürdürmek için elzem olmuş bu.
Tahir CANAN