Cuma Eylül 20, 2024

Sataş(ma) Hasan Saglam

kaypakkaya-partizan
„Yapılmamış, unutulmuş itirazlar mı vardı? Şüphesiz vardı böyle itirazlar. Gerçi yerinden oynatılamazdı mantık, ama yaşamak isteyen kimseye de karşı duramazdı. Neredeydi yargıç? Neredeydi yüksek mahkeme? Konuşacaklarım var! El kaldırıyorum işte!“ Franz Kafka

 

Ah be zaman, nasıl geçiyorsun bu karanlık tünelinden, dokunuyor musun göğe, yerlere bakıyor musun? Rüzgâr gökyüzünde gaz ve duman gezdiriyor, çocuk kokuları annelerine erişmeden barut kokularına karışıyor. Yeryüzü kan revan. Farkında mısın ey zaman; yoksa her şey istediğin gibi midir, yani bu mudur?


Bu defa plansız kurgulayacağım cümlelerimi, kelimelerim hırsımdan ve hıncımdan geldiği gibi kalacak, düzeltişiz, kuralsız, imlasız… İncinmemiş bir kelime var mıdır? Hangi cümleye dokunsam dilim kesiliyor.


Katliam serenatları ile bestelediğin ve beslediğin iktidarlara, milli marşlar düzüyorsun dökülen kanımızın üzerinden. Bu yüzden kan damlamış gecelerimin sabahına çıkmak için sataşıyorum.
Sen; arsız ve sırasız dokunuyorsun ya gencecik yüreklere, bende sıralamadan dökeceğim cümlelerimi, nerene çarparsa çarpsın. Sakınmadan çekiyorum bıçağımı, kanatsın istiyorum avuçlarını, gözkapaklarından yaş aksın, kanattığın bunca can için sataşıyorum sana.


Nice zamandır gazete boylarında Ethem’in, Ahmet’in, Hasan’ın, Ali’nin, Medet ‘in ve Abdullah’ın annesi ile ciğer parçalıyoruz kıyılarında hayatın. Bak; Berkin, kara yağız inadını sınır dışına vurdu, direnişin onurlu şiirini destanlaştırdı. Korkusuz bir yürekle 12 yaşında eve sıcak ekmek götürmenin çabasında sataşıyor işte polisine ve o korkak boş kovan kahramanlarına.
Alıp başını gitti o gül yüzlü çocuklar, sen yurt olamadın, kol kanat geremedin. Ağacını sevdik, kuşlarını koruduk, ormanlarında meşe olduk, ırmaklarının kıyısında çakıl taşı… Dilimizde süngü yanıklı izler duruyor hala. Düşlerimizi çocuk masallarına yatırdık. Kemiklerimize toprak bulaştı, alnımız çizgi çizgi depreşti, yandık, yakıldık ama yakınmadık. Elimizi esirgemedik taşın altından, kanadık ama kanatmadık, kardeş halkımızın barış sevgisini. Şimdi durakla ey zaman artık sataşma bize. Artık yeter deme vaktine eriştik, olgunlaştık. Eridik, ezildik, eksildik…
Yeni doğumlarla çoğaldık, biz çoğaldıkça senin öldürme siyasetin çoğaldı. Ama kederimizin kaçakçısı olmadık. Şimdi başımızı boynumuzun temelinden yükseltiyoruz, açık bir dille söylüyoruz, “ sataşıyoruz “ sana ey düzen… Sataşıyoruz… Deniz Gezmiş için, Mahir Çayan İbrahim Kaypakkaya, Yılmaz Güney, adını bilmediğimiz ve anı defterimizde yankılı şarkılar okuyan herkes için, sana sataşıyoruz eyyyy hat…
hasansaglam@gmail.com

3181