Salı Nisan 22, 2025

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]

“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]

Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

2004 yılında, El Salvador’un başkenti San Salvador’da sıcak bir kasım akşamüstü… Ülkenin en büyük gerilla cephe örgütü FMLN’in kente saldırıp da ABD ve Arjantin destekli ölüm mangaları karşısında, geride üç bin ölü bırakarak çekilmesinin 15. yıldönümünün ertesi günü. Etrafta bir gece önceki yürüyüşün izleri hâlâ duruyor. Kenti çevreleyen varoşlardan binlerin ellerinde meşaleler, kopup geldiği. Sağda solda yakılmış lastikler, bildiri artıkları, pankart sopaları…

FMLN yasal partiye dönüşeli 12 yıl olmuş. Handal ise beş yıldır milletvekili…

Partisi parlamentoya girdi gireli her hafta diğer FMLN milletvekilleriyle birlikte o meydana gelip etraflarına toplanan seçmenlerine hesap veriyor, eleştirileri, soruları yanıtlıyor, önerileri -ertesi hafta o konuda ne yaptıklarını anlatmak üzere- not ediyor… 

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

İri yarı, keskin bakışlı, sade görünümlü, babacan bir adam. Olduğundan en az on yaş genç gösteriyor. Yanında -ellilerinde olmalı- zarif, dünya güzeli eşi… Saçları saman sarısı…

Kâh o kocaman elini çevresini saran yoksullardan çelimsiz bir sarhoşun omzuna koyuyor konuşurken, kâh sesini yükseltiyor, kâh bacakları arasında koşuşturan çocukların başını okşuyor. Her bir dinleyicisinin gözlerinin ta içine bakarak konuşuyor. Seçmenleriyle konuşan bir politikacıdan çok akrabalarını ziyarete gelmiş bir aile büyüğü havasında. Ortalıkta koruma moruma hak getire…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

13 Ekim 1930 günü, Filistinli göçmen ebeveynler, Giries Abdala Hándal ve Giamile Hándal’ın oğlu olarak El Salvador’da Usulután’da dünyaya geldi. Altı kardeşin en büyüğü…

Toplumsal mücadeleye ilk adımını 13 yaşında, diktatör Maximiliano Hernández Martínez’in devrilmesiyle sonuçlanacak iş bırakma eylemlerini destekleyerek attı. 1948 askerî darbesinin ardından Ulusal Üniversite’deki hukuk öğrenciliği sırasında özerklik mücadelesindeki aktif rolü, saflarına katıldığı Komünist Parti içerisinde de dikkatleri üzerinde toplamasına yol açacaktı. Tabii yalnız yoldaşlarınınki değil, düşmanlarınınkini de. 1951’de tutuklanıp sınırdışı edildi. 

Bu arada, Blanca Vega Silva ile evlenmişti (1950). Çiftin üç çocuğu oldu: Anabella, Erlinda ve Jorge Schafik.

Blanca ve kızları Anabella ve Erlinda ile birlikte gittiği Şili’deki sürgün yıllarını hukuk öğrenimini tamamlamakla geçirecekti… Tabii Şili Komünist Partisi’nin aktif bir üyesi olarak…

1956’da çıkan af sonucu ülkesine dönünce, partisinin saflarında askerî diktatörlüğe karşı örgütlenme faaliyetlerine hız verdi.

Ekim 1960… Bir kez daha sürgün; bu defa Guatemala’da…

Aynı yıl partisinin merkez komitesinde, silahlı mücadele kararı lehine parmak kaldıranlar arasındaydı. Birkaç gün sonra, diktatör José María Lemus, ülkeye birkaç ay soluk aldıracak bir darbeyle devrildi. Ülkeyi yeniden (15 Ekim 1979’a dek sürecek olan) askerî rejime sürükleyen 25 Ocak 1961 tarihli darbe ise, ülkedeki tüm demokrasi girişimlerini kararlı bir biçimde boğacaktı.

Handal, askerî rejime karşı olabilecek her yoldan mücadeleyi sürdürdü: 1967 seçimlerinde desteklediği Partido de Acción Revolucionaria (PAR: Devrimci Eylem Partisi) sağcı rejim tarafından “komünist tehdit” olarak algılanıp kapatıldığında, bu kez de Partido Revolucionario 9 de Mayo (PR-9M: 9 Mayıs Devrimci Partisi)’nun başına geçti. Ne ki bu partinin ömrü de fazla uzun sürmeyecekti.

Gizli Komünist Partisi’nin yöneticisi olarak da, 1965’deki öğretmenler grevini, 1967’deki çelik işçileri grevini, 1968 ve 1971’deki büyük öğretmen grevlerini ve üniversite öğrencilerinin diktatörlüğe karşı mücadelelerini örgütledi. 19 Temmuz 1972’de askerî birliklerin üniversiteye kanlı müdahalesi, üniversite özerkliğine son verecekti.

Şefik Handal, SKP’nin 1970’deki VI. Kongresi’nde Merkez Komite üyeliğine seçildi ve siyasal komisyonu sekreterliği görevini üstlendi. Partisinin Hıristiyan Demokrat Parti (PDC) ve Partido Movimiento Nacional Revolucionario (MNR: Ulusal devrimci Hareket Partisi) ile ittifak görüşmelerini bizzat yürüttü; bu müzakerelerin sonucunda oluşturulan Ulusal Muhalefet Birliği’nin (UNO) sonuna (1979) dek yönetiminde kaldı. 1973’de seçildiği SKP Genel Sekreterliği görevini ise 1994 Aralığı’na dek yürütecekti…

Handal kitlesel eylemlerle ile silahlı mücadeleyi bağdaştırmasını bilen ender liderlerdendi. 1970-79 arasında beş devrimci sol örgütün birleşmesi yolunda yürüttüğü uğraşlar, 10 Ekim 1980’de Farabundo Martí para la Liberación Nacional (FMLN: Farabundo Martí Ulusal Kurtuluş Cephesi)’ın kuruluşuyla meyvesini verecekti. 

El Salvador’da devrimci halk savaşı dönemi başlamıştı…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Komünist Parti tarafından Fuerzas Armadas de Liberación (FAL: Silahlı Kurtuluş Kuvvetleri) başkomutanlığına getirilen Handal, çeşitli cephelerde savaştı: Guazapa, San Vicente kuzeyi, Chalatenango, Usulután güneyi, San Miguel kuzeyi, Morazán. 

Silahlı çatışmaların, diplomatik görüşmelerin, kitle eylemlerinin arasında yolunu, saçları saman sarısı Tania Bichkova ile birleştirmişti; bu birlikteliğinden kızı Xenia dünyaya geldi (1981).  Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Kuruluşundan, Chapultepec Barış görüşmeleri sonucu 14 Aralık 1992’de yasal partiye dönüşmesine dek FMLN’in Başkomutanı…

Gerilla komutanı Handal, 1997’de FMLN milletvekili olarak El Salvador parlamentosuna girdi… 24 Ocak 2006’daki ölümüne dek FMLN milletvekili olarak kalacaktı. 

Mart 2004’teki devlet başkanlığı seçimlerine, partisinin başkan adayı olarak katıldı ve ABD destekli sağ partilerin terör estirdikleri şantaj ve sahtecilik yüklü bir seçim kampanyası sonunda, 812 bini aşkın El Salvador’lunun oyunu almayı başardı: geçerli oyların yüzde 36’sı…

24 Ocak 2006 günü, Bolivya Devlet Başkanlığı’na seçilen Evo Morales’in özel davetlisi olarak yemin törenini izlemek üzere gittiği Bolivya’dan dönüşünde, havaalanında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi… 

Bir çınar devrildi El Salvador’da…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

San Salvador’daki o sıcak kasım akşamüstü, biz bu onurlu, bir o kadar da fırtınalı yaşamın bir anına tanık olduk. 

Gözleri kıvılcımlı, iri kıyım adamın, saman sarısı saçlı hayat arkadaşıyla birlikte, kendi kullandığı eski model arabasından inip, etrafını saran halk çocuklarıyla şakalaşa şakalaşa meydanda kurulmuş derme çatma kürsüye yürüdüğünü, bir hamlede tırmanıp, çevresinde toplananlara hesap verişini, onlarla söyleşmesini izledik. Bir bardak su kadar duru ve sade… İçtenlikli, sıcak…

Öldü mü gerçekten?

Hayır. Ezilenlerin mücadele tarihinin sayısız kahramanları arasına katıldı yalnızca… Spartaküs gibi, Bedreddin gibi, Che gibi, Kawa gibi, Rosa gibi, Tupac Amaru gibi, Farabundo Marti gibi, Augustino Sandino gibi…

Biliyoruz ki Latin Amerika ve yeryüzü yoksullarının, madunlarının başkaldırılarında, halk çocuklarının lanetli egemenlerine karşı direnişlerinde sürdürecek yaşamını. 

 

23 Eylül 2012 10:24:28, Ankara.

 

N O T L A R

[*] Gelecek Dergisi (Kıbrıs), Yıl:3, No:82, Kasım 2013… 

[1] Edip Cansever.

98507

Sibel Özbudun

1956 yılında,İstanbul'da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Fransa'ya giderek, üç yıl süresince Fransa'da dil ve Paris VII ve Paris X Üniversitelerinde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye'ye döndükten sonra,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü'ne girdi. Mezun oldu. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yapan Özbudun;

 

1993 yılında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nde yüksek lisans eğitimi görmeye başladı. 1995 yılında,aynı bölümde araştırma görevlisi oldu. Doktorasınıda aynı üniversitede verdi. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Özbudun'un çok sayıda çevirive telif eseri bulunmaktadır.

     Blog

 

sozbudun@hotmail.com

Sibel Özbudun

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar