Perşembe Ocak 23, 2025

15 Şubat Roja Reş (Nubar OZANYAN )

Halkların tarihinde ve yaşamında bazı günler vardır, unutulmazlar. Hatırlanmazsa ihanet, unutulursa vefasızlık olur. 15 Şubat Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi nezdinde kara bir gün olarak anılır. O kara günde uygar diye bilinen dünyanın haydutları ve bölgenin eşkıyaları, mazlum bir halkın özgürlük iradesine hain bir komployla kelepçe vurmak istediler. Özgürlüğüne sevdalı sayısız Kürt militanı, komploya karşı yaşamını bilerek ve isteyerek önderliğine armağan etti. Dünya hayretler içinde ve büyük şaşkınlıkla bu genç militanların yaşamlarına son vermelerini izledi. Anlam veremediler bu büyük eyleme. Gürül gürül akan bir nehir kenarında bedenini ateşe vermeye anlam veremez, özgürlüğün ne demek olduğunu bilmeyen “batının uygar” politikacıları. İttihatçılık zehriyle kirlenen, şovenizmle vicdansızlaşan sahte Türk solcuları da anlayamazlar yanıbaşlarındaki bir halkın görkemli özgürlük eylemini.

Bilinir ki, önderliğini yaratamayan hiçbir halk ve hiçbir sınıf hareketi stratejik olarak belirlediği amacına ulaşamaz. Özgürlüğünü eline alamayan, başarı ve zaferi yaşayamaz. Kürt halkı tarihi boyunca ilk kez özgürlüğüne bu kadar yakın oldu. Ve bu kadar sözünü güçlü söyleyen, dinleten eylemini kabul ettiren bir halk oldu. Kürt gerçekliği önderliğini yarattı, önderliği ise sözü ve eylemi zayıf olan bir halkı uyandırıp ayağa kaldırdı. Kürt kadınını hiç olmadığı kadar irade, söz ve karar sahibi yaptı. Kürtler, önderlikleri sayesinde sözlerini söyleyerek ve eylemlerini yaparak tarih sahnesinde yerlerini aldı. Hiç olmayacak kadar etkili ve görünür özne oldular.

Önderliği tutsak alınan Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi, özgürlük ideallerinden ve Devrimci Halk Savaşı’ndan vazgeçmeyerek mücadeleleriyle özgürlük ve adalet arayanlara örnek oluyor. İttihatçı faşistlerin, Kürtleri imha ve yok etme hesaplarını dağın Devrimci Halk Savaşı stratejisi boşa düşürüyor. Dün Kemal Pir’i, Mazlum Doğan’ı, Hayri Durmuş’u yutamayan katliamcılar bugün de Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nin önderi Abdullah Öcalan’ı yutamadı. Özgürlük iradesi, özgürlük düşmanlarının kursağında kaldı. Kesintisiz süren özgürlük yürüyüşü, TC devletinin hesaplarını alt üst etti. İttihatçı Kemalistler, hangi sinsi imha ve soykırım hesabına başvurduysa hangi yalan ve aldatmaca politikasını uyguladıysa da bir türlü başarılı olamadı. Kürt'ün direnişi, faşist Türk devletine dert oldu. 

Peru devriminin önderi Gonzalo’nun tutsaklığından bu yana devrim ve özgürlük düşmanları öncüleri tutsak etmenin peşine düştü. Şubat 1999’da başlayan Kürtlerin Roja Reş’i bugüne kadar devam ediyor. İmha ve inkardan, soykırım politikalarından vazgeçmeyen, İttihatçı-Kemalist gelenekten kopmayan faşist iktidar bugün de Garê’yi işgal etmeye çalıştı. İHA ve SİHA’larıyla saldırıyı başlatan eli kanlı TC ordusu, arkalarına aldıkları bölgesel Kürt yönetimiyle yeni bir imha saldırısına girişti. Gerillanın 2007 Zap Direnişi halen hafızalardadır.

Kürdistan’a sefer olur ancak zafer olmaz.

Türk savaş hükümeti, AKP-MHP ittifakı dün başaramadığını bugün başarmaya çalışıyor. Düşmanın hava ve teknik üstünlüğüne karşı kendini eğiten ve yeni koşullara göre konumlandıran gerillalar, saldırıları boşa çıkarıyor. İnanç, irade ve kararlılıkla bir kez daha yenilmezliğini ispatlıyor. Ermeni’yi, Süryani’yi, Rum’u, Kürt’ü, LGBTİ+yı, Aleviyi, kadını, ormanı yakan AKP-MHP faşist yönetimi, yarattığı cehennemde yanmaktan kurtulamayacaktır.

Ülke açlık ve zulümle kaynıyor. Çöpten yiyecek toplayan, yoksulluktan ve çaresizlikten intihar eden, bilimsel-özerk üniversite talebi nedeniyle başı eğdirilmek istenen bir ülkede yaşamından memnun olan, geleceğinden kaygı duymayan kimse kalmadı. Açlık ve yoksullukla terbiye edilmek istenenlerin başlarının öne eğilmesini isteyen faşist Saray yönetimi, dikkatleri Kürdistan’daki bitmeyen sözde güvenlik sorunlarına ve sınırlarına çekerek yarım kalan imha görevini tamamlamak istiyor. Gerillayı ve Kürt'ü imha politikasıyla sorun olmaktan çıkarmak istiyor. Dün Ermeni ve Rumları, Süryani ve Asurileri bugün ise Kürtleri soykırımla mesele olmaktan çıkarmak isteyen faşist TC devleti fena halde yanılmaktadır. Unuttukları bir şey vardır ki; işgal ve ilhak politikası özgürlük ateşini daha fazla harlamaktan öte bir rol oynamıyor. Oynamayacaktır. Gerillanın darbeleri altında yenilgiyi yaşamaktan kurtulamayacaktır. Türk ordusunun gök gürültüleri değil, gerillanın yağmurları yeşertecektir Garê’yi ve Kürdistan’ı.

Bu zulüm dünyasında tek umut halkın silahlı örgütlenmesidir. Başka hiçbir fikir hiçbir öneri ve yol bu gerçeği değiştiremez. Kürtlerin gözyaşları üzerinden kendi servetini büyütmek ve zevklerini yaşatmak isteyenler, asla muratlarına eremeyecektir. Kürt halkı hiç olmadığı kadar özgürlüğün ve mutluluğun tadını yaşıyor. Bunun sırrının da cesaret, örgütlülük, iyi savaşmak olduğunu çoktan öğrendi. Ve başka halklara öğretmeye başladı bile.

Kürdistan adına, bir parça özgür toprak aşkına Kürtler kendisi olmalıdır. Kendi askerini bile öldürmekten çekinmeyen merhametsiz düşman karşısında sırtını birbirine ve diğer mazlum halklara dayamalıdır. Unutmamak gerekir ki, bugün hem düşmanların hem de ihanetin sayısı giderek çoğalıyor. Düşman, özgür Kürt'ü değil kendi tahakkümcü tekliflerine fayda sağlayan Kürt'ü istiyor. Kendi askerine acımayan düşman Kürde asla şefkat göstermez. 

5289

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar