Cumartesi Kasım 9, 2024

PKK’de insan öldürmekle görevlendirilenleri tanıdım, konuştum, yazdim:Evin Çiçek

Gelewaj
Bugün de Kürdlere « silahlarınızı bırakın, teslim edin, teslim olun. » diyorlar. Kürdlere silahları teslim edin diyenler niye dünya da Çin, Şili ordularının ardı sıra üçüncü ordu olarak işletmecilik yapan OYAK’ı bulunan T.C.Ordusu’na «Kışlalarına çekil. Halklar adına karar vermekten, almaktan vazgeç. Halkları yönetilecek sürüler olarak görme. Kanlı geçmişinden dolayı kendini sorgula. İnsanların gerçek tarihleri görmelerini engelleme. Gerçek olmayanları, yaşanılmayanları tarih olarak yazdırma. Şiddet, ölüm üreten merkezleri kapat. İnsanlarda canavari hisleri filizlendirme. Komşuyu komşuya düşman etme. Bireylerin ibadetlerine karışma. Kimlikleriyle yaşamak isteyen insanlara karşı silah çeşitlerini kullanma.

 

Zerdeşt - Zerdüşt felsefesinin etkisinde olan ve “Güneş Poleponez’den daha büyük ateşten bir metaldir.” dediği için Klazomenai-Smyra (İ.Ö.500-428) doğumlu olan Helen Anaxagoras idama mahkum edilir. O idam kararına yönelik olarak; “Bana karşı verilen idam! Zaten doğa çoktan ölüm kararını vermişti.”der. Ortaçağ da kilise yöneticilerinin emirleriyle düşünen, düşüncesini kamuoyuna açıklayan kişilerin öldürülmelerine devam edilir. Bir örnek vermek gerekirse; tıp doktoru Michael Servet (Miguel Serveto Y.Reves) idama mahkum edilir. 27 Ekim 1553’de, Cenevre’de, dili kesilerek, kitaplarıyla birlikte yakılır. Yakılmadan önce kendisine; “Sen, Michel Servet burada seni ölüme mahkum ediyoruz. Bu direğe bağlı ve kitaplarınla birlikte yanacaksın. Bedenin kül olacak. Sen ve senin gibi düşünenlerin sonu böyle olacaktır.”denir. (1)

Sakine-Sekine Cansız (Şarê, Sarê) ve iki arkadaşını kimler, niye öldürdüler ? Bu kişiler hangi merkezlerde yetiştirildiler, şartlandırıldılar, yönlendirildiler ?

« Özel Harp Dairesi »

Öldürme şekli ?

JİTEM’im Kürdistan’daki pratigi.

Tetikçiler, işkenceciler ?

Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez’in işkencecileri, tetikçileri Kürd ulusunun mensupları olurlarsa hiç şaşırmayacağım. Konu « Örgüt içi mesele » denilerek dünya kamuoyuna duyurulursa, suç işleyenler, suç işlemeyi meslek edinenler ne kadar yetenekliler demiyeceğim.

Niye mi ?

10.1.2013’de Paris’deki infazlar gerçekleştirildi. 11.1.2013’de T.C.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün « terör » kelimesiyle başlayan açıklamasını dinlemeye başladığımda cinayetleri işleyenlerin adresleri belli oldu. Zerre kadar politikleşen, bu sistemin işleyişini bilen bu açıklamalardan hareket ederek karar merkezinin Ankara’da bulunduğunu, yönlendirmenin oradan yapıldığını anlar, dedim.

Mehmed Ali Birand nasıl aniden öldü ?

Son kesimde açıklayacağım.

Bu siyasal sistem bilgisizlendirmede, saptırmada, yalan haber üretmede, insanları apolitikleştirmede nefret-sevgisizlik oluşturmada çok başarılı. Kendi çizdiği sınırlar içinde yaşayanları kandırdığı, yanlışa doğru yönlendirdiği, insanı yönlerden uzaklaştırıp göremez, anlayamaz, düşünemez ırkçı, fanatik yaptığı gibi dış kamuoyunu da kandırıyor.

« ARTE » kanalında Paris’deki infaz konuşulurken, tartışılırken Bahoz’un Suriye vatandaşı olması, Suriye’nin savaşın bitmesini istememesi…söylenince güldüm. T.C.yi yönetenler, psikolojik savaş merkezinde yer alanlar medyaları aracılığıyla dikkatleri farklı yönlere çekmeyi, farklı ülkeleri adres olarak göstermeyi başarıyorlar.

« JİTEM »i kurduğunu belirten T.C. albayı hedefe ulaşmak için esrarın üretici, satıcısı, tüketicisi oluruz. İçlerinde yer alarak öğrenir, kullanır, çözeriz, diyordu. Uyuşturucu için bu yöntemi kullanan, siyasal, askeri faliyetler yürüten partilerde, askeri birimlerdede aynı şekilde yer alıyor.

Kendi özel okullarında yetiştirdikleri kişilere kürdçenin bütün lehçelerini öğreterek, yerleşim birimlerine göre kimlikler düzenleyerek çalışıyorlar. Buda yeterli gelmiyor ve bölgeye göre yerliden kendilerine kadro bularak, eğiterek amaçları için yönlendiriyorlar, kullanıyorlar.

Bu kadroların PKK içinde yer almaları, faliyet yürütmeleri imkansız, olmayacak şey değildi, değil. Onlar, yer aldılar. Ne kadar tahribat gerçekleştirdiklerini, ne kadar insanı etkisiz bıraktıklarını onlar biliyorlar. Bizim bilmemiz mümkün degil.

Zele’deki PKK hapishanesinde gördüklerim, duyduklarım.

İlk kez 1993 baharında PKK’nin Zele kampında özel merkezlerde eğitilip, tek veya toplu öldürmeler gerçekleştirmeleri ve diğer amaçlar için PKK ortamına tek veya topluca gönderilen, yakalanan, sorgulamaları yapılan ve hapiste tutulan Kürd erkek ve bayanları gördüm. Bazılarıyla röpörtajlar yaptım. Onlar kendilerini, o ortama gitme amaçlarını anlattılar, ben de yazdım.

Bir kaç örnek : bayanlardan Muş Bulanık doğumlu, Ocak 1992’de PKK ortamına giren Reyhan kod adlı Leyla Sönmez’e « Sevgiye sınır koyamazsınız, seviyorsan savaş » (Medya yayınları, 1998, Stockholm) adlı araştırma kitabımda yer verdim. Bu görüşme 14.3.1994’de bir gazetede de yayınlandı. Leyla Sönmez birilerini öldüremeden tespit edilmiş, sorgulamaya alınmıştı. İtiraflarda bulunmuştu. Kendisine verilen ceza süresi dolmuştu.

Diyarbakır Bismil doğumlu kardeşlerden biri yakalanmış, diğeriyse bir gurup gerilayı öldürtüp kaçma başarısını göstermişti. Serhat bölgesinden bir başkası çok sayıda gerilanın öldürtülmesini sağlamıştı.Mısırcê(Kurtalan) doğumlu olan kişiyse Mêrdin(Mardin), İluh(Batman) bölgelerinde onlarca kişinin gözaltına alınmasına neden olmuştu.

Ben tutuklu olan, yarğılamaları yapılan, haklarında karar verilenlerden bazılarıyla görüştüm. Döndüğümde sayın Beşikçi’ye konuyu açtım, anlattım. O araştırmamın adını da sayın İsmail Beşikçi’nin istemi doğrultusunda « Ateş altında hukuk » koydum. Halen o çalışmayı bastıracak cesaretde bir yayınevi bulamadım ve çalışmayı özel bir yerde, arşivde korumaya aldırdım.

 

İşlenilen suçları Kürdlere yazdırma

Sevgilisinin yazdıklarını bastırmak isteyen küstürülmüş olan eski bir PKK mensubu yayınevi bulma amacıyla beni aradı. İstemini anlatırken, AKP’lilerin kendisine yaptıkları teklifi de açıkladı. Anlattıklarını dinledim. Kendisine « Sana 50.000 E verelim. PKK’deki cinayetleri yaz, bastıralım.» teklifinde, isteminde bulunmuşlar. Sadece 50.000 öröya «PKK cinayetlerini » yazdırmak !!!

Cinayetler hangi merkez de hangi amaçlarla planladı, gerçekleştirildi ?

Niye bir Kürde yazdırmak istiyorlar ?

AKP içindeki görünmeyen devletin temsilcileri son seçim öncesinde bu teklif de bulunmuşlar. Bu küskün Kürde yazdırabilecekleri cümlelerle seçimlerde BDP’nin önünde baraj oluşturmak, BDP’yi etkisiz kılma hesabı yapmışlardı. Başarıya ulaşmak için bütün yol, yöntemleri kullanıyorlardı. Kullanılmaya müsait, uygun olursan, kendine bir fiyat biçtirirsen, kullanırlar!!!

Kendisine yapılan teklifi anlatan kişiye, bu kadar ucuza mı ???!!! Niye siz ? Niye şimdi ? Amaçları, hedefleri algıladığınızı, kullanılmak istendiginizi fark ettiğinizi düşünüyorum, dediğimde. Kendisine teklif yapılan kişi amaçlı yaklaşımı hedeflerle birlikte algıladığını belirtti.

Çocukları anaokulundan itibaren tek dile, tek millete şartlandıran, « Ne mutlu Türküm diyene » ırkçı sloğanıyla yürüten, farklı olana düşman olarak büyüten, özel eğitim merkezlerinde katil olmayı öğreten, ölüm sevicisi yaptırdığını kürdlerin kurumlarına gönderen bu ittihatçı rejim, işlettiği cinayetleri de küskün bir Kürde yazdırma girişiminde bulunarak Kürdü, Kürdün eliyle bunaltma, yalnızlaştırma, başarısızlığa doğru itme hamlesinde bulunuyor.

AKP içinde de yer edinen, kadroları bulunan bu merkezin elemanları son derece proğramlı olarak çalışıyorlar. PKK ve diğer kürd siyasal yapılanmalarına kaç görevli gönderdiklerini, yerleştirdiklerini, ne kadar insanımızın çıldırmasına, sakat olmasına, ölmesine neden olduklarını T.C.nin Ankara merkezli özel biriminde görev yapanlar çok iyi biliyorlar. PKK içindeki cinayetleri nasıl işlettiklerini, kimleri öldürtüklerini kendileri detaylı olarak bildikleri için çok rahatlıkla da yazabilirler. Kısa bir süre o ortamda kalmış olan bir Kürdse sadece tanıklığını yazabilir.

PKK ortamına gönderilmeyen « Özel harb dairesi » mensupları, JİTEM görevlileri olarak Kürdistan’da görev yaptırılanlarsa tek tek birbirlerine öldürtülüyorlar. Bir örnek : « Komutanım çatışmalar dışında 54 kelle aldım.» diyen Tokatlı özel görevli, başları kopartıran komutan tarafından çalışma arkadaşına vurdurtuluyor, susturuluyor, konuşması, tanık olması önlenmiş oluyor.

Paris’deki infazı gerçekleştirenler şu anda yaşamıyor olabilirler. Çalışma sistemi « kullan, sustur » olduğu için bir eleman diğerine boğduruluyor. Bir subayın aşağıdaki anlatımları gerçekleri öğrenmemizi sağlıyor. (2)

Kürdistan’da geçmiş ve bugün aynıdır.

Geçmişle ilgili olarak sadece bir bölgeyi ele alacağım : Geçmişe Koçgiri - Dêrsim tarihine bakmak, o dönemi görmek, öğrenmek gerekiyorki bu günü anlayabilelim. Dêrsim’de baş kesen Kürdler, Koçgiri’de Alşan-Heyder Bey’lerin evlerine bomba atanlar hangi merkeze bağlıydılar ? Hangi projelerin gerçekleştirilmesinin yerli elemanı olmuşlardı ?

Makyevelizmin, ittihtçılığa-kemalizme dönüştürülen versiyonu Kürdistan’da lider kesimi yok etme de kullanıldı. Koçgiri ulusal kurtuluş hareketi sırasında diplomasi görevlerini yürüten Alşan Bey’i, Zarife Xatun’un erkek kardeşi Gaxur’a, Zarife Xatun ve Alşer (Alşêr) Koçgirizade çiftini, Seyd Rıza'nın oğlunu, Seyd Rıza'nın kardeşinin oğlu Reyberê Qopo’ya öldürten merkez öğrenilmeli, iyi anlaşılmalı ki bugünkü infazlar anlaşılabilinsin. (3), (4)

Askeri imparatorlukda « İttihad-ı Teraki Cemiyeti-Partisi », askeri cumhuriyet de « Cumhuriyet Halk Partisi » Askeri imparatorlukda bu partiye bağlı Teşkilad-ı Mahsusa(Özel teşkilat), askeri cumhuriyet de « Özel büro veya « Özel Harp Dairesi, Kontrgerilla, Ergenekon »(5)

İttihad-ı Teraki Cemiyeti-Partisi, 1914-1918 sürecinde Kürdistan dahil batıya doğru, ege adalarına kadar olan kesimde nüfus sayısı 11.000.000 olan Osmanlı İmparatorluğu adlı halklar hapishanesinde 4.000.000 kişiyi öldürtme, sürme becerisi, yeteneği gösteren bir partidir.

Bu partinin asker-sivil bürokrat olan yöneticileri 1924-1940 sürecinde Dêrsim bölgesinde kimyasal silahların eşliğinde fiziki soykırım uyguladılar. Bu konuda bulduğum resmi kaynalarda « Nüfusu 550.00 olan bölge» deniyor. Bu nüfusdan 170.000 kişi öldürüldü, Kürdistan sınırları dışına sürüldüler.

Kürdler « Silahları teslim ettik. Silahlarımızı toplayanların ayakları ne zaman Zel dağına değdi, ziyaretler bize küstü. » diyorlar.

Kırma, sürme yeterli görülmedi. Özel projelerle asimile etme devreye kondu. Ailelerinin inançlarına, yollarına hakaret ettiren, dilleri red ettiren, aile ilişkilerini sarsan eğitimler. Her Dêrsimli çocuk bir yeniçeri olması için hazırlanan ortama yerleştirildi. Dêrsimli çocukları kimliklerinde uzaklaştırıp, yabancılaştırıp kendilerine kadro olarak yetiştirmeye başladılar. Bu kadrolar değişik birimlerde görevlendirildiler. Aileler içten fethedilmeye çalışıldılar.

CHP adlı « türk nazi » partisi ; çok kez « Özel Harp Dairesi »nin doğrudan müdahaleleriyle rakipsiz bırakılan ve CHP lideri yapılan Deniz Baykal'a devresi tamamlatılmış, süresi doldurtulmuş, kurulan komplo hamlesiyle zemin hazırlanmış, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) başkanlığından uzaklaştırılması sağlanmıştır.

Dönemin gerektirdiği şekilde doğrudan müdahaleyle Dêrsimli bir Kürd CHP’nin koltuğuna oturtulmuş, beyaz katliam-asimilasyon hızlandırılmaya başlanmıştır. Bu beceriyi gösteren 1924-1940 sürecinde Dersim’i mahveden, değişik soykırım yöntemlerini uygulayan « Özel Harp Dairesi »dir. CHP’nin geçmişini, tarihini, komşu halklara, Kürd halkına yönelik soykırım kararlarını bilmeyen Kürd’de CHP taraftarı, savunucusu, aktivisti olacaktır. Proje hayata konmuştu. Bir Dêrsimli CHP’nin başkanı, diğerleri parlamenterleri oldular. Bir diğer Dêrsimlinin de Paris de beyni dağıtıldı. Bireylerin siyasal tercihleri, üstlenilen roller ve sonuçlar ortada.

Bu partiye « nazi » dememin nedenleri açık, değişik ülkelerin arşivlerinde bulunan diplomatik yazışmalarda, istihbari bilgileri içeren belgelerde bu partinin uygulamalarıyla ilgili bilgiler mevcut. Yıllar, yöneticilerin isimleri değişti, İttihad-ı Teraki’nin yerleştirdiği ideolojiyse o sınırlar içinde yaşamaya mahkum edilenleri şiddet çeşitleri altında yönetmeye devam ediyor.

Fransa cumhuriyeti yöneticileri ve Kürdler

Fransa yöneticilerinin 1.Dünya Savaşı ve sonrası süreçde Kürdistan’a yönelik projelerini, Kürdlere yaklaşımlarını, Dêrsim soykırımı sırasında T.C. yöneticileriyle olan ilişkilerini anlatacak olursam sayfalarca yazmam gerekiyor. Ben sadece son süreci ele alacağım.

2012’de « ARTE » adlı Tv kanalında bir proğramda Fransa’ya sığınan kişilerin durumuda ele alınmıştı. Şili’de 11.9.1973 yönetime el koyan General Pinochet iktidarından, Arjantin’de de 1970-1976, 1976-1983 süreçlerini kapsayan askeri yönetimden kaçan siyasal sığınmacıların durumlarıda anlatılıyordu. Fransız istihbarat yetkililerinin siyasal sığınma başvurusunda bulunan, Fransa’da sığınmacı olarak kabul edilen, yaşamaya başlayan kişilerle ilgili olarak bu kişilerin kendilerinden kaçtıkları askeri rejimleri bilgilendirdikleri anlatılıyordu. Devletlerin istihbarat, emniyet teşkilatları arasında bilgi akışı sağlanmıştı. Sosyalist, muhafazakar veya sağcı partinin iktidarda olması hiçbir şey değiştirmiyor. Devlet politikasına, Fransa’nın çıkarlarına göre davranılıyor.

 

Siyasal sığınma hakkı istemiş ve Fransa’da yaşamaya başlamış olan Kürdler çok ayrıntılı şekilde izleniyorlar, gözleniyorlar, dinleniliyorlar.

Örneklerle açıklayacak olursam : Dêrsimli bir yazarın anlatımı : « Arkadaşım vatandaşlık başvurusunda bulundu. İsteği red edildi. »

Neden olarak neler gösterildi ?

« Gerekçe, Med TV.de bir proğrama katılmak. »

Bir başka örnek : « Akademik öğrenim için Fransa’ya gelmiş olan bir Kürd kendisine yapılan teklifi şu cümlelerle anlattı : « Bana « Bize PKK hakkında istihbarat verirseniz 6 günde vatandaşlık hakkını alırsınız. Vermezseniz vatandaş olamazsınız. Akademik kariyeride unutun. Karar sizin. » dediler. Teklifi kabul etmedim ve vatandaş olamadım. Öğretim görevlisi olarak görev yapamadım. Yıllar sonra yeniden vatandaşlık için başvuruda bulundum. Yine red edildi. »

Bu sefer gerekçe neydi ?

« Gerekçelerden biri « PKK üyeleriyle ilişki içinde olmak. »

Sizin bu partiyle hiç bir bağınız yok. Bir Kürd yurtseverisiniz. Kimlerle ilişkiniz var ?

«Fransa’nın siyasal sığınma hakkı verdiği, Fransa’da yaşayan bir BDP’li ve bir de Suruçlu olan, 15 yaşındayken babası öldürülen, köyü mahvedilen, kendi vucudunda silah parçaları, izler taşıyan, savaş mağduru-kurbanı bir bayana tedavi olması için yardım etmem, bu ülkenin kanunlarına göre sahip olduğu sosyal haklarını kullanmasını sağlamam. İnsanlarımıza yol göstermem, yardımcı olmam.»

Fransa istihbaratı bu kadar ince çalışıyor, tespitlerde bulunuyor. Görüşmeleri kaydediyor.

Ölümlerin gerçekleştiği binaya gelince, bu bina 24 saat gözetleniyor, dinleniliyor. Şubat 2004’de Dêrsimli bir yazar arkadaşla 147 nolu binanın yakınında görüşme kararı aldık. Ben gittim, görüşeceğim kişi yok. Biraz yürüdüm ve görüşeceğim kişinin ilerde beklediğini gördüm. Sayın Kalman niye buradasınız, niye bu kadar uzakta durdunuz ?

O gülerek açıklamada bulundu:« O bina çok iyi şekilde izleniyor, kameralar tarafından görüntülenmek istemedim. Bütün giren çıkanlar kayıt altına alınıyorlar.» dedi.

Fransa cumhuriyeti yetkilileri ihale açacakları, mal satacakları zamanlarda PKK’ye yönelik operasyonlar gerçekleştiriyorlar. Sözleşmeler yapıldığında, satış gerçekleştirildiğinde gözaltına alınan insanlardan bir bölümü serbest bırakılıyor, bir bölümü içerde tutuluyor.

Binanın dışı, informasyon binasının içi çok iyi dinlenilip, gözetildiğine göre fransız istihbarat birimleri detaylı bilgi sahibidirler. Bütün telefonlar dinlenildiğine göre bireylerin geliş, gidişleri, görüşmeleri kayıt altındalar. İstenildiğinde gerekli merkezlere ulaşabilirler. Kayd edilen bilgiler gerek görüldüğünde kullanılıyorlar. Yani T.C.le çok iyi ilişkilere sahip olan bu cumhuriyetin yetkilileri geçmişdede, şimdi de bilgi akışı yapmış olmalılar. Eğer devlet çıkarları zarar görmeyecekse açıklamalarda bulunabilirler. Devletsel çıkarlar bireysel hakların, özgürlüklerin üzerindedir.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve T.Erdoğan’ın tavrı.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande 2012’de Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sosyalist partinin adayı olmuştur ve seçimleri kazanmıştır. Kendisi Fransa Sosyalist Partisi mensubuyken Kürdler bu parti mensuplarıyla görüşmeler yaparlarken bu bayanlardan birini tanımıştır. Kendisinin eski yaşam arkadaşı Kürd halkının durumunu ayrıntılı olarak bilen bir bayandır. Sayın Hollande kendisi öldürülen bayanlardan birisini tanıdığını açıklamıştır.

T.C. Başbakanı sayın Erdoğan’ın Fransa Cumhurbaşkanı’na yönelik sorgulayıcı cümlelerini duyunca güldüm. Batman’da bir ağa ailesi için « Kendi evlerinde ağalar, elin evinde de ağa olmak istiyorlar.» diyorlar. Sayın Erdoğan T.C.sınırları içinde kendisine özgü bir tarzda Kürdlere yönelik konuşabiliyor. O, kendisini başbakanlık koltuğuna doğru adım adım ilerleten güçlere dayanarak Kürdlere meydan okuyor. Kendisini dokunulmaz, çok güçlü görüyor. Kürdleri tehdit etmesi, kabadayı, ağavari davranışları ırkçı kesimlerde, kendisini görünen iktidara layık gören kesimde pirim yapıyor.

Uluslararası ilişkilerdeyse bu dil gülümsemeye, alaya neden oluyor. « Sınırlarıma dokunamazsınız »cümlesiyle nazikçe red ediliyor.

Fransa devletinin hakimiyet alanı, hakimiyet hakkı, devletlerin temsilcileriyle, kurum-kuruluşların yetkilileriyle yapılan görüşmelerin içerikleri, sorumlulukları konusunda yetkili, sorumlu birim Fransa Cumhuriyeti’nin yasama, yürütme, yarğı görevlileridirler. Fransız hükümetini oluşturan Sosyalist Parti mensupları Kürdlerle görüşürlerkende kendi devlet kültürlerine, milli çıkarlarına göre hareket ederler.

Sayın Erdoğan başbakanı olduğu ülkede 1908 askeri darbesiyle yönetime el koyan ittihatçıların padişah kardeşini, osmanlı prensini öldürdüklerini bilmeli ve sayın Turgut Özal’ın bir belirlemesini de unutmamalı. « İki kaftan var. Biri selamlık, biri….. » O ülkede politika yapanları trafik kazalarıyla, zehirlerle, dar ağaçlarıyla yaşamdan koparanlar mesleklerini terk etmiş değiller. Sahipsiz, korumasız Kürdün vucudunu parçalayan birim, başbakanları da cezalandırıyor.

Kendisi bir Gürcü olarak Kürdü tehdit etme yerine o sınırlar içindeki halkların kendi kimlikleriyle insana yakışır tarzda yaşamalarını sağlamaya çalışmalıdır. Sürekli iktidarda olan darbe sevici gerçek yöneticileri, gerçek iktidarı halkların desteğiyle etkisiz bırakma seferini başlatmayı denemelidir. Yanında durduğu ordunun gücünü Kürde karşı kullanması, Kürdü tehdit etmesi erdem göstergesi midir ? Kürd halkı adına konuşma hakkı, yetkiside yoktur. Kendisine göre konuşulmazsa unutulur, biz konuşmaya devam edecegiz. Kendisine göre « Kürd sorunu yoktur. » Bize göre vardır. Biz acı çektikçe de bize acı çektirenler de rahat edemeyeceklerdir. Cesur adımlar atanlar tarihte iz bırakıyorlar. Koltuklar kalıcı, bireyler geçici olduğuna göre iyi düşünmek gerekiyor.

Erdoğan’ın kendi bölgesinden biri « Topal Osman Ağa »yı örnek vermek istiyorum. Bu kişi Teşkilad-ı Mahsusa üyesi, çete lideri olarak Kafkasya’da, Pontos’da, Kürdistan’da, Küçük Ön Asya’da kullanıldı. M.Kemal’in özel koruması olma şerefine yükseltildi. Lazistan mebusunu boğması sağlandı. Bu öldürme son cinayeti oldu !

Kendisini kullanan birimin başında olan karar mekanizmasınca ipi çekildi. Birlikte faliyet yürüttüğü ve Lazlardan oluşan çete gurubu bir diğer Laz çete gurubuna kırdırıldı. Topluca öldürtüldüler. Topal Osman Ağaları kullanan bu sistem insanı amacı için bir araç olarak kullanıp işi bittiğinde de kenara atıyor. Bununla da yetinmiyor.

Lazları Rumlara, Kürdlere, Kafkas halklarına karşı çete, düzensiz ordu mensubu olarak acımasızca kullanan ittihatçı rejim, onların bir kesimini 1927’de toplama kamplarına doldurup, toprakları dışına sürdü. 5.12.1927 tarihli ve dışişleri bakanlığına gönderilen bir konsolosluk raporunda « Türkiye acımasızca Lazları imha, yok ediyor. Sivas’da ve Sezare(Kayseri)deki toplama kamplarına konulan, doldurulan, ölüme adanmışlara, ayrılmışlara benzeyen binlerce Laza « Near East Relief »in yardım etme istemide red edildi. » denmekte.

Çerkesler ittihatçı rejimin yerleşmesi, güç olması için kulanıldılar. Kendilerine sözler verildi. Daha sonraysa M.Kemal’in emriyle Ege adalarındaki Çerkesleri uçaklarla bombaladılar. Çete olarak kullanılan Çerkesler tek tek etkisiz hale getirildiler. Çerkeslere verilen sözlerde silindiler.

Kullan, amaca ulaş, kullanılanla kirli ellerini temizle, tanık olmasını, itirafta bulunmasını engellemek içinde boğazını sık…Sistem böyle işliyor.

Koçgiri askeri seferine çıkan Sakallı Nureddin Paşa Müslüman olmamak için direnişlerine devam eden insanlara « dini bütün, şeyh damadı » bir Arnavud olarak « Kafirler » başlığıyla tehdit haberi gönderiyordu, bildiriler yayınlıyordu. Koçgirililer öldürüldüler. Sakallı Nureddin Paşa’yı görevlendirenler, Kürdlere doğru bakıp kükremesine, haykırmasına, tehdit cümleleri savurmasına, kimliklerden dolayı aşağılamasına zemin hazırlayanlar, sırtını okşayanlar, cesur bir erkeksin, milliyetperversin diyenler, yani karar merkezi iş bittikten sonra onun sesini kıstı. Arnavutlara özel statü verilecek sözü de hiç hatırlanmadı.

T.C.tarihi « Türkiye Türklerindir » diyen ırkçı, kafatasçı rejimin kullandığı Kafkas, Balkan…halklarından olan ittihatçıların ders verici yaşam serüvenleriyle, hikayeleriyle dolu.

Silahları bırakma

Dêrsim’de de önce silahlar toplandı. Ya sonrası ?

Mehmed Ali Gürgöz’ün anlatımlarından kısa bir kesit : « 1936’dan itibaren gelişmeler; 1936’da ilk kez halktan silah toplamaya başladılar. Köylerin muhtarlarına tebligatta bulundular. Sonra jandarma köylere, evlere girdi. Köylülerimiz silahlarını getirip, bizim harmana bıraktılar. Odun yığını gibi bir görünüm oluştu. Jandarma köye geldi, köylülerin hayvanlarına o silahları yüklediler ve Mazgêrd’e taşıdılar.

1938 Temmuz ve Ağustos ayıydı. Herkese “Gidip Mazgirt’te silahlarınız olmadığına dair beyanatta bulunacaksınız. Belge alacaksınız.”denildi. Belge almak için ilçe merkezine gidenler de geri dönemiyorlardı. “Silahlarınızı Mazgirt’te askeri birimlere teslim etmek zorundasınız.”denilerek erkeklerimiz tek, tek ilçe merkezine gönderildiler. İnsanlarımız kandırıldılar. T.C. devletini temsil edenler hileyle, yalanla onları ilçe, yani ölüm merkezine çektiler. 1.500 erkeğimizi tek tek seçerek götürdüler. Götürülenlerden geri dönen olmadı. Kendilerini savunamayacak, koruyamayacak durumda olan bu insanlarımızı dipçiklerle öldürdüler. (6), (7)

Bugün de Kürdlere « silahlarınızı bırakın, teslim edin, teslim olun. » diyorlar. Kürdlere silahları teslim edin diyenler niye dünya da Çin, Şili ordularının ardı sıra üçüncü ordu olarak işletmecilik yapan OYAK’ı bulunan T.C.Ordusu’na «Kışlalarına çekil. Halklar adına karar vermekten, almaktan vazgeç. Halkları yönetilecek sürüler olarak görme. Kanlı geçmişinden dolayı kendini sorgula. İnsanların gerçek tarihleri görmelerini engelleme. Gerçek olmayanları, yaşanılmayanları tarih olarak yazdırma. Şiddet, ölüm üreten merkezleri kapat. İnsanlarda canavari hisleri filizlendirme. Komşuyu komşuya düşman etme. Bireylerin ibadetlerine karışma. Kimlikleriyle yaşamak isteyen insanlara karşı silah çeşitlerini kullanma.

İnsanları iktidar savaşında bir araç olarak kullanıp, üretimden düşürüp, kenara atma. Kürde karşı kullandığın binlerce insanı fiziki, psikolojik hastalıklarıyla, sakatlıklarıyla başbaşa, sahipsiz bıraktın. Kullandığın insanlara insan muamelesi yap, tedavi ettir, dağılan ailelerin acılarını dindirmeye bak. Kaç bin kişi kullandın, öldürdün, sakat bıraktın ? Yeter silah bırak.» demiyorlar ?

Soru sormak, bu isteklerde bulunmak cesaret, bedel istiyor. Suçlara bulaşmayanlar suçları açıklama cesareti gösteriyorlar. Açıklamaları gerektiğine inanıyorlar. Açıklama, değerlendirme, doğru kararlar alma, yaptırım gücü olma imkanı sağlıyor.

Teslimiyet planlaması yapan görünmez iktidar, görünen iktidarın bazı mensuplarıyla birlikte 1936 ve sonrası süreci yeniden Kürde yaşatma projesiyle bu girişimlerde bulunuyorlar. Kürdler boğazlanmaya hazır kuzular olacaklarsa kendilerini savunmasız, korumasız bıraksınlar, teslim olsunlar.

Bu gün bir elinde gaz, diğer ellinde kibrit olan ideolojik birim silahların teslim edilmesinden bahsediyor, bu istemini dile getiriyor. Sadece silahları değil Kürd ulusunu teslim alma işlemleri yapılıyor. İstem yerine getirilirse soykırımlar hızlandırılarak devam ettirilecektir. Dêrsim’de silahları bıraktırma sürecini başarıyla tamamlayan bir CHP’nin yerine bugün AKP’nin özel görevlileri silahları bıraktırmadan bahsediyorlar :«Başbakan Erdoğan, Gaziantep'te yaptığı konuşmada silahların bırakılması sürecinin başarıyla tamamlanmasını istediklerini söyledi. » (8)

Barıştan bahsedip, evleri bastırıp gençleri öldürten, barışdan bahsedip uçak seferleriyle coğrafyamızı bombalatan, barıştan bahsedip « Özel Harp Dairesi »nin emriyle Amed-Diarbekir’de yüzbinlerin katıldıkları cenaze törenini, Kürdlerin düşüncelerini milyonlarca insanın duymasını, görmesini, öğrenmesini engellemek için TV.lerde yayın yaptırmayan, yasaklayan, gerçeklerin gizlenmesine özen gösteren bir yaklaşım.“Terör örgütünün yurtdışına çekilmesi, silahı bırakması için ne yapmak gerekiyorsa onu yapsın diyoruz, biz elimizden gelen desteği verelim”diyor. (9)

Mehmet Ali Birand nasıl ansızın öldü ?

Zeki Müren de öldü!!! Öldüğü söylendi! Hangi günmü? 24 Eylül 1996’da!!! Ölümü hangi güne denk geldi? Diarbekir cezaevinde esir olan Kürdlere saldırılmış çok sayıda insan öldürülmüştü. Konunun konuşulmaması, yazılmaması, duyurulmaması isteniyordu, tedbirler alınıyordu. Hatırladığım kadarıyla davet edildiği bir Tv. Proğramı sonrası Zeki Müren o gün “aniden öldü“. T.C.medyasında sadece ondan bahsedildi. Kürdlerin belirli bir kesimi dışında kimse işlenilen cinayetlerden haberdar olmadı. (10)

Bir kaç ay önce Kürd olduğunu açıklayan Mehmet Ali Birand’da Diarbekir’deki cenaze törenini izlemek isteyenlerden biriydi. Bu insan aniden öldü! Onun ani ölümüyle gündem tümden değiştirildi. Bütün gazeteler, televizyon kanalları bu kişiden bahsediyorlardı. Birand ve milyonlarca T.C. vatandaşı on binlerce Kürdü göremediler, söylenilenleri duyamadılar. Görmemeleri, duymamaları istendi, sağlandı. (Mehmet Ali Birand 'ı tedavi eden doktoru onkolog Sualp Tansan , "… Klinikten güle oynaya yolladık. Stent değişimi sırasında hayatını kaybeden hiç hastam olmadı daha önce. Ne oldu bilmiyorum" dedi.) (11)

Kürde, Kürdistan’a gelince

Kürd: Savaşanlar, esirler, herşeylerini kaybedenler, bütün varlıklarını yitirenler, yaratılan olanakları-ortamları kullananlar olarak ayrılmalılar.

Kürdistan bir enkaza dönderilmiş durumda. 15.000.000 Kürd barajlar, köy yakmalar, ekonomik ambargolardan dolayı yer, sınır değiştirme, göçme zorunda bırakıldı, göçertildi. Ekolojik, fiziki soykırımlar, fiziki, psikolojik hastalıklar, ekonomik yıkım, sosyal çöküntü…. (12)

Kürdlerin komşularına gelince : Bunun adı enternasyonaliz mi olur, halklararası dayanışmamı olur, Kürdün özgürleşmesi için bir taş koyan, kendi kimlikleriyle kendisini ifade etmek için enerji harcamış olur.

Michael Servet (Miguel Serveto Y.Reves)’i Cenevre’de yakan yasakçı anlayışla, bizim topraklarımıza yerleşen, kök salmaya çalışan sömürgeci anlayış birbirlerine çok benziyorlar. Biz Kürdlere’de “Asimile olmalısınız. Kimliklerinizden bahsetmemeli, kimliklerinizi unutmalısınız. Aksi takdirde hakkınızdaki karar ölümdür.” diyorlar. Silahların gölgesinde verilen emirleri kabul etmeyenlerimiz de gözleri oyularak, beyinleri dağıtılarak öldürülüyorlar. Binlercemizin mezar yerleri dahi bilinmiyorlar.

Sakine Cansız’ın (Sekine) diğer adıyla Sara’nın( Şarê, Sarê ) mücadele arkadaşlarından bir kesimi Siirt’de bulunan belediye çöplüğünde Kasaplar deresi – Nawala qeseban’da bulunmaktalar. Kendisi Dêrsim’de arkadaşlarının gömülü olduğu mezarlığa gömüldü. Dêrsimliler onun öldürüldüğü günü Dêrsim’de « ulusal birlik günü » olarak ilan edip, her yıl aynı günde mezar ziyaretini gerçekleştirmeliler.

Evin Çiçek

(1)- “ Düşünme ve düşünceyi açıklamanın bedeli; Yargılanma ve yakılma! ”

http://www.peyamaazadi.org/modules.php?name=News&;file=article&sid=1708

(2)-«komutanım çatışmalar dışında 54 kelle aldım». http://kocgirikulturmerkezi.com/modules.php?name=Kose_Yazilari&;file=yazi_oku&sid=52)

http://gomanweb.org/GOMANWEB2/2008_gomanweb/HABER_YORUM4/Eylul_2008/12Eylul/seva_evin_cicek/Seva_evin_cicek-kitap.htm

(3)- (9 Temmuz 1937; Makyevelizmin, kemalizme dönüştürülen versiyonu Kürdistan’da lider kesimi yok etme de kullanılır)

http://www.rizgari.com/modules.php?name=Content&;pa=showpage&pid=1409

(4)- Koçgirililer halen yargılıyamıyorlar. Teşkilat-ı Mahsusa'cı Laz Topal Osman Ağa, Arnavut Sakallı Nurettin Paşa ve Koçgiri jenosidi

http://gomanweb.org/GOMANWEB2/2008_gomanweb/HABER_YORUM4/Ekim_2008/21Ekim/topal-osman.htm

(5)- http://www.kontrgerilla.com/index.asp

(6)- Temmuz 1908 ; Konstantinopl’da Jöntürk Askeri Darbesi, Dêrsim Bölgesinde Askeri Seferler. Temmuz 1908’den 1938’e, 1938’den 1993’e….» http://www.rizgari.com/ebook/Temmuz_1908_den_1938e.pdf

(7) Mustafa Kemal - Kürd jenosidleri - Askeri İlişkiler Açısından 1937-38 Dersim Jenosidine giden süreç

http://gomanweb.org/GOMANWEB2/2008_gomanweb/HABER_YORUM4/Kasim_2008/12Kasim/derim-jenosidi.htm

http://kocgirikulturmerkezi.com/modules.php?name=Kose_Yazilari&;op=yazarlar&yazarno=6

(8) -(http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&;ArticleID=1117647&CategoryID=78)

(9)- (http://www.taraf.com.tr/default.asp)

(10)-(Canavarca hislere adaletten ödül! Mustafa Emrah Süer http://www.evrensel.net/news.php?id=42868)

(11)-

http://www.samanyoluhaber.com/gundem/Birandin-doktoru-Nasil-oldu-anlamadim/929203/

(12)- « Kürtlere karşı yapılan sıcak savaşta yer alan bir ülkücünün, özel timin, gemileri hazırlayan bir Laz’ın, İtalya’da yakalanan gemi kaptanın anlatımları »

http://fr.scribd.com/doc/28346045/Ararat-Yolcular%C4%B1-Evin-Cicek

2595