Ermeni Toplumunda Patrik Seçimi Üzerine: “Patrik Hayrig” Seni Özlüyoruz, Seni Arıyoruz!

Cumhuriyet dönemi boyunca, sıkıntılarla, engellemelerle, talimatnamelerle varlıklarını korumaya çalışan Hıristiyan halklar, bazı istisnalar dışında Anadolu’da artık varlıklarından bahsedilmezken kala kala İstanbul etrafında toplanmış bulunuyorlar.
Kilise, manastır, okullar yıkılmış veyahut bazı yerlerde camilere çevrilmişken, bazı yerlerde ise hayvan barınaklarına dönüşmüş durumdadır.
Define avcıları tarafından harabeye dönüştürülmektedir. Vakıflara, kiliselere el konularak Diyanet İşleri’ne devredilmiş ardından bu gaspa karşı açılan ve seneleri alan bıktırıcı davalara konu olmuştur. Bu elbette politik bir yaklaşımdır ve amaç Hıristiyan inancına sahip azınlıkları yaşadığı topraklardan göç etmeye zorlanmaktır.
Günümüzde bu bir devlet politikası olarak hayata geçirilirken büyük şehirlere toplanmış bulunan Hıristiyan halkın nüfusu kala kala yüz bin civarındadır. Ermenilerin nüfusu ise altmış bin kadardır. Devlet toplumu homojen (% 99.9 Türk-Sünni) gösterirken, Kürtler, Aleviler ve Hıristiyan azınlıklara bu haliyle dahi tahammülsüzlük vardır.
En son Türkiye Ermeni Patrikliği için yapılan seçimlere katılım hesaplandığında Türkiye Ermenilerinin seçimlere ilgi göstermediği anlaşılmaktadır.
Patrik seçimlerinde her seçim bir önceki seçimi aratır olmuştur. 1/4 oranında bile katılımın olmadığı bu seçimlerde, yaşanan yönetim boşluğu, kaos, seçimin protesto edilmesi gibi yaşanan üzücü durumlar Ermeni halkının hak etmediği bir durumla karşı karşıya kalmasına yol açmıştır. Ama sonuçta Türkiye Ermenileri 85. Patriği olarak Aram Maşalyan’ı seçmiştir.
Bu Durumu Yaratan Devletin Kendisidir!
Kuşkusuz Ermeni toplumunun durumu Türkiye’de yaşayan işçi, emekçi ve köylülerden farklı değildir. Demokrasinin, insan haklarının, basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı, işçi ve emekçilerin insanca yaşam koşullarından uzak kaldığı, toplumun % 20’sinin sosyal yardımlar ile yaşamaya mahkum edildiği, Kürtlere, Alevilere, kadınlara ve LGBTİ+lara saldırının arttığı ve savaşın gelip kapıya dayandığı bir düzende Ermeniler de bu düzenin içinde yaşama savaşı vermektedirler.
Ermeni toplumu bu koşullarda bir ve tek anlayış birliği içerisinde değildir. Kendi sınıf ve çevrelerin çıkarlarına hizmet eden ve yönetimde bulunan bir avuç ruhban sınıfı bugün mevcuttur.
Patrikhane yönetimini ele geçiren bir avuç işbirlikçi kesim, arkasına devleti alarak, devletin gücü ile muhaliflere gözdağı verip, muhalifleri susturmak, seçimler olmadan ve halka hesap vermeden Patriklik makamını işgal edip hiyerarşi ve kural tanımayarak, “krallık”larını sürdürmek istemektedirler.
Ateşyan’ın Ateşle Dansı Sonunu Hazırladı!
Türkiye Ermenileri Patriği’nin 1990 yılında Yerevan’da bir kaza sonucu hayatını kaybetmesinden sonra yerine Patrik Mesrop Mutafyan seçildi. Fakat alzheimer hastalığı nedeniyle 2008’den bu yana görev yapamaz duruma gelince 2010 yılında Episkopos Aram Ateşyan Patrik Vekili seçildi. 150 yıldır varlığını sürdüren Ermeni Patrikhanesi iki kademeli seçim sistemiyle Ermeni Patriğini seçmektedir.
Ermeni Millet Nizamnamesi’nde de belirtilen halkın katılımıyla, halk delegeleri, delegelerin de Patriği seçen tek kilise örneği Ermenilerde vardır.
Devlet cumhuriyet tarihi boyunca her daim Ermeni Patrikhane seçimlerine müdahalede bulunmuş “kendi adamı”nın seçilmesini istemiştir. Devletin ataması, Ermenilerin Anadolu’da soykırımını onaylayan, gerici Lozan Anlaşması’nı bile ihlal eder duruma gelmiştir. Ermenilerin sadece İstanbul’da bile kendi patriklerini seçmelerine müsaade edilmiyor. Patriği devlet kendi kayyum atamasıyla belirliyor.
M. Mutafyan’ın hastalanması dolayısıyla boşalan yere getirilen Aram Ateşyan tartışmalı patrik vekilliği görevinde bulunmuştur. Ermeni halkının çıkarları yerine, bir avuç kesimin menfaati yerine çalışmıştır. Şeffaflıktan uzak, arkasına halkı alma yerine, devleti alan ve onun üstünden muhalifleri susturmaya çalışmıştır. Korkutma ile idare etmeye çalışmışsa da bu da onun sonunu hazırlamıştır.
Bütün toplumlarda olduğu gibi sınıf çelişkisi Ermeni toplumunda da vardır. Yönetim kademesinde bulunan bir avuç imtiyazlı sınıf Ermeni toplumunun tüm zenginliklerinin, taşınmazların, arazilerin, vakıfların ve sermayenin tek sahibi olarak kendilerini görürler. Kendi sınıf çıkarları için kullanırlar.
Aram Ateşyan bu sınıfı temsil etmiş, bu zümrenin çıkarları için çalışmıştır. Bu çıkar birliğine Türk müteahhitleri de ortak olmuştur. Devletle işbirliğine kadar varmıştır. Bu yönetime karşı koyan dürüst vatandaşlar, muhalifler devlet sopasıyla susturulmak istenmiştir.
2008 yılında hastalanan artık görev yapamaz duruma gelen M. Mutafyan’ın yerine Ermeni Cemaati yeniden demokratik bir seçimle, adayların belirlenmesini ve seçime öyle seçime gidilmesini talep etmiş olsa da devlet bu duruma karşı çıkarak “Patrik hayattadır” diyerek engel olmuştur.
Patrik vekili olarak bulunan Aram Ateşyan kendini Patrik yerine koyarak, geleneklerimize ters düşen tutum ve davranışlar içerisine girmiştir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla benzer bir tavır içerisine girerek seçimlerin yapılmasına karşı çıkmıştır. Bunun için gösterilen bütün çabalara engel olmuştur. Seçimlerin yapılmadan ve belirsiz bir tarihe kadar durumun böyle devam etmesinden yana olmuştur. Süreci uzatarak zaman kazanmak için hareket etmiştir.
İçişleri Bakanlığı’nın Talimatnamesi Kayyum Atamasıdır…
- Ateşyan’ın kendini sanki seçimle göreve gelmiş Patrik yerine koyarak kimseye danışmadan kararlar alması, yetkisi olmadığı halde atamalar yapması, usulsüzlüklerde bulunması, vakıflarda dönen dolaplar vb. Ermeni toplumunda tepkiye neden olmuştu.
- Güven ortamının zedelenerek toplum içerisinde oluşan bu duruma bir ara Maşalyan “lağım kokuları geliyor” diye tepkisini dile getirmişti. Bu belirsizlik durumun ortadan kalkması için Cemaat içerisinde en kısa zamanda Ermeni toplumunu seçime götürecek “Ruhaniler Kurulu”nun seçilip Değabah (Patrik Kaymakamlığı) seçimleri kararlaştırıldı.
2017 yılında Cemaat içerisinde Ruhaniler Genel Meclisi tarafından gösterilen iki aday Karekin Bekçiyan ile Aram Ateşyan arasında yapılan seçimlerde Karekin Bekçiyan Patrikhaneyi seçime götürecek Patrik Kaymakamlığı görevine getirildi. Değabah seçildi. İçişleri Bakanlığı bu durumdan rahatsız oldu.
Kendi adayı seçimi kaybetmişti. İçişleri Bakanlığı bir talimatname göndererek, cemaatin iç işlerine müdahale etti. Kendilerinden olmayan bir adayın Değabah seçilmesini TC devleti sindiremedi.
Bir Talimatname ile “Ateşyan görevde”, “Değabah seçemezsiniz”, “Patriğiniz ölmedi” diyerek cemaatin içerisinde olan seçimin geçersiz olduğunu söyleyerek iptal etti. İçişleri Bakanlığı Patriklik Kaymakamı K. Bekçiyan’ı tanımadığını ilan etti.
Seçimlerin durdurulmasını, A. Ateşyan’ın toplumun başı olarak görevde olduğunu açıkladı. Yani A. Ateşyan’ı topluma dayattılar. Ermeni toplumunun acil seçim talebi talimatnameler ile reddedilerek kabul edilmedi.
Ama ne zaman ki patrik M. Mutafyan 8 Mart 2019 tarihinde vefat edince İçişleri Bakanlığı zorunlu olarak seçimlerin yapılmasına müsaade etti. Bu sefer de başka bir engel çıkararak. Şimdiye kadar uygulanan ve Patrik adaylarında aranan şartları değiştirerek!
Amaçlanan yurtdışından katılan ve kendilerinden olmayan adayların engellenmesiydi. Önceden uygulanan “kendisi ya da babası Türkiye vatandaşı olanlar, yurtdışında kilisede görevli olanlar” Patrik olurken; yeni seçimler için bu kural değiştirilerek “yurtdışında kilisede görevli olanlar”ın Patrik olamayacağı emri verildi.
Yurtdışında kilisede görevli bazı adaylar bu koşullara “uygun” düşmeyince seçimlerden çekilmek zorunda kaldı. Oysa son üç Patrik K. Haçaduryan, M. Mutafyan, Ş. Kalustyan yurtdışından gelerek Patrik seçilmişlerdi. Bu koşullarda özgür ve demokratik bir seçimin olamayacağına karar veren ve seçimlerde kesin kazanacağı gözüyle bakılan adaylardan K. Bekçiyan kendi isteği ile çekildi.
Talimatname ile Sebuh Çulciyan’ın aday olması engellendi. İnsanlar A. Ateşyan ile S. Maşalyan arasında tercih yapmaya zorlandı. Halk tepkisini verdiği oylarla gösterdi. A. Ateşyan hezimete uğradı. S. Maşalyan 9008, A. Ateşyan ise 3529 oyda kaldı.
Şnork Kalustyan, Ermenilerin “XX. yüzyıl Aziz”i dir…!
Bu yakıştırma bizim tarafımızdan değil, Ermeni halkı tarafından adı gibi dürüst, düzgün olan ve 82. Türkiye Ermeni Patrikliği görevinde bulunan Şnork Kalustyan için halk tarafından atfedilmiştir. Bugünkü Patrik seçimlerinde yaşanan boşluğu da göz önünde bulunduracak olursak o zaman onun kıymetini daha iyi anlamış olacağız. Şnork Kalustyan, 29 yıl gibi en uzun görevde kalmış bir kişidir.
Ermeni halkının her kesiminin saygı duyduğu, yardımsever, birleştirici mütevazi, halkın sevgisini kazanmış nadir kişilerden birisidir. Bugün dahi eğer Diaspora Ermenilerinin evlerine uğranacak olunursa onun muhakkak duvarda asılı resimlerine rastlarız.
Şnork Kalustyan, 1961 yılında vefat eden Karekin Haçaduryan’ın yerine Türkiye Ermeniler Patriği seçildi. Şnork Kalustyan’dan (hele hele şimdiki Patriklerin) çok şey öğrenilmesi gerekiyor. O kendi çıkarları veyahut çevresi için değil halkı için çalışmaktan başka amacı olmadığı için halk tarafından çok sevilmiştir. Bir önceki Patrikten kalma projelerin hepsini tamamlamıştır.
Kiliselerin, okulların yeniden bakım ve onarımlarını gerçekleştirmiştir. O, Nersesyan’ın “yol bahanesi”yle istimlak edilip, okul ve kilise yıkılınca yüzlerce yatılı çocuğun okuması için okul yaptırarak açıkta kalmalarına engel olmuştur. Okul bittikten sonra yüzlerce çocuğun yazın dinlenmesi ve tatil yapabilmesi için Adalar’da tatil kampı inşa ettirmiştir. Bugün halen yürürlükte olan bu kamp onun sayesinde açılmıştır.
En önemlisi Ş. Kalustyan Anadolu’yu karış karış gezerek yetim, kimsesiz çocukları toplayarak, İstanbul’da Ermeni okullarında anadilde eğitim almalarına ön ayak olmuştur.
Yüzlerce Ermeni ailesini aşiret baskılarından ve zorla Türkleştirme politikalarından kurtararak İstanbul’a getirmiş, iş, ev sorunlarını çözerek halkın gerçek “babası” olmuştur. Hrant Dinklerden Armenaklara, Garbis Altınoğlu’ndan Ozanyanlara kadar bu kuşaktan bugün saygın, sanatkar, aydın kişiler çıkmışsa hep “Patrik Hayrig” sayesindedir.
Sonuç olarak; 85. Türkiye Ermenileri Patriği seçilen Sahak Maşalyan’ın önünde 12 yıldır biriken ve toplumun çözülmesini bekleyen görevler bulunmaktadır.
* Patrikhane’nin kaybolan itibarının yeniden sağlanması,
* Ayırım yapmadan toplumun bütün kesimlerini birleştirici ve kucaklayıcı olunması,
* Şeffaf olunmaya dikkat edilmesi,
* Vakıfların başına yerleşen zenginlikleri kendileri için kullanan çevrelerin denetlenmesi,
* Ermeni halkının değerlerini toplum yararına kullanılmasını sağlamak,
* Başta Ortadoğu’nun en kıymetli ve büyük kiliselerinden Diyarbakır’da bulunan Surp Giragos kilisesinin tekrar açılması için bakım ve onarımının takip edilmesi,
* Kanayan yara, kendilerini Ermeni olarak gören Müslümanlaştırılmış Ermenilerin sorunlarının kabul edilerek çözülmesi,
* Patrikhane’nin olmayan tüzel kişiliğini yasal olarak sağlamak;
Birçok sorun, çare bulmak için çözüm beklemektedir. Aynı zamanda Ermeni halkının siyasi temsilcileri, aydınlar, milletvekili, yeni genç kuşak da kendi sorunu olarak görmelidir. “Sen benim patriğim değilsin” diyerek değil, bizzat cemaatin içinde olarak, yanlışların üstüne giderek yol gösterici olmalıdırlar.
Biz bunu hak etmiyoruz!
Halk sizden bunu bekliyor!
Hrant’ın gözü arkada kalmasın!

Agop Ekmekciyan
Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.
agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar

Roboski: Taammüden devlet katliami!
SORU(N)LAR “RAİSON D’ETAT”SINDAN VAZGEÇMEYEN TUTUM YALANLAR, YALANCILAR “GERÇEK” ROBOSKÎ HÂLİ AKP: “CİNAYET VAR (DA), CANİ YOK(MUŞ)”?! (S)ÂKÎL -BEYAZ- KÜRTLER MUHATAPLAR YORUM(LAR) HUKUK(SUZLUK) ADALET DEĞİLDİR! “NE OLACAK” MI? ROBOSKÎ: TAAMMÜDEN DEVLET KATLİAMI![*]
“Herkesin bir gideni vardır, İçinden bir türlü uğurlayamadığı…”[1]
Veysi Altay’ın yönettiği ‘Faîlî Dewlet’ adlı belgesel, Cizre’de 90’lı yıllarda devlet eliyle işlenmiş cinayetleri anlatır ki, Roboskî de bu “realite”den bağışık değildir…

Deli dumrul'un "kentsel dônüm"ü yada yolsuzluk rantin ikizkardesidir
“Ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz. Ya çaresizsiniz, ya da çare sizsiniz.”[1]
Şaşırmadınız, değil mi?
Şaşırmış gibi yapmanıza da gerek yok.
Ne de olsa, AKP medyasının her şeyden çok anlayan, her şeyi en iyi bilen gülücüksüz prenslerinden, her şeyi çok uzaklardan seyreden, dalgın bakışlı, nazlı prenseslerinden değilsiniz…
Yani şaşırmış gibi yapmadığınızda dolar bazında her ay banka hesabınıza geçen maaşınız tehlikeye girmez.

Yasli tarih diyor ki:"Halk iktidari ele almadikça.."
Dikkatinizi mutlaka çekmiştir; meclisteki partilerden, "Halk örgütlenip iktidar olsun, kendi kendisini yönetsin," diyen yoktur. Ne böyle bir hedefleri var, ne de felsefeleri… İstedikleri şey, halkın merdiven olması, kendilerinin de tepede oturmalarıdır.

