Kuşak, kuşak azalırken…(İsmail Cem Özkan )

78 kuşağı üzerine çok laf edilmeli, onların özverileri, ütopyaları, hayalleri, yaşayamadıkları gençlikleri, verilen görevi layığı ile yerine getirme telaşı, kaybettiği arkadaşının arkasında onun anısını yaşatma mücadelesi...
Bir de bugünden onlara bakış...
“İşte efendim üniversite okurken girmiş içeri, okulu da bitirememiş biri…”, “Aslında iyi biri ama işte, geçmişte yaşadıkları kızgınlıkları ile yanımızda dahi bulunmuyorlar...”, “Mücadele kaçkını…”, “içeride konuşmuş biliyor musun, iyi sınav vermemiş…”… Kısaca her türlü olumlu olumsuz, olumlu her lafı duyarsınız onlar hakkında ama onların emeğine saygı pek göremezsiniz...
Onlar geçmişimiz, hataları ile onurumuz…
Onlar büyük çoğunluğu lider değil, orta düzeyde kadro olarak görenler, hala onların emeği üzerinden başarılı gibi kendilerini gösterme telaşı içinde olanlar...
Kavganın en ön safında yer alıp, söz söylenmesi gereken yerde hep geride duran, içlerine biriktirdikleri ile yaşayan kuşaktır 78 ve onları izleyen diğer kuşaklar...
Tarihi işine geldiği yerde başlatan liderler, hiç sorgulamaz kendi liderliğini, sanki tanrıdan verilmiş bir emir, sürekli lider, kendi yerine yetiştirdiği de kendisi gibi, lider doğmuş “karizmatik” biri...
Komünal bir dünya hayal edenler için liderlik kavramı olmaz, çünkü komünal yani ortak düşünüp ortak karar verelerin bir geleceği için mücadele edilir. Var olan kapitalist sistemde liderler olur, çünkü kapitalizmde çobanda vardır, sürüde ve sürü çobanın arkasından gitmesi gereken bir yığındır ve de çobanın gösterdiğini tüketmek ile yükümlü olan bir tüketici toplumdur, gerek olduğunda kurban verilir sürünün içinden birileri… Kapitalist sisteminin bir anlamda eleştirisidir gelecekte kurulacak sistem. Var olanın eleştirisi liderlik kavramının ortadan kaldırılıp, "yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber" diyebilmektir. Bu bir ütopyadır ama gerçekçi bir istem olduğunu inanıyoruz ve bu uğurda mücadele etmeye devam ediyoruz. Kısaca solda lider olmaz, liderlik yapan ortak aklın seslendirildiği, yönlendirildiği devrimci parti olur, o da devrim gerçekleştiğinde kendisini sönümlendirmek ile yükümlüdür ve “somut durumun somut ihtiyacına göre” yeniden yapılandırılıp, devlet kavramını ortadan kaldırmak için adım atmak ile yükümlüdür…
Devlet, sadece baskı aracıdır ve sistemin ihtiyacına cevap veren ve kendisini korumaya yönelik organizasyonların bütünüdür, çok fazla anlamlar yüklenmeden en saf halini anlamak gereklidir.
Solda lider olmaz ama var olan yapılarda liderlik kavramı sorgulanmasına bile müsaade edilmez, hatta liderlik kavramı ve lider sorgulanmaya başladığında hemen kalıp haline gelen bir cümle kurulur; “hareketimize küfretti”. Ve sonrası lider olarak kendisini gören kişi ya da kişiler konularını sorgulayanları hareket içinden dışlamak için ortam hazırlar.
Kuşaklar arasında belirgin bir düşünce ve örgütlenme farkı vardır, gelişen koşullara uygun ve ihtiyaca cevap verilen ilişkiler ağı olmuştur. Her kuşağın kendisine özgü kültürü ve davranış ve düşünce biçimi vardır.
78 'li olmak başka bir kültürdür...
O kültürden olanları bugünden bakıp acımasızca eleştirenler, dışlayanlar ya da kucaklayanlar onların üzerine yüklenen tarihi sorumluluğu ve o döneme özgü gelişen antifaşist mücadele ve mücadelenin vermiş olduğu ödevleri de gözden geçirmek zorundadır. Onların tercihi ile olaylar olmamıştır, onlar olayların içinde birden cephe gerisinde bekleyen neferlere dönüştüğünü gözden kaçırmamak gereklidir. Darbe yapmak için ortam hazırlayanlar antifaşist mücadeleyi dayatmış ve o dayatılan kavgaya gönüllü katılmış bir kuşaktır… Onların hayalleri, yaşanmamış gençlikleri, bastırılan duyguları, cezaevi, işkence merkezleri, tek başına bırakıldıkları hücreleri ile devrim için kurdukları hayalleri ve liderlik yaptığına inandığı örgütlerin/ yapıların/ hareketlerin yeteri kadar devrime ve devrim düşüncesine uygun örgütlenmediklerini yaşayarak öğrendiler.
Bugün o dönemde liderlik yapan hareketlerin merkez komitesinde olanların geçmişe yönelik açıklamalarını okuyanlar, duyanlar ne düşünüyor? Acaba o açıklama yapanlar 11 Eylül 1980 günü bugün konuştuklarını konuşabilir ve açıklayabilirler miydi?
Kuşak, kuşak azalıyoruz, yeni bir tarihi kırılma sürecini yaşıyoruz ve geçmişin devrimcilerin pencerenden bakınca bugüne “acı” duymamak elde değil…
İsmail Cem Özkan
Son Haberler
Sayfalar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)