“Kürdü Ya Ezeceğiz Ya da Türkleştireceğiz!” –Dursun Ali Küçük
*Türk İçişleri bakanı Süleyman Soylu; “Ya ezeceğiz ya Türkleştireceğiz” sözünü hiddetlenerek söyledi.
İşte size Türk devlet politikası...
Evirmeden ve kıvırmadan, kelime oyunları yapmadan söyledi.
TC aynen böyle düşünüyor ve bütün resmi partileri bu politikayı uyguluyor.
Hiç tartışmasız Kürtlere ve ötekilere karşı devlet poltikası budur.
Ezdiğini ezecek, geri kalanı ise devşirerek Türkleştirecek...
*Bu söylem bütün Kürtlere bir hakarettir. Bütün Kürtleri düşmanlaştımak poltikasıdır. Ve bu poltikayı açığa vurmaktır..
Hani seçimler var.
Herkes yüksek perdeden atıyor.
Şu “demokrasi güçlerimizden” hiçbiri çıkıp bu söyleme karşı durmadı.
Kürtlerden kimileri üstüne almıyor...
“Hadi camım HDP’ye karşı söylemiştir..”
Veya KCK-PKK’ye karşı söylemiştir aymazlığına kaçabilir..
Hayır, Hayır...
Çok açık ve net bu söylem ve politika bütün Kürtlere ve öteki halklara karşıdır.
Hadi anladık, PKK’yi ezecek.. Buna bir kısmınız ne olacak, olsun. Hatta bıyık altında gülenleriniz bile vardır...
Ya Kürtleri Türkleştireceğiz ne demek...
Bunu da aymazlığa verip PKK veya KCK’nin üstüne atamazsınız...
*Gururumuzu ve onurumuzu ve anadan doğma temel haklarımıza saldırıyor..
Yüksek sesle karşı çıkamıyoruz.
Bu söylem başka bi ulusa ve halka karşı söylense kıyamet kopar..
Avrupa gibi demokrasinin olduğu ülkelerde söylense faşist ve ırkçı söylem ve poltikadır diye cezalandırırlar..
Kürtler ve öteki halklara karşı açıkça ırkçılık yapılıyor..
Demokrasi söylemini dilinden düşürmeyen resmi Türk partilerinden çıt yok..
Hani bir yandanda “Soylu içimizdekini söyledi” atla gitsin modundalar..
Kürt İslamcısıyım diyenler dilini yutmuş...
Solcuyum diyenler demokrasilik ve insan hakları oyunu oynuyor...
Hani bu demokrasi cephesi ve ittifakı nerede?
Bu pitikaya karşı çıkmyacakta neye karşı çıkacak?..
Yazık yani... ne günlere düştük..
*Diktatör Erdoğan: “Kayumları geri alacağız diyorlar. Yine kayyum atarız”.. yani seçime girmeniz birşeyi değiştirmeyecek diyor..
Öte yandan ise ciddi muhalafet ve demokrasi olmadığı için “sen istediğin kadar yasal yollan seçil, biz bunu takmayız” diyor...
Çoğu kesimin hiç umurunda değil. Nasıl olsa Kürtlere karşı konuşuyor..CHP ve İyi partiye vb söylemiyor...
“Kayumları geri alacağız” ne söylem... yeni yerler kazanacağız demek lazım. Seçim böyle yürütülür. Kayumları şutlarız, yeni yerleride alırız demek lazım.
İşin doğrusu beni Kürdistan ve Kürt şehirlerindeki seçimler yakından ilgilendiriyor.
Erdoğan , AKP ve MHP şutlansa iyidir. Hani şu millet ittifakından hiç bir beklentiniz olmasın. Kürtler ve öteki halklar sözkonusu oldumu hepsi aynı maldandır.
Millet ittifakı; CHP ve İyi Parti ciddi muhalefet yaptığı için değil, halk Cumhur ittifakından bıkmışsa buna dayalı birşeyler olabilir. Millet İttifakı yeni bir söylem ve yeni birkumaş pazara sunmuş değildir. Devlet içi hesaplaşma ve çekişmenin adresleridir. Onlarda MUKTEDİR den ızdıraptır. Bütün mesele bu..
*Diktatör yine döktürüyor..
Sadece Kuzey Kürtlerine değil, her yerdeki Kürtlere düşmanlık yapıyorlar.
Açıkça gelip orada da “gömeceğiz” diyor.. Kürtlerin hiç bir hak almasını istemiyorlar...
Bu çok açık...
Soylu Türkleştireceğiz diyor, Diktaör bozuntusu “gömeceğiz” diyor..
Türkiye’de aklı başında kimseler çıkıp diyemiyor: “ Sen kimi gömüyorsun”..
Aynı İŞİD mantığı ve politikası..
Ecdadın bütün eşleri hep Hrıstiyanlardandı. Hiç birinin anası Türk değil. Ecdad devşirmecilikte ustalamıştı.
Ah çırak Ecdat kendiside devşirme, eşi Emine’de devşirme.
Ecdad gibi Türkiye yöneticileride devşirmedir, olmayanlarda devşirme kafalıdır.
Herkesi bir kalıba dökmek istiyorlar..
Tek farkla...
Türke Türkün propagandasını yaparak. Güçten ve öldürmeden ve ezmeden bahsederek...
Hadi ordan ne demokratik seçimler.
bu seçimler zorbalık üzerine kurulmuştur.
Oda yetmiyor, “beka sorunu” diyorlar..
Devlet bakası nı hep kafamıza çaldınız...
Eskiden devletin bakası Padişahın bekasıydı.
Sonra cumhuriyetin bekası oldu.
Bunlarla birlikte....
Şimdi diktatörün bekası...
Bahçeli Başbuğ Türkeş’ini bulmuş ona sarılıyor.
O’da MHP lileşti, Bahçeliye sarılıyor..
Bu sefer parti bekaları ve Türk usulü Hakan başkanın bekası ve bunun üzerinde savrulan tehditler, asmalar, kesmeler, Kürtleri Türkleştirmeler, “Kürtleri gömeriz” lafları gündemde...
*En son Ecdad Ulu Hakan buyur du ki; Kürdistan diyorsanız. Kuzey Irak yani Güney Kürdistan’a gidiniz.
Bir konuda haklısınız...
Siz plınızı pıtınızı toplayıp Orta Asya'ya dönerseniz, hani kavga olmasın diye bizde Güney Kürdistan’a gideriz.Bu kavgada biter ve ebediyen barış olur..
Türkiye diye bir devletin geçmişi yüzyıldır. Anadolu, Kürdistan ve Rumeliye gelişiniz 1000 yıl olmadı. Dağdan gelip bağdakini kovmak buna denir.
Be utanmaz adam bir çok lafını ettiğin ecdadına bak: Onlar Kürdistan ve Kürt beyliklerini hep atamışlar ve sadece kuzey değil, Kuzey ve Güneyin hepsine Kürdistan diyorlar. TBMM tutanaklarına bak...
Hani sende bir ara Kürdistan demiştin.
Ne çabuk unutuyorsun..
Be illet adam..
Madem Kürdistan yok...
Ozaman ne diye bizi Türkleştiriyorsunuz..
Bu kadar kirli savaşı kime karşı ve niye veriyorsun..
Çiller ve o zaman Meral da vardı. Çok gürlediler. "Çakıl taşı vermeyiz" dediler.
O zamandan bu yana Güney Kürdistan kuruldu.
Kuzeyde Kürtler epey mücadele verdiler yol aldılar..
Rojava-Batı Kürdistan için şimdiye kadar çok gürledin.
Ama hala fiilen Kürtlerin statüsü orda var...
Seni ve senin gibiler uğurlanacak....
Gerektiği yerlere gidersiniz.
Unutmayın Kürtler ve Kürdistan kalacak ve kazanacak...
Yeni gelişmeler gördükçe hiddetinden zehir içeceksin..
*
Durum ortada...
Adamlar hep gömeceğiz ve türkleştireceğiz diyorlar...
Bari bu adamları seçimde gömünüz...
Hesaplaşmanın önü açılsın...
İslamcı ve ümmet Kürtleri, Türklerin islam ipine sarılmayın.
Tanrı bütün kavimleri eşit yaratmışsa kendi kavminizi koruyarak Tanrının ipine sarılınız.
Irkçı ve faşit tipler ve devlet adına bunun özetini söyleyenleri Kürtler artık sırtında taşımasın...
Kürtler bunlara karşı birleşiniz.
Alişer bir şairdir. Koçgiri ve Dersim’de Türk barbarlığına karşı mücadele etti.
Hasan Hayri Dersim mebusu idi. Kemalistleri ve ittihat Terakicileri tuttu.
O zaman Ali Şer’in Hasan Hayriye söylediği şu söz kulağımıza küpe olsun:
“Alişer ile Hasan Hayri karşılaşması:
“Doğan Munzuroğlu Alişer ve eşi Zarife’nin anısına adadığı ‘Dağlara Şeçere Yazan Adam adlı kitabında Alişer’in Dersim mebusu Hasan Hayri Bey’le karşılaşmasını ve ona söylediklerini şöyle anlatır. Dersim mebusu Hasan Hayri Bey bu görüşmeden 5 yıl sonra sonra idam edilir.Alişer haklı çıkmıştır.
Alişer şöyle der:
Ağalar! demir tavında dövülür. Osmanlı hanedanlığından birçok milli devlet çıktı. Çağ milli ayaklanmalar çağıdır. Kürdler milli benliğine sahip değil de Türkler çok mu sahip? Allah’ın izni keremiyle, biz de akıllı davranırsak, bağımsız bir devlet olarak çıkarız. Siyasette acımak yoktur, akıl vardır. Biz kimseden bir şey almıyoruz, her milletin hak telakki ettiğini talep ediyoruz. Hasan Hayri Efendi’nin söylediği belki başka bir toplum için doğrudur. Ama İttihad ve Terakki’nin mirasçılarıyla çuvala girilmez. Hayri Efendi’nin Cumhuriyete bunca hizmetinden sonra korkarım ki benim gibi bir asiyle Hayri Efendi’nin sonu aynı olsun. Bunlar için en iyi kürd, ölü Kürdtür….’( Aktaran M.Bayrak-a.g.e-sayfa 75)” Hülya yetişen roportajından
Dursun Ali Küçük-3.1.2019
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)