Filistin’e Uluslararası Destek İçin Ortak Deklarasyon
Filistin’deki son olaylar, Mescid-i Aksa’da ve Kudüs’teki komşu Cheikh Jarray Mahallesinde İsrail’in sömürgeci şiddetiyle bağlantılı olarak, Filistin davasına mümkün olan ve gerekli tüm biçimlerde daha fazla enternasyonalist desteğe ihtiyaç duyuyor.
Filistin halkının mücadelesi, tüm dünya halkları için sömürgeci baskı ve adaletsizliğe karşı direnişin simgesi haline gelmiştir. İsrail’in sömürgeci Siyonist “devleti”nin, sözde Ortadoğu’yu kontrol etmek için emperyalizmin desteğiyle Filistin’e yerleştirildiği yetmiş yıldan sonra, Filistin halkının ulusal kendi kaderini tayin etme mücadelesi hiç durmadı.
Halkın evlerinden zorla çıkarılması, tarım arazilerinin ve evlerin kamulaştırılması, çocukların dahi keyfi olarak hapsedilmesi, duvarların inşası, su kaynaklarına erişimin engellenmesi, katliamlar ve savaşlar gibi sert sömürge politikaları, Filistinlilerin teslim olmasını kışkırtmak şöyle dursun, yeni nesil yurtseverler ve savaşçıların doğmasını sağladı.
İsrail, Filistin’i haritalardan silmeyi amaçlıyor ve Filistinlilere değil sadece Yahudilere aşı planı sağlamak gibi Nazi yöntemleriyle planlı bir soykırım gerçekleştiriyor.
Bu genel bağlamda, seçim sonrası İsrail iç siyasi krizinin son aşamasında, görevden ayrılan hükümet, Müslümanlar için kutsal olan Ramazan ayı boyunca, Siyonist yerleşimci çetelerine camilere, meydanlarda namaz kılan Müslümanlara defalarca saldırttı. Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesi, bu saldırıların, yerleşimcilerin kendileri lehine bu aileleri evlerinden tahliye etmek için verildiğini düşünüyor.
Ancak Cheikh el Jarray ailelerinin namaz kılan Müslümanların direnişi ile birleşen direniş mücadelesi bozkırı yeniden alevlendirdi!
Öyle ki bu protestonun bastırılması Filistin’in dört bir yanında ve tüm dünyada öfke ve infial yarattı. Tunus, Irak ve Yemen’de olduğu gibi birçok ülkede dayanışma gösterileri düzenlendi. İtalya, İspanya, Tunus ve Güney Afrika’daki liman işçileri İsrail gemilerinin yükleme ve boşaltma operasyonlarını sabote etti. Ürdünlü protestocular polis hatlarını aştı ve Kudüs’teki göstericilere yardım etmek için eşi görülmemiş bir olay olan kitlesel olarak Batı Şeria’ya girdi. Sonunda, 18 Mayıs’ta tarihi bir genel grev tüm Filistin’i kelimenin tam anlamıyla felç etti. Bütün bunlar olurken, Gazze’de faaliyet gösteren silahlı direniş güçleri, inananlara yönelik şiddeti durdurmak için İsrail’e bir ültimatom başlattıktan sonra, nihayetinde hava limanı günlerdir felç olan Tel Aviv de dahil olmak üzere İsrail’i aralıksız füzelerle vurmaya başladı.
Bu bildirgenin imzacıları, Filistinli kadınların, gençlerin ve halkın Gazze’den Batı Şeria’ya ve İsrail’in çoğunlukta olduğu, barikatlar ve gösterilere ek olarak işgalcilerle silahlı çatışmaların yaşandığı şehirler de dahil olmak üzere Filistin İşgal Altındaki Topraklarının tüm şehirlerindeki savaşını sevinçle karşılıyorlar. Bu son etkinlik ve mücadelede özellikle kadınlar, silahlı direniş saflarından gösterilere ve sokaklardaki genel grevlere kadar mücadelenin her cephesinde yer aldı.
Halkların mücadele tarihinin zaten fazlasıyla gösterdiği gibi, sömürgecilik karşıtı kurtuluş mücadelesinin ancak silahlı halkın mücadelesiyle gerçekleşebileceğini iddia ediyoruz.
Bu nedenle İsrail’in son saldırısına karşı direnişteki önemli gelişmeyi, direnişin 12 direniş örgütünün oluşturduğu Ortak Askeri Harekat Odası ile örgütlenmesini selamlıyoruz.
– 1993’ten beri (işgalcinin meşruiyetini tanıyan) Oslo Kapitülasyon Anlaşmaları ile devam eden ve son günlerde Filistin’deki siyasi muhaliflere karşı bir tutuklama dalgasına yol açan Fetih / PNA’nın (Filistin Ulusal Yönetimi –ÇN) kötü şöhretli işbirlikçiliğini;
– Gerici rejimleri emperyalizmin hizmetinde olan; Amerika’nın himayesi altında İsrail’le ilişkileri resmi olarak normalleştiren, onlarca yıldır Filistin davasına sırtını dönmüş durumda Arap devletlerinin ihanetini;
– Aşırı sağdan sözde “sol”a kadar İsrail’i desteklemek için birleşen, emperyalist burjuvaziyi temsil eden tüm unsurların suç ortaklığını kınıyoruz!
Aşağıda imzası bulunan örgütler, bu noktada direniş güçlerini sahada destekliyorlar, ancak aynı zamanda Filistin’deki mücadeleyi yönlendirmek için yeni bir stratejik çizgiye ihtiyaç olduğunu ifade ediyorlar. Bu yol, Siyasi İslam, küçük burjuva ve mezhepçi silahlı reformizm gibi direnişi ele geçiren bazı gerici ideolojilerin olumsuz etkisi nedeniyle Filistin davasının yaşadığı mevcut açmazı ortadan kaldıracak olan Filistin’deki devrimci Marksist-Leninist-Maoist Komünist Parti tarafından yönlendirilen elbette tüm biçimleriyle (silahlı, siyasi grevler, vb.) birlikte Uzun Süreli Halk Savaşı’nın yoludur.
Nasıl ki dünya halkları Filistin halkının mücadelesinin onlarca yıllık kararlılığından ilham alıyorsa, Filistin halkının mücadelesi de bugün dünyadaki en ileri devrimci deneyimlerden, yani Hindistan ve Filipinler’deki Halk Savaşları gibi, özellikle kendi halklarının sonsuz gücüne ve dünya halklarının ve proleterlerinin mücadelesine dayanarak sosyalizme doğru yürüyen Yeni Demokratik Devrimlerden ilham almalıdır.
Yaşasın Filistin halkının kahramanca mücadelesi!
Birleşik ve nehirden denize kadar bağımsız özgür Filistin!
Ulusal Kurtuluş Mücadelesi ve Yeni Demokratik Devrimin hizmetindeki Halk Savaşı yolunda!
Yaşasın halklar ve proleter enternasyonalizm arasındaki enternasyonal dayanışma!
Elkadehin Parti – Tunus
Nepal Komünist Partisi (Devrimci Maoist)
Türkiye Komünist Partisi – Marksist Leninist (TKP-ML)
Maoist Komünist Parti – İtalya
İşçi Partisi (Marksist-Leninist) – İspanya (WP(m-l) MLM konusunu Kongresinde tartışacak)
İşçilerin Sesi – Malezya
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)