Mehmet Serhat Polatsoy tahliyesini istiyor

Polis baskısı sonucu alınan gizli tanık ifadesi ve "bombalı çuval" komplosunun deşifre olmasına rağmen bir yılı aşkın bir süredir cezaevinde tutulan Kürt siyasetçi Mehmet Serhat Polatsoy, 20 Ağustos günü Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 6. duruşmasına çıkıyor.
Zaman zaman çeşitli muhalif internet sitelerine yazılar da yazan Polatsoy, Mayıs 2013 tarihinde Emniyet’in komplosu sonucu tutuklandı. Davanın en büyük delili olarak gösterilen gizli tanığın, polisin şantajı sonucu gizli tanık olduğunu mahkemede itiraf etmesine rağmen Polatsoy bir yılı aşkın bir süredir hapiste tutuluyor.
SİGARA ÇUVALI ‘PATLAYICI’ ÇUVALINA NASIL DÖNÜŞTÜ?
Polisin hazırladığı fezlekelere göre, her şey 30.04.2013 tarihinde, saat 09.45 sıralarında Urfa Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne e-posta ile yapıldığı iddia edilen bir ihbarla başladı.
Suruç Yolcular köyü yolu üzerinde toprak altında bulunan üç çuvalda patlayıcı madde bulunduğunu savunan bu ihbar, polisler tarafından dikkat çekici biçimde hemen aynı gün değerlendirildi. Söz konusu bölgeye bir ekip gönderildi.
Olay yerinde ne bir savcılık incelemesi yapıldı, ne de bir balistik rapor çıkarılmadı. Polis fezlekesine göre, 2 Mayıs tarihinde “şüphelilerin tespit edilmesi amacıyla” çuval içerisine sinyal vericiler yerleştirilerek aynı yere yeniden gömüldü.
28 Mayıs 2013 tarihinde ise, aralarında Serhat Polatsoy ve ağabeyinin de bulunduğu 6 kişi “örgüt üyesi olma, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma” iddiasıyla tutuklandı.
35 yaşında ve 2 çocuk babası Mehmet Serhat Polatsoy, gönderdiği mektupta yaşadığı ekonomik sıkıntılar ardından ‘sınır ticareti’ yapmaya başladığını ve sözü edilen 3 çuvalı da sigara çuvalı diye teslim aldığını belirtiyor.
Kendisini ‘kaçakçı’ olarak tanıtan kişilerin de komployu kuranlardan biri olduğunu sonradan öğrendiğini söylüyor.
Gözaltında tutulduğu üç gün boyunca ne kendisinin ne de abisinin sorgulandığını yazan Polatsoy, buna karşılık polisin gözaltına alınan diğer 4 kişiye, “Serhat’ın üzerine ifade verin” şeklinde baskı yaptığını söylüyor.
İddianamede delil olarak patlayıcıdan çok katıldığı demokratik eylemlerin, Kürt meselesi hakkında yazdığı değerlendirmelerin ve özellikle Fethullah Gülen ile Cemaat hakkında yazdığı yazıların yer alması dikkat çekerken, dosyadaki en büyük delil ise KCK davalarında çokça rastlanan ‘gizli tanık’ unsuruna dayandırılıyor. Polatsoy da tutuklu bulunduğu Urfa cezaevinde, gizli tanığın beyanlarından yola çıkılarak ikinci bir bomba olayının üzerine yıkıldığını avukatı aracılığıyla öğreniyor.
GİZLİ TANIK ŞANTAJI İTİRAF ETTİ AMA…
Emniyet tarafından Abuzer kod ismi verilen gizli tanık, Mehmet Serhat Polatsoy’un esnaf olan arkadaşı A.O.’dan başkası değil. Dosyada önemli bir tanık izlenimi yaratmak için, “Öz Savunma Birlikleri üyesi” olarak gösterilen Abuzer kod isimli A.O, Diyarbakır 8. Özel Yetkili Mahkeme’de görülen davada, polisin şantajı sonucunda gizli tanık olduğunu ve ifadeyi kabul etmediğini belirtse de, bu beyan, 5 kişinin tahliye edildiği davada Mehmet Serhat Polatsoy’un tek tutuklu olarak kalmasının en büyük delili sayılıyor.
Gizli tanık hususunun meşru olmadığını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2003 yılında verdiği Martin kararını örnek vererek hatırlatan Polatsoy’un avukatı Mehmet Serdar Gökkan, üstelik Polatsoy dosyasındaki gizli tanık A.O.’nun mahkemede alenen gizli tanıklığından vazgeçtiğini, böylelikle davanın dayandırıldığı delilin de çöktüğünü belirtti.
A.O.’nun gizli tanıklığının gizli tanık koruma kanununa göre bile işletilmediğine ve bu nedenle gizli tanıklığının meşru bir konuma dayanmadığına dikkat çeken Gökkan, “A.O. sadece belgelerin altına imza atmıştır ve bunun sonucunda, tüm tutukluların tahliye edildiği bu dosyada Mehmet Serhat Polatsoy tutuklu kalmıştır” diye konuştu.
OLAY YERİNDE SAVCI OLMAZSA…
Bir kişinin ihbarıyla ortaya çıkan çuval hikayesinin de şaibeli olduğunu dile getiren avukat Gökkan , “Çuvalın üzerinde herhangi bir balistik inceleme de yapılmıyor. Üstelik, yargılamanın salahiyetini, yetkisini önemini göze alarak bir inceleme yapıldığını ve söz konusu yerde bomba bulunduğunu düşünürsek, o zaman konu hakkında bilgilendirilen cumhuriyet savcısının olay yerine intikal etmesi gerekmez mi? Bunun nedenini sorduğumuzda ise bize cumhuriyet başsavcısının güvenliği olmadığı için oraya götürülmediği söyleniyor. Bu mümkün mü? O bombalar dosyanın gerçek deliliyken, bu delilleri objektif bir biçimde toplamak konusunda görevli olan cumhuriyet savcısı nasıl orada olmaz ve neden devlet o savcının güvenliğini almadı?” dedi.
Bu koşullarda müvekkilinin ancak sigara kaçakçılığından yargılanabileceğini belirten Gökkan, müvekkilinin derhal serbest bırakılması gerektiğinin altını çizdi.
Oğlunun serbest bırakılması için 1 yıldır çalmadığı kapı kalmayan Abdurrahman Polatsoy ise oğluna yönelik bu komplonun bertaraf edilmesini istiyor. 8 kişiden bir tek oğlunun tutuklu kaldığına dikkat çeken Baba, Serhat’ın cezaevinden yankılanan “Hawar”a (çığlığa) sahip çıkılmasını istedi.
Bir komplo sonucu gözaltına alınıp, tutuklanan ve 9 aydır çıkarılacağı mahkemeyi beklemekte olan Mehmet Serhat Polatsoy’un kronik alerjik astım, kronik akciğer hastalığı ve gastrit-ülser gibi değişik hastalıkları var.

Mehmet Serhat Polatsoy
Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.
serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)