Perşembe Nisan 24, 2025

7 Haziran'da HDP'yi Bekleyen Tehlike- Ergülen Toprak

7 Haziran’daki seçimlerden önce yanıtı en çok merak edilen soru:

“HDP yüzde 10’u aştığı takdirde barajı geçmesi engellenebilir mi?” 

Her ne kadar HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, cep telefonları için geliştirdikleri bir sistemle seçim sonuçlarının güvenliğini sağlayacaklarını söylese de, geçmiş yıllarda yaşanan şaibeli durumlar göz önünde bulundurulduğunda, 7 Haziran gecesi yaşanacakları tahmin etmek hiç de zor değil.

Anketlere göre, HDP’nin oyu yüzde 10’un biraz altında veya üzerinde görünüyor. Bu da gösteriyor ki, HDP’nin barajı geçip geçmemesi çok az bir oya bağlı olarak değişebilir.

HDP’nin barajı geçmesi halinde AKP’nin başkanlık projesinin yanı sıra tek başına iktidar olma ihtimali de ortadan kalkabilir. Bu durumda, AKP, koalisyon için diğer partilerle anlaşmak zorunda kalacağı için bütün planları alt üst olacak. İktidardan, yolsuzluk iddiaları ve hukuk dışı uygulamaların hesabının sorulmasına yönelik talepler ve girişimleri de düşündüğünüzde, AKP’nin karşı karşıya kalacağı tablonun büyüklüğü daha rahat anlaşılabilir.

Diğer yandan, HDP barajı geçerse seçimden sonra kilit parti konumuna gelebilir. Barajı geçemediği taktirde ise HDP projesi büyük bir darbe almış olacak. 

Bir başka deyişle, 7 Haziran seçimleri, iki taraf açısından da hayati bir seçim olacak. Durum böyle olunca, haliyle ortalık şaibe iddialarından geçilmiyor. Şaibe iddialarına karşı Erdoğan, “Dertleri, şimdiden seçime gölge düşürmek” dese de, geçmişte Kürt partilerinin önünün nasıl kesildiği herkesin malumu. Yüzde 10 seçim barajının hala var olması da zaten aynı zihniyetin devam ettiğinin kanıtı.

HDP, “Kürt partisi değiliz, Türkiye partisiyiz” demesine rağmen, Kürt siyaseti deyince Türkiye’de akla ilk gelen parti HDP. Diğer yandan, içindeki bileşenlerin tamamını temsil etme iddiasında olan bir parti. Bu seçimde barajı aşmak için batıdan gelecek oylar önemli olduğu için, parti yöneticileri Kürt vurgusunu öne çıkartmamaya özen gösteriyor ancak, taban ve kadro bakımından HDP’de belirleyici güç Kürtler.
 

HDP zaten devletin nezdinde de bir Kürt partisi olarak görülüyor. Üstelik HDP’nin, Türkiyeli bileşenleri etrafında toplayacak kadar etkili bir seçim kampanyası düzenlemesi de iktidar açısından kolay kolay hazmedilecek bir durum değil.

Kürt siyaseti geçmişte hiç olmadığı kadar AKP karşıtlığı üzerinden ciddi bir oy toplama gayreti içerisinde. Ve görünen o ki, bu kez bunu bir ölçüde başaracak da...

Geçmişte Kürt partilerinin yüzüne bile bakmayan, farklı partilere oy veren Kürt, Türk ve Alevi seçmen, AKP karşıtlığı nedeniyle konjonktürel nedenlerle oy kullanıp iktidarı cezalandırmak istiyor. Bu kesimler için AKP’yi cezalandırmanın en kolay yolu ise HDP’ye oy vermek.

Daha birkaç ay önce HDP’nin seçime parti olarak girme kararı, baraja takılacağı beklentisiyle en çok AKP’yi heyecanlandırırken, hiç hesapta olmayan bir şey oldu ve ömründe ilk ve belki de son kez HDP’ye oy verecek olan yüzde 2-3’lük bir seçmen kitlesi sayesinde HDP, AKP’nin kâbusu haline geldi. 

AKP’ye tepki olarak HDP’ye yönelen bu seçmen kitlesinin bir kısmı, normalde Kürtlerin demokratik hakları konusuna pek duyarlı değil. Bu kesimin seçim kampanyasında pragmatik davranmaları halinde, sandıkta oy kullanacak diğer seçmenlerden daha fazla seçim sonuçları üzerinde etkide bulunabilir. Pek çok kişinin hatırlayacağı gibi, Amerika’da her Başkanlık seçiminde Ohio’daki seçmenin, seçim sonucunu belirlemesi gibi bir etki söz konusu olabilir bu yılki parlamento seçimlerinde.

Yine de 7 Haziran’da HDP’nin ne kadar oy alacağı konusunda net bir şey söylemek mümkün olmasa da, sandık oyunları konusunda kamuoyunda oluşan şüpheyi gidermek pek kolay olacağa benzemiyor.

Erdoğan, tarafsızlığını bozup iktidar partisinin seçim kampanyasına öncülük ettiğinde ses çıkartamayan Yüksek Seçim Kurulu (YSK), HDP’nin seçim gecesi yüzde 11 - 12 veya daha yukarı oy aldığı halde barajı aştığını ilan edebilecek mi acaba?

“Devletin bekası” için Kürt partilerinin geçmişte neden baraj altında kalması gerekiyorsa, bugün iktidar açısından da aynı gerekçe söz konusu. İktidarın selameti için iktidara bağlı kurumlar geçmişte gerekeni yaptılar. 7 Haziran’da HDP’yi bekleyen tehlike tam da budur. En azından kamuoyunda böyle bir kaygının varlığı göz ardı edilemez.

Son dönemlerde, iktidar cephesinden gelen açıklamalar yeni dönemde parlamento aritmetiğinde HDP’ye yer olmadığına kanaat getirdiklerini gösteriyor.

HDP barajı geçecek kadar oy alabilir mi? Şimdiden bir şey demek mümkün değil ama seçim barajının fiili olarak yüzde 12 veya 13’e çıkartılması olasılığı, 7 Haziran gecesi için en çok korkulan senaryo.

İktidar cephesi atacağı tüm adımlarda kendileri için en kötü senaryonun gerçekleşmesinin önüne geçmeye çalışacaktır. O da, AKP iktidarının düşmesinin engellenmesidir.

Kısacası, HDP’nin barajı rahat geçmesi için barajın birkaç puan üzerinde oy alması lazım. 

Seçim gecesi YSK dışında HDP ve ajanslar da sandık başında topladıkları sonuçları yayınlayacak. Bu sonuçlar arasında çok fark olması halinde, 7 Haziran gecesi iktidar için de muhalefet için de zor bir gece olabilir.

 

51627

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar