Cuma Eylül 20, 2024

Siyasal İslam'ın da, ulusalcı politikaların da şansı yok

kaypakkaya-partizan
Özgür Üniversite'nin Başkanı ve yazar Fikret Başkaya, Türkiye'de modernleşmenin gerçek manada hayata geçmediğini söylüyor. Cumhuriyet'in Türkiye'de güdük kaldığını söyleyen Başkaya buna rağmen mevcut yapının görece yerine oturduğunu belirtiyor. Başkaya, bir yandan Siyasal İslam'ın bu duruma bağlı olarak başarılı olamayacağını söylerken, salt Cumhuriyet kazanımları üzerinden yürütülen bir politikanın da şansı olmadığını

 

Sizce Türkiye'de cumhuriyet hangi dinamikler üzerine ve nasıl gelişti?
Cumhuriyet kavramının farklı dillerdeki anlamları birbiriyle çok benzer. Özetle cumhuriyet, halkın öz yönetiminin olduğu bir rejime tekabül ediyor.
Türkiye'ye bakıldığında ise bir modernleşme hareketi var fakat bu harekette bir sorun var.
Batı'da modernleşme eski rejim ve onun ideolojisiyle hesaplaşmak/yıkmak anlamına gelir. Bizde ise, Osmanlı yönetici sınıfı kendi zaafının farkına vardıkça bu işten nasıl yakayı kurtaracaklarını düşünürken eskiyi yeniden üretme peşine düşüyorlar, o da olmayınca Batı'dan bir şeyler kopyalayarak devleti kurtarmaya çalışıyorlar. Aradaki fark şu; Batı'da eski rejimi yıkıp onun ideolojisiyle hesaplaşmak şeklinde gelişen bu süreç, burada “mevcut yapıyı nasıl ayakta tutabilirim” sorusuyla hareket ediyor.
Birincisi Türkiye'de bir modernite devrimi yaşanmadı. İkincisi bir aydınlanma devri de olmadı. Yani Cumhuriyet'ine eski rejimle bir hesaplaşması/yüzleşmesi olmadı.


ÖZNE SAHNEDE DEĞİL!
Halkın bu süreçteki rolü neydi?
Cumhuriyetin kurulması da benim bildiğim kadarıyla, 28 Ekim akşamı bir akşam yemeğinde Mustafa Kemal'in yarın diyor cumhuriyet ilan edeceklerini söylemesi üzerine gerçekleşiyor. Bazıları muhalefet etse de ertesi gün Cumhuriyet kuruluyor. Fakat bu değişimden halkın haberi yok. Bir rejim değişecek, ama değiştirmesi gereken aktör, yani halk sahnede yok.
Cumhuriyet “yurttaş”ı varsayar. Fransızcası “citoyen” yani, sitenin sorunlarıyla- yani kamunun işleriyle, yani politikayla ilgilenen kişi anlamın geliyor. Netice itibariyle gerçek bir cumhuriyet olması için yurttaş olmak gerekir, yurttaş olmak için yurttaş bilincini taşıyan insanlar olması lazım, fakat bizim tarihimizde bu ikisi de yok.


KATILIM YANILSAMASI
Türkiye'de yurttaş kavramı yerine daha çok vatandaş kavramı kullanılır? Bu kavramlar arasında bir ayrım var mı?
Genel olarak dil açısından arada bir fark yok. Fakat bizdeki kullanımda "vatandaş" vatana ve devlete itaat eden anlamında kullanılıyor.


DEMOKRASİ HALKIN MESELESİDİR
Bu süreç yurttaşların hakları açısından nasıl gelişti?
Bir hak senin mücadelenle, senin çabanla kazanılmış ise, senin hakkındır. Ama birileri tarafından ihsan edilmişse içi boştur ve demokrasi açısından bir değeri yoktur. İki yıldır yeni bir anayasa yapmaya çalışıyorlar, diyorlar ki "Yeni bir anaysa ile Türkiye demokratikleşecek!" Olmayacak kardeşim! Demokrasi halkın meselesidir.


HEVESLERİ KURSAKLARINDA KALACAK
AKP ile birlikte Cumhuriyet'in kazanımlarının çalındığına dair uzun süredir devam eden eleştiriler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Eğer Türkiye radikal bir aydınlanma ve modernite sürecinden geçseydi geriye dönüş yolu kapalı olurdu. Böyle bir radikal kopuş olmayınca, geriye dönüş gayet imkan dahilinde oldu.
Türkiye'de bir sürü faktör göz önüne alındığında bahsettiğimiz kesim güç kazandı ve uygun bir konjonktür yakalayınca da, bizim pek o kadar da tatmin olmadığımız sınırlı kazanımları da geriye çekmeye başladılar.
Yeni Osmanlıcılık, dini hem devlet içinde hem toplumda daha hissedilir hale getirmek, varlığı bile laiklikle alakası olmayan diyaneti kullanarak dinci gericiliği daha da dayatmak gibi bir geriye gidiş var. Bir neo-liberal teokrasi var ortada.
Benim kanaatimce,Türkiye'de cumhuriyet ne kadar güdük durumda olursa olsun yerleşmiş durumda. Şansları yok; bunların hevesi kursaklarında kalacaktır. Bizim eleştirdiğimiz her şeye rağmen bu gericilerin karşısına dikilebilecek güçlü bir damar var. Bizim gibi soldaki insanların sınırlı da olsa cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmaları gerekir.


KAZANIM POLİTİKASININ ŞANSI YOK
Cumhuriyet kazanımları üzerinden yapılacak bir politika ne kadar yeterli sizce?
O konuda bence ilke 'sahip olduğunu koruyamayanlar yeni şeyler kazanamazlar' ilkesi. Fakat, ulusalcı kesimin o düşüncenin dışına çıkmak gibi bir niyeti de yok. Biz ise bu düzeni değiştirmek istiyoruz. Belirli bir zamandaki durumu yeniden ihya etmek gibi bir amacımız yok yani.
Tarihte geriye dönüş diye bir şey yok, bulunduğun yerden daha ileri gideceksin. Dolayısıyla ben ulusalcı kesimin o düzeyde kaldığı sürece bir şansı olabileceğini düşünmüyorum.
Kesin olan şu: kapitalizm bir sürdürülemezlik duvarına çarpmış durumda. Böyle bir gerçek var. O zaman bu rotada gitmenin imkansız olduğunu anlıyoruz. O rotayı değiştireceksin. Kim değiştirecek? Bu düzenden rahatsız olan işçiler, küçük çiftçiler, entelektüeller, sanatçılar... Sonuç olarak ulusalcıların cumhuriyetin kazanımlarını savunmaları iyi bir şey, fakat onun ötesini hedeflemedikleri sürece şansları yok. Mevcut olanı muhafaza etmeye çalışan ile geriye götürmeyi amaçlayanlar... Bunlar çözüm olamaz, buradan bir şey çıkmaz.


İzmir İktisat Kongresi'nin Cumhuriyet'teki yeri ve önemi nedir sizce? Orada ortaya çıkan yol haritasını ve cumhuriyetle ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhuriyeti kuran ekip bir burjuva sınıfı üretmek istiyordu, tercihini kapitalizmden yana yapmıştı. Burjuva sınıfı zayıf olduğu için iki sorun vardı: Zaten komprador bir burjuvazi vardı ve o daha çok Ermeni ve Rum'lardan oluşuyordu. Onları büyük savaştan önce ve sonra tasfiye ettiler. Onların servetine Türk-Müslüman olanlar el koydu. Orada kapitalizm dahilinde ilerlenecek ve kalkınılacak bir rota belirlendi ve o rota bizi uzun vadede yeniden kompradorlaştıracaktı; ve nitekim yaptı da.
Türkiye 1980'den itibaren bu kalkınmacı retoriğe elveda dedi. Bu dönemden sonra fanatik bir şekilde neo-liberal politikaları benimsendi ve rejim kompradorlaşma noktasına getirildi. Komprador rejim dışarının ihtiyacına göre işler. Halbuki sen kalkınmacı olsaydın dışarıyı içeriye uyumlandırman gerekirdi. Türkiye'nin yükselen ülke olduğuna dair söylemler var, bunların bir doğruluğu yoktur. Komprador bir rejimin yükselme ihtimali yoktur çünkü.
 

KATILIM YANILSAMASI YARATILDI!
Sizce Türkiye'de cumhuriyet?

Rejimin adı cumhuriyet ama, gerçek bir cumhuriyet ile ilgisi sadece biçim, görüntü ve retorikten ibaret; yani ortada bu kavramı karşılayacak bir yapı yok. Cumhuriyete geçişte cumhuriyete ihtiyacı olanların dahili söz konusu değildi. Dolayısıyla cumhuriyetin vazgeçilmezi olan yurttaş kavramının içi boştu, çünkü yurttaş olmak için mücadele etmek gerekirdi. O bilince sahip olmak gerekirdi. Ondan sonraki hiçbir dönemeçte de yurttaşın konulara dahli mümkün olamadı.
Önemli bir nokta da cumhuriyet ilan edildiğinde yönetilenlerin durumunda hiçbir değişiklik olmadı. Halkın yönetime katıldığına ilişkin bir yanılsama yaratıldı.

Ugur Koç

1966