KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-22/public/kobane_3.jpg?itok=Zjp2gHA8)
Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.
Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.
Ama konu Kürt ve Kürdistan olunca oldukça açıktır. Nihayetinde “sınır ötesi” dedikleri işgal operasyonları hem 100 yıldır bir türlü ayakları üstüne doğru düzgün dikilememiş Türk burjuvazisinin işine gelmektedir hem savaş meydanlarında erkekliği sarsılmış gericiliğin hem de her türlü yolsuzluğun ustası mevcut hükümetlerin. Zira bölge halklarına devrim umudu olan Rojava’ya yönelik saldırılarda bunların hepsinden biraz ve hatta daha fazlası vardır.
Daha fazlası emperyalistlerle ve bölgedeki diğer gerici devletlerle girişilen pazarlıklar, yapılan anlaşmalardır.
R.T.Erdoğan’ın “bugün yarın düşecek” dediği Kobanê, Halk Savunma Birliklerinin (YPG) ve Kadın Savunma Birliklerinin (YPJ), Enternasyonal ve Türkiyeli devrimcilerin destansı direnişi ile özgürleştirildiğinde başta ABD ve Rusya olmak üzere bölgedeki emperyalistler tercihlerini Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nden yana yapmaya karar vermişlerdi.
Oysa son ana kadar beklemelerinde kan içiciliğin ötesinde bir amaç vardı: DAEŞ mi daha güçlü yoksa Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi mi? Kiminle yol yürüyeceklerine böyle karar vereceklerdi. Ki, dünyada halk kitlelerini harekete geçirmeyi başarmış bu direniş zafere dönüşürken AKP/MHP faşizmi kan ter içinde çetelerini kurtarmaya çalışıyordu. Türkiye devlet hastaneleri kaç DAEŞ’liyi kurtardı? Bu devlet hastanelerinde sıradan bir TC vatandaşı bu kalitede sağlık hizmeti alamadı 100 yıldır.
Kobanê zaferi, Rojava Devriminin garantisi oldu. Küçücük bir köyü koskoca bir direniş simgesi haline getiren korkusuz şehitleri, Arin Mirkan ruhu diye adlandırılan bir iradenin mümessili oldular. Kobanê zaferi özelde Ortadoğu’da genelde tüm dünyada çok şeyi değiştirdi. Yalnıza halklara devrim umudu olarak kalmadı.
Emperyalistler arasındaki vesayet savaşları yeni bir biçim aldı, bölge gericileri arasındaki güç dengeleri değişti, ticaret anlaşmaları yeniden yapıldı, kimliği geçiştirilen bir ulus olan Kürtler tarih sahnesinde farklı bir rol almaya başladı, devrimci güçler arasındaki birlik ve dayanışma yeni bir boyut kazandı, kadınların bölgedeki makus kaderini kırdı vs.
Ancak neresinden bakarsak bakalım bu devrim, TC devletini hep rahatsız etti. Değiştirdiği birçok şeyle ataerkil, Müslüman ve Türk olan devlet için “PYD/PKK terörü” kabul edilemezdi. Hele de içinde bulunduğu ekonomik krizde nefes borusu olacak yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle Kuzey-Doğu Suriye’de tarihsel Osmanlılık hakkı vardı. Düne kadar kardeş olan, canciğer olan Esat’a bir anda atıp tutmaya başlamak, Suriye devletine karşı savaşan radikal İslamcı çetelere milyarlarca lira yardımda bulunmak boşuna değildi.
Zira Efrin’i işgal eder etmez önce zeytin bahçelerini talan etmek, Irak Kürdistanı’nda ormanları kesmek tek başına beton sevicilikten gelmiyor. Bu müteahhit kafa kestiği her ağacı satamazsa bile yerli ve milli inşaat iskelesi yapıyor.
Şimdi yeniden yapılan emperyalist pazarlıklarda Rojava bir kez daha tehdit altında. Efrin işgaliyle başlayan ve bugüne kadar devam eden saldırıları kesinlikle emperyalistlerden aldığı icazetten bağımsız değil. Zira ABD üssünün kenarında bulunan bir noktayı vurabilmesi ancak bu icazet ile mümkündür. Hem Rusya’nın hem ABD’nin hem de Avrupalı emperyalistlerin bu konuda TC’ye verdiği destek açıktır. TC’nin bütün gücünü seferber ettiği bu son saldırılarda DAEŞ de dahil bütün çete gruplarından destek almak için yapmayacağı bir şey yok gibi görünüyor.
Zira geçtiğimiz günlerde sözde “DAEŞ’e darbe operasyonu” sonunda önemli komutanlarını yakaladıklarını iddia etmişlerdi. Bu hem DAEŞ’le bir pazarlık hem de kitlelere “biz DAEŞ’i desteklemiyoruz ona karşı mücadele ediyoruz” şovu anlamına geliyor.
Peki Rojava’da ne oluyor?
Rojava’da düşmanın her türlü saldırısına ve teknolojik üstünlüğüne rağmen devrimciler devrimi savunmak için cephedeki yerlerinden vazgeçmiyor. Rojava’da suyun TC tarafından gaspına ve her türlü ambargoya rağmen halk devrimini savunma sözü vererek ajanlaştırma politikalarına karşı sokakları dolduruyor.
Kadınlar çıktıkları karanlığa yeniden dönmemek için ihanet çemberlerini kırıp umutlarını şarjörlere dolduruyor. Rojava’da çocuklar okullarına devam edip sokaklarda güvenle oynabilsinler diye çetelere karşı mücadeleden geri durulmuyor.
Yok mu kaçan-göçen, mücadeleden geri düşen, elbette var ama örnek aldığımız şey teslimiyet değil İbrahim Kaypakkayalardan, direniş ruhudur. Her türlü olanaksızlığa, bölgede kültürel kodlar haline gelmiş gerici düşüncelere, ataerki ve heteroseksizmin kuşatmalarına, eksiklik ve hatalara rağmen bir devrim, gelecek için savunuluyor ve bu gelecek başta TC olmak üzere tüm bölge gericilerini rahatsız ediyor.
Bugün için Rojava yalnız kalmış gibi görünse de aslında öyle değil. İbrahimlerin, Mazlumların, Denizlerin, Mahirlerin, Merallerin, Saraların, Sevelerin, Sibellerin, Arinlerin, Sosinlerin ve ismini burada sıralamayacağımız binlerce direniş ve zafer yıldızının geleneğini kuşanmış yürekler var Rojava’yı savunan, savunacak.
Bütün bütçesini son çırpınışlarında savaşa ayıran AKP/MHP hükümeti, her şeye rağmen ağır darbeler almaya devam ediyor. Seçimden önceki son çıkışı yine ve yeniden Kürt düşmanlığı ile aşmaya çalışsa da bu akıl ne Ermeniyi, ne Asuriyi, ne Rumu ne de Çerkezi kabul edebilir.
Ve hatta bu akıl bütün varlığıyla kendisinin kölesi değilse Türk Müslüman erkeği bile kabul edemez. Ancak Efrinde HRE, dağda HPG ve YJA-STAR, Rojava’da YPG ve YPJ ile birlikte direnen Türkiyeli devrimci örgütler, ülke içinde ise her türlü yüksek güvenlik önlemine rağmen milis eylemleri örgütleyen HBDH ve KBDH iradesinden aldığı darbelerden kaçamaz.
Darbe aldıkça zulmü artıyor, zulmü arttıkça savaş bütçesine yatırımları da artıyor. Türkiye’de halk açlıktan kırılırken son 5 günde kaç savaş uçağı ve keşif kaldırdığı, ne kadar kimyasal silah kullandığı, ne kadar ağır silah mühimmatını boşa harcadığı düşünülünce gerçekten son çırpınışlarını yaşıyor diyebiliriz.
Ancak savaşın bir yasası var ki, son ana kadar kimse kazanmış sayılmaz. Şimdi burada yürüttüğümüz direnişin zafere dönüşmesi Kobanê ruhunu tüm dünyaya yeniden yaymakla mümkün olacak.
Sokakları doldurmak yetmeyecek, onları savaş alanına çevirmek gerekecek halkın geri kesimlerinin duymadığı, görmediği faşizm propagandasıyla kör olduğu düşünülünce o gözleri açacak derinlikte ve genişlikte bir propaganda-ajitasyon çalışması ve eylemlikler gerekecek.
Devlet dağda aldığı ağır darbeleri genişleyen bir savaş cephesiyle zafere dönüştürmeye çalışıyorsa ona genişleyen bir halk yığınları tepkisiyle cevap vermemiz gerekiyor. Bizler burada umudu savunmaya devam ediyoruz ve edeceğiz.
Ne teknolojik üstünlükleri, ne işledikleri savaş suçları ne de kimyasal silah depoları fayda etmedi, etmeyecek.
Ancak unutmayalım her direniş ve savunma bir yerde zaferle buluşmak zorundadır. Şimdi o zaferi hep birlikte ve en kalabalık şekilde kesin kılmalıyız!
KKB’li bir TİKKO Savaşçısı
Son Haberler
Sayfalar
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/halil_kaypakkaya-partizan_5.jpg?itok=xirD2QA8)
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/amed2014_web.jpg?itok=xTrGu69W)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/yusuf_kose_yeni_1_0.jpg?itok=j9MkEpCz)
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/halil_kaypakkaya-partizan_8.jpg?itok=fwTfQij3)
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/berdalaral1-780x470.jpg?itok=34xiPbHu)
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/sri-lanka.jpg?itok=-uOweS5Y)
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/halil_kaypakkaya-partizan_9.jpg?itok=BA0MPgQ7)
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/istepan_sahumyan.jpeg?itok=F3-rhQKu)
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/yusuf_kose_yeni_1_0.jpg?itok=j9MkEpCz)
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/kyp-cocuklar-780x470.jpg?itok=t0Y-9pVO)
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/haber-muhabir-psd.png?itok=2YlnHSus)
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)