Pazar Ocak 5, 2025

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile düzeni meşrulaştırma seçimi boykot et !

Türk devletinin en üst temsilcisini belirlemek için, 10 ağustos 2014 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir taraftan egemen kliklerin temsilcisi oldukları sermaye gruplarının çıkarlarına kullanmak iken, diğer yandan da düzenin devamlılığını sağlamaya yönelik bir oyundur. Bundandır ki, mevcut düzen partileri devletin bekasını “güçlendirmek” için yalan ve yanlış bilgilerle halkı maniple ederek bu sürece dahil etmek için bizleri bu oyunun bir tarafı yapmayı hedeflemektedirler.

Emperyalistlerin ılımlı İslam modeli ile piyasaya sürülen AKP’nin, Ortadoğu’da ve Türkiye’de mezhep çatışmalarını kışkırtarak bölgeyi ateş çemberine sokan politikalarla “ünlenen” adayı Erdoğan’ın on iki yıllık başbakanlığında halka yönelik işlediği suçların hesabı yapılamamaktadır.  AKP’nin uyguladığı ekonomik politikalarla, işçi ve emekçiler daha da yoksullaşmış, gelir dağılımındaki dengesizlik hat safhaya ulaşmış durumdadır. Alevi ve Kürt sorunu başta olmak üzere Suriye ve Irak’ta izlediği politika; kan, şiddet, katliam ve gözyaşına neden olmuştur.

Rojova’daki Kürt oluşumuna karşı Türk devletinin geleneksel ırkçı kodları ile hareket eden Erdoğan, IŞİD ve El Nusra gibi insanlık düşmanı örgütleri büyütüp besleyerek bölgedeki Kürt ve Alevi katliamına ortak olmaya devam etmektedir. Kürt ulusal sorunu çözümünde de “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi” adı altında yeni kanun maddeleri çıkararak tüm yetkileri kendi elinde toplayan Erdoğan, bir yandan Kürt hareketini tasfiye etmek için yoğunlaşırken diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı seçimi için Kürt halkının oylarına oynamaktadır. Gezi isyanın yaratığı sarsıntıyı halen üzerinde atamamış Erdoğan rüşvet, ihale yolsuzluğu ile birlikte anılır olmuştur. Kendisinin “istikbali için istiklal savaşı” olarak adlandırdığı gibi, işlediği suçlardan kurtulmanın yolu Cumhurbaşkanı olmaktan geçeceğinin hesabını yapmaktadır.

Kendisini halkın partisi olarak adlandıran CHP, Cumhurbaşkanlığı için gösterdiği “çatı” adayı ile faşist karakterini en yalın haliyle somut olarak ortaya koymuştur. Kendi faşist yapısına uygun olarak, MHP ve diğer faşist karaktere sahip partiler ile birlikte hareket eden CHP, hakim sınıflar arasındaki çatışmada kendine biçilen rolünü oynama peşindedir. Türk devletinin kurucu partisi olan CHP değişimler yaşadığını sürekli gündemde tutsa da, Kemalist faşist düzenin bir numaralı temsilciliğine rahmet okutmamaya devam ediyor. Gösterdiği adayla emperyalist patentli ılımlı İslam politikanın bölgeye uyarlanmasında efendilerinin emrine amade olduğunun mesajını gönderen CHP, MHP ve BBP ile ortaklaşması kendi karakterine uygun bir yaklaşımdır.

Avrupa’da Yaşayan Göçmen İşçiler, Emekçiler, Kadınlar ve Gençler;

Avrupa’da üç milyona yakın seçmenin bulunması mevcut AKP hükümetinin iştahını kabartmış, bundan dolayı Avrupa’da Türkiyeli göçmenlerin kaldığı kentlerde ilk defa oy kullanmalarını sağlamak için yasa çıkarılmıştır. Türkiyeli göçmenleri etkilemek isteyen AKP ve CHP birçok kente miting ve toplantılar yaparak göçmenleri bu oyunun bir parçası yapmak istiyorlar. Bilinmelidir ki, mevcut sistemde Cumhurbaşkanı kim seçilirse seçilsin değişen bir şey olmayacaktır. Egemenler Cumhurbaşkanını “demokratik yolarla halkın iradesine sunduk” söylemi ile “halkımızın Cumhurbaşkanlığı makamına güveni tamdır” imajı yaratarak devlete karşı oluşan güvensizliği yeniden güvene dönüştürme peşindedir. Seçilecek yeni Cumhurbaşkanı, biz göçmen emekçilerinin sorunlarını mı çözecek..? işçi ve emekçilerin yaşam koşullarını mı iyileştirecek..? Cezaevlerinde zulüm görenleri özgürlüğe mi kavuşturacak..? Ülkenin emperyalizmle olan bağımlılığına son mu verecek..? Aleviler, Kürtler ve diğer tüm ezilen kesimlere hak ve özgürlükler mi getirecek..? Bunun karşılığı KOCA BİR HAYIR!  Cumhurbaşkanlığı devletin ve sistemin bekasıdır. Ezilen mazlum halkın çıkarlarını temsil etmeyen, onları baskı altında tutan mevcut anayasa ve yasaların uygulanmasının kontrol merkezidir.

Dolayısıyla “kazananın” şimdiden beli olduğu, adayların bizlere sorulmadan belirlendiği bir oyunda rol almamızı bizden istiyorlar. Tüm ezilenler, ulusal, cinsel baskıya ve şiddete maruz kalanlar, inançları yasaklananlar, Ana dilde eğitim hakları elerinde alınanlar;  bizlere sunulan bu pembe oyunun ne as oyuncusu nede figüranı olmayalım, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini SANDIĞA GİTMEYEREK BOYKOT edip bu oyunu boşa çıkaralım.

DÜZEN PARTİLERİNİN OYUNUNA GELME!

HALKA KARŞI SUÇ İŞLEYEN BİR SİSTEME KAN TAŞIMA!

SANDIK BAŞINA GİTMEYEREK BU OYUNA HAYIR DE!

 

 

Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu

Konfederasyona Karkerên ji Tirkîye li Ewropa

Konföderation der Arbeiter aus der Türkei in Europa

Confederation of Workers from Turkey in Europe

La Confédération des Travailleurs de Turquie en Europe

Confederatie van Arbeiders uit Turkÿe in Europa

 
97014

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar