Cumartesi Mart 15, 2025

Ermeni soykırımını tarihçiler belirlesin yalanı :Furkan Çay

Soykırım konusu Türkiye’de tabu haline gelmişken devletlü takımının bu konu hakkındaki açıklamaları, soykırımı inkarını kemikleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan yine soykırımı konusunu tarihçilere bırakmak gerektiğinden bahsetti ve soykırımı konusunda TC devletinin resmi soykırımı tezinden bir adım öteye gidemedi. Sanki yaşamımızı belirleyen bütün gerçeklikleri bugüne kadar hep tarihçilerden öğrenmişiz gibi.
Cumhurbaşkanı’nın arşivleri tarihçilere açmaya hazırız sözleri hiç inandırıcı değildir. Çünkü bu topraklarda yaşayan her bir fert bilir ki Genelkurmay Başkanlığı’ndan soykırımıyla ilgili belge teslim almak imkansıza yakındır…

Belgeler alınsa bile daha 2011 yılında 35 vatandaşı öldüren Genelkurmay ile hesaplaşamayan iktidarın, soykırımı suçunu kabul etmesi çok da mantıklı değildir. Genelkurmaydan şu ana kadar alınan belgeler ise tarihi gerçekleri tamamenaçıklayan belgeler değildir. Bu yüzden Erdoğan’ın soykırımı ile ilgili açıklamaları yalanın her geçen gün güncellenmiş halidir.

Hayasızca, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ı 24 Nisan 2015’te Çanakkale’nin 100. yıldönümü için planladıkları etkinliğe katılmadığı için ‘nezaketsiz’ olarak nitelendirmesi de kendi uydurduğu yalana kendisini inandırdığını gösterir. Tarihi az çok bilen her insan bilir ki 24 Nisan tarihinin Çanakkale Savaşı ile hiçbir alakası yoktur.

24 Nisan nereden çıktı, diye sorarsanız cevap çok basittir. Soykırımı suçlamasından kurtulmak ve yalanlar üzerine inşa edilen Cumhuriyet’e bir yalan daha eklemektir. Sadece 25 Nisan tarihi İngiliz ve Anzak birlikleri için asıl önemli olan tarihtir. Çünkü 25 Nisan sabahı 04.30’da Gelibolu yarımadası çıkartma yapılmış; İngiliz ve Anzak birlikleri savaşta can vermiştir, bu yüzden her sene 25 Nİsan tarihinde İngiliz ve Anzakların torunları Anzak koyunda dedelerini anar.

Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Balkanlar’da yaşananlardan dolayı kimseyi suçlamıyoruz açıklaması da bir o kadar trajikomiktir. Hakkını arayan insanları, bakın biz hakkımızı aramıyoruz siz de aramayın şeklinde teselli etmeye çalışmak ancak çapsız ülkelerde genel kabul görür. Yaşananlardan dolayı acıları yarıştırmak ne kadar doğrudur?

1918 yılında Mehmet Emin Yurdakul bir konuşmasında kötü birkaç şahsın yaptıklarından Türk milletinin sorumlu tutulamayacağını, aynı şeylerin Türklere de yapıldığını belirtmiş. Bunun üzerine daha fazla yalanlara katlanamayan Mathos Nalbantyan Efendi, Türklerin savaşta ulviyet içerisinden öldüğünden, Ermenilerin ise hayvan sürüleri gibi mezellet içerisinde öldüğünden bahsetmiş, şekil bakımından farklılığına dikkat çekmiştir. Bu yüzden Ermeni davası birkaç kişinin devletin ihmali sonucu ölmesi değil, 1 milyondan fazla kişinin devletin baş aktör olduğu bir plan sonucu öldürülmesi davasıdır.

Ermeni diasporasının adalet talebinden dolayı olumsuz kampanya yürüttüğü iddiası ancak Cumhurbaşkanı riyakar insanların düşüncelerinde yer bulabilir. Diasporanın ölen 1.5 milyon insanın ölümünden dolayı hak talebi gayet meşrudur. Çünkü Nazilerin mezaliminden dolayı zarar gören insanların ailesi, akrabası, aynı din sınıfına mensup insanları; nasıl bugün Naziler’den veya Nazilerin devamı Almanya’dan hesap soruyorsa, yok edilmek istenen Ermenilerin akrabaları, ayni din kesimine sahip insanları veya adalet ve hakka hukuka inanan her insanın TC devletinden hak talep etmesi de gayet meşru ve yasaldır. Diaspora eleştirilecekse bile hak talebinden dolayı başka konulardan dolayı eleştirilebilir. Mesela diaspora bugün neden Türkiye toplumunu yeterince bilgilendirememiş ve Ermeni-Türk halklarının birbirine olan düşmanlığını önleyememiştir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve TC, gerçekten soykırımı konusu çözmek istiyorsa yapması gerekenler ortadadır:

-Türkiye, yaşananlardan dolayı derhal özür dilemeli, olayın bütün sorumluluğunu üstlenmelidir.

- Ermeni soykırımından dolayı zarar gören Ermenilerin hayatta kalanlarına ve akrabalarına tazminat verilmelidir.

- Emval-ı Metruke Kanunu’dan dolayı yaşanan gasplardan dolayı özür dilenmeli, gasp edilen malların iadesi sağlanmalıdır.

- Yaşanan insanlık suçundan dolayı zarar göre insanlara vatandaşlık verilmelidir.

 - Ermenistan-Türkiye sınırı her iki tarafın inisiyatifinde açılmalı, diplomatik ilişkilere başlanmalıdır.

 - Türkiye, dini mabedleri tamir ettirmeli, yeniden hizmete açtırmalıdır.

 - Türkiye, İttihat Terakki’ye şevkle anmaktan vazgeçmeli; kadim toprakları kan gölüne çeviren caniler olarak anmalıdır.

 Olayın vehametinden dolayı özür dilemek de son olarak bize düşer. Ermenilerin kadim topraklara dönüşünü kolaylaştırmak ölen 1.5 milyon kişinin anısına yapılacak en büyük güzelliktir.

 Hem ne demiş Voltaire:

 We owe  respect to the living but we owe only truth to the dead (Yaşayanlara saygı, ölülere sadece gerçekleri borçluyuz)
 

67937

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar