Hedef Menbiç mi?
Kürt düşmanlığıyla gözü dönen RTE ''hazırlıklarımızı tamamladık, Fırat'ın doğusuna harekat bir kaç gün içerisinde başlayacak'' açıklamasıyla 31 martta yapılacak olan yerel seçimlerin startını verdi.
Seçimlerde AKP'nin azalan oylarını arttırmanın yollarından biri olarak savaşı, saldırıyı gündemine koyan ve bundan da daha önceleri karlı çıkan AKP'nin başı RTE yerel seçimlerden önce Kürt düşmanlığı politikasını yaşama geçirerek oyları toplamayı hedeflediği için Fırat'ın doğusuna operasyon yapılacağını basından duyurmuş oldu.
BOP çerçevesinde ABD emperyalistlerinin denetiminde (BOP eş başkanı olarak) orta doğu coğrafyasında yeni Osmanlıcılık hayalleriyle hareket edip, Lozan antlaşmasını yırtıp atmaktan, Musul ve Kerkük bizimdir anlayışıyla hareket eden RTE ,Suriye'de ''kardeşim Esad politikasından katil Esed politikasına çark ettikten sonra Şam'da Emevi camiinde namaz kılmaktan dem vurmaya başlamıştı.
Komşularla sıfır sorundan tüm komşularla sorun politikasında buluşan AKP ve onun başı RTE özellikle de güney komşularla ciddi anlamda sorunlar yumağına yuvarlanarak çatışma/savaş durağında buluştu.Öncelikle YPG'nin Menbiç üzerinden Afrin kantonuyla buluşmasını engellemek amacıyla IŞİD'le mücadele yalanıyla Cerablus ve El Bab'a saldırdı.Önde eğitip donattığı, besleyip büyüttüğü mayın eşekleri ÖSO ile Cerablus ve El Bab'ı işgal etti.Buralara kendisinin eğittiği çeteleri yerleştirdi. Bir süre sonra da Astana görüşmelerinde verilen ödünler karşılığı Rusya'nın yeşil ışık yakması sonucu Afrin'e yönelik saldırılar başlattı.Yine ÖSO denilen cihatçı çeteler önde ardından tanklar, zırhlı araçlar, havadan da uçaklar ve helikopterlerle yaptıkları katliamlar sonucu Afrin'i işgal ettiler.
Afrin işgali Rusya'nın hava harekatına yeşil ışık yakması,Suriye rejiminin ve ABD'nin sessiz kalmasıyla gerçekleşti. Aynen gene böyle bir seçim öncesi(24 haziran seçimleri) de gerçekleşen bu saldırı politikasıyla içte de YSK saldırısıyla seçimleri kazanmıştı.
Türk hakim sınıfları Suriye'nin kuzeyinde, Rojava'da oluşturulan Kürt özerk bölgesinden kuruluşundan bu yana rahatsızlık duyuyorlar.Besledikleri cihatçı çeteleri IŞİD Kobani'de YPG karşısında yenilgi almasından bu yana Rojava'da kurulan Kürt özerk bölgesinden , Rojava'dan rahatsız olmaktan öte düşmanca davranışlar sergilediler.Zaten içeride Kürtlerle savaşırken hemen sınırın öbür tarafında bir Kürt özerk bölgesinin oluşumu Türk hakim sınıfları açısından kabul edilecek bir durum değil.
İçeride Kürtlere yönelik imha politikası yürütülürken dışarıda da bu oluşuma müsamaha edilemezdi.
Öncelikle 2016'da Fırat kalkanı operasyonu ile Cerablus ve El Bab ardından 2017'de Zeytin dalı operasyonu ile Afrin işgal edildi. Şimdi de hedefte Fırat'ın doğusu ve Menbiç var. TC'nin Fırat'ın doğusunda ilk hedef olarak belirlediği Gire Spi ve Serekaniye geliyor. Buralarda ''Arap kemeri'' yerine ''Türk kemeri''oluşturmak istiyorlar.
RTE'nin Kuzey Suriye Özerk bölgesine operasyon söylemini , Fırat'ın doğusuna saldırıdan çok ABD'den Menbiç'e yapılacak işgale yeşil ışık yakması için bir girişim olarak değerlendirmek gerekir.Hedef olarak Fırat'ın doğusunu gösterip Menbiç'e saldırmak, Menbiç'i işgal etmek olabilir.
Böylece AKP ve başı RTE dış ve iç politikalarda sıkışmışlığını böyle bir hareketle atlatma çabası içerisinde .Ayrıca mart ayında yapılacak olan yerel seçimlerde yapacakları hilelerle başarı sağlama anlayışını güdüyorlar.Nasıl olsa her seçim öncesiAKP ve başı RTE'nin bekası için mutlaka bir dışa yönelik saldırı/savaş gerekli.Savaş politikasıyla seçimlerin kazanılması politikası onların çokça başvurduğu bir politika durumuna gelmiş durumda.
Türk hakim sınıflarının Kürt özerk yönetimi bölgesine saldırısıyla esas olarak(burada oluşan) sınırın hemen öbür tarafında oluşan Kürt özel bölgesine ,burada oluşan sisteme tahammülsüzlüğü, düşmanlığıdır.Burada kurulan özgürlükçü sistemin ,yönetimin diğer bölgelerdeki Kürtlere örnek olmasını engellemek.
İkincisi de RTE'nin TSK'nın burada savaşta elde edebileceği/edeceği başarıyı mart ayında yapılacak yerel seçimlerde kendi çıkarları için kullanmadır. Yani savaşı, ölümleri oy'a dönüştürme...
Son olarak da IŞİD'in Dera Zor da YPG tarafından sıkıştırıldığı, bitme aşamasına geldiği bir dönemde RTE'nin Suriye'yi işgal etmeye çalışması aynı zamanda IŞİD'in ömrünü uzatmaya yönelik bir tavır olarak da okunmalıdır.
Türk hakim sınıflarının Kürtlere yönelik bu saldırılarına karşı ilericilerin, demokratların, devrimcilerin TC'nin bu saldırgan politikalarını teşhir etmeleri, içeride ve dışarıda TC'nin savaş politikalarına karşı sokakları hareketlendirmeli.
Direniş zamanıdır...
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)