12’ler; Öldüler Ama Yenilmediler! Dersim-Aliboğazı Şehitlerinin Anısına!
Ön açıklama: 24-28 Kasım 2016 tarihinde Dersim’de faşist TC devletinin gerçekleştirdiği saldırı sonucunda katledilen 12 halk savaşçısına dair aktardığımız bu yazı, “24-28 Kasım 2016 Düşman Operasyonu Değerlendirmesi, Özeleştiri ve Devrimci Sonuçlar!” başlığıyla proletarya partisinin iç yayınında yayınlanmıştır. Yazıyı haber değeri taşıdığı için kısaltarak yayımlıyoruz.
Düşman Saldırısı Öncesinde Durum
(…) Saldırı ordumuzun kış üslenmesi öncesinde gerçekleşti. Düşmanın gerillanın kış üslenimine yönelik bir saldırı gerçekleştireceği bilinmiyor değildi. Hatta yaz sürecinde, düşmanın hareket tarzından ve önceki kış üslenimlerine yönelik saldırılarından, saldırının nasıl gerçekleştirileceğine yönelik bir öngörü de söz konusuydu. Buna rağmen gerekli önlemlerin alınmayışı ve düşman saldırısının sonuç alması, askeri bir güç için hele hele bir gerilla gücü için affedilemez/bahane bulunamaz bir durum olarak değerlendirilmelidir.
… partinin ve onun önderliğinde savaşan güçlerimizin, savaş tarihimiz boyunca almış olduğu bu en fazla kayıplı –sonuç itibariyle- düşman saldırısını esas olarak partinin içinde bulunduğu durum, bunun alan ve alan önderliğine yansıması kısacası önderlik ve komutanlık olarak değerlendirmek daha doğrudur. Ki bu sadece gerilla alanına özgü değildir. Herhangi bir faaliyetin başarısı ya da başarısızlığı doğrudan o faaliyetin önderliğiyle, önderliğin sevk ve idaresiyle değerlendirilmelidir.
Düşmanın Durumu…
… Türk hakim sınıflarının kendi içlerindeki çelişkilerin had safhaya ulaştığı ve tam da bu nedenle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi olarak adlandırılan bir gelişmenin yaşandığı koşullarda, bu kapışmanın halka ve ilerici devrimci güçlere yönelik eşgüdümlü bir saldırı dalgası olarak yöneleceği çok açıktı.
Düşman, Kürt ulusal hareketi karşısında “bir yandan oyala diğer yandan saldırı konseptini hayata geçir” politikasını izlemiş; 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, Temmuz ayında saldırısını başlatmış ve bu saldırıdan sonuç da almıştır. 15 Temmuz 2016’da kendi içinde yaşadığı klik dalaşına rağmen saldırılar daha da artmıştır. Bunda darbe girişimi sonrasında kendi gücünü tahkim etmesi, halk üzerinde tahakkümünü sağlamlaştırma isteği de etkili olmuştur. Ulusal harekete yönelik saldırısından, savaşan bir güç olarak partimizin ve ordumuzun güçlerinin etkilenmemesi düşünülemezdi. Nitekim “çözüm süreci”nin bitiminden sonra bir gerçeğe dönüşyaşanmıştır.
Bu gerçeğe dönüş, faşizmin kendi içindeki kapışmayı konsolide ettiği oranda, bu kapışmayı gerekçe gösterip, halka ve devrimci güçlere saldırısının dozajını artırmakta gecikmemesiyle ortaya çıktı. Faşizm kendi içindeki dalaşı, halka ve devrimci-ilerici güçlere saldırısının manivelası olarak kullandı. …
Düşmanın bu saldırganlığı kırsal alanlarda gerilla güçlerine yönelik bir dönem ABD
emperyalizminin kullandığı “önleyici saldırı” olarak formüle edildi ve devreye sokuldu. Bu konseptle düşman en az kayıpla en fazla kayıp verdirmeyi hedefliyordu. Bunun yolu da gerilla savaşı karşısında teknik üstünlüğü son kapasitesine kadar kullanmaktan geçiyordu. Bu amaçla düşman, gerilla güçlerine karşı başta savaş uçakları olmak üzere, hava üstünlüğünü devreye soktu. T. Kürdistanı’nın birçok yerinde gerilla güçlerine yönelik başta elektronik istihbarat olmak üzere, bununla desteklenen biçimde uçaklarla bombalı saldırılar gündeme geldi. …
2016 yaz ve sonbahar sürecinde düşman, keşif uçaklarıyla istihbarat toplayıp, ardından da uçaklarla belirlediği hedeflere bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırılar sonucunda ise PKK’den ve diğer devrimci örgütlerden toplamda 100’ün üzerinde gerilla şehit düştü. Düşmanın bu hareket tarzıyla sonuç alması, onu daha fazla bu tekniği kullanmaya itti. İlk önce gerillanın noktalama ve üslenme alanlarına keşif uçağı gönderiyor, ardından bu yöntemle topladığı istihbari bilgiyi, savaş uçaklarıyla somut hedef haline getiriyordu.
Düşmanın bu hareket tarzındaki en büyük avantajını, gerilla güçlerinin hareket tarzında verdiği açıklar oluşturmaktaydı. Yaptığı açıklamalardan ve gerillanın operasyonlar sonrası çıkardığı gözlemlerden ortaya çıkan sonuç budur. Keşif uçaklarıyla özellikle belli bir hava sıcaklığının altında, gerillanın yakmış olduğu ateşi (ısı kaynakları) tespit etmesi ve uçakların tam da bu noktaları vurması bunun göstergesidir.
Normal koşullarda gerilla, keşif uçaklarına karşı önlem geliştirmiş durumdadır. Ancak yapılan hatalar, verilen açıklar, düşmanı ve onun tekniği kullanma kapasitesini ciddiye almamak vb. gerilla güçlerini sonucu imha olan bir gerçekle karşı karşıya bırakmıştır.
Düşmanın Dersim’de bu teknik üstünlüğünü kullandığı ve özellikle keşif uçaklarıyla “ısı kaynakları”nı tespit ettiği ve bu noktaları bombaladığı, gerilla güçlerimiz tarafından bilinmiyor değildi. Ancak buna rağmen, bir önlem alınmadı ve gerilla güçlerimiz “kaçınılmaz sonla” karşı karşıya kaldı. Bunun nedenleri üzerinde durmak deyim yerindeyse “göz göre göre” böyle bir sonuçla karşılaşmak elbette sorgulanmalı ve gelecekteki hataları önlemek için gereken dersler mutlaka çıkarılmalıdır.
Başta alan parti önderliği olmak üzere, bölge komutanlığı ve savaşçı bileşeni bu noktalarda mutlaka kendini ve pratiğini sorgulamalıdır. Yapılan hatalar, ortaya çıkan eksiklikler ve en önemlisi de müdahalesizlikler masaya yatırılarak gerekli ders çıkarılmalıdır. Eğer bu layıkınca yapılmazsa, savaşın ilerleyen günlerinde yeni ve daha ağır kayıplarla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır. (…)
Üslenimin Örgütlenmesi, Kampların Örgütlenmesi
…. güçlerimizin son yıllarda ilk defa … sayıda kamp örgütlendiğini belirtelim.
Bu kamplardan, … kampının taktik olarak … bir alanda örgütlenmesi kararı alınmıştır. Bu; hem önderliğin/komutanlığın hem de gerilla gücümüzün içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında oldukça cüretli bir karardı. Sonuçları itibariyle düşünüldüğünde, düşman saldırısı karşısında önemli bir riski de içinde barındırıyordu. …
Kamp örgütlenmeleri ve hazırlıklarının bitiş tarihi olarak, 15 Kasım son gün olarak belirlenmişti. Diğer bir ifadeyle kampların örgütlenmesi için her gruba bir aylık bir zaman tanınmıştı. Geçen süre içinde … kampı hariç, diğer bütün kampların ilk başta belirlenen yerleri değiştirilmiştir. Hatta … kampının yeri üç kez, … kampının yeri dört kez değiştirilmiştir. 15 Kasım tarihine gelindiğinde ise … kamp dışında … kamp bitirilememiştir. …
Yapılması gereken açıktı. Var olan durumun değerlendirilip, 15 Kasım tarihli kararı da dikkate alarak inisiyatif kullanmak ve kamp sayısını yeniden örgütlemek gerekiyordu. Ancak … bu inisiyatif geliştirilemedi ve önceden belirlenen bitiş tarihinden önemli oranda sarkıldı. Bu tarihin önemi, düşman saldırısının beklenmesine rağmen gerilla gücünü hazırlıksız yakalamasıyla birlikte değerlendirilince daha iyi anlaşılır. Sonuçtan hareketle de olsa söylenecek olan, hem komutanlığın hem de gerilla gücünün içinde bulunduğu durum, … sayıda kampın örgütlenmesi yerine … sayıda kampın örgütlenmesi, kadın ve yeni yoldaşlar hesap edilerek, bu kamp sayılarının daha aza düşürülmesiydi. Taktik olarak üslenilen kamp hariç, geriye kalan kampların bu şekilde ele alınması, hem zaman, hem emek tasarrufu hem de kampların niteliği/verimi açısından yararlı olacaktı.
Kamp örgütlenmesinin başında alınan kararın subjektif olduğu anlaşılınca bu karar yapılacak bir müdahale ile değiştirilebilirdi. …. Ancak maalesef ki bu yapılmamıştır/yapılamamıştır.
Savunmanın Örgütlenmesi
… Üslenim boyunca … ve … mıntıkalarında savunma güçleri bırakılmıştır. Savunma gücü olarak bırakılan 3 ayrı tim de savunma yerlerini sırasıyla bırakarak (kendilerince gerekçelerle) gerilla gücünün yanına gelmişlerdir. Üçüncü kez ardı ardına tekrarlanan bu pratikten sonra, savunmayı bırakıp gelen yoldaşlara “soruşturma” açılması talimatı verilmiştir. … Savunma gruplarında yer alan güçlerin birlik komutanları olarak, birim komutanları olduğu düşünülürse … gerilla gücümüz ve toplamda ordu ve parti örgütlenmemiz tarafından gerilla savaşının en temel ilkelerinden biri olan, “kendini koru düşmanı imha et” ilkesinin nasıl kavrandığı görülmektedir. Özellikle de kendini koruma yani savunma meselesini bu tarzda bir ele alış, “savunma mıntıkasını kendine göre gerekçelerle terk etme” yaklaşımı, savaşı kavrayış ve ele alış düzeyi hakkında belli bir fikir vermektedir.
Öte yandan meselenin sadece bununla sınırlı kalmadığının altı çizilmelidir. Yoldaşların bu olumsuz pratiklerine yönelik komutanlıkça anında etkili müdahale geliştirilmediğini de kaydetmek gerekir. Nitekim ancak 3. savunma grubu da savunma mıntıkasını terk ettikten sonra, soruna müdahale etmek, bunun aracı olarak da soruşturma açmak, … savaş ve savaşla ilişkilenişe dair belli bir fikir vermektedir.
Aslında bu durumun arkasında ideolojik bir yaklaşım vardır. En başta da savaşı kavrayış, düşman olgusunu kavrayış, savaşa göre konumlanma vb. vardır. … Öte yandan var olan bu olumsuz duruma müdahale etme çabalarının olduğunu da kaydetmek gerekir. Özellikle savunma gruplarının örgütlenmesinin sadece … kampı üzerinden şekillenmesinin yarattığı sorunlar nedeniyle, bu olumsuz duruma müdahale etmek için gayri resmi bir toplantı yapılmış … ve var olan durum eleştirilmiştir. Bu toplantıdan sonra … savunma gruplarının tamamının … kampından değil, diğer kamplardan da örgütlenmesi kararı alınmıştır.
Bununla birlikte şu gerçeği de kaydetmek gerekir. Kampların öngörülen tarihte bitirilememesi (15 Kasım) beraberinde gerilla gücünün konumlandığı alanı savunma için düşmanın olası indirmeler yapabileceği mıntıkaları mayınlama planının hayata geçirilmesini engellemiştir. … Bu durum sadece savunma anlamında değil, onu da içerecek biçimde düşmana daha fazla kayıp verdirme ve düşman operasyonunu durdurup geri çekilmesini sağlayabilmenin de önünde engel olmuştur.
Toplamda 24-28 Kasım düşman saldırısında savunma anlamında çıkarılacak ders, düşmanın gerilla gücünü en zayıf anında, hazırlıksız olarak yakaladığı gerçeğidir. Bu gerçek, kayıpların fazla olmasında etkili olmuştur. (…)
Düşman Saldırısı
24-28 Kasım 2016 tarihleri arasında yaşanan düşman saldırısı, düşmanın doğrudan partimize ve onun önderliğinde savaşan ordu güçlerimize karşı gerçekleşmiştir. Bu saldırının sonucunda toplam 12 Halk Savaşçısı şehit düşmüş, 1 Halk Savaşçısı da gazi olmuştur. Şehit düşmelerin bir kısmı, düşmanın yoldaşların noktalamalarına yönelik doğrudan hava saldırılarıyla, bir kısmı ise düşmanla girilen çatışmada yaşanmıştır. Düşman güçleri bu saldırıdan sonra iki uzman çavuşun öldüğünü açıklamıştır. Ki düşman, bu kayıplarından sonra arazideki güçlerini çekmiş ve saldırısını sonuçlandırmıştır.
Düşman saldırısı, önce 24 Kasım’da sabah saat 9.00’da geçiş yapan bir keşif uçağı, ardından 12.50’de uçuş yapan bir keşif uçağıyla başlamıştır. Bu keşif uçağı 14.20’de uzaklaşmış, 14.45’de ise yeniden yakınlaşmıştır. Bu sırada ikinci bir keşif uçağının da olduğu sonradan -aylar sonra- öğrenilmiştir. Düşman saat 15.00’te uçaklarla ilk saldırısını gerçekleştirmiştir. 5 dakika arayla iki büyük saldırısını (patlama) gerçekleştirdikten sonra, 15.25’de dördüncü ve son büyük saldırısını (patlama) gerçekleştirmiştir. Bu dört büyük saldırısının arasında, tahminen 8-9 füze saldırısı da yapılmıştır.
Üç büyük saldırı doğrudan doğruya yoldaşların noktalamalarına yönelik gerçekleşmiştir. Bu saldırılar sırasında özellikle noktalamalar arasındaki patikalar ya da düşmanın hareket tespit ettiği yerler füze atışlarıyla vurulmuştur. Son büyük saldırının, yoldaşların noktalarına yönelik gerçekleşen saldırıyla birlikte bulundukları noktadan uzaklaştıkları ve hava saldırısına karşı görece daha uygun olan bir noktaya çekilmelerine rağmen bu noktaya yönelik gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Bu noktada kesin olan, düşmanın –sonradan yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere- keşif uçağıyla istihbarat topladıktan ve özellikle ısı kaynağı olarak açıkladığı ateş yakılan yerleri (ve hareket tespit ettiği noktaları) tespit ettikten sonra, bu hedeflere yönelik iki uçakla hava saldırısı gerçekleştirmiş olmasıdır.
Dördüncü ve son büyük saldırı, düşmanın hava saldırısının başlamasıyla birlikte, gerilla güçlerimizin o an ki konumlanışları itibariyle kullanmadıkları bir noktaya olmuştur. Bunun anlamı düşmanın saldırılarından kurtulma imkanı bulan 4 yoldaşın hava saldırılarına karşı daha korunaklı olan bir noktaya çekilmeleridir. Ancak düşman keşif uçağıyla bu hareketliliği de tespit etmiş ve o noktayı da vurmuştur. Üçüncü ve dördüncü büyük patlamanın arasındaki 15 dakikalık fark bu şekilde açıklanabilir.
Düşmanın uçakla hava saldırısının bitmesinden sonra saat 16.00’da Kobra saldırı helikopterleriyle araziye yönelik doçka ve roket saldırıları başlamış, düşman böylelikle indirme yapacağı noktalara yönelmiştir. Bu saatten, saat 20.00’ye kadar arazi Amutka ve Akirek karakollarından yapılan havan ve obüs saldırısıyla vurulmuş ve ardından da düşman belirlediği alanlara kara güçlerini indirmiştir.
Düşmanın ön araziye indirdiği güç yaklaşık 200-250 civarındadır. Saldırı kapsamında harekete geçirdiği ve konumlandırdığı güç ise toplamda 1.000 civarındadır. …
Saldırı ilk önce kadın yoldaşların bulunduğu noktaya yönelik gerçekleştirilmiştir. Yoldaşlar saldırı anında şehit düşmüşlerdir. Kadın yoldaşlar (Ekin, Zilan ve Özlem) TİKKO savaşçısıdır. Noktada bulunan saçma ve şarapnel parçaları, saldırının bombayla gerçekleştirildiğini ya da düşmanın bu tarzda bir silahla yoldaşlara yöneldiğini göstermektedir. Düşman bu saldırısından sonra tam tersi –karşı- yöndeki yoldaşların bulunduğu noktaya yönelmiştir. Bu noktaya büyük ihtimalle kazan bombasıyla saldırılmıştır. Saldırı sonrasında ortaya çıkan tahribattan bu anlaşılmaktadır. Daha sonra başka bir noktada bulunan yoldaşlar hedef alınmıştır. Ancak yoldaşlar, dağıldıkları ve önlem aldıkları için kayıp vermemişlerdir. Son saldırı ise düşmanın ikinci noktaya saldırısından önce yoldaşların uzaklaştıkları ve sığındıkları noktaya olmuştur. Bu süre içinde düşman, aralıklarla dar bir alanda hedeflediği noktaları, patikaları uçakla vurmaya devam etmiştir.
Düşmanın ikinci saldırısını gerçekleştirdiği nokta, yoldaşların kış üslenimi için bulunduğu noktalardan biridir. … Düşman saldırısı gerçekleştiği sırada noktaya doğru koşan ve yoldaşları uyaran bir yoldaş görülmüştür. … kesin olarak bildiğimiz bu noktada, 2 yoldaşın şehit düştüğü, 4 yoldaşın ise uzaklaşmış olduğudur.
Düşmanın noktaya saldırısında 2 yoldaş şehit düşmüştür. Bu yoldaşlardan biri TİKKO Birim Komutanı Munzur, biri Ferdi’dir. Noktadan uzaklaşmış olan ve görece daha korunaklı olduklarını düşündükleri bir noktaya mevzilenen 4 yoldaştan biri parti İleri Militanı ve TİKKO savaşçısı Ahmet, diğer üç yoldaş (Orhan, Cem ve Tuncay) ise TİKKO savaşçısıdır. (…)
28 Kasım Devrimci Saldırısı
Düşman güçleri, 24 Kasım’da başlattıkları saldırıyla gerilla güçlerimize kayıp verdirmiş ve araziye indirdiği güçle araziyi denetimi altına almıştır. Bu tarihten sonra 25-26-27 Kasım’da düşman güçleri adım adım araziyi denetim altına alarak, arama ve tarama faaliyetinde bulunmuşlardır. Bu süreçte gerilla güçlerimizin bir kısmı arazideki düşman hareketliliğini gözlemlemiş, bir kısmı ise geri arazide savunma hatlarında bulunmaktadır. Düşmanın araziyi denetim altına alması, alanda bulunan gerilla güçlerimizi savunma pozisyonunda ve hareketsiz bir durumda bırakmıştır.
Bu durum gerilla savaşı mantığı içinde anlaşılır olmakla birlikte, gerilla güçlerinin üslendikleri alanda hareket kabiliyetlerinin sınırlanmış/hareket edemeyecek durumda olması son derece olumsuz olmuştur. Düşman deyim yerindeyse “beklenmedik” bir saldırıyla gerilla güçlerimizi hazırlıksız yakalamış ve bu durum beraberinde gerillanın “ruhuna” aykırı olarak, gerilla güçlerinin belli noktalarda çakılı kalmasına neden olmuştur.
Düşmanın araziyi denetim altına almasından sonra … mıntıkasında savunmada olan bir gerilla timimizin 28 Kasım’da (öncesi de olabilir) bulunduğu mıntıkayı terk ederek, (ki düşmanın bu timimizin savunmada bulunduğu mıntıkaya da saldırdığı bilinmektedir. Bu anlamıyla yoldaşların çatışarak geri çekilme ihtimali kuvvetlidir.) düşman saldırısının yoğunlaştığı ve araziyi denetim altına aldığı alana yöneldikleri anlaşılmaktadır.
3 yoldaştan oluşan bu savunma timinin komutanlığını Birim Komuta’nı bir yoldaş (Aşkın) yapmakta, 2 TİKKO savaşçısı (Bakış ve Hakan yoldaşlar) bulunmaktadır. Bu gerilla timimiz düşmanın denetim altına aldığı araziye yönelerek bir sızma eylemi gerçekleştirmişlerdir. Yoldaşlar önce sırt çantalarını uygun bir yere bırakmışlar ve hareket halinde gördükleri düşman güçlerine yönelik eylem pratiği içine girmişlerdir.
Yoldaşlar, savunma mıntıkası olarak belirlenen alandan çekildikten sonra, (bu nokta da yoldaşların çekilirken de düşmanla çatıştıkları anlaşılmaktadır. Operasyon sonrası yapılan arazi aramasında buna dair kanıtlar bulunmuştur. Düşmanın bu çatışmada da kayıp verme ihtimali vardır.) üslenim yapılan alana gelmişler ve düşmana bir saldırı eylemi örgütlemişlerdir. 28 Kasım’da öğlen saatlerinde gerçekleştirilen bu saldırıda düşmanın iki ölüsü vardır. Bu eylemle birlikte düşmanın başta yoldaşların eylemi örgütlediği noktalar olmak üzere, her tarafa yönelik yoğun bir karşı saldırı içine girdiği gözlemlenmiştir. Saldırı sonucunda düşman iki kobra helikopteri getirmiş ve güvenliğini almıştır. Yine düşman saldırının geldiğini tahmin ettiği alanı ağır silahlarla (lav, bomba atar vb.) dövmüştür. Saldırının hemen akabinde ise düşman, havanın kararmasıyla araziden gücünü çekmeye başlamıştır. Gece boyunca da aynı hareket tarzını izlemiştir.
Düşmanın böyle bir saldırıyı beklemediğini saldırı sonucunda verdiği aşırı tepkiden anlamak mümkündür. Yine araziyi denetim altına aldığını düşünürken, böyle bir saldırıyla karşılaşması, güçlerini araziden hızlı bir şekilde çekmesiyle birlikte değerlendirilmelidir. Bu durum düşmanın, onca teknik üstünlüğüne rağmen arazide gerilla karşısındaki çaresizliğine de işaret etmektedir.
Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da, yoldaşların partimizin ve ordumuzun direniş ve saldırı geleneğine uygun olarak, bu çizgiyi pratikte hayata geçirmeleri olmuştur. Bu nokta son derece önemlidir. Düşmanın gerilla güçlerimize yönelik teknik üstünlüğünü kullanarak sonuç alması ve yine arazide teknik ve cephane üstünlüğüne sahip olmasına rağmen; TİKKO savaşçılarının saldırısıyla kayıp vermesi ve hemen ardından araziden güçlerini çekmesi, onun tüm bu üstünlüğüne rağmen güçsüzlüğüne işaret etmektedir. Yoldaşlarımız bu saldırı eylemiyle, partimizin ve ordumuzun saldırı geleneğini yaşatırken aynı zamanda son süreçte Mercan ve Deşt şehitlerinin direniş geleneğinin de sürdürücüleri olmuşlardır. …
2016 Kışı/2017 Baharı
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)