6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-22/public/eylul.png?itok=C1gnKTFm)
Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda bugün artık çok az,küçük rakamlarla ifade edilir duruma gelmiştir.
Cumhuriyet döneminde ekonomik kültürel siyasal bir proje olarak devletin önüne koymuş olduğu Tek Devlet,Tek Millet,Tek Dil,Tek,Bayrak olarak ifade edilen Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür ve bunun için Türkleştirme uygulamaları yürürlüğe konuldu.''Vatandaş Türkçe Konuş'' kampanyaları ile azınlıklara korku verildi.Bu yüzden Cumhuriyet tarihi azınlıkları yani Ermeni'leri,Rum'ları,Yahudi'leri yoketme tarihidir.Azınlıklar yok edilerek ulus devlet inşası süregelmiştir.1924 yılında Rum'lar için yapılan nufüs mübadelesi,1934 yılında Türkiye'de Yahudi'lere karşı yapılan saldırılar,1944 yılında azınlıklara konulan Varlık Vergisi neticesinde,Aşkaleye sürgüne gidip bir daha dönemeyenler,artık bu memlekette yaşa- ma hakkı olmadığı kanaatine vardılar.Varlık vergisinden 12 yıl sonra meydana gelen 6/7 Eylül linç,yağma, vandalizm olayları aynı zamanda cumhuriyet tarihinin en kanlı,kara lekelerinden biridir.1960 yıllarından sonra hayat hakkı tanınmayan Rum'lar Türkiye'den kitleler halinde doğup büyüdükleri toprakları terkederek Yunanistan'a göç ettiler.
AZINLIKLARA KARŞI İKTİDAR-MUHALEFET EL ELE,
1955 yılında bir İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs'ta bağımsızlık mücadelesi Kıbrıs bu nalımına sebep oldu.1955 yılında Dışişleri Bakanları düzeyinde Londra'da gerçekleşen toplantıda,Yunanistan Dışişleri Bakanı Mc Millian Stefanapulo ile Türk Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu arasında sürmektedir.İngiltere-Yunanistan-Türkiye arasında süren görüşmelerde Yunanistan self determinasyon hakkını savunmaktadır.Türkiye bu hakkın Yunanistan ile birleşme anlamına geleceği için şiddetle karşı çıktılar.Toplantı tarfların anlaşamaması yüzünden tıkandı.F.Rüştü Zorlu görüşmelerde daha etkili bir politika elde etmek için Ankara'ya şifreli bir telgraf yolladı.Bir şeylerin yapılmasını istedi.Ve toplantıyı terk etti.
F.Rüştü Zorlu'nun istediği şeylerin yapılabilmesi için MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) önceden ,CHP'lilerin yönetimde olduğu paravan Kıbrıs Türk Cemiyeti adı altında bir dernek kurdu.Görüşmelerin çıkmaza girmesi durumunda Türkiye'de yaşayan Rum'ların rehine olarak kullanılacağıını,basında çıkan ırkçı,şoven ''Kıbrıs Türk'tür,Türk kalacak'' kışkırtmaları ile önceden tasarlanan plan program çerçevesinde hareket edilecekti.
MİT mensubu Mithat Peri'nin çıkardığı DP yanlısı İstanbul Ekspres Gazetesi özel sayı ile ''Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldı'' haberi ile okuyucularına duyurdu.Olay-ların gelişim seyrine bakıldığı zaman,DP Başkanı,Başbakan Adnan Menderes Kıbrıs Türk Cemiyeti başkanı Hikmet Bil ile özel bir görüşme yaptı.Olayları başlatan,kitleleri sloganlarla galayana getiren CHP dernek yöneticileri 6/7 Eylül olaylarında bilfiil rol oynadı.Devletin başında bulunan Celal Bayar ile iktidarda olan DP Başkanı Adnan Menderes,Dışişleri Bakanı F.Rüştü Zorlu muhalefette CHP dernek yöneticilerinin katkılarıyla Devlet organizasyonu olduğu ortaya çıktı.Devlet üçlüsünün bilgi ve onayı dahilinde gerçekleşen saldırılarda ateşi tutuşturan CHP'liler oldu.Sonradan ise Kıbrıs Türk Cemiyeti 'nin, Özel Harp Daire – si'nin kurduğu bir örgütlenme olduğu ortaya çıktı.
1946 yılında hazırlamış olduğu ''azınlıklar raporu''nda çarpıcı konuların başında, İstanbul'un fethinin 500.yılına kadar İstanbul'un Türkleştirilmesi,Rum'lardan arındırılması belirtiliyordu.Çünkü 1950'li yıllarda istanbul'da seçmenlerin 1/3'ni gayri müslümler oluşturuyordu.Tek partili sistemden,çok partili düzene geçişte teşhir ve tecrit olan CHP'nin görevini DP üstleniyordu.Büyük oy çoğunluğu ile iktidara gelen DP'lilerin programında yeni bir şey yoktu.
