Ermeni'yim Fedai'yim
Uzun yorucu sıkıntılı bir yolculuktan sonra Gerillalar,Enternasyonal savaşçılar eşliğinde Rojava'ya ulaşıyoruz.Her şeyi unutuyor ,sevinç çığlıkları atıyoruz.
Farklı bir coğrafya'da olduğumuzun farkına varırken,aynı zamanda savaş koşullarında olduğumuzu öğreniyoruz.Savaşı kaybeden Işid çetelerinin halen gizli kitle tabanı mevcutken zaman zaman intihar saldırılarında bulunuyorlar.Qamışlı'ya gidene kadar her tarafta Asayişi oluşturan Gerilla'nın çok sıkı kontrolünden geçiyoruz.Asayişi sağlayan,gerillaların her adım başı denetlemelerine rastlıyoruz.Bazen çetelerin eylem yapmak için Türkiye'den geçerek gelirken yakalandıklarının haberlerini alıyoruz.Hemen yanıbaşımızda uzanan,kilometrelerce duvar olmasına rağmen,Türkiye destekli çeteler kendilerini patlatarak ''cennete '' gitmek için eylem yaptıklarını duyuyoruz.
Savaştan sonra ülkesini terk edip farklı yerlere kaçan 2-3 bin civarında Ermeni'nin kaldığı Qamışlı'da Surp Hagop Ermeni kilisesine ulaşıyoruz. Partizan'lar,komutanlarına en son görevlerini yerine getirmek için koşturuyorlar.Kürt-Ermeni ve dostlarının yoğun katılımın sağlandığı kilisede,cenaze törenlerinde,politikadan uzak sadece dini vecibeler yerine getirilirken Komutan için,kilisede Ermeni ve Kürt halkının mücadelesinde şehit düşmüş,özgürlük savaşçısı,vurgusu yapılıyor,artık Nubar Ozanyan '' bizim şehidimiz '' denilerek Halk tarafından sahiplenmiş,kilisede geleneklerin dışına çıkılmıştır.
Parti 45 yıllık mücadele tarihinde çeşitli ayrılık ve bölünmelere tanık olurken,en son yaşanan Parti'yi ele geçirme,ilke ve programatik görüşleri çarpıtılarak,başlatılmak istenen tasfiye süreci Partizan'ların siyasi uyanıklığı sayesinde engellenmiş,Parti tabanı,halk,yöneticiler,kadroları ile birlikte doğru yönde saflarını belirlemiştir.Ama bu yaşanan süreç sancılı olmuştur.Nubar Ozanyan'ın da içinde bulunduğu Parti Teşkilatı ile Gerillalar,Rojava'da terkedilmişlerdir.3-4 yıldan bu yana yaşanan iletişimsizlik,hiç bir yardımın ulaşmaması,yani tam anlamıyla çölde susuz bırakılmışlardır.Bu yaşanılan imha süreci,kuşatma ve kaos yaratma,kitlenin Parti'den uzaklaştırılmasını sağlamak,güvensizlik aşılamak,her zamanki bölünme ve ayrılma gibi gözükse de özünde bir devlet operasyonudur.Ama boşa çıkarılmıştır.
Bu yüzden uzun süredir hasret kaldığımız,görüşemediğimiz,dertlerine derman olamadığımız,Komutan'ını bu sancılı süreçte kaybettiğimiz,gazi ile yaralıların bulunduğu,insan yüzüne hasret kalmış yoldaşlara Rojava'da ulaşmanın buruk sevincini yaşıyoruz.Part tarihinde Genel sekreterlerini kaybetmiş,ordu komutanını kaybetmiş,mücadele tarihinde ender rastlanan bir durumdur.Buna rağmen yenilmeyen,ölümlerden doğan,ısrar eden,iddiasını sürdüren Kaypakkaya Geleneği'nin artık bu son durumdan sonra gerekli dersleri çıkarıp yoluna devam etmesini bilmelidir.Komutan'ların kolay yetişmediği,bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bir durumda siyasi ve askeri kadroların göz bebeği gibi korunması gerektiğini hayat bize zorluyor.Ama biz koruyamadık.
Soykırım 'ın Ayak İzleri...
Suriye'de yaşayan Ermeni,Süryani ve Kıldani hristiyan azınlıklar 100 yıl önceki soykırımdan çöllere Tehcir edilen Kılıç artıklarıdır.Yüz yıl önceden Osmanlı'dan çektiklerinin aynısını bugün Suriye'yi iç savaşa sürükleyen,kan gölüne çeviren tamamen Türk Devleti destekli İşid çetelerinden çekmektedir.İşid'in hakim olduğu dönemde kiliseler kapanmış,tahribata uğramış,ağır silahlarla taranmış kullanılamaz haldeyken,YPG'nin İşid çetelerinden Rojava'yı temizlemesiyle Halk'lar kendi kutsal yerlerinde ibadetlerini serbestçe yapar duruma gelmişlerdir.Kiliselerin kapılarını taranıp kalbura çevrilerek,papazların tutuklanıp kafalarının kesildiği vahşet ile halk karşı karşıya kaldıklarını anlatıyor.Kobane yolu üzerinde Tell Abyad şehrinden geçerken şehrin ortasında bugün hala muhafaza edilen,insanlığın utanç abidesi olarak muhafaza edilen İnsan kafesine rastlıyoruz.Korkunç görüntüsünden ürküyoruz.2/3 metre kare çapında olan kafeste İşid'in her cuma muhaliflerin kafasını üstelik halkı da toplayarak '' müslümanlık '' ve '' cihat '' adına kestiğini anlatıyorlar.
Adım attığımız her yerde muhakkak Ermeni'ye rastlamak mümkün oldu.Gerilla içerisinde Müslümanlaşmış Ermeni'lere fazlasıyla rastladık.Halktan,fedaisine kadar herkes bize en sıcak dostluk ile misafirperverliğini gösterdi.Müslümanlaşmış Ermeni'ler sorununun ne kadar hayati toplumsal bir sorun olduğunu canlı tanıklarından dinleyerek öğrendik.
Nubar Ozanyan'ın mezarının bulunduğu Derik Şehitliği,Türkiye Kürdistanında bulunan Mardin / Derik'in Rojava'da kalan kısmıdır.Derik halkı Muş,Sason,Batman'dan Tehcir edilen Hristiyan azınlıklardır.Bu yüzden soykırımın ayak izlerine rastlıyoruz.Cudi Dağı karşıdan görünürken,Osmanlı Türk'leri kardeş,akraba bir olan halkı bugün uzun duvar ve tel örgülerle sınır örerek ayırmışlardır.Tanımadığımız bilmediğimiz,ilk defa karşılaştığımız Ermeni halkı,tören bitiminde Nubar Ozanyanın başında toplanarak '' bize neden haber vermediniz '', '' bu bizim şehidimizdir '' diyerek sahiplenmişlerdir.40'nın Derik'te yapılmasını,önermişlerdir.Hakkari'li Avedis Parti-Ordu Karargahının önünden geçerken , durmuş '' sizleri ne zamandan beri arıyordum '' '' nasıl görüşelim '', '' niye haber vermediniz '' diye yakınmıştır.'' Evlerimizin kapısı sizlere açık ne zaman isterseniz gelebilirsiniz ''diyerek ayrılmıştır.
Rojava'da Dr.Sarkis ailesini Ermenistan'a bıraktıktan sonra tekrar Kobane'ye dönmüş görevinin başında bulunuyor.Kobane'liler Dr.Sarkis'i hiç bırakma niyetinde değiller,Sera kaniye'de Arman Silvan'lıdır.Garo ailesi,Muş'ludur..Hepsi günün birinde zulüm bitecek,tekrardan yurtlarına geri dönecekler diye sınır boylarına yerleşmişler.Ama Türk zulümü o gün bugündür bitmemiş,üstelik artarak devam etmiş.Halen yurtlarına dönmemişler.Ancak hasret gidermek için atalarının topraklarına gitmişler.Gördükleri manzaralar karşısında acı ve gözyaşı ile dönmüşler.Suriye'de yaşamaktan,bulunmaktan memun olduklarını Esad ile problemlerinin olmadığını,kendilerini en iyi şekilde ifade ettiklerini ama savaştan çok çektiklerini anlatıyorlar.
Yaralı Güvercin ; Roleda
Kürt Halk önderinin teslim alındığı,siyasi Parti temsilcilerinin tutuklandığı,köylerin,şehirlerin yıkıldığı gazetecilerin,insan hakları savunucularının tutuklu olduğu açık Türkiye cezaevinde,artık Halk kendini en iyi şekilde Özgürlük Mücadelesinde ifade eder olmuştur.Halk Gerilla olup dağlara çıkmaktan başka çıkar yol bulamamıştır.Gerilla iki kardeşin yıllar sonra Rojava 'da buluşmasına tanık oluyoruz.Önce büyük ablası Şerwin'in 15 yıl önce dağlara çıkışını büyük heyecanla dinliyoruz.Bu zaman zarfında başından geçen olaylar,yaşanılan derin hayat tecrübeleri zorluklar genç yaşına rağmen oldukça ağır başlı yapmış.Öğütlerini ses çıkarmadan dinliyorum.Sanki bizi anlatıyor misali.Bakur'dan mücadeleye,Gerilla'ya katılan Şerwin'in Ermeni olduğunu öğreniyoruz.Çifte mutluluk yaşıyor,15 yıl sonra artık büyümüş küçük kardeşi de dağlara sevdalanmış,özgürlük için Gerilla olmuş ilk defa onunla kavuşmanın sevincini yaşıyor.Yaşıyoruz.
Ablasının yolunu takip eden Roleda artık tek çare olarak Özgürlük Hareketine katılıp dağlara sevdalanıyor.Gerilla oluyor.Bakur,Başur ve Rojava'da bütün coğrafyada halkının hizmetinde bir Fedai olarak görevlerde bulunuyor.Biz de görme fırsatı buluyoruz.Ablası,kardeşini bir dakika olsun yanından ayırmıyor.Tenini kokluyor.Sarılıyor.Çünkü yaralıdır.Parti bu durumda olan Gerilla'lara özel elbise verdiğini söylüyor.En güzel yemeklerini kardeşi için hazırlıyor.Kısa da olsa senelerin hasretini gidermiş oluyorlar.Vakti gelince görevli olduğu Şengal Savunma birliklerinde yerini almak için yola koyuluyor.Ermeni Fedai geleneğini bugün de yaşatanlara tanık oluyoruz.Ermeni'yim Fedai'yim son sözü oluyor...
Rojava'da rejim devrilmiş,İşid çeteleri tarihin çöplüğüne atılmış,her şey bitmiş değildir.Demokratik devrimin görevleri,devrimin inşaası yeni başlıyor.Ekonomik sorunlar,toprak sorunu,kadın sorunu,eğitim sorunu,erkek eğemenliğne karşı duruş...hep çözülmesi gereken önemli görevler olarak önümüzde durmaktadır.Önemli olan zorun başarılmasıdır.
Agop Ekmekciyan
Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.
agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)