İmralı’nın mesajı ne anlama geliyor: M. Ender Öndeş
Uzun yıllar özgür basın geleneğinde çalışmış biri olarak sanırım şunları söyleyebilirim: Kürt hareketi, ilk dönemlerinde daha yalın bir yapı olsa da, özellikle 2000’lerden sonra alanlar (kadın, gençlik, silahlı güçler, siyaset, vb.) esasına göre işbölümüne yönelmiştir ve bu alanlar arasındaki ilişki uzun süredir artık düz emir-komuta ilişkileri değildir.
Benim gazeteci olarak görebildiğim kadarıyla işler, belirli bir koordinasyon ve kongre/konferans sistematiği ile yürümekte, politikalar üretilirken, hareketin bütün sektörleri sürece dahil olmaktadır. Öcalan ise bu alanların üstünde bir yerde, ideolojik-politik yönlendirici/perspektif verici olarak konumlanmıştır. Geçmişteki görüşme tutanaklarına bakıldığında da görülür; bir sorun konuşulurken Öcalan, her zaman uzun tahliller yaparak, tarihsel çözümlemelere girişerek, “ben şöyle düşünüyorum, bunları değerlendirin” noktasında durmakta, somut olarak “şunu şöyle yapın” demeyi tercih etmemektedir.
Özellikle güncel olaylar söz konusu olduğunda Öcalan, daha çok perspektif düzeyinde konuşmakta, eleştirilerini söylemekte ama somut olana girmemekte, böylece kendisini güncellik içinde yıpratmayı da tercih etmemektedir. Kendisine biçtiği pozisyon, önderlikten anladığı budur çünkü; her günkü her olaya birebir müdahale etmek bu önderlik anlayışında yoktur.
Anlaşıldığı kadarıyla, son mektubunda yaptığı da budur. CHP ile DP-AP-ANAP-AKP çizgileri arasında tarihten beri akıp gelen katılaşmış ikilem arasına sıkışmanın doğru olmadığını, üçüncü bir yol olarak, bir demokrasi ittifakı olarak yürünmesi ve bu çizginin korunması gerektiğini belirtiyor, ki zaten HDP’nin kuruluş amacı da bu kastlaşmış ikilemin dışında başka türlü bir siyaset odağı yaratmaktır.
Yeni bir siyaset yapma biçimi, yeni bir demokrasi anlayışı, HDP’nin başından beri önüne koyduğu amaçtır. HDP’nin şu anda yaptığı şey ise bu amaçtan vazgeçmek değil, AKP karanlığında bir gedik açmak için bir imkânı değerlendirmektir. HDP, an itibarıyla bir adaya ya da CHP’ye değil, bu imkâna oy vermektedir ve zaten bu ‘angaje’ olmak değildir. Yoksa siyasal olaylarda nötr kalınmaz, nötr kalmak, siyasetsiz kalmaktır.
Sonuç olarak, havuz medyasının yarattığı ’emir verici’ Öcalan imajı, bugünkü gürültünün asıl kaynağıdır. Aynı medya, uzun yıllardır HDP’yi de ’emir alıcı’ olarak tanımladığı için onlar açısından ortada bir çelişki yoktur ama aklı başında insanlar için bu algıdan beslenerek ‘analiz’ yapmak yanıltıcıdır. Hele hele aynı algıdan hareketle ‘Öcalan-Demirtaş’, ‘Öcalan-Kandil’ çelişkisi senaryoları yazmak akıldışıdır; çünkü (bir gazeteci olarak bunu defalarca gözlemledim) her Kürt Öcalan’ın özel pozisyonunu bilir, kimse onun yerinde olma hayali bile kurmaz.
Kürt hareketini beğenmek beğenmemek ayrı bir şeydir ama bu bir siyasal harekettir, mekanizmaları-işleyişi vardır. Dolayısıyla bu hareketi oturmuş bir siyasal yapı olarak değil de, herkesin birbirini boğmak için fırsat kolladığı, herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı bir çete olarak gösteren medyanın yarattığı imaj üzerinden yapılacak her ‘analiz’ boşa düşer.
HDP şöyle karar aldığında ‘Öcalan’dan emir alıyor’, böyle karar aldığında ‘Öcalan’ı takmıyor’ yorumlarıyla olaya yaklaşmak ucuz bir tutumdur. Ama daha önemlisi, bir işleyiş ve kararlaşma süreci üzerine bilgisizlik anlamına gelir. Nitekim, sözünü ettiğim işleyiş kapsamında HDP seçim tutumunu yeniden deklare etmiş ve mesele kapanmıştır.
21 Haziran 2019 Yeni Yaşam
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)