10Yıllık iktidarı döneminde,1950 yılında Türkiye'nin Kore savaşına BM kuvvetlerine Türk Tugayı ile katıldı.Uzun tartışmalardan sonra NATO'ya üye oldular.1952 yılında NATO'nun isteği ile komünizme karşı gayri-nizami harp yapacak Seferberlik Tetkik kurulu,sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kuruldu.DP iktidarı içeride sol ve aydınlara karşı azgın terör estirdi.Behice Boran'lar Kore'ye asker gönderilmesine karşı oldukları için Barışseverler Cemiyeti kuruldu.DP hükümeti derhal kapatarak sorumlularını 15 ay hapis cezasına mahkum etti.1951 Tevkifatı denilen dönemin solcularına karşı tutuklama furyasında TKP yöneticilerine Şefik Hüsnü,Mihri Belli,Enver Gökçe,Arif Damar,Ruhi Su,Behice Boran,Şükran Karakul'ların yer aldığı 187 kişi tutuklandı.Askeri mahkemelerde yargılandılar.Bugün bile devam eden 141-142 ceza konularında yapılan ağırlaştırılmış değişilklikler hep DP iktidarının eseridir.Muhalefette iken sendikalara grev ve toplu sözleşme hakkı vereceğini ilan eden DP iktidara gelince,ilgili yasa tasarısına karşı TBMM'de onaylanmasını istemediği gibi sendikalardan gelen taleplere karşı baskı uyguladı.10 yldan fazla hapishanelerde yatan dışarı çıktıktan sonra bir fırsatını bulup Sovyetler Birliğine sığınan dünyanın tanıdığı,saygın,büyük şaiir NAZIM HİKMET RAN yine DP döneminde vatandaşlıktan çıkarıldı.
NİKO'LARIN,SİMON'LARIN,YORGO'LARIN TASFİYESİ
İki gün süren 6/7 Eylül 1955'de Rum,Ermeni,Yahudi azınlıklara karşı yürütülen saldırılar ''Atamızın evi bombalandı''haberi ile başladı.Cumhuriyet tarihinde görülmemiş 200 bin civarında olduğu tahmin edilen Başta Taksim azınlıkların oturduğu Adalar,Kumkapı Şişli,...Tünel civarında toplanan kalabalık her yeri ateşe verip,yağma yıkım,linç olaylarına giriştiler.Ev ve işyerleri,ibadet yerleri,mağazalar,vitrinler parçalanarak yollara atılıp yakıldı yıkıldı.Önlerine gelen insanlar linç edildi.Taciz,ölüm,vahşet kol gezmeye başladı.
Önceden 20 bin olan İstanbul Ekspres gazetesi tirajını 290 bine yükselterek her tarafa dağıttılar.İstanbul'da 60 bin civarında olan Rum'lar korku ve dehşet içerisinde ölümü beklediler.Kıbrıs Türktür Cemiyeti nerede Türk, nerede gayri müslüm yaşıyor hepsinin listesini almışlardı.Kimi yerlerde rum ve Ermeni evleri Haç şeklinde işaretlenmişti.Kitlelerin yetersiz olduğunu görünce ternlerle,kamyonlarla şehir dışından insanları getirip,milliyetçi propagandalar ile galyana getirdiler.Devlet tarafından örgütlenen binlerce kadın,erkek yağmacılara muhtarlardan alınan adresler verildi.Kiliseler ve işyerlerine saldırılarak talan edildi.
İstanbul dışında da cereyan eden olaylar Ankara,İzmir,Adana,Eskişehir'de devam etti. Kalabalığın içerisinde birileri hareketi yönetiyor ,nerelere saldıracaklarını gösteriyordu.Sonradan hükümetin muhalefetteki CHP ile,Kıbrıs Türktür Cemiyeti ile ortak hareket ederek saldırıları organize ettiği ortaya çıktı.Adalara giden 200-300 kişilik kalabalık bir gurup Rum,ermeni ve işyerlerini tahrip ettikten sonra polisin gözleri önünde ellerini kollarını sallayarak geri döndüler.Polisten yardım isteyen bir Rum vatandaş ''ben bugün polis değilim,Türküm''cevabını aldı.O gün polislere karakolları terketmemeleri için emir verilmişti.Yağmacılar sanki anlaşmışlar gibi hepsinin söylediği şuydu:''Canınıza zarar vgermeyeceğiz,sadece yıkıp gideceğiz''.Ama olaylar hiç de öyle olmamıştı.Bilanço çok ağır oldu.4214 ev,1004 işyeri,73 kilise,1 sinagog,2 manastır,32 rum 8 ermeni okulu,fabrika otel gibi yerlerin bulunduğu 5317 mekan saldırıya uğradı.16 Rum öldürüldü,sakat kalanlar oldu.ABD konsolosluk raporlarına göre 200 Rum kadına tecavüz edildi.
Kıbrıs olaylarını bahane edip,kitleyi harekete geçirecek bombayı atan kişinin yani Oktay Engin'in MİT görevlisi olduğu ortaya çıktı.Selanik Siyasal Bilgiler Fakültesine sözde öğrenci kılığında görevlendirilmişti.Görevi Atatürk'ün evine bombayı koymaktı.Bu görevi de yerine getirdi.Aynı kişi 1992 yılında Nevşehir'de Vali olarak atandı.7 Eylül'e kadar devam eden olaylarda akşam üzeri Olğanüstü hal ilan edildi.Geri dönmek üzere Haydarpaşa tren garına gelen insanların üzerlerinde yağmaladıkları mallar ele geçirildi.Ertesi gün Adnan Menderes olayların sorumlusu olarak solcuları,komünistleri işaret etti.Birçok insanı gözaltına aldılar.1.Şubede önceden fişlenen solcu ve komünistler adreslerinden teker teker alındılar.İstanbul'a hayatta uğramamış insanlar tutuklandı.Ölmüş,mezarda olan insanlar için tutuklama kararları çıkarıldıAziz Nesin,Nihat sargın,Boratay,Kemal Türkler,H.İzzettin Dina-mo...bunlar aylarca Harbiye'de hapiste kaldılar.44 kişi haksız yere aylarca tutuldular.Fatura aydınlara,solculara,komünistlere kesildi.
TANIKLAR VE GERÇEKLER
Olaylar o kadar korkunç boyutlara ulaşmıştı ki TBMM gündemine oturdu.Şiddetli tartışmalara sahne oldu.DP İstanbul milletvekili olan Aleksandros Haçopulos yaptığı konuşmada başından geçenleri şu şekilde anlattı:Evimin yanında polis karakolu var.Bizi tanırlar,anne ve babamı bilirler.Tahripçiler evimin içine girdiler.tamamiyle tahrip ettiler.Evimin önünde duran jandarmalar ise hiç bir müdahalede bulunmadı.Bu hadisede evim değil,tahrikçiler muhafaza edildi.Babam ve annem 80 yaşındaydı.Yataktan atılmış ve gece yarısı yatakları dahil her şeyi tahrip edilmişti.Başbakanlık müsteşarı Salih Korur evimin halini gözleriyle gördü.Saldırganların sarf ettikleri cümleler de şunlardı :''Kırın yıkın mebusun evini bedavadan para alıyor''.
Güvenlik kuvvetlerinin önlem almaması konusunda soruları cevaplayan Başbakan yardımcısı Fuat Köprülü ''bu hadiseden hükümet önceden haberdardı.Ona göre bazı tertibat da almıştı.Fakat hadisenin günü ve saati belli değildi'' diye açıklama yaparak ağzındaki baklayı çıkardı.
ABD'nin İstanbul konsolsu Arthur Richard raporunda ''polis hiç bir şey yapmadan durdu,bir sürü dükkanların yağma edilişini gözlerimle gördüm'' dedi.Trabzon milletvekili Selahattin Karayavuz 12Eylül 1955'de TBMM'de yaptığı konuş mada ''asıl safha bir tertiptir.Yunanistan'da muhterem Atatürk'ün evine atılan bomba hadisenin işaretinden başka bir şey değildir.O işaret üzerine buradaki fesat unsurları harekete geçirmiştir'' diye gerçekleri işaret ediyordu.
Fenerbahçe'nin Rum asıllı efsane oyuncusunun başına gelenler için ne dersiniz?Büyük adada bulunduğu evde saldırıya uğradı.Her gün çay içtiği,sohbet ettiği komşuları tarafından evi taşlandı.İçeri girmeye çalıştılar.Lefter silahıyla kapıda sabaha kadar nöbet tutmak zorunda kaldı.En yakın arkadaşları ''vurun şu gavura'' diye bğırıyorlardı.Lefter'in evinin basıldığını okuyan Fenerbahçe'liler hemen Kartal'dan motora binip adaya koşturdular.Evinin önünde barikat kurdular.''Sana bunu kim yaptıysa söyle haddini bildirelim'' diye isim sordular.Hepsini tek tek tanıdığı halde kimseyi ihbar etmemiş.Lefter Fenerbahçe'lilerin verdiği destekten güç almış,her toplumda böyle şey olur demiş.
Dostluk,dayanışma,ezilene yardım etme,zor günlerde destek verme ile komşusuna ihanet etme,arkadan vurma,fırsatçılık olaylarına 6/7 Eylül olaylarında insanlar tanık oldu.Bazı yerlerde bir kısım müslüman vatandaş ,hristiyan olan komşularını ihbar ederek yağmacılara yol gösterdiler.Bir kısmı ise ne pahasına olursa olsun komşularını korudu.İşte bunlardan biri olan kapıcı Mehmet bütün gece elinde Türk bayrağı ile kapının önünde oturdu.gelen kalabalıklara ''burada Rum yok'' diyerek geri çevirdi.
Markaris edebiyat öğretmeninin kendisine ''Petro bilmeni isterim Halkım adına utanıyorum ve senden özür diliyorum'' dediğini hiç bir zaman unutmadı.
Büyükada'da yanlışlıkla saldırıya uğrayan bir otelin müdürü.kaymakamı arayarak önlem alınmasını ve saldırıların durdurulmasını istemiş ; ''Kaymakamın cevabı su olmuştur :''nasıl olur sizin otel listeye dahil değildi'' demiştir. Bunun için Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ,aynı zamanda Özel Harp Da iresi başkanlığı yapmış olan Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu bir reportajında ''Ne mükemmel özel harp harekatıydı amacına da ulaştı ''demiş bir anlamda devlet organizasyonu olduğu itirafını da yapmıştı.Resmi olarak ise T B M Meclisinde 1990 yılında çıkarılan bir yasa ile idam edilen Menderes ve arkadaşlarının itibarı iade edildi.1955 yılında yaşanan olaylar bir anlamda savunuldu ve aklandı.Bugün ise R T Erdoğan bu katilleri ''demokrasi şehidi'' olarak anıyor.
Sonuç olarak :
6/7 Eylül olaylarında göçe zorlanıp,vatanlarını terk eden azınlıkların yerlerini,işgal, tehdit ile müslüman Türk burjuvazisi almıştır.Baskı ve katliamlarla dolu cumhuriyet tarihi
sadece azınlıklara değil başta Kürt ulusu ile Alevilere aydınlara,solculara ,komünistlere kendinden olmayan herkese zulüm uygulamıştır.İnsanlığa karşı işlenen suçlar ile yakın geçmişte işlenen kitle katliamları ,işlenen her cinayet için devletin önündeki tek görev yüzleşmekten başka bir çare yoktur.Aksi hallerde bu tür olayların önüne geçmek mümkün değildir.
AKP iktidarı Kürt ulusal kurtuluş mücadelesini yok etmek için Açılım veya Paket'ler ile oyalamaya zaman kazanmaya devam etmektedir.Mısır,Suriye ,Irak...ortadoğu barut fıçısına dönüşmüş durumdadır.sadece bir kıvılcım savaşların çıkmasına yeterli olacaktır.Savaşın baş kışkırtıcısı,Arap halklarının düşmanı,her mazlumun ölümünden sorumlu Recep Tayip Erdoğan (Kimyasal Recep) dır.Emperyalist devletlerin taşeronluğuna soyunan R T Erdoğan akan kandan sorumlu olup tarihin yargısı önünde elbet bir gün mutlaka hesap verecektir.
Hak ve özgürlüklerin elde edilmesi için yapılan BARIŞ görüşmelerinde süreç ha tıkandı,ha tıkanacak derken geçilen hassas süreçte Kürt özgürlük savaşçılarının Bitlis'in Ölek köyü Şehitliği ile Nusaybin Bağok dağında bulunan Ağit Suruç Şehitliklerine yapılan saldırılar ve Şehitliklerin yok edilmesi,hatta bir cenazenin çekilip çıkarılması kabul edilebilir gibi değildir.
Hiç bir dinin ,kendine insanım diyen hiç bir vicdanın kabul edebileceği bir olay değildir.Bu
vahşeti uygulayan devletten Barış,Hak,Adalet beklemek mümkün değildir.
Eylül 2013
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-11/public/yazar_0.gif?itok=bJvHmD3Y)
Agop Ekmekciyan
Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.
agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/halil_kaypakkaya-partizan_5.jpg?itok=xirD2QA8)
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/amed2014_web.jpg?itok=xTrGu69W)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/yusuf_kose_yeni_1_0.jpg?itok=j9MkEpCz)
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/halil_kaypakkaya-partizan_8.jpg?itok=fwTfQij3)
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/berdalaral1-780x470.jpg?itok=34xiPbHu)
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/sri-lanka.jpg?itok=-uOweS5Y)
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/halil_kaypakkaya-partizan_9.jpg?itok=BA0MPgQ7)
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/istepan_sahumyan.jpeg?itok=F3-rhQKu)
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/yusuf_kose_yeni_1_0.jpg?itok=j9MkEpCz)
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/kyp-cocuklar-780x470.jpg?itok=t0Y-9pVO)
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/haber-muhabir-psd.png?itok=2YlnHSus)
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)