Cumartesi Kasım 9, 2024

Tasfiyeciliğe Karşı Mücadeleye Süreklilik Kazandırmalıyız!

kaypakkaya-partizan
Tasfiyeciliğin en belirgin özelliği proleter saflarda “kuşku” yaratmaktır. Alınan yenilgilerin faturasını, temel teorik görüşlere çıkararak, bir çırpıda geçmişin inkarcılığına soyunmaktır. Mücadele taktiklerini yeni koşullara göre şekillendirmek adı altında, mücadeleyi sınırlamaktır. Örgütlü, disiplinli çalışmayı dejenere etmektir.

 

Devrim ile karşı devrim arasındaki mücadele süreklidir. Bu mücadele kimi dönem sert ve acımasız, kimi dönem ise daha sakin bir nitelik kazanır. Proleter güçler ve müttefikleri de inişli ve çıkışlı bir yol izlerler. Bu uzun süreli kavga içinde devrimci saflarda, ideolojik planda yürütülen mücadelede, okun sivri ucu dönemsel gelişmelere uygun olarak şekillenir. Elbette ki, anti-MLM anlayışlarla hesaplaşmak proletarya için vazgeçilmez bir görevdir. Buna rağmen bazı dönemlerde proletaryanın düşünüş ve hareket tarzını bozan burjuva anlayışlardan biriyle mücadele daha bir ön plana çıkabilir.

Sınıf savaşımında ideolojik-siyasi-örgütsel planda MLM temel değerleriyle hesaplaşma içine giren, proletaryanın siyasal-iktidar perspektifini karartan, sistem içi her türlü burjuva çözüm yöntemlerini, “MLM”nin aşılarak yeni çağa uyarlaması olarak gösterilen tasviyeci anlayışlarla hesaplaşılmadan, yol almak mümkün değildir. İdeolojik gıdasını burjuva çöplüğünden alan, felsefi idealizm üzerinde temellenen, illegal çalışmaya, devrimci şiddete, proleter bir devrimci parti programına alerji duyan tasfiyeciler, her daim yığınların devrimci enerjisini uysallaştırarak pasifize etme çabası içine girerler.

12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’ndan sonra devrimci ve komünist saflarda ortaya çıkan tasfiyeciliğin ağır tahribatları hala günümüzde de artarak devam ediyor. Tabi ki tasfiyeciliğin yarattığı tüm bu tahribatlarda, uluslararası komünist hareket saflarında yaşanan kargaşalığın, “koşullar teorisi” adı altında boy gösteren tasfiyeciliğinde büyük bir etkisi vardır. Komünist ve devrimci saflardaki tasfiyeciliğin yol açtığı sonuçlar belli farklılıklar içerse de, uluslararası komünist hareket saflarında benzeri nitelikte sonuçlar doğuruyor. Rusya’da 1905 Devrimi yenilgisinden sonra Bolşevik’lerin aşağıdaki değerlendirmeleri Türkiye devrimci hareketinin yakın tarihi ve bugünkü gerçekliğiyle oldukça benzerlikler taşımaktadır.

Karşı-devrim ideolojik cephede de saldırıya geçti. Marksizm’i ‘eleştiren’, ‘baltalayan’, devrimi küçümseyen, alaya alan, devrime ihaneti öven ve ‘kişiye saygı’ perdesi altında cinsel ahlaksızlığı dile getiren bir sürü moda yazar türedi.

Felsefe alanında Marksizm’i “eleştirme”, “yeniden gözden geçirme” (revizyondan geçirme), girişimleri aldı yürüdü; ve aynı biçimde sahte bilimsel teorilerin örtüsü altında, türlü türlü dini akım başgösterdi.

Marksizm’i “eleştirmek” bir moda halini aldı. Bütün bu baylar, aralarındaki çeşitli ayrımlara karşın, tek bir ortak amaçta birleşiyorlardı: yığınları devrimden saptırmak.” (Bolşevik Partisi Tarihi, s.128-129)

Tasfiyeciliğin en belirgin özelliği proleter saflarda “kuşku” yaratmaktır. Alınan yenilgilerin faturasını, temel teorik görüşlere çıkararak, bir çırpıda geçmişin inkarcılığına soyunmaktır. Mücadele taktiklerini yeni koşullara göre şekillendirmek adı altında, mücadeleyi sınırlamaktır. Örgütlü, disiplinli çalışmayı dejenere etmektir.

Eğer bugün devrimci ve proleter saflarda örgütlenmeye, örgütlü çalışmaya, disiplinli yaşamaya karşı bir isteksizlik varsa, bu tasfiyeciliğin devrimci ve komünist saflarda bilinç düzeyinde yarattığı tahribatın en yalın ve açık göstergesidir. Faşist diktatörlüğün hüküm sürdüğü ülkelerde demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesi ancak örgütle-örgütlü mücadeleyle olur. Her kim ki özgürlük istiyorsa, örgütlü mücadeleye katılmak zorundadır.

Proleter saflarda örgüt ve disiplin konusunda taşınan tüm zaaflar, küçük burjuva düşünüş tarzının eseridir. Hem partili yaşamdan-mücadeleden söz edeceğiz ama pratikte bunun gereklerini yerine getirmeyeceğiz. Nasıl mı? Komiteler içinde yer almamıza rağmen, örgütlü bir birey olarak düşünsel planda, çalışmaya gereken katkıyı sunmayarak; yoldaşlarımızın geliştirilmesi konusunda taşınması gereken sorumluluğu taşımayarak; disiplin konusundaki zaaflı duruşumuzla; çok basit gerekçelerle, randevulara gitmeme veya toplantılara katılmama pratiğimizle; eleştiride yeteri kadar yapıcı ve yol gösterici olmamamızla; bulunduğumuz çalışma alanlarında öngörülen politikaları uygulamada yaratıcı davranmamamızla.

Tüm bu olumsuzlukların yaşandığı bir yerde, tasfiyeci anlayışlarla hesaplaşmak için uzağa gitmeye gerek yok. Öncelikle tasfiyeci düşünüş tarzının üzerimizdeki etkileriyle mücadele etmemiz gerekir. Bu mücadeleyi ne kadar önemsersek, bu hesaplaşmadan ne kadar güçlenerek çıkarsak, genel manada tasfiyeciliğe karşı mücadelede o denli etkili oluruz.

Hiç şüphesiz bunda uluslararası komünist hareketin almış olduğu yenilgi ve yeni süreci okumada, yığınların öfkesini siyasal iktidar mücadelesine yöneltmede, proleter önderlik düzeyinde yaşanan yetersizliklerin büyük bir payı vardır. Dolayısıyla değerlendirmelerimizde ortaya çıkan bu olumsuz verileri hesaba katmalıyız. Bu olumsuz verilerin küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzını beslediğini ve dolayısıyla, uluslararası planda tesfiyeciliği derinleştirdiğini görmeliyiz. Çünkü tesfiyeciliğe karşı doğru bir mücadelenin geliştirilmesi, onun uluslararası ve ülke zeminindeki ideolojik kökenlerinin açığa çıkarılarak, mahkum edilmesiyle mümkün olabilir.

Bunun için tüm faaliyetçilerin proleter, ideolojik bir bilinçle eğitilmesi öncelikli bir sorundur. Proleterleşmede sağlanan her derinleşme anti-MLM anlayışlarla hesaplaşmanın en büyük güvencesidir. Komünist parti tarihlerine baktığımızda tasfiyeciliğin boy gösterdiği dönemlerde parti içinde ve dışındaki tasfiyeci düşünüş tarzıyla hesaplaşma daha bir ön plana çıkmıştır. Bu mücadelede ideolojik planda yığınları etkileyecek tarzda olumlu sonuçların elde edilmesi için MLM evrensel ilkelerinin kavranması, yani temel teorik zeminin güçlendirilmesi ve günümüze yaratıcı bir tarzda uygulanması kilit bir önemdedir.

Tüm tasfiyecilerin ortak özelliği ideolojik planda bir dejenarasyon yaratmaktır. MLM evrensel ilkelerini, modası geçmiş teoriler olarak göstermektir. Unutmamak gerekir ki, ideolojik zeminden kopan bir işçi sınıfı, siyasal iktidar perspektifinden uzaklaşan bir parti, tüm bu saldırılara karşı olması gereken yerde duramaz. Günümüzde uluslararası komünist hareket saflarında ortaya çıkan bozulmaların, sapmaların temelinde tam da bu zayıflıklar yatmaktadır. Bu zayıflıkların olduğu yerde kitlelerin gücüne güvenilmez. MLM’nin sürekli bir gelişme içinde olduğu gerçeği kavranamaz. Bu gerçeği kavramayanlar, yaşanan değişimlerde devrimci sonuçlar değil, burjuva sonuçlar çıkarırlar. Bundan dolayıdır ki; tarihi yapan, sınıflar ve sınıf savaşımı olduğu gerçeği yadsınıyor. Proletaryanın tarihsel rolü inkar ediliyor, devrim yerine reformist -sınıf işbirlikçisi “çözümler” öneriliyor. (Bir Partizan)

1659