Perşembe Ocak 9, 2025

Kürtler savaş istemiyor

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Sayın Cemil Bayık: “Biz Türkiye halklarına duyduğumuz saygıdan dolayı yeniden silahlı mücadele başlatmak istemiyoruz”, diyor ve ekliyor; “ ama bu süreç de, Türkiye için son bir şanstır.”

Dikkat edilirse burada saygı halklara, şans ise devlete oluyor.

Bu açıklamadan da anlaşılıyor ki Kürtlerin ezici çoğunluğunun destek verdiği PKK, halkların kardeşliğini esas alıyor. Yani bırakın Kürdistan ve Türkiye halklarına olan saygıyı, burada Türkiye’ye Suriye ve Irak’ta yaşanan savaştan dolayı zorunlu olarak gelen halk ve inanç mensupları da bu saygının muhatapları ve asıl sahipleri oluyor.

Sayın Öcalan başta olmak üzere Bayık ve diğer tüm KCK’li yetkililer, Türk’ün Kürt ile Kürdün Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni, Laz, Çerkes ve diğer halklar ile kardeşçe yaşayabileceği ortak bir vatan için devlete bir şans tanındığını ısrarla vurguluyorlar. Bunun yolunun da ancak ve ancak halklara ana sütü gibi hak olan haklarının tanınmasından geçeceğini söylüyorlar.

Diğer bir deyişle Müslüman’ın Camisi varsa Alevi’nin de Cem evi olmalı. Türkiye’de Türkçe, İngilizce, Fransızca anadilde eğitim varsa Kürt ve diğer halkların da olmalı ki Fransız ve İngiliz’in dışında Türkiye’de yaşayan diğer tüm halklar, toprağın asıl sahipleridir.

Urfa’da Cami varsa Cem evi, Cem evi varsa Kilise ve Havra olmadan da olmaz.

Kürtler son yüz yılını katliamlar yüzyılı olarak anıyorlar; zalim devletleri demokratikleştirmek ve artık kan akmaması için de daha fazla demokratik mücadele yürütüyorlar. Dersim, Zilan ve daha birçok katliam unutulur mu? Unutulmaz elbet ancak buna rağmen temiz bir sayfa açalım diyorlar.

1993’ten bu yana Sayın Öcalan tarafından başlatılan Kürt sorununa hakikatli çözüm mücadelesi akametler ile yirmi bir yıldır devam ediyor. En son 2013 Newroz’u ile başlayan yeni sürecin Öcalan ve PKK tarafınca -Kobanê katliamının yaşandığı bugünlerde bile olsa- devam ediyor olması halklar ve Türkiye açısından oldukça önemli ve olumludur. Ancak Türk devleti ve AKP hükümetinin politikaları sonucu PKK tarafından ilan edilen ateşkes ve iyi niyetler hem istismar ediliyor ve hem de karşılık bulmuyor. Öyle ki bir taraftan Türk ordusu pusu kurup savaş uçaklarını da Medya savunma alanları üzerine göndererek gerilla katliamı yapmak isterken, diğer taraftan AKP hükümeti de Kuzeyde Hizbullah, Rojavada IŞİD’e destek vererek Kürt halkına karşı açıktan bir savaş yürütüyor.

Sırf barış süreci akamete uğramasın diye başta PKK’nin kurucu kadrolarından Sakine Cansız ve arkadaşları olmak üzere yüzlerce yiğit ülke evladının toprağı susuz kaldı. Sırf iç savaş çıkmasın diye hep Kürt halkı ve enternasyonalist devrimcilerin kanı aktı. Yetmiş üçüncü fermanı çıkan Êzidi Kürt halkı katliamlardan geçirildi, yurtlarından edildi, kadınlarına AKP’nin desteklediği IŞİD terör örgütünce tecavüz edildi ve köle pazarlarında haraç mezat satıldı. Ha keza AKP tarafından desteklenen IŞİD terör örgütünün saldırıları sonucu Kobanê yerle bir edildi, binlerce kadın, erkek, bebek, genç ve yaşlı demeden katledildiler.

Her şeye rağmen eğer Kürtler Türkiye halklarının yüzü suyu hürmetine Türk devletine bir şans tanıyorsa bütün Ortadoğu bu şansı iyi değerlendirmelidir; zira Hegemon devletler hala emellerine ulaşmış değildirler.

 

14.11.2015

mehmet_serhat_polatsoy@hotmail.com

80246

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Mehmet Serhat Polatsoy

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar