Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine
Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı. Her ne kadar hareketin önderliğini bir rahip çekmiş olsa da gösteriler dini değil siyasi muhteva taşımaktadır. Ermenistan’ın geleceğini belirleyen gösterilerde, muhalefetteki siyasilerin bugüne kadar başaramadığını, muhalefeti de içine alan, halkın Kilise’nin etrafında örgütlenmesini sağladı. Bu yüzden Paşinyan’ı şimdiden çok zor günler bekliyor.
SSCB’de 15 Cumhuriyet’in teker teker ayrılıp kendi bağımsız devletlerini ilan etmelerinin ardından tarihi Ermenistan’ın bir parçası olan Artsakh Parlamentosu’nun Kendi Kaderini Tayin ederek, Ermenistan’a bağlanması talebi (Ermenistan bu talebi resmi olarak tanımadı) ile başlayan kitle gösterileri arkasından gelen 30 yıl süren Artsakh meselesi, Paşinyan’ın Artsakh’ı, Şubat 2023’de “Karabağ, Azerbaycan toprağıdır” diyerek Azerbaycan’a teslim etmesiyle trajik bir şekilde sonlanmıştı.
Fakat bugün gelinen süreçte, siyasi atmosfer, N.Paşinyan hükümetinin Ermenistan güvenliği ve geleceği için bir tehdit olarak ortaya çıktığını gösteriyor. 2020 yılında Azerbaycan, Türkiye, İsrail ve IŞİD çetelerinin saldırıları ile başlayan II. Artsakh savaşında, Artsakh’ın % 70 işgali ile sonuçlanan, birçok Artsakh şehrinin -Şuşi, Hadrut, Ağdam vb.- şehirlerinin Azerbaycan’a teslim etmek üzere planlanmış olduğunu bugün rahatça görebiliyoruz. N.Paşinyan’ın “Karabağ, Azerbaycan toprağıdır” açıklaması ile daha iyi anlaşılmaktadır. N.Paşinyan yönetimi bugün bu politikada daha da ileri giderek, tarihi-sosyal ve siyasi gerçekleri inkar ve reddetmekle kalmıyor, her geçen gün yeni yeni tavizler ile Ermenistan’ın güvenliği ve geleceğini tehlike altına atıyor.
Savaş kaybetmiş bir lider, yaptırımları imzalamış ve taviz vermekte sınır tanımayan Paşinyan ile bir avuç kliği istifa etmesi gerekirken, sınır belirleme çalışmaları sırasında Azerbaycan’ın talebi üzerine 4 köyün de “Azerbaycan’a ait” olduğunu ileri sürerek geri verilmesi istendi. Artsakh’tan sonra Ermenistan toprakları ile sırada bekleyen başka tavizlerin de ardı arkası kesilmiyor. Ama işgal edilen Jermuk ile çevre köylerinde işgal edilen toprakların geri iadesi için, hiçbir talepte bulunmayarak, karşılıksız olarak teslim edilmiş durumundadır. 2018 yılında Petrosyan-Koçaryan-Sarkisyan döneminin bütün olumsuz yanlarını, yolsuzluk, yoksulluk, rüşvet, ülkeden göç hareketlerine karşı halkın haklı taleplerine karşı Paşinyan ses oldu. Yeni yeni oluşan Ermeni oligarklarına karşı Ermeni halkının düzene karşı isyanını çok iyi kullanan, kendi çıkarları, hem de bağlı olduğu ABD-AB emperyalistlerinin lehine bir iktidar değişikliği için kullanan Paşinyan hareketinin “Kadife Devrimi”nin, bugün planlı bir hareket olduğu daha net görülmektedir.
Artsakh’ın Ermenistan’a bağlanması sürecinde (1988-1992) halkın en çok kullandığı slogan olan Azad-Angah-Hayasdan (Özgür-Bağımsız-Ermenistan) idi. Bugün ise meydanları dolduran halkın kullandığı, Ermenistan’ın güvenliği ve geleceğinin tehlikede olduğunu haykıran yüz binler Hay-Hayastan-Hayrenik (Ermeni-Ermenistan-Vatan) haykırmaya başlamıştır. Çünkü Paşinyan yönetimi Ermenistan’ın güvenliğini tehlikeye atmış, ardı arkası gelmeyen yeni yeni tavizler vermektedir. N.Paşinyan, Ermeni halkına 3000 yıldır üzerinde yaşadığı topraklara “demek ki şimdiye kadar yabancı topraklar üzerinde yaşıyormuşuz” kuşkusu yayarken, daha ilkokullarda okutulmaya başlanan Movses Khorenatsi’yi inkar edebilmiştir. Yine Ermeni Soykırımı hakkındaki kuşkulu açıklamaları dünyaca tanınmış tarihçiler Yves Thenon-Henry Morgenthau-Hans Lukas Kıeser vb. gibi tanınmış tarihçi ve yazarların soykırım çalışmalarına yönelik kuşku yaratan açıklamalarda bulunmuştur. Ermeni halkının sembollerini değiştirerek inkar ederek, Azerbaycan ve Türkiye’ye şirin görünmek için celladına aşık N.Paşinyan’ın ortaya atmış olduğu “yeni bir sayfa” safsatası, ihanet ve teslimiyet dayatma politikalarından başka bir şey değildir.
Ermenistan’da N.Paşinyan, Başur’da Barzani
Emperyalist haydutların dünyada devam eden pazarlar için egemenlik ve hegemonya savaşlarının en barbarcası Kafkaslar’da, Kürdistan’da, Filistin’de yaşanıyor. Gaz ve petrol geçen güzergahlar üzerinde yürütülen savaşlarda ezilen mazlum halklar Ermeniler-Kürtler-Filistinliler savaşa ve kâr hırsına kurban edilmektedir. Üç yıla yakındır devam eden Ukrayna-Rusya savaşının durmasını istemeyen NATO-ABD-AB güçleri İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmasından sonra aynı şekilde Gürcistan ile Ermenistan’ın da 80 yıldan fazla ekonomik-askeri-siyasi ve kültürel ilişkiler ile bağlı olduğu coğrafyadan koparılarak, Atlantik Paktı’na dahil edilmesi için olmadık çaba ve enerji sarf ettiklerini görüyoruz. Ukrayna Savaşı’nda ABD-NATO füzeleri ile Rusya’nın içlerine kadar hedeflerin vurulması planlanırken, savaşın daha da büyümesi tehlikesi ortaya çıkmıştır.
N.Paşinyan’ın iktidara gelişi ve sonrasında uygulamaya çalıştığı ABD-AB yanlısı politikaların, emperyalistler arası çelişkiden bağımsız olmadığı, N.Paşinyan yönetiminin “batı emperyalizmi” yanlısı adımlarından da anlaşılabilir. Ermenistan’da bu yüzden iktidara getirilen ABD-AB yanlısı, kullanışlı bir eleman olan N.Paşinyan, politikaları ile emperyalist efendilerinin çıkarına hizmet ettiğini göstermiştir.
NATO-ABD-AB blokunun karşısında emperyalist bir güç olan Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı işgal savaşında bugün Ukrayna topraklarının % 18’i işgal altındadır. Rusya’nın önderlik ettiği Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) içerisinde olan Ermenistan, Rusya’ya olan tepkisinden dolayı Almatı’da yapılacak savunma bakanların toplantısına katılmayarak hangi taraftan olduğunu göstermiş oldu. Gürcistan ile Ermenistan’ın NATO’ya dahil edilerek savaşa sürüklenmesi, Ermenistan’a yapılacak büyük bir kötülükten başka bir şey değildir. Aynı zamanda Ermenistan’ın AB üyeliğine de kapı aralanırken Rusya’dan koparılması hedeflenmektedir.
N.Paşinyan yönünü ABD-NATO-AB’ye çevirirken 4 Nisan’da Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Loyen, ABD Dış ilişkiler Bakanı Antony Blınken ile görüşerek hangi tarafta olduğunu netleştirmektedir. Rusya’nın tepkisini çeken bu zirve, Rusya’nın tepkisini çekince Rusya büyükelçisini geri çekerek, ilk defa Ermenistan’a nota vermiştir. Bununla sınırlı kalmayan Paşinyan’ın, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA Direktörü Yardımcısı David Cohen başkanlığında heyeti kabul etmesi, Rusya’nın dikkatlerinden kaçmamıştır. Eğer hatırlanacak olunursa Artsakh’ın teslim edilmesi ABD İstihbaratı ile görüşmelerden sonra meydana gelmişti. Artsakh’ın boşaltılmasından bir hafta önce CIA Direktörü William Burns Erivan’ı ziyaret etmiş, İngiliz İstihbaratı Başkanı Richard Moore ile de görüşmelerden sonra Artsakh’ın kaderi belirlenmiştir.
ABD-AB-NATO ve İngiltere’nin hazırladığı Paşinyan liderliğindeki hükümet tarafından, dostları İ.Aliyev işbirliği ile yürütülen Ermenistan’ın teslim planı Artsakh ile başlamıştı. Bu plan bugün Ermenistan’da tarihi, sosyal gerçekler inkar edilerek sürdürülüyor. N.Paşinyan 2018 yılında Leninagan’dan başlayan “Uzun Yürüyüş” ile Yerevan’a ulaşmış, sivil itaatsizlik eylemlerinden sonra, sokakların gücü ile iktidara yerleşmişti. N.Paşinyan bir an kendi geçmişini unutarak ele geçirmiş olduğu yargı-istihbarat ve güvenlik kurumları ile Tavuş Hareketi’ne karşı göstericilere karşı şiddet, gözaltılar ve baskılara başvurması samimiyetsiz ve iki yüzlü olduğunun göstermektedir.
Ermenistan’ın Gürcistan’a ulaşımda dört stratejik köyün Azerbaycan’a verilmesi kararı bardağı taşıran son damla olurken, Zengezur Koridoru’nun da yakın gelecekte Azerbaycan’ın tehdit şantaj ve savaş dayatmalarına karşı verilmesi halinde Ermenistan kuzeyden ve güneyden kuşatma altına alınarak, Ermenistan ulusal çıkarlarına değil, emperyalist efendileri yararına hizmet olacaktır.
Yeni bir emperyalist paylaşım savaş koşullarının her geçen gün her geçen saat hızla yükselirken, Atlantik Paktı’na karşı Rusya’nın önderlik ettiği pakt arasında herkes şimdiden yavaş yavaş yönlerini belli etmektedir. Bir NATO üyesi olan, Kafkaslarda-Orta Asya Türki Cumhuriyetleri’nde Turan hayalleri peşinde koşan Türkiye’nin egemen bir güç olarak varlığının sürdürmesi NATO yararınadır. Kafkaslar’da sorunsuz ve engelsiz ilişkilerde bulunması görevi doğrultusunda Ermenistan’da Paşinyan seçilerek iktidara getirilmesi bu yüzdendir.
Aynı şekilde Irak Kürdistanı’n da Paşinyan benzeri bir feodal-aşiret reisi olan Barzani bulunmaktadır. Kardeş Kürt’ler arasında sınırlar ve hendekler ile engelleyen, kardeş kavgasını körükleyen ve öldürmekten kaçınmayan, Rojava’da kardeş Kürtlerin kazanımlarını Kürt halkının zaferleri olarak görmeyen, işgalci ve soykırımcı bir devlet olan Türkiye ve onun lideri olan Erdoğan ve TC faşizmine her türlü yardım ve yataklıkta geri kalmayıp beraber operasyonlar yürüten, Türkiye’de Kürtlere karşı uygulanan haksızlıkları ve zulmü görmeyerek ses çıkarmayan aşiret reisi Barzani, Paşinyan ile beraber emperyalist efendilerinin vekilleri konumundadır.
Nicol Paşinyan rengini belli etti
Ermenistan başbakanı N.Paşinyan’ın skandal bir açıklama yapmadığı gün yoktur. Hele hele Rusya ile gergin ilişkilerden sonra Atlantik kanadına doğru yönelirken, diğer taraftan Ermeni ve Ermenistan tarihi, 1915 Soykırımı, Ermenistan ulusal değerleri vb. konularda inkarcı açıklamalarda bulunmaktadır. N.Paşinyan iktidarının Türkiye ve Azerbaycan ile 2020 yılından itibaren Antalya Diplomasi Formu’ndan başlayan hiçbir sonuç alınamayacağı belli olan ve bugüne kadar devam eden sözde “normalleşme“ adımlarından; muhalefetin ve tüm Ermeni halkının “Türkiye’nin kirli oyunları”na alet olunmaması uyarısını hiçe sayarak ve Türkiye ile esas olarak, Ermenistan’ın yakınlaşması adımları atarken, bugün gelinen noktada, bu politikalar Artsakh’ın işgali ile sonuçlanmış, Ermenistan’ın güvenlik sorunu çıkmış ve tavizlerin ardı arkası bitmemiştir.
N.Paşinyan iktidarının teslimiyetçi ve tavizkar politikaları karşısında
Ermenistan’da 1700 yıldan bu yana varlığını sürdüren Ermenistan Apostolik Kilisesi’nden bir rahip Bagrad Galstanian’ın başlattığı sivil itaatsizlik eylemi bugün Paşinyan hükümetini sarsarken aynı zamanda Türkiye ile Azerbaycan’ı endişelendirmektedir.
Ermenistan’da yapılan kamuoyu yoklamalarında “en büyük düşman kim sorusuna” halkın % 81’i hemen “Türkiye” derken; N.Paşinyan, Türkiye’nin tarihten gelen düşmanlığını ve “imha ve yok etme“ politikalarını, görmemezlikten gelerek halkın gerisine düşmektedir. Türkiye ile 1915 soykırımı hesaplaşması henüz olmadan “Tanıma-Tazminat-Özür Dileme” bir yana, mağdur olan Ermenistan iken cambazlıkla suçlu olarak Ermenistan olarak gösterildiği koşullarda, Türkiye ile “barış” ve “normalleşme”nin hayal olduğunu göremeyecek kadar insanın naif olması gerekiyor. Bunlar yetmiyormuş gibi bütün dünyada 100’den fazla ülke ve parlamentonun “Ermeni soykırımı yasa tasarısı”nı onaylarken, Lemkin Enstitüsü, dünyaca tanınmış yüzlerce yazar ve düşünürler, Ermeni soykırımı hakkında çalışmalar gerçekleştirmişken, Paşinyan’ın Ermeni halkı adına, “Ermeni soykırımının kuşkulu olduğu” yönündeki açıklamalarını bilinçli olduğu ve kasıtlı bir amaca hizmet ettiğini halk görmüş durumdadır.
Bu yüzden 109. yılı Zizernagaberd-Ermeni Soykırım Anıtı anmalarında Halk Paşinyan ailesini yuhalamıştır. “Türk Nicol”, “soykırımcı Nicol” diyerek tepkilerini dile getirmişlerdir. Çünkü Ermeni soykırımı konusunda, hem de bir Ermenistan başbakanının “soykırım travmasını atlatmalıyız”, “soykırım kurbanlarının sayısının doğrulanması, ölüm koşullarının tespit edilmesi”, “soykırıma maruz kalan yurttaşların listesinin tamamının tespit edilmesi isteniyor” vb. şeklinde açıklamalarıyla Ermeni soykırım kurbanları belirsizleştiren açıklamaları halk tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Böylelikle soykırım gerçeği kuşkulu hale getirilmek istenmektedir.
Çünkü Türkiye ile “normalleşme“den kast edilen, Türkiye ile Azerbaycan’ın stratejik devlet planı olan Artsakh’ın “Azerbaycan’ın toprak parçası” olduğunu kabul ettirmek, dünyada Ermeni soykırımını kararlarını durdurmak, Ermeni anayasasından toprak talebi ile soykırım suçlamasının çıkarılmasıdır. Bütün bu talepler Türkiye’nin talepleridir. Nitekim Artsakh N.Paşinyan eli ile teslim edildi. Diğer taleplere yönelik adımlar atılmasının zemini hazırlanmaktadır.
Jermuk ve çevresinde işgal edilen Ermeni toprakları, Azerbaycan’da siyasi rehin olarak tutulan Artsakh yöneticileri, Azerbaycan hapishanelerinde tutsak edilen yüzlerce tutuklu askerin serbest bırakılması taleplerini cesaretle savunmayan Paşinyan, Azerbaycan’ın talebi üzerine stratejik konumdaki 4 köyü karşılıksız teslim ederken, Türkiye ile Azerbaycan tarafından el üstünde tutuluyor. Tavuş Hareketi’ne ise endişe ile bakan Azerbaycan ile Türkiye “altın yumurtlayan” bir liderden mahrum kalacakları için şimdiden kaygılanmaya başlamışlardır. “4 köy eğer verilmezse bir kez daha savaş tehdidi” mesajı vermişlerdir. Gelinen trajikomik duruma göre düşman iki devlet, “halka karşı Paşinyan’ı destekleyeceklerini” ilan etmişlerdir. Azerbaycan Milli Meclisi, Ermenistan’da olayları tartışırken, kitle gösterilerini sert dille eleştirip, Paşinyan tarafını tutmuşlardır.
Erdoğan ise Ermeni Soykırımı’na ilişkin Paşinyan’ın yeni politikalarına destek verirken, yeni perspektifinden dolayı Paşinyan’a övgülerde bulunmuştur. Tavuş Hareketi Azerbaycan ile Türkiye’yi o kadar korkutmuş olacak ki, Türkiye’de TV’lerde boy gösteren özel savaş elemanları, güvenlik “uzmanları”, gazeteciler ve yazarlar N.Paşinyan hükümetini desteklemeye hazır olduklarını dile getirmektedirler. Sözcü TV’de Nevzat Çiçek; “gerek görülürse Ermenistan’ın lideri Türk özel kuvvetleri tarafından korunmalıdır” derken, Azerbaycan’ın Paşinyan’ı desteklemek için “Ermenistan’a asker göndermeyi” teklif ettiğini iddia etmektedir.
Tüm bu koşullarda, sonuçları belli olan “barış” görüşmelerinden Ermenistan halkı yararına bir sonuç çıkacağını düşünebilir miyiz: Elbette hayır.
Kale dışarıdan değil içeriden işgal edildi
N.Paşinyan’ın, Kafkaslar’da-Ortadoğu’da katliam ve soykırımcı devletler olan Azerbaycan ile Türkiye ile ilişkilerde “çok sağlıklı diyaloğu devam etmeye hazırız”, “barış anlaşması imzalandı-imzalanacak” derken, Filistin-Gazze’de, Rojava’da bu devletlerin soykırımda oynadıkları rolü görmemezlikten geliyor. ABD’nin Ortadoğu’daki jandarması İsrail eli ile işlenen Nakba-Soykırım’da İsrail ile Azerbaycan suçlu ülkelerdir. Aynı şekilde Artsakh soykırımında ABD’nin Erivan elçisi K.Kvien “Artsakh’taki Ermenilerin Azerbaycan kontrolünde güvenli bir şekilde yaşayabileceklerini” iddia etmiş, arkasından yaşanan ve Artsakh’ın boşaltılması ile sonuçlanan Felaket’e dünya tanık olmuştu. Aynı şekilde bugün Türkiye, Irak ve Rojava Kürdistan’ında devam eden operasyonlar, toprak bütünlüğüne yapılan işgal saldırıları ortada iken, Paşinyan’ın “barış”, “normalleşme” vb. iyimserliğinde ancak art niyet aramak gerekir.
Paşinyan’ın TC hayranlığı, “1915 travmasını atlatmalıyız, kayıp vatana özlem duyulmasını bırakmalıyız, Ararat devlet armasından çıkarılmalıdır, Türkiye sınırları içerisindedir, Arakaz dağı daha büyüktür” vb. diyerek, Ermeni kimliğini ve değerlerini yeni nesillere aktarılmasının önüne geçmek için başlatılan kültürel ve sosyal yıkım için elinden gelen her şeyi yapıyor. Amaç yaşanılan 70 yıllık SSCB Ermenistan’ın inkar edilmesidir. Sosyalizm karşıtlığı ile tanıdığımız Paşinyan, Ermeni halkının 70 yıllık Sovyet Ermenistanı tarihini inkar etmekle kalmıyor, Büyük Vatanseverlik savaşında, bu zaferde büyük katkıları ile kayıplarını, savaşa damga vurmuş kahramanları unutturulmak isteniyor. N.Paşinyan böylelikle zaferin kuşaktan kuşağa devam ettirilmesine karşı çıkarken, 300.000’den fazla şehit veren bir halkın, 107 Ermeni’nin Sovyetler Birliği Kahramanlığı ile onurlandırılması vb. tarihi gerçekleri yok sayıyor.
Türkiye ile Azerbaycan, Paşinyan’nın elinin en zayıf olduğu bu günkü koşullarda, teslimiyette sınır tanımayan Paşinyan’dan isteklerinde sınır tanımıyor. Ve bu taleplerin sonu görünmüyor. En son İ.Aliyev’in Paşinyan’dan isteği “Hocalı Katliamı“ için özür dilemesi talebi oldu. Azerbaycan içerisinde iktidar çatışmalarına kurban edilen, yüzlerce kişinin ölümü binlerce kişinin topraklarından edilerek yaşanan kitlesel göç trajedisinin, insanlık suçunun faturası da Ermeni halkına kesilmek isteniyor. Dönemin Ermenistan başbakanı “Hocalı Olayı”nı, açıktan yalan olduğunu ve katliamın Azerbaycan tarafından işlendiğini söylemişti. 1992 yılında dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Mutalibov, Halk Cephesi tarafından kendisini görevden almak için provokasyon düzenlendiğini açıklamıştı. İstifa etmiş olan A.Mutalibov, Çek gazeteci Pona Mazalova ile yaptığı röportaj 2 Nisan 1992 yılında Nezavisimaya Gazetesi’nde yayınlandı. Bu röportajda A.Mutalibov “kimliği bilinmeyen Azeri çetelerini” suçladı.
Azerbaycan ile yürütülen sözde “barış” görüşmelerinde, Ermenistan halkı yararına bugüne kadar olumlu bir adım atılmazken, Paşinyan halka yalanlarını ve tavizlerini bir “zafer”miş gibi yutturmaya çalışıyor. Oysa gerçek durum böyle değildir. Kazananlar işgalciler ile soykırımdan suçlu Azerbaycan hanedanlığıdır. Bir dönem Ermeni halkı davasında önemli başarılarda imzası olan Sarkisyan-Koçaryan’lar bugün Ermeni oligarkları haline dönüşmüşlerdir. Halkın eski politikacılara güveninin kalmadığından dolayı, halk yeni umut olarak, Ermeni tarihinde ve bugünkü toplumunda çok kuvvetli olan “kilise” etrafında örgütlenmişlerdir.
Parlamento’da muhalif siyasi partiler, gazeteciler, STK’lar, Ermeni Diplomatlar Konseyi, Ermeni halkının haberi olmadan imzalanan yaptırımların devam etmesi halinde Ermenistan’ın toprak bütünlüğü ile egemenliğinin tehlikede olacağını görmüşler ve Tavuş Hareketi’ne destek vermişlerdir. Paşinyan, bir dönem Ermenistan’da “şahinler” kanadının temsilcisi Koçaryan’ın mal varlıkları ile banka hesaplarına el koymak için tehdit ederken, “en çok faydalanacak olanın da muhalif lider Koçaryan olacağı açıktır” diyerek tehlikenin nereden geleceğini görmüştür.
Sonuç olarak Azerbaycan’ın bitmek tükenmek bilmeyen arzu ve isteklerinin sonu gelmemektedir. Halen “barış” olacağı umudunu koruyan Paşinyan’dan, Aliyev’in en son isteği ise Ermenistan Anayasası’nın değiştirilmesi olmuştur. İ.Aliyev aksi halde Ermenistan ile “barış“ anlaşmaları imzalamayacağını söyleyerek, savaştan yana olduğunu göstermiş durumdadır.
Bugün Ermenistan’da yaşanan sıkıntıların ana kaynağı Paşinyan ve kliğidir. İktidara sokak hareketleri, sokağın gücü ile geldi. Yine sokakların gücü ile gidecektir. Unutulmamalıdır kale dışarıdan değil, içeriden fethedilmiştir.
Agop Ekmekciyan
Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.
agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)