Hozat, Altun ve Öcalan:Garbis Altınoğlu
Demir Küçükaydın ve Ayhan Bilgen'e Bir Yanıt
(Genişletilmiş versiyon)

Ocak ayında Parti ve Devrim şehitleri üzerine
İnsanlık tarihine alın teriyle emekle, yürekle, bilinç ve çizilen ideolojik güzergâhla yazılırlar. Ve bir daha yüreklerde silinmezcesine kalıcılaşırlar. Orda söz biter eylem başlar, iş başlar, insanlığa adanan, insanın özgürleşme kavgası başlatılır. Bunu kelimelerle ifade etmenin mümkünatı yoktur,

Rober Koptaş yazdı: Öcalan’ın mektubundan beklenen
Rober Koptaş, Agos’taki köşesinde KCK’nin ‘lobi’ açıklamasını yazdı: Kürt illerinde gördüğüm, Hrant Dink’in hatırasına hürmeten Ermenileri el üstünde tutan, iç savaşın etkisiyle de Ermenilerin yaşadığı acılara karşı empati duygusu geliştirmiş bir tavır oldu. Bu ileri duruşa karşın, Kürt siyasi hareketinin temsilcilerinin Ermeni meselesinde daha ikircikli bir tutum aldığı söylenebilir.

Hrant belleğimizde yasıyor...Nazaret Vartanyan
Hrant Dink 19 ocak 2007 tarihinde katledildi. Yaşamını mensup olduğu Ermenilerin tarihsel akıbetini kamuoyuna açmaya adamıştı Hrant… Ama Hrant’a tahammül edilemedi… Bundan dolayı Hrant katledildi..

Sevan bu sefer yalnız değil
Sevan Nişanyan’ın zekâsına, bilgisine ve hayat görüşüne hayran, onu merak eden biri olarak benim de yolum Şirince’den geçti. Geçen yıl Şirince’ye yaptığım birkaç aylık yolculuğun yaşamımda önemli bir yere sahip olacağını biliyordum, öyle de oldu… Ancak iz bırakan yalnızca Sevan Nişanyan’ın kendisi değildi. Sevan ile Müjde Tönbekici, kamuoyunun onlar hakkında düşündüğünün aksine ve hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim ki şahane bir aile kurmuşlar.

“Iyi” Papa mı?
“Yüreğin soğuksa,güneş de ısıtamaz.”[1]
Papa Benediktus’tan (ya da önceki Papa II. Jean Paul’den) sonra Vatikan’da ikamet eden Papa Francesco, “iyi” Papa mı?
Kanımca değil. Papalık kurumunun “iyi”si olmaz/ olamaz. Çünkü orası Vatikan’dır…
Tam da bu noktada Mohandas Karamchand Gandhi’nin, “Çoğunluğun onayı yanlışı doğru yapmaz,” saptamasının altını çizerek, Immanuel Wallerstein’ın, “Katolik olmayanlar kimin Papa olacağını umursamalı mı? Elbette,”[2] saptamasını paylaşmadığımızı belirtelim.

Bu Ne Şiddet,Bu ne Celal?(Yada Gulyabani Kim?)
“İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,Kırıklar dolar kucağına,İşte orası umudun tarlasıdır.Ve orada başaklar ağırlaştığında,Sayısız ah dökülür toprağa.”[1]
Şiir şöyle:
“gencecik cocuklardık/ milyonlar kadardık/ haykırışlarımızla türkülerimizle/ güle oynaya/ Gezi’deydik/ meydanlardaydık.
Gulyabani!/ annelerimizin masalındaydı/ zifiri karanlıktı/ çıktı geldi/ esti gürledi/ BEŞimizi yuttu/ ONİKİmizin gözünü yedi/ yetmedi organlarımızı yedi/ yetmedi/ YÜZlercemizin kolunu bacağını kafasını kırdı/ sakat bıraktı/ kimimizi komaya/ SEKiZBiNden fazlamızı yaralı kodu.

Türkiye'de paradigma değişimi ve "Derin Kürdistan aklı"
Kapitalist dönemin en önemli başarısı kitleleri gönüllü aptallaştırabilmesi, hatta köleleştirebilmesidir.Kendi çıkarlarının nerede olduğunun rasyonel bir analizini yapamadan,kitleler egemen yapının çıkarlarının kendi çıkarları olduğu yanılsamasının etkisinde ömürlerini geçirirler.Seçimlerini bu doğrultuda yaparlar,yeni nesilleri bu doğrultuda yetiştirirler.Hukukun üstünlüğüne inanırlar ve hukuk adı verilen sistem makyajının onların haklarını korumak için varolduğunu zannederler.Halbuki ezenler/ezilenler veya egemenler arası yerel/global çelişkiler suüstüne çıktığında il