Cuma Eylül 20, 2024

“Varlığım Türk varlığına armağan olsun” Neden?

kaypakkaya-partizan
T.C “değerlerine” dokunuldukça Türk ırkçılığı günden güne artarak hortlamaya devam ediyor. Bunun son örnekleri okullarda her sabah zorla çocuklara okutulan “andımız”ın kaldırılmasıyla başladı. Kısa bir süre önce kaldırılmasıyla birlikte, birçok kesim Türkçülüğü öven, ırkçı, şoven söylemlerle gün yüzüne tekrar çıktılar.

 

Taksim Gezi Direnişi öncesi ve sonrasında kendisine “sosyalist-komünist” diyen birçok kurum, kuruluş, grup, parti vb. yürüttükleri anti-AKP’ci siyasetten dolayı AKP’nin yaptığı her şeye karşı çıkıyor ve bu karşı koyuşlar bazen öyle bir hal alıyor ki Kemalizm’in yedeğine düşüyorlar. Ve böylece at izi ile it izi birbirine karışıyor. Devrimciler açısından doğru olan eski ile yeniyi karşılaştırmaktır.

Adı tescillenmiş faşistlerin T.C “değerlerini” koruyor olmalarını “normal” karşılıyoruz. Ama kendilerine “sosyalist-komünist” diyenler bu “değerleri” savunduklarında durum değişiyor. Kendilerine her ne kadar “devrimci-sosyalist-komünist” deseler de aslında yürüttükleri siyaset sosyal faşist ideolojinin bir parçasıdır.

Bu anlamda genel söylemlerden biraz sıyrılıp somuta bakarsak, “andımız” kaldırıldıktan sonra kimi çevreler refleks göstererek buna karşı çıktılar.Örneğin CHP, MHP vb. partiler, elbette başı çekenler arasındaydılar. Bunların refleks göstermesi “gayet doğal” fakat kendilerine “sosyalist-komünist” diyenler açısından olunca tavır takınmak biz komünistler açısından tarihi bir görevdir.

Adı “komünist” ama kendisinin komünist ilkelerle uzaktan veya yakından hiçbir alakası olmayan TKP’nin bir yayın organı var. Elbette kendi “resmi” yayın organı olmasa da çıkardığı günlük gazete “soL” da yazılanlar TKP’yi bağlar. Çünkü günlük gazetenin yayın faaliyeti TKP’nin siyasetinin yansımasıdır. Gazete de elbette TKP’li olmayanlar da yazıyor. Fakat aralarında nasıl bir siyasi görüş farklılığı var diye sorulduğunda, kanımızca sosyal şoven tavırları arasında hemen hemen hiç bir farkın olmadığı tespiti yapılabiliriz.

***

“soL” gazetesi yazarı Yavuz Alogan 05 Kasım 2013 tarihinde “Andımız” ismiyle bir yazı yayımladı. Yazının başlığını da bu şekilde yazmış “Andımız”! Daha en başında bu “andın” kendinin olduğunu kabul ediyor. Yani “Türküm, doğruyum” ile başlayıp “varlığım Türk varlığına armağan olsun” ile biten ırkçı andı!

Daha altı-yedi yaşındaki Türk olmayan diğer halklara mensup çocuklara “varlığım Türk varlığına armağan” olsun dedirtiliyordu. Yavuz Alogan yazısında bu ırkçı, kafatasçı andı savunuyor.

Yavuz Alogan savunduğu andın genel çevresinin ne olduğu ortada. Yazar kendisini doğrulamak adına çeşitli marşlardan örnekler veriyor. Örnek verdiği marşlardan biri de Paris Komüncülerinin marşı ve şöyle diyor Alogan, “Hareket halindeki kitleler, geçmişte kalan ya da mevcut olup da fazla önemsenmeyen bir şeyi alır, ondan bir marş, bir slogan, hatta bir efsane üretirler. Hiç olmayacak bestelere güfte uydururlar. Unutulmuş, hatta bıkkınlık vermiş bir şeyi alıp dönüştürerek yüceltebilirler de. Bütün bunlar kendiliğinden olur ve hareketin o anki ihtiyaçlarına denk düşer, sonra da tarihe geçer…”

“Hareketin o anki ihtiyaçlarına denk düşen” söylemi kendisini gülünç duruma düşürmekten başka bir şey değildir. “Hareketin o anki ihtiyacı” olan marş T.C sınırları içinde yaşayan tüm ulus ve milliyetten halkların zorla okutulup “varlıklarını Türk varlığına ettiren” bir antmış!
“soL” gazetesi yazarı Yavuz Alagon’un söz konusu yazıyı yazmaya iten ise onun etkilenmesi imiş! “İlkokulda “küçüklerimikorumak, büyüklerimisaymak,” diye okuduğum andın, yarım asır sonra milyonlar tarafından meydanlarda bir mücadele sloganı olarak haykırılması şahsen beni çok etkiledi.”

Yavuz Alagon yazarken kelime oyunu da yapmaya çalışıp faşist ideolojinin sonucu olan anttan cımbızla bir yer seçip alıyor; “küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,” ve aşağıdaki alıntıda da“sosyalistlere akıl vermeyi de ihmal etmiyor!

“Hangi yöne gideceği, işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, kadınları ve gençleriyle sokağa çıkan Cumhuriyetçi kitleye sosyalistlerin önderlik etme yeteneğine ve kararlılığına bağlıdır. Andımız gibi şeyleri çocukça bulan, küçümseyen ya da alaya alan, lafzına takılan kişiden ne sosyalist ne de devrimci olur.”

Kısacası şimdi biz bu satırları yazdığımız için ne “sosyalist” oluyoruz ne de “devrimci” oluyoruz! Ama kendisi Türklüğü öven bir “andı-marşı” (adına ne derseniz deyin)savunduğu için “devrimciliği ve sosyalistliği” ile övünüyor!

AKP’nin yaptığı her şeye karşı duracağım derken ezen sınıf milliyetçiliğini övmekten de geri durmayıp sanki bugün Kürt Sorunu bitmiş de bir “Türk Sorunu” yaratılmış gibi yazıyor. Yazması yetmiyor bir de son zamanlarda her tarafta “T.C” ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” ibareli afişlerin sokakları “süslemesini” gayet “normal” karşılıyor.

“Türkiye büyük bir devrime doğru gidiyor.” Diyor Yavuz Alagon ve ekliyor “O kadar hassas konulara öylesine destursuz daldılar ki içine girdikleri labirentten çıkışları, debelendikçe gömüldükleri bataklıktan kurtuluşları yoktur. Devrim vaktidir.”

Çok “hassas” konulara girmiş ve “devrim vaktidir” diyor! Ama nasıl bir devrim bunu bilmiyoruz! Fakat yazdıklarından yola çıkarsak, yeni bir “Kemalist Devrim”den bahsediyor olsa gerek!

Bunları yazmak öncelikle bir halkın mücadelesini hiçe sayıp T.C’nin bugüne kadar sürdüğü ve devam ettirdiği asimilasyoncu politikayı savunmak demektir. Elbette bugün T.C’nin karakteri değişmemiştir. Halen aynıdır fakat kısmi anlamda da olsa belli değişmeler vardır. Ve bugün bu süreç işliyor.

Bugün bu faşist nitelikli zorla okutulan “andımız” kaldırılıyor. Ama bu birden olan bir şey değil. Kürt halkı ve onun mücadelesine destek sunan devrimciler-sosyalistler-komünistler mücadele ederek, bedeller ödeyerek bu andın kaldırılmasına vesile olmuşlardır.

“soL” gazetesinin ve TKP’nin bu yazıdaki sorumluluğuna gelince. TKP veya “SoL gazetesinin bu yazıya tavır takınmasını beklemek gibi bir durumumuz söz konusu değildir. Çünkü
mantık aynı mantıktır, şoven mantıktır. “soL” gazetesi 19 Haziran 2013’de koca bir sayfa ilan vermişti ve şöyle yazıyordu “…“Ay yıldızı esir düşmüş” bayrağını zorbanın ellerinden koparıp aldın.” Bu satırlar aynı zamanda kitle kuyrukçuluğu yapılarak“soL” gazetesini satmak adına yazılmıştır.

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş misali “soL”un anlayışa uygun bir köşe “yazarı”dır Yavuz Alagon.
T.C devletinin ırkçı söylemlerini kendine rehber edinmekle ve savunmakla devrimci-sosyalist-komünist olunmaz. “Andımız”, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sloganı, “İstiklal Marşı” “T.C” bayrağı vb. bunları ne kadar çok kitle sahiplenir ise sahiplensin onların özünde bulunan faşist niteliği değiştirmez.

06.11.2013
Yeni Dünya Gençliği

